Gözler görmez, dizler yürümez
Kalan takatim bir şevk için gönülde hiç filizlenmez
Nefesim, hicranın esaretinde pervazlara dahi nazar edemez, gülmez
Sürgünlüğüm bahtım için kalbimi felaha erdirmez, sürur içinde aşka eriştirmez


Ne vakit ram olduğum hasret
Sinemi titreten andığım kasvet, gönlüm için bir dert
Dert benim, elemin serencamında ikamet ederim, umudu aşk bilirim
Artık neyleyim, dil susunca, melal ağlayınca, bağrım dağlandıkça ağlar göçerim


Duyduğum her feryadın abadı
Firaka uzanan hissiyatı, sazendenin hicranı yakar
Gözyaşlarım sinemin ikliminde kuruyan şevk için edebin arıyla akar
Nidamı kim duyar, yangınlığıma kim ağlar, esrarı mucibince niyaz sevda kokar


Gül, dikeniyle idrakime bakar
Fakir halimde ne bir har ve ne bir nar kokuya sokar
Eğer vuslat felahım için çileyi icbar ediyorsa, eza halim için efkârsa
Neyleyim, sukut ederim, sabrın ülfetiyle ahirim için çaresiz beklerim, haz dilerim


Nice umutlar kanatlanıp uçtu
Avare aklım için mukallitlikten kutulamamak suçtu
Tahkik yetisi niye bir farktı, idrakim için vuslat ne abide bir vattı
Zafiyetler, kalbim için muğlâktı, iradem var iken, azimet vicdanımda aklanmadı


Kaldım ıssız sokaklar elinde
Sönmüş lambalar her vakit haşyeti yaşatır dirliğimde
Şayet ar etmek, edebin rahlesinde en bakir sahife ise, sefillik halimde
Kalbim titredikçe, ruhum biganeleştikçe, çığlığım hiç işitilmeyince hüzün sinemde


Artık ne kalan nefes, ne heves
Bir heyecan yaşatmıyor hasretin pençesinde ki o ses
Kim için ağlarım, yıllarca niye yanarım, hali perişanlığımı anlatırım
Kabrin başında, toprağın her yudumunda mizanın ulviyetini yaşar, aşkla ağlarım



Mustafa CİLASUN