Ne geçen şu hali zamanın dili var
Ne sine-i melalin serdettiği hüzün aşk için bir ar
Hal solunca, göz ferden uzaklaşınca, takat bir yudumluksa nerde har
Kar niye melalim için titreten nar, nereye yaslansam hicranım durmaz başlar


Artık ne muhayyilemde, ne serde
Gizem niye halin deminde ve çaresiz sessizliğinde
Kalbim inşiraha erse bile, gönül kapım bir açılsa hele ne dilerim söyle
Dil kuruyor, göz akıyor, heves çekiliyor, muhtaç olduğum her şey uzaklaşıyor


Vecdin firakı nerde kaldı bilsem
Bin hüzünlü nefeslendiğim kalbimi kime zikretsem
Ruhumun gamını serdetsem, fark edemediğim ne kaldıysa veda etsem
Açık denizin bıçkın dalgalarına serilip, hali dürüp, efkârımı ayan edip göçsem


Bir pusula yazarak şişeye sürsem
Ummanın deruniliğinde bekleyen o hasrete erişsem
Ne açlığa ilişsem ne tokluğun hoyratlığında gitsem, edebi aşkla içsem
Muhtaç olduğum, yoluna ram olduğum kayıtsız şartsız sevdasıyla yol aldığım


Katrenin ilzamında bir mühür var
Dağın vakarında tevazuu aşkın asudeliğinde kokar
Suhulet nazarımı sarar, ülfet her haliyle ibrete misliyle ve sürurla akar
Tefekkür ilimsiz neye yarar, rabıta nitelik yoksa fakirlik için kar, ihlâs kime ar


Muhtaç olduğun ihsan ruhunda yar
Aşk, hakikatten arîleşince nefsanîlik için bir nazar
Hesapsızlık neye yarar, zül nefes kimin için efkâr, biçarelik her yerde yar
Aldatırsan, aldanırsın ve niyetin hasbiliğini yudumlamazsan sırnaşıp kokarsın


Günü gün etmek, müddeti bilmemek
Kalbin sahibinden, ruhun dirliğinden aşkın erdeminden
Uzaklaşarak dünyanın gailesiyle buharlaşmak, arifin sezgisinden kaçmak
Durmadan koşmak, hedefsizliğin hedef haline geldiğinizde ayılmadan yaşamak


Şemsi tebriziyi, Seyyid Burhanettini
Mevleviliğin zikrinden sudur eden muhayyileyi dışlamak
Aşk anlamadan, canın sudur eden harında coşmak ve kaybolmak sevda mı
İradeden vazgeçerek, gönlü hasrederek, divanın vecdiyle meşk eden ahvalindir aşk



Mustafa CİLASUN