Vücudumuzun iki hakimi: Hipotalamus ve hipofiz   Konuyu açan: Henna   İlk Mesaj: 11-24-2008 (16:36)   Son Mesaj: 11-24-2008 (16:36)    Cevap: 0    Gösterim: 3968  

    11-24-2008

    Vücudumuzun iki hakimi: Hipotalamus ve hipofiz

    Koltuğunuzda rahat rahat oturup bu satırları okuyabilmenizi, vücudunuzun iç dengesini sizin adınıza düzenleyen sistemlere borçlusunuz. Örneğin içinde bulunduğunuz ortamda ısı kaç derece olursa olsun vücut ısınızın hep 36.5-37.5 derece arasında sabit tutulması gereklidir. Vücut ısısının ani bir şekilde düşmesi veya yükselmesi ölümle sonuçlanır. Sağlıklı bir insanın vücut ısısı ise vücudundaki sistemler sayesinde bir gün içinde en fazla 0.5 derece fark eder. Aynı şekilde damarlardaki kan basıncı, kanın içinde bulunan su miktarı, hücrelerin çalışma hızları gibi etkenler de hassasiyetle ölçülmeli ve mevcut denge her an korunmalıdır.
    Vücuttaki bu dengelerin yapay bir şekilde sağlanmaya çalışıldığını düşünelim. Öncelikle insan bedeninin birçok noktasına çok hassas termometreler, damarların içine kanın yoğunluğunu ölçen özel aletler, damarların yüzeyinde kan basıncını ölçen alıcılar ve hücrelerin çalışma hızlarını kontrol eden mini laboratuvarlar yerleştirilmedir. Ardından vücudun her noktasına yerleştirilen bu binlerce mikro aletten gelen bilgiler çok gelişmiş bir bilgisayara aktarılmalı ve gerekli değerlendirmeler her saniye yapılmalıdır.
    Bu değerlendirmelerin yapılması da tek başına yeterli değildir. Aynı zamanda, mevcut verilere göre hangi tedbirlerin alınacağının belirlenmesi ve alınacak tedbirlerin uygulamaya konulması için hangi hücrelere, nasıl bir emir verilmesi gerektiğinin de bilinmesi gerekir.
    Şüphesiz günümüz teknolojisi ile insan bedeninin derinliklerine binlerce termometre, mini laboratuvar, basınç ölçer gibi aletler yerleştirmek henüz imkansızdır. Ancak mümkün olan en mükemmel tasarıma sahip özel bir sistem, insan vücudunun derinliklerine doğuştan yerleştirilmiştir.
    Binlerce farklı alıcı vücudun mevcut ısısı, damarlardaki kan basıncı gibi bilgileri ölçer ve yapılan ölçümler çok özel bir bilgisayara gönderilir. Bu bilgisayar, beynin hipotalamus isimli bölgesidir.

    BEDENİNİZİN GİZLİ YÖNETİCİSİ: HİPOTALAMUS
    Hipotalamus hormon sisteminin genel yöneticisidir. İnsan vücudunda iç istikrarın sağlanmasında hayati bir önemi vardır. Hipotalamus her an beyinden ve vücudun derinliklerinden kendisine ulaştırılan mesajları değerlendirir. Ardından vücut ısısının sabit tutulması, kan basıncının düzenlenmesi, su dengesi ve hatta uyku düzenliliğinin sağlanmasına kadar birçok işlevi yerine getirir.
    Vücudumuzun iki hakimi: Hipotalamus ve hipofiz
    Vücutla ilgili istihbaratın pek çoğu hipotalamus adlı organa gelir. Hipotalamus bunları yorumlar, gereken kararları alır ve bunları hücrelere uygulattırır. Yanda hipotalamusun beyne göre konumu görülmektedir. Bir et parçasının hayati kararlar almasını sağlayan, üstün güç sahibi olan Allah'tır.

    Hipotalamus beynin hemen alt bölümünde bulunur. Büyüklüğü bir fındık tanesi kadardır. Vücuda ait istihbaratın çok önemli bir bölümü hipotalamusa ulaştırılır. Beynin duyu merkezleri de dahil, vücudun her noktasından hipotalamusa istihbarat getirilir. Hipotalamus kendisine ulaşan bilgileri yorumlar, alınması gereken tedbirlere, vücutta yapılması gereken değişikliklere karar verir ve kararlarını ilgili vücut hücrelerine uygulattırır.
    Burada dikkat edilmesi gereken temel nokta şudur: Hipotalamus şuursuz hücrelerden oluşmuş bir organdır. Bir hücre insanın ne kadar uyuması gerektiğini bilemez. Vücut ısısının ne olması gerektiğini hesaplayamaz. Ya da elde ettiği verilere göre en ideal kararları verip, bunu vücudun uzak bir ucundaki bir başka hücreye uygulattıramaz. Ancak hipotalamusta bulunan hücreler, vücuttaki dengelerin sağlanması için olağanüstü bir şuur gerektiren hareketler yapar. Önümüzdeki sayfalarda şuursuz hücrelerin sergiledikleri bu olağanüstü hareketleri detaylarıyla inceleyeceğiz.
    Hipotalamusun önemli bir özelliği, vücudun diğer kontrol ve denetleme sistemi olan sinir sistemi ile hormonal sistem arasında bir köprü oluşturmasıdır. Çünkü hipotalamus yalnızca hormonal sistemi değil, sinir sistemini de aynı ustalıkla kullanır.
    Hipotalamusun vücut üzerindeki hakimiyetine yardımcı olan çok önemli bir yardımcısı vardır. Aldığı kararları gerekli yerlere bu yardımcısı sayesinde bildirir. Örneğin vücutta kan basıncı düştüğünde ilk olarak istihbarat birimleri harekete geçer ve bu basınç değişikliğini hipotalamusa bildirirler. Hipotalamus da basıncın yükselmesi için ne gibi bir tedbir alınması gerektiğine karar verir. Kararını yardımcısına bildirir.
    Yardımcısı bu kararın uygulanması için vücudun hangi hücrelerine emir verilmesi gerektiğini bilir. Bu hücrelerin anlayabileceği dilde mesajlar yazar ve bu mesajları hemen gönderir. Mesajı alan hücreler kendilerine gelen emre itaat eder ve kan basıncını yükseltmek için gerekli tedbirleri alırlar.
    Vücudumuzun iki hakimi: Hipotalamus ve hipofiz
    Hipotalamusun emrindeki hormonal bezlerin vücut içindeki yerleri.

    Hipotalamusun yardımcısı, hormonal sistem üzerinde çok büyük bir etkisi olan hipofiz bezidir.
    Hipotalamus ile hipofiz bezi arasında mükemmel bir iletişim ve haberleşme sistemi kuruludur. Bu iki küçük et parçası adeta iki şuurlu insan gibi haberleşirler. Hipotalamusun hipofiz bezi üzerinde tam bir kontrolü vardır. Hipofiz bezi hayati öneme sahip birçok hormonu hipotalamusun denetiminde salgılar.
    Örneğin gelişme çağındaki bir çocuğun hipotalamusu, hipofiz bezine bir mesaj gönderir. Bu mesaj "büyüme hormonu salgıla" emri taşır. Hipofiz bezi de tam gerekli olduğu kadar büyüme hormonunu salgılar.
    Benzer bir olay, vücut hücrelerinin daha hızlı çalışması gerektiğinde yaşanır. Ancak bu sefer iki aşamalı bir emir-komuta zinciri gerçekleşir. Hipotalamus hipofize, hipofiz tiroid bezine bir emir gönderir. Tiroid bezi de gerekli tiroid hormonunu salgılar ve vücut hücrelerinin çalışma hızı artar.
    Hipotalamus, böbrek üstü bezlerinin (ki bu bezler çok önemli hormonlar üretirler) çalışması gerektiğinde ya da üreme organlarının hormon üretmeleri gerektiğinde yine hipofize bir emir gönderir. Hipofiz de yine kendisine ulaşan emri, ilgili bölgelere iletir ve bu bölgelerde gerekli hormonların salgılanmasını sağlar.
    1.beyin
    2.kafatası
    3. hipotalamus
    4. ön hipofiz lobu
    5. arka hipofiz lobu
    6. hipotalamus
    7. serbest hormonlar
    8. kapı toplardamarı
    9. hormonlar
    10. serbest hormonlar
    11. ön lob
    12. prolaktin
    13. gonadotropik hormonu
    14. tiroidi harekete geçiren hormon
    15. ACTH
    16. büyüme hormonu
    17. süt üretimi
    18. gonadlar
    19. tiroid bezi
    20. adrenal korteks

    21. büyüme Vücudumuzun iki hakimi: Hipotalamus ve hipofiz
    Beynin hemen altında bulunan ve bir fındık tanesi büyüklüğünde olan hipotalamus, vücutta metabolizmanın düzenlenmesi, böbrek üstü bezlerinin faaliyetlerinin yürütülmesi, büyümenin kontrolü, süt üretimi gibi pek çok hayati mekanizmayı kontrol eder. Bunu yaparken de emrindeki diğer hormonal bezleri kullanır.Yukarıdaki şemada hipotalamusa bağlı olarak çalışan hormonların hangileri oldukları belirtilmiştir. Bu küçük et parçalarının şuurlu insanlar gibi haberleşmeleri ve ortaklaşa çalışmalar yürütmeleri düşünen insanlar için Allah'ın yüceliğini kavramada bir vesiledir.



    Hipotalamusun hipofiz bezini kontrol etmek için ürettiği hormonları şöyle listeleyebiliriz:
    • Büyüme Hormonu Salgılatıcı Hormon
    • Tiroid Hormonu Salgılatıcı Hormon
    • Kortikotropin Salgılatıcı Hormon
    • Üreme Hormonu Salgılatıcı Hormon (GnRH)
    Kimi durumlarda da hipotalamus, vücut hücrelerine müdahale etmek için bizzat kendisinin ürettiği iki hormonu kullanır. Bu hormonları depolanması için önce hipofize gönderir. Sonra ihtiyaç duyulduğu anda hormonların hipofizden salgılanmasını sağlar. Bu hormonlar da;
    • Vazopressin (Antidiüretik Hormon) ve
    • Oksitosin Hormonu'dur.
    Hipotalamusta üretilen bu iki hormon boyut olarak oldukça küçüktür. Bir tanesi yalnızca 3 amino asit büyüklüğündedir. Hipotalamus hormonları, diğer hormonlardan sadece küçük olmaları ile farklılık göstermezler. Vücut içinde katettikleri yol da diğer hormonlardan farklıdır. Hormonlar genel olarak üretildikleri hormonal bezden hedeflenen organa ulaşıncaya kadar oldukça uzun bir yol katederler. Oysa hipotalamus hormonları yalnızca birkaç milimetrelik bir kılcal damar yolculuğu yaptıktan sonra hipofize ulaşırlar. Genel dolaşım sistemine hiç girmezler. Hipotalamus, hipofiz bezini harekete geçiren hormonlar ürettiği gibi, aynı zamanda gerektiği zamanlarda hipofiz bezinin hormon salgılamasını durduran hormonlar da üretir. Böylece hipofiz bezinin faaliyetlerini tümüyle kontrol altına almış olur.

    HORMON ORKESTRASININ ŞEFİ: HİPOFİZ BEZİ
    Hipofiz bezi nohut büyüklüğünde, 0.5 gram ağırlığında, küçük, pembe renkli bir et parçasıdır. Beynin hipotalamus bölgesine küçük bir sap ile bağlıdır. Bu bağlantı sayesinde hipotalamustan doğrudan emir alır. Bu emir doğrultusunda gerekli hormonu üretir ve vücutta ihtiyaç duyulan düzenlemenin yapılmasını sağlar.
    Vücudumuzun iki hakimi: Hipotalamus ve hipofizBir nohut büyüklüğündeki hipofiz bezi insan vücudu üzerinde o kadar etkilidir ve o kadar harika işler başarır ki, bu sebeple uzun yıllar bilimsel araştırmaların konusu olmuştur ve halen de olmaktadır. Hatta bu küçük et parçası bir anlamda bilim dünyasının "saygısını" kazanmıştır. Birçok kaynakta hipofiz bezine, sahip olduğu olağanüstü yetenekler göz önünde bulundurularak, ilginç "yakıştırmalar" yapılmaktadır. Örneğin kimi kaynaklarda hipofiz bezi "hormon orkestrasının şefi" olarak tanımlanmaktadır. Bazı kaynaklarda da hipofiz bezine hormonal sistemin "şahı" yakıştırması yapılmaktadır. Aynı zamanda hipofiz bezi "olağanüstü biyolojik harika" olarak da tanımlanmaktadır.
    Bir nohut büyüklüğündeki hipofiz bezi, ürettiği 12 farklı hormon ve hormonal sistem üzerindeki hakimiyeti ile bu yakıştırmaları hak etmektedir. Çünkü hipofiz bezi yalnızca belirli doku hücrelerini etkileyen hormonlar üretmekle kalmaz, aynı zamanda kendisinden çok uzakta bulunan diğer hormonal bezlerin çalışmalarını da düzenler.
    Hormonal bezlerin vücut hücrelerine belirli emirler vererek bu hücrelerin faaliyetlerini düzenleyen organeller olduklarını hatırlarsak, bu durumda hipofiz bezinin önemi daha iyi ortaya çıkar. Çünkü hipofiz bezi yalnızca birçok vücut hücresine emir vermekle kalmaz, aynı zamanda vücut hücrelerine emir veren diğer hormonal bezlere de emir verir. Bir anlamda yöneticilerin yöneticisi gibi çalışır.
    Vücudumuzun iki hakimi: Hipotalamus ve hipofiz
    Hipofiz bezi küçük bir şef gibi hareket ederek vücudumuzdaki düzeni sağlar.

    Örneğin tiroid hormonunun salgılanması gerektiği durumlarda tiroid bezine bir emir gönderir ve bu hormonun salgılanmasını sağlar. Aynı şekilde böbrek üstü bezlerine, erkek bedeninde testislere, kadın bedeninde yumurtalıklara ve süt bezlerine, ihtiyaç duyulan hormonların salgılanması için emir gönderir.
    Burada öncelikle üzerinde durulması gereken konu, söz konusu hormonların veya bu hormonların etkilediği hormonal bezlerin isimleri ve görevleri değildir. Üzerinde durulması gereken konu, bir nohut büyüklüğündeki hipofiz bezinin nasıl olup da kendisinden çok uzakta bulunan bir başka hormonal beze emir verebildiğidir. İşte bu nokta üzerinde tekrar tekrar birçok soru sorabiliriz. Hipofiz bezi ve bu bezi oluşturan hücreler;
    "Böbrek üstü bezinin görevini",
    "Bu görevi nasıl yerine getirdiğini",
    "Böbrek üstü bezinin harekete geçmesi için gerekli olan işareti" nasıl bilebilirler?
    Böbrek üstü bezindeki hücreler, hipofiz bezinden kendilerine ulaşan emri nasıl anlayıp yorumlarlar ve bu emre niçin itaat ederler?
    Olayın detayına inildiği zaman mucizenin boyutlarının daha da genişlediği görülür. Hipofiz bezinin ürettiği hormon, tam olarak hedeflenen hücrenin üzerinde bulunan alıcı antenlere uygun olarak tasarlanmıştır. Oysa hiçbir hipofiz hücresi mesaj gönderilen hormonal bezi görmemiştir. Hipofiz hücreleri böbrek üstü bezini oluşturan hücrelerin alıcılarının nasıl bir tasarıma sahip olduğunu bilemezler. Bu, bir insanın kendisinden binlerce kilometre uzakta, başka bir ülkede bulunan bir evin, hiç görmediği kapısının üzerinde bulunan kilide uygun bir anahtarı, bir seferde hatasız bir şekilde yapmasına benzer. Hipofiz bezini oluşturan hücreler hiç görmedikleri bu kilitlere uygun anahtarı yapmayı nereden bilirler?
    Dikkat edilmesi gereken bir başka nokta, bu sistemde hataya yer olmadığıdır. Eğer üretilen anahtar hedeflenen kapıyı açmazsa, yani üretilen hormon hedeflenen bölgede görevini yapmazsa bunun sonucu ölümdür. Örneğin eğer hipofiz bezinin ürettiği hormon böbrek üstü bezini hareket geçirmezse sonuç ölüm olur.
    Mevcut sistemin aslında ne kadar büyük bir mucize içerdiğini daha iyi anlamak için şöyle bir uygulamaya başvurulabilir. İnsan bir aynanın karşısına geçmeli ve iki gözünün birleştiği noktaya bir parmağını koyarak dikkatle bakmalıdır. İşte bu noktanın yaklaşık 5-6 cm arkasında, kafatasının hemen içinde bir nohut büyüklüğünde hipofiz denilen et parçası bulunmaktadır.
    Ardından diğer elini belinin üzerine koymalıdır. Bu elinin hemen altında, bel bölgesinde böbrekleri bulunur. Böbreklerin hemen üzerinde bulunan ve yaklaşık 4-5 gram ağırlığında ve bir ceviz büyüklüğündeki et parçası da böbrek üstü bezleridir.
    Ey insanlar, siz Allah'a (karşı fakir olan) muhtaçlarsınız;
    Allah ise, Ğaniy (hiçbir şeye ihtiyacı olmayan)dır, Hamid (övülmeye layık)tır.
    (Fatır Suresi, 15)

    Şimdi dikkatlice düşünün: Bu iki et parçası kendi aralarında haberleşmektedirler. Unutulmamalıdır ki haberleşen iki şuurlu insan değil, iki tane hücre topluluğudur. Üstelik haberleşme sistemleri ve bu haberleşme sonucunda yapılacak üretim, insanoğlunun sahip olmadığı kadar ileri bir teknolojiye sahiptir.
    Bedeninizin derinliklerinde iki et parçasının birbirleri ile haberleşip birbirlerini anlıyor olmaları, insanın gözlerinin önüne serilmiş gerçek bir mucizedir.
    Öte yandan bir insan eğer biyoloji eğitimi almamışsa, beyninin hemen altında, kafatasının içinde böyle bir organ bulunduğundan haberdar bile değildir. Günlük yaşamda gördüğünüz insanların çoğu "hipofiz"in ne olduğunu bilmezler bile. Bu satırları okuduğunuz şu andan itibaren ilk karşılaştığınız insan sizinle konuşurken beyninin altındaki küçücük bir et parçası, onun hayatta kalması için sürekli bedenine mesajlar göndermekte ve emirler vermektedir. Üstelik bu insanın bütün bu olan bitenden hiç haberi olmamaktadır. Eğer bu et parçası görevini yapmazsa bu kişi kısa sürede ölecektir. Bir an için karşınızdaki insana bu bakış açısıyla bakacak olursanız, aslında insanoğlunun kendisini yaratan Allah'ın karşısında ne kadar aciz ve muhtaç olduğunu daha açık bir şekilde anlayabilirsiniz.

    HİPOFİZİN SALGILADIĞI HORMONLAR
    Hipofiz hormonlarının isimlerine geçmeden önce bir noktayı tekrar hatırlatmakta fayda görüyoruz. Bu kitabın amacı, hormon sisteminde gerçekleşen ve bilim dünyasını dahi şaşkına çeviren mucizevi olayları incelemek ve Allah'ın yaratma sanatına daha yakından şahit olmaktır. Bu yüzden hormonların isimleri değil, bu sistemin nasıl işlediği üzerinde yoğunlaşmak çok daha yerinde olur. Çünkü tıp ve biyoloji alanında sıkça kullanılan karmaşık Latince ve Yunanca isimler birçok insanı biyolojiye karşı soğutmuştur. Ve bu Latince ve Yunanca isimler kimi zaman çok basit işleyen bir mekanizmayı bile anlamayı zorlaştırır. Veya işleyişinde büyük mucizeler olan bir olaydaki olağanüstülüğün fark edilmesini engeller. Hatta, biyoloji veya tıp konusunda uzman kişilerin büyük bir çoğunluğu bu kelimelerin "tılsımı" ile, her an karşılaştıkları mucizelerin farkına dahi varamazlar. Örneğin hipofiz bezinin yapısını ve işlevlerini çok detaylı bilirler, ancak hiçbir zaman küçücük bir et parçasının gösterdiği şuur ve aklın kaynağının ne olduğu konusu üzerinde düşünmezler. Bu yüzden isimlerin üzerinde fazla durulmaması gerektiğini ve bu tanımların tıp literatürüne uzak okuyucuların gözünü korkutmaması gerektiğini tekrar hatırlatalım. Nitekim aşağıda bu hormonların isimlerini kısaca belirtecek, bunu takip eden sayfalarda bu hormonların ne kadar büyük mucizelere vesile kılındığını inceleyeceğiz.
    Hipofiz bezi ön ve arka hipofiz olmak üzere iki parçadan oluşmuştur. Her iki parçadan da farklı hormonlar salgılanır.

    ÖN HİPOFİZ BEZİ
    Vücudumuzun iki hakimi: Hipotalamus ve hipofiz1. hipotalamus
    2. hipofiz sapı
    3. arka lob
    4. ön lob
    5. ADH
    6. böbrek tübülleri
    7. oksitosin
    8. rahim kasları
    9. kemik
    10. meme bezleri
    11. testis
    12. GH
    13. prolaktin
    14. yumurtalık
    15. tiroid
    16. adrenal korteks
    17. ACTH
    18. TSH

    19. FSH, LH
    Hipofiz bezinden vücudun her yerine sürekli olarak emirler gider. Bu emirler sayesinde vücut içindeki kusursuz organizasyonun önemli bir bölümü gerçekleştirilir.


    Ön hipofiz bezinden şu ana kadar fonksiyonları tanımlanmış 6 ayrı hormon salgılanır. Bu hormonların bazıları, hormonal sistemde yer alan diğer hormonal bezleri hedef alır. Yani hormon sistemini yönetmek için tasarlanmış hormonlardır ve "tropik hormonlar" olarak adlandırılırlar. Tropik hormonların görevlerini daha sonraki sayfalarda, etki ettikleri hormonal bezlerin yapı ve görevleri ile birlikte inceleyeceğiz. Bu hormonların diğer kısmı da vücut dokularını uyarırlar. Bu hormonların isimleri şöyledir:
    Diğer hormon bezlerini uyaran hormonlar (Tropik Hormonlar);
    1) Tiroid uyarıcı hormon
    2) Böbrek üstü bezini uyarıcı hormon (Adrenokortikotforik hormon)
    3) Folikül Uyarıcı Hormon (FSH)
    4) Luteinleştirici Hormon (LH)

    Vücut Dokularını Hedef Alan Hormonlar (Tropik Olmayan Hormonlar);
    5) Büyüme Hormonu (STH)
    6) Prolaktin Hormonu

    ARKA HİPOFİZ BEZİ
    Hipofiz bezinin arka bölümü, hipotalamusun ürettiği hormonların depolandığı yerdir. Gerekli durumlarda yine hipotalamustan gelen emirle hormonlar salgılanır. Bu hormonlar şöyledir:
    1) Vazopressin (Antidiüretik Hormon)
    2) Oksitosin

    BÜYÜME MUCİZESİ: BÜYÜME HORMONU
    Bir yaşını dolduran bir bebek, doğduğu güne oranla yaklaşık olarak iki kat daha ağır, %50 daha uzundur. 1 yıl içinde olağanüstü bir hızla kilo alır, uzar ve vücudu orantılı bir şekilde büyür. Yaklaşık 3 kg ağırlığında 50 cm boyunda yeni doğan bir bebeğin, yirmi-yirmi beş sene içinde 80 kg ağırlığında 1.80 m uzunluğunda yetişkin bir insan olmasını sağlayan nedir?
    Bu sorunun cevabı, hipofiz bezinden salgılanan mucize bir molekülde, büyüme hormonunda saklıdır.
    Küçük bir bebeğin yetişkin bir insan olması için büyümesi gerekir. Büyüme işlemi de iki farklı şekilde gerçekleşir. Bazı hücreler hacimlerini artırırlar. Bazı hücreler de bölünerek çoğalırlar. İşte bu iki işlemi de sağlayan ve yöneten büyüme hormonudur.
    Vücudumuzun iki hakimi: Hipotalamus ve hipofiz
    50 cm boyundaki bir bebeğin zaman içinde 180 cm boyunda yetişkin bir insan olmasını sağlayan, bir heykeltraş ustalığında çalışan büyüme hormonudur.

    Büyüme hormonu hipofiz bezinden salgılanır ve bütün vücut hücrelerine etki eder. Her hücre hipofiz bezinden kendisine gelen mesajın anlamını bilir. Eğer büyümesi gerekiyorsa büyür, bölünerek çoğalması gerekiyorsa çoğalır.
    Vücudumuzun iki hakimi: Hipotalamus ve hipofiz
    Altta görülen erişkin kalbi, bebek henüz bir embriyo halindeyken büyüme hormonunun denetiminde gelişir. Üstteki resimdeki yumru şeklindeki kırmızı leke gelişmekte olan kalptir.

    Örneğin yeni doğmuş bir bebeğin kalbi yetişkin halinin yaklaşık olarak 16'da biri kadardır. Buna karşın toplam hücre sayısı yetişkin kalbindekilerle aynıdır. Büyüme hormonu gelişme döneminde kalp hücrelerine teker teker etki eder. Her hücre, büyüme hormonunun kendisine emrettiği kadar gelişme gösterir. Böylece kalp de büyüyerek yetişkin bir insan kalbi haline gelir.
    Sinir hücrelerinin çoğalması da bebek henüz anne karnındayken, 6. ayın sonunda biter. Bu aşamadan doğuma ve doğumdan yetişkinliğe kadar olan devrede sinir hücrelerinin sayıları sabit kalır. Büyüme hormonu sinir hücrelerine de hacimsel olarak büyümelerini emreder. Böylece sinir sistemi büyüme çağının bitimiyle beraber son halini alır.
    Vücudumuzun iki hakimi: Hipotalamus ve hipofiz
    İnsan yüzünü kusursuz bir simetri ve uyum ile inşa edenler, büyüme hormonuna itaat eden hücrelerimizdir. Hücreler kendilerine gelen emri eksiksizce uygular, birbirleriyle orantılı olacak şekilde büyürler. Aksi takdirde insan yüzündeki simetrinin oluşması mümkün olmaz, burun fazla büyürken elmacık kemikleri gelişmeyebilirdi. Veya gözbebekleri gelişirken göz çukuru küçük kalır ve bu da gözün işlev görememesiyle sonuçlanırdı.

    Vücutta bulunan diğer hücreler –örneğin kas ve kemik hücreleri- gelişme dönemi boyunca bölünerek çoğalırlar. Bu hücrelere ne kadar bölünmeleri gerektiğini bildiren yine büyüme hormonudur.
    Bu durumda şu soruyu sormamız gerekir:
    Hipofiz bezi nasıl olur da hücrelerin bölünmesi veya büyümesi için gerekli olan formülü bilir? Bu, son derece mucizevi bir olaydır. Çünkü nohut büyüklüğünde bir et parçası, vücutta bulunan bütün hücrelere hükmetmekte ve bu hücrelerin hacim olarak genişleyerek veya bölünerek büyümelerini sağlamaktadır. Sorulması gereken bir başka soru da şudur: Bu et parçasına bu görevi kim vermiştir? Bu hücreler niçin bir ömür boyu, diğer hücrelere bölünmelerini emreden bir mesaj göndermektedir?
    İşte bu noktada Allah'ın yaratmasındaki kusursuzluk ve mükemmellik bir kez daha ortaya çıkar. Küçücük bir bölgede bulunan hücreler, trilyonlarca hücrenin bir düzen içinde bölünmelerini ve büyümelerini sağlamaktadır. Oysa bu hücrelerin insan bedenini dışarıdan görmelerine, bedenin ne kadar büyümesi ve ne aşamaya geldiğinde durması gerektiğini bilmelerine imkan yoktur. Bu şuursuz hücreler, vücudun karanlıkları içinde, ne yaptıklarını dahi bilmeden büyüme hormonu üretmekte ve üretimi durdurmaları gerektiği zaman da durmaktadırlar. Öyle kusursuz bir sistem yaratılmıştır ki, büyümenin ve bu hormonun salgılanmasının her aşaması kontrol altındadır.
    Vücudumuzun iki hakimi: Hipotalamus ve hipofiz
    Büyüme hormonu vücuttaki bütün organların birbirleriyle orantılı büyümesini de sağlar. Örneğin karın boşluğundaki organların ve gögüs kafesinin gelişimi birbiriyle orantılıdır. Eğer göğüs kafesinin büyümesi durduğu halde, kalp büyümeye devam etseydi, göğüs kafesi kalbi ezerdi. Bu ise insanın ölümü ile sonuçlanırdı.

    Büyüme hormonunun bazı hücrelere hacim olarak büyümelerini, bazı hücrelere de bölünerek çoğalmalarını emretmesi ise ayrı bir mucizedir. Çünkü her iki hücreye ulaşan hormon birbirinin kopyasıdır. Ancak emri alan hücrenin genetik şifresine ne şekilde hareket etmesi gerektiği yazılmıştır. Büyüme hormonu büyüme emrini verir. Bunun ne şekilde yapılacağı o hücrenin içinde yazılıdır. Bu da insan vücudunun her noktasının yaratılışındaki kudret ve ihtişamı bir kez daha ispatlar.
    Burada çok önemli bir detay daha vardır: Büyüme hormonunun bütün vücut hücreleri üzerinde etkili olması da son derece büyük bir mucizedir. Eğer bazı hücreler büyüme hormonuna itaat ederken, bazı hücreler de bu hormona isyan etseler sonuç felaket olur. Örneğin kalp hücreleri büyüme hormonunun emrettiği şekilde büyürken, göğüs kafesi hücreleri çoğalmayı ve büyümeyi reddederlerse ne olur? Büyüyen kalp küçük kalan göğüs kafesi içinde sıkışır ve sonuç ölüm olurdu.
    Ya da burun kemiği büyürken burun derisi büyümesini durdurursa, burun kemiği burun derisini yırtarak dışarı çıkardı. Kasların, kemiklerin, derinin ve organların birbirleriyle uyumlu bir şekilde büyümeleri, her hücrenin teker teker büyüme hormonuna itaat etmesi sayesinde kusursuz bir şekilde sağlanır.
    Vücudumuzun iki hakimi: Hipotalamus ve hipofiz1.kemik gövdesi
    2.kemik ucu
    3.kıkırdak
    4.epifiliz tabakası
    5.kemikleşen kıkırdak
    6.kemik
    7. kemikleşme merkezleri
    8. atar damar
    9.ikincil kemikleşme merkezi
    10.ilik boşluğu 11.kemik dış zarı
    12.ilik boşluğu
    13.atar damar
    14.eklem kıkırdağıKemik hücrelerinin her biri vücudun hangi bölgesinde, nasıl bir şekil alacaklarını ve ne kadar büyüyeceklerini çok iyi bilirler. Büyüme hormonunun verdiği emirleri eksiksiz yerine getirirler. Vücudumuzdaki hücreler arasındaki bu iletişim sayesinde orantılı bir vücuda sahip oluruz.

    Büyüme hormonu, kemiklerin ucundaki kıkırdak dokunun gelişmesi için de emir verir. Bu kıkırdak, yeni doğan bir bebeğin kalıbı gibidir. O büyümedikçe, bebek de büyüyemez.1 Burada bulunan hücreler kemiği uzunlamasına büyütürler. Peki bu hücreler kemiğin uzunlamasına büyümesi gerektiğini nereden bilirler? Eğer bu kemik yana doğru büyüse bacak uzayamayacak, hatta bacak kemiği bu bölgede deriyi yırtarak dışarı çıkacaktır. Ancak herşey planlanmış ve bu plan her hücrenin çekirdeğine yerleştirilmiştir. Böylece kemikler uzunlamasına büyür.
    Büyüme hormonunda görülen bir başka mucize de bu hormonun salgılandığı dönem ve miktarıdır. Büyüme hormonu tam olarak gereken miktarda ve en yoğun olarak da büyüme çağında salgılanır. Bu, çok önemli bir mucizedir. Çünkü ihtiyaç duyulandan biraz daha az veya biraz daha fazla hormon salgılanması durumunda oldukça sakıncalı sonuçlar ortaya çıkar. Eğer büyüme hormonu az salgılanırsa cüceliğe, çok salgılanırsa devliğe yol açar.2
    İşte bu yüzden vücutta büyüme hormonunun salgılanma miktarını düzenleyen çok özel bir sistem yaratılmıştır. Bu hormonunun salgılanma miktarına hipofiz bezinin yöneticisi sayılan hipotalamus karar verir. Büyüme hormonu salgılanması gerektiği zaman hipofize "büyüme hormonu salgılattırıcı hormon" (GHRH) gönderir. Kanda gereğinden fazla büyüme hormonu bulunduğu zaman da, hipotalamus hipofize bir mesaj (somatostatin hormonu) göndererek, büyüme hormonunun salgılanmasını yavaşlatır.3
    Peki hipotalamusu oluşturan hücreler, kanda ne kadar büyüme hormonu olması gerektiğini nereden bilmektedirler? Nasıl olur da kanda bulunan büyüme hormonu miktarını ölçer ve bu duruma göre bir karar verebilirler? Bu durumun ne kadar büyük bir mucize olduğunu anlamak için şu örnek üzerinde düşünelim:
    Bir insanı özel bir cihaz yardımı ile milyarlarca kez -insan bir hücre boyutuna inene kadar- küçülttüğümüzü düşünelim. Bu insan özel bir kapsüle yerleştirilip hipotalamus bölgesinde bulunan hücrelerden birinin yanına yerleştirilsin.

    Vücudumuzun iki hakimi: Hipotalamus ve hipofiz
    Büyüme hormonunun ihtiyaç duyulandan biraz daha az veya biraz daha fazla salgılanması durumunda oldukça sakıncalı durumlar ortaya çıkar. Az salgılanması durumunda cücelik, çok salgılanması durumunda ise devlik ortaya çıkar. İşte bu nedenle Allah, büyüme hormonunun salgılanma miktarını düzenleyen çok özel bir sistem yaratmıştır.


    Vücudumuzun iki hakimi: Hipotalamus ve hipofiz
    Bu kişinin görevi, önünden geçen kılcal damarın içinde bulunan büyüme hormonu moleküllerini saymaktır. Eğer bu molekül sayısında bir düşüş veya artış olursa bunu da tespit etmektir. Bilindiği gibi kan sıvısının içinde binlerce farklı madde bulunmaktadır. Moleküler yapılar düşünüldüğü zaman bir insanın önüne konulan şeklin büyüme hormonuna mı yoksa başka bir maddeye mi ait olduğunu bilmesi (eğer bu konuda uzman bir bilim adamı değilse) imkansızdır. Ancak hipotalamusa yerleştirdiğimiz insanın milyonlarca molekül içinde büyüme hormonlarını mutlaka tanıması gerekir. Ayrıca bu hormonun miktarını da her an kontrol etmek zorundadır.
    Bir insan için bile oldukça zor görünen bu görevi, şuursuz hipotalamus hücreleri nasıl yapmaktadırlar? Her an kanda bulunan büyüme hormonu miktarını nasıl ölçmektedirler? Büyüme hormonunu diğer moleküllerden nasıl ayırt etmektedirler? Bu hücrelerin molekülleri tanımalarını sağlayacak gözleri, durum değerlendirmesi yapacak bir beyinleri yoktur. Ancak Allah'ın kurduğu kusursuz sistem içinde kendilerine emredilen görevi hatasız bir şekilde yerine getirirler.
    Büyüme hormonu yalnızca gelişme çağında değil, yetişkin insanlarda da salgılanmaya devam eder. Bu durumda yetişkinlerin de büyümeye ve uzamaya devam etmeleri, insanların dev yaratıklar haline gelmeleri gerekirdi. Ancak böyle birşey gerçekleşmez. İnsan belirli bir büyüklüğe ulaştıktan sonra hücreler bölünmeye ve büyümeye devam etmezler.4 Bilim adamları hücrelerin niçin bölünme ve büyüme işlemine bir son verdiklerini halen bilmiyorlar. Bu konuda bilinen tek bir şey var; o da, hücrelerin çok özel bir sistem sayesinde zamanı geldiğinde daha fazla büyümemeye ve bölünmemeye programlanmış olduklarıdır. Bu durumda insanın bu kusursuz programlamayı yapan gücü düşünmesi gerekir. Bu gerçek bize Allah'ın yaratışındaki bir başka mucizeyi gösterir.

    Vücudumuzun iki hakimi: Hipotalamus ve hipofiz
    Bir insanın, vücudundaki kılcal damarlarda bulunan büyüme hormonu moleküllerini sayması ve bu molekülün sayısındaki düşüş veya artışı tespit etmesi mümkün değildir. Ancak hipotalamusu oluşturan hücreler kan sıvısının içindeki binlerce farklı maddeden büyüme hormonunu seçer ve gerekli tespitlerle birlikte vücutta düzenlemeler yaparlar.



    Trilyonlarca hücrenin, büyümelerini ve bölünmelerini birbirleriyle uyumlu olarak aynı zamanda durdurmalarının ne kadar önemli bir olay olduğunu anlamak çok zor değildir. Eğer bu hücrelerden bazıları diğer hücreler gibi bölünmelerini durdurmasalar, sonuç insan için oldukça kötü olur. Gelişme durduğu zaman herhangi bir grup hücre, örneğin göz hücreleri bölünmeye ve büyümeye devam etseler, göz, göz boşluğu içinde sıkışarak patlar.
    Trilyonlarca hücrenin birdenbire bölünme faaliyetlerini durdurmalarından söz etmişken bir konuyu daha hatırlatmakta fayda vardır. İnsan oğlunun on yıllardır savaştığı ve halen yenemediği kanser hastalığı, tek bir hücrenin durmaksızın kontrol dışı bölünmeye devam etmesi sonucunda ortaya çıkar. Bu örnek mevcut sistemdeki dengenin hassasiyetinin daha iyi anlaşılmasını sağlamaktadır.
    Yetişkinlikte büyüme hormonu, bazı özel hücreler için etkili olmaya devam eder ve bu hücreleri bölünerek çoğalmaya teşvik eder. Bu durum yine bir yaratılış mucizesidir ve çok özel bir amaca hizmet etmektedir. Bölünen hücreler artık büyümeye değil, vücudun onarımına ve yenilenmesine hizmet ederler. Örneğin deri hücreleri ve alyuvarlar durmaksızın bölünürler. Bunun için vücudumuzda her dakika 200 milyon yeni hücre doğar.5 Bu hücreler yaşlanmış ve yıpranmış hücreler ile yer değiştirirler. Böylece toplam sayı hep sabit tutulur.
    Büyüme hormonu öyle özel bir tasarıma sahiptir ki, hücre bölünmesinin ve büyümesinin sağlanması için birçok faktörü de devreye sokar.
    Vücudumuzun iki hakimi: Hipotalamus ve hipofiz
    Yukarıdaki resimler, yetişkinlerde büyüme hormonunun fazla salgılanması durumunda meydana gelen bir hastalığı olan kadının 16, 33 ve 52 yaşlarındaki hallerini gösteriyor. Bu hastalıkta özellikle çenede, ellerde ve burunda aşırı bir büyüme meydana geliyor.

    Hücrelerin bölünmeleri veya büyümeleri için öncelikle hacimlerini artırmaları gerekir. Bu da ancak hücrede protein üretiminin artmasıyla mümkün olur. İşte büyüme hormonu da hücredeki protein üretimini hızlandıran bir özelliğe sahiptir.
    Bilindiği gibi protein üretimi oldukça karmaşık bir sistem sayesinde gerçekleşir. Bilim adamlarının bu sistemin yüzeysel detaylarını anlamaları bile yıllar süren araştırmalar sonucunda mümkün olmuştur. Bu sistemin çalışmasını hızlandıracak bir molekül üretmek için bu sistemin bütün detaylarına hakim olmak gerekir. Büyüme hormonunun protein üretiminin hızını artıracak bir tasarıma sahip olması, protein üreten sistemin ve büyüme hormonunun Allah tarafından birbirlerine uygun olarak yaratıldıklarının ve Allah'ın emriyle hareket ettiklerinin bir delilidir.
    Vücudumuzun iki hakimi: Hipotalamus ve hipofiz
    Üstte büyüme hormonunun resmi görülüyor. Gözle görülmeyecek kadar küçük olan bu varlıkların, vücut içinde üstün bir şuur, akıl ve sorumluluk hissiyle hareket ederek, insanı en güzel suretine getirmeleri büyük bir mucizedir. Bu mucizeyi yaratan ise, alemlerin Rabbi olan Allah'tır.

    Büyüme hormonu yalnızca protein sentezinin hızlanmasını sağlamaz, aynı zamanda protein sentezi için gerekli olan hammaddenin de hücreye girişini sağlar. Protein sentezinin yapılabilmesi için gerekli olan başlıca materyal, proteinin yapıtaşı olan amino asitlerdir. Büyüme hormonu sanki bu bilgiden de haberdarmış gibi, hücre zarının daha çok amino asit yakalaması için hücre zarını uyarır.
    Protein sentezinin hızlanması için hücre metabolizmasının da hızlanması gerekir. Bunun için büyüme hormonu diğer hormonlarla işbirliği yapar. Büyüme sırasında salgılanan tiroid hormonu hücrelerin metabolitik aktivitelerini hızlandırır.
    Bütün bu işlemlerin yapılabilmesi için elbette çok önemli bir şeye daha ihtiyaç vardır; enerjiye. Buraya kadar saydığımız bütün sistemler eksiksiz var olsalar bile, enerji kaynağı olmadan bunların bir önemi yoktur. Çünkü enerji olmadan büyüme faaliyetini gerçekleştirmek imkansızdır. Ancak insan vücudu o kadar kusursuz ve o kadar planlı yaratılmıştır ki, bu ihtiyaç da düşünülmüştür. Büyüme hormonu bütün bu marifetlerinin yanında çok önemli bir görev daha yapar. Yağ moleküllerinin serbest kalarak kana karışmasını sağlar. Böylece bu moleküller birer yakıt görevi görecek ve ihtiyaç duyulan enerji temin edilmiş olacaktır.
    Vücudumuzun iki hakimi: Hipotalamus ve hipofiz
    Büyüme hormonu, hücreye ulaştığında, hücre zarında kendisine uygun olan alıcılara bağlanır. Alıcının harekete geçmesiyle, büyüme hormonu da görevine başlamış olur.

    Büyüme hormonunun vücut içindeki faaliyetlerini okurken, bunları başaranın birkaç atomun bir araya gelmesiyle oluşmuş, cansız, şuursuz, eli, gözü, beyni olmayan bir molekül olduğunu unutmamak gerekir. Böyle cansız bir maddenin, vücut içinde ne zaman nereye gideceğini, ne zaman, nereyi, nasıl uyaracağını bilmesi olağanüstü bir durumdur. Ayrıca, büyüme hormonunun mesaj taşıdığını söylemek de gerçekleşen olayı ifade etmek için kullanılmaktadır. Gerçekte, şuursuz atomların birbirlerine yazılı mesajlar gönderemeyecekleri açıktır. Ancak, vücut içinde o kadar mucizevi bir olay gerçekleşir ki, bazı moleküller birbirlerini gördüklerinde hemen ne yapmaları gerektiğini anlar ve onu yaparlar. Örneğin, bazıları büyüme hormonunu görünce hemen bölünmeye başlar. Kimi bir anda daha fazla amino asit almaya karar verir. Ve bunun için sadece büyüme hormonunu görmesi yeter. Bu kadar şuurlu ve organize bir hareket vücut içinde aralıksız olarak nasıl devam edebilmektedir?
    Bütün bu muazzam dengelerin zaman içinde, tesadüflerle oluştuğunu iddia etmek bilimsel gerçeklerle ve akılla çelişmektedir. Çünkü dengedeki tek bir eksiklik, bütün sistemin yok olması anlamına gelir. Bir canlının yaşamını devam ettirebilmesi için tüm sistem ve organların aynı anda var olmaları gerekmektedir. Büyüme hormonu hakkında buraya kadar anlatılan bütün detaylar ve birbiri içine geçmiş bu hassas dengeler tek bir gerçeği göstermektedir: İnsan tek bir seferde, kusursuz bir şekilde yaratılmıştır. Allah, yaratışındaki üstünlük için Kuran'da şöyle buyurmaktadır:
    O Allah ki, yaratandır, (en güzel bir biçimde) kusursuzca var edendir, 'şekil ve suret' verendir. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanların tümü O'nu tesbih etmektedir. O, Aziz, Hakimdir. (Haşr Suresi, 24)




    Vücudumuzun iki hakimi: Hipotalamus ve hipofiz Yorumları