Yüreğin hazin sesi yine sükuta amade kılındı
Edebin sahnesinde ruhum abat olan yar için hicranla kamçılandı
Gam kapısını araladı, elem sinemi kuşatıp meraka saldı
Bilmem ki boyun büktüren aşkı hasret niye içimde sürura hüzünlü baktırdı


Söyleme artık fırakın gailesini
Sirkatin defilesinde sahnelelen perişanlığın muzdarip bırakan yadını
Ki bahtın efkarında firkatin sultanını
Gülün endamlı senasını, dikeni içinde vucut bulan sevdayı aşkı hülyasını


Senin cevrin, senin zülmün
Ruhumu şad eğleyen mahzunluğun ve serdettiğin ülfetli melal-i sabrın
Ne söylesen, nasıl dilersen ve hatta sürükleyerek çürütsen
Razıyım, iknaya ram olan canım, esininle aşkın ikliminde nefesine muhtacım


Ne çıkar bahtımızda ayrılık varsa
Kavuşmaya fırsat bulamadan ruhun hilkatinde sevdaya vasıl olan sadıksa
Sine-i badirede yanmak ve dağlanmak yüreğin için arsa
Var git nasibin vadettiği yolculuğa, hicran ruhumda ihtilal yapsa da


Dil konuşmaya hasret kalırken
gözler ufukların kadrinde umut içinde nefesi müdeetini beklerken
Hergün bin bir hal ile nasibi mukadder an göçüp derdi gam ile çileleri derlerken
Halime acırım, aşk için varım, sevdayı hakikat yolunda refik sayarım


Bela bir lütfü inayettir korkma
Her müsibet hayrete taş çıkartan bir hakikattir metanetle kat'a soluma
Aşk vecdi sultandır, merhalelerinde aklı selim olmak ne kadar izana kardır
Vuslat için yakarmak, takvayı şekliyetten ayırmak ihlasın için en kütsi yarardır


Bir yetimin mahzunluğu kime ardır
Ve hatta açlıkla pençeleşen enikler sosyolojik olarak ölümlü gamdır
Vesile aramak, inayet için safahattan feragatlık yapmak lütfu ilahi olarak aşktır
Yarış kul olmakta, ruhun aidiyetini anlamakta, takvanı ilzam olan sanatında vakıadır



Mustafa CİLASUN