Anne diyoruz ya her gün..


Hani şu gözlerimizi ışıtan kutsal ateş, hani etrafımızda dönen pervane.


Hani gönüllerin en yumuşağı, yatılası en sıcak kucak…



Ah benim perçemlenmiş kalbimin sularında nakış dokuyan hüzün perisi, bilirim her gece yastığımın yanına koyduğun pijamalarım kadar çocuğunum senin. Ve fotoğraflarım var albümlerde saklı duran, ardından gelen yeniyetme kelimeler gibi anlamlı cümlelerin. Bir çocuğun hüzünlü yakasına takılıyor her gün gözlerin velhâsıl, özür dilerim..



Eskiyen yün kazaklarım kadar büyüdüm ancak, gözlerim hâlâ çocuk, değil mi anne. Ellerim hâlâ pamuksu bir dokunuşun müjdesi. Âh anne, bilirim ben müjdeyi… Kötü karanlıklara itip, koşaradım terkeden müjdeleri öğrendim sen yokken.



Zaten demiyor mu şarkıda;


“O mahur beste çalar…”


Sen düşün anne ardını, kimler ağlar.



Ellerim, senin olmayan ellere değdi. Gözlerim senin olmayan gözlere tutuldu da anne… varmıyor dilim ötesini söylemeye.



Eksik bırakılmış cümle değil miyiz hâlbuki? Kanayan yanlarımız yok mu bizim sanırsın, öyle düşünme anne, çok aldanırsın…


Fatih Kaşcıoğlu

__________________