Türkiye yeni bir haftalık gazete kazandı

Türkiye gündemine farklı bir açıdan bakmayı hedefleyen Özgün Duruş yayın hayatına başladı. İşte Özgün Duruş’la ilgili her şey… Yahya Ayyıldız yönetiminde çıkan Özgün Duruş gazetesi haftada bir okurlarına ulaşacak. Ali ...


  1. Alt 09-23-2009, 22:30 #1
    ..Sahra... Mesajlar: 147
    Türkiye gündemine farklı bir açıdan bakmayı hedefleyen Özgün Duruş yayın hayatına başladı. İşte Özgün Duruş’la ilgili her şey…

    Yahya Ayyıldız yönetiminde çıkan Özgün Duruş gazetesi haftada bir okurlarına ulaşacak. Ali Bulaç, Altan Tan, Ümit Aktaş ve Ramazan Kayan'ın da yazarları arasında yer aldığı gazete Müfid Yüksel'le önemli bir söyleşi gerçekleştirmiş.

    Haftalık siyasi gazete Özgün Duruş ilk sayısıyla okur karşısına çıktı. Habertürk boyu 24 sayfa olarak yayınlanan gazete, dergi ile gazete arası kendine özgü bir yolda ilerliyor. Genel Yayın Yönetmeni Yahya Ayyıldız, Özgün Duruş'un 'hem yerel hem de küresel egemen güç odaklarına muhalif çizgide yer alacağını" ifade ediyor. Gazete yazarlarıyla dikkat çekiyor. İlk sayıda Yıldız Ramazanoğlu "İdealist Hanımlar Derneği", Ümit Aktaş "Başlarken", Altan Tan "Türkiye Yol Ayrımında", Abdülaziz Tantik "Yüzleşme", Kenan Çamurcu "Velayet Demokrasisi", Turan Kışlakçı "Türkiye'nin İslam Dünyası Açılımı", Ramazan Kayan "Özgün Duruşumuz", Ali Bulaç "Kürt Açılımından ne çıkar?", Esan Gül "Çocukluğunu hâlâ aşamayanlar" yazılarıyla okur karşısına çıkan isimler.

    Yeni Duruş'a konuşan araştırmacı Müfid Yüksel, kamuoyunda Kürt açılımı olarak tanımlanan demokratik açılımın gelişim süreciyle ilgili görüşlerini açıklıyor. Devletin sadece DTP'yi değil tüm Kürtleri muhatap alması gerektiğini dile getiren Yüksel, "Kürtlerin tümü muhatap alınmalı. Örgütlü veya değil, Kürtlerin hepsini muhatap olarak almalı ki demokratik süreç tam işlesin. Şemdinli, Diyarbakır, Muş vb. Kürt illerinde bu açılıma olumlu bakıyorlar. Ama şunu diyorlar: Sol, Marksist gelenekten gelen örgütlenmeleri, dine karşıt görüşlerinden dolayı tek muhatap almasınlar. Sıradan dindar halk bunu söylüyor, ama örgütlenmiş kişiler bunu söylemiyorlar. Eğer bu Marksist örgütlenmeleri muhatap olarak alırsanız bize, yani halka, dindar halka yaşama hakkı tanımazlar. Bu sözler kaç yerde söylendi bana. Bu konuda yetkilileri uyarın dediler"

    İslamcı aydınların liberal aydınların etkisinde kaldığını öne süren Müfid Yüksel, şu uyarıda bulunuyor: "Çözüm, Kürtlerin onurunu muhafaza ederek, her kesimin haklarını vererek adalet çerçevesinde geliştirilmelidir. Burada ısrarla üzerinde durulması gereken şey; bu çözümün oluşumunda din faktörünün ıskalanmamasıdır. Bölge halkı bu noktada ıskalanıyor. Halbuki liberal aydınlar ve çevreler bu noktada çözümün taraftarı olarak çözümün odağı muamelesi görüyor. İslamcı aydınların -istisnalar hariç- iyi bir sınav vermediği kanaatindeyim. İslamcı aydınlar, liberal aydınların etkisinde kalarak bu sorunun çözümünde dini faktörün yeterli olmadığı savı üzerine seküler bir çözüm arayışını dillendirerek çok tehlikeli bir yaklaşım geliştiriyorlar."

    Müfid Yüksel ayrıca, bölge halkının dini talepleri olduğunu, mevcut Kürt medreselerinin yasal statüye kavuşturulmasının sağlanması gerektiğini söylüyor.

    Statüko direniyor manşetiyle çıkan Özgün Duruş, anayasa değişikliğinin şart olduğuna dikkat çekiyor. Ancak statükonun anayasal değişime direndiğini, sorunları çözecek esaslı bir adım atılmasını engellemeye çalıştığı belirtilen manşette asıl adresin İslam kardeşliği olduğu vurgulanıyor.

    Küresel hegemonyanın son şeytani oyunu olarak nitelendirilen 11 Eylül'ü yazan Atilla Fikri Ergun, küresel krizle birlikte kapitalizmin kan kaybettiğini, dünya genelinde İslam'a duyulan ilginin ise günden güne büyüyerek arttığını söylüyor. Konuyla ilgili görüşüne yer verilen Abdurrahman Dilipak ise, "komplo yüzlerine gözlerine bulaştı" yorumunu yapıyor ve ekliyor: "Kanaatimce bu olay (11 Eylül) bir komplo idi. ABD'de bir darbe girişimi idi. Hem Bush yönetimi devrilecek hem de ABD devlet başkanını kaybeden, saldırıya uğrayan bir ülke olarak İslam dünyasına yönelik terör estirecekti. Ama yüzlerine gözlerine bulaştırdılar. Bu işin içinde bir de dolar operasyonu olduğunu düşünüyorum."

    11 Eylül'ün ABD'nin ulaşılmaz kimliğini sarstığını söyleyen İbrahim Karagül'e göre ise, "önümüzdeki 5-10 yıllık süre özellikle gelişmiş ülkeler açısından hayli sıkıntılı olacak."

    II. Abdülhamid döneminde düşmanlarınca 'hasta adam' olarak görülen Osmanlı Devleti'nin etkisine değinen Sebahattin Arslan, "Malay Adaları ve Osmanlı Devleti" başlıklı yazısında Osmanlı'nın Arap Yarımadası ve Anadolu vilayetlerinin yanı sıra Afrika'da da gücünü koruduğunu dile getiriyor. Orta Asya, Çin, Rusya Müslümanlarıyla irtibata dikkat çeken yazar, Osmanlı'nın Afrika'nın sömürülmesini nasıl engellediğini de aktarıyor. Malay adalarına İslam'ın ne zaman geldiği bilinmiyor ancak, Arslan, İslam'ın bölgeye âlimler ve takva sahibi tüccarlar vasıtasıyla yayıldığını dile getiriyor.

    Ekoloji, kent, bilim- teknik ve insan konusunu işleyen "Anasır-ı Erbaa"yı Dilaver Demirağ sunuyor. Suat Koçer'in sinema sayfasını hazırladığı gazetede Ahmet Sait Akçay, "Edebiyatın Vicdanı Örtü" konusunu ele alıyor.

    Eklenmiş Resmin önizlemesi

    • Türkiye yeni bir haftalık gazete kazandı-15174jpg
      15174.jpg
      Boyut:
      6.8 KB (Kilobyte)
      Görüntüleme:
      556
  2. Alt 02-21-2011, 13:48 #2
    Ziyaretci
    Misafir Mesajlar: n/a
    KONTUGERİLLA EMPERYALİZMİN UŞAĞI REVİZYONİSTLER!
    Kendilerini "Komünist" olarak niteleyen konturgerilla emperyalizmin sadık uşağı MLKP hırsızlıkla ele geçirilen düşüncelerimi kendi düşünceleri gibi lanse ettiler..Sanki kendileri düşünerek üretmiş gibi gösterdikleri, düşüncelerimi revize ederek ifşa ettiler.İşçi, emekçileri, gençliği ve köylüleri kandırarak, sanki kendileri düşünebilen ve üretebilen bir çeteymiş gibi göstermeye çalışıyorlar.Bu konturgerilla emperyalist cetenin yaptığı hırsızlık sayesinde, bana ayit olan Marxist düşünceyi, konturgerilla emperyalizm çetesinin revize ederek idealislestirdiği yaklaşımla bütün dünyaya yalan rüzgarıylan kendi düşüncesi gibi sunan pervasızlar kendileri tek başlarına düşünce geliştirmekten yoksun olduklarını pespaye çaresiz biçimde, bir başkasının düşüncelerini, sahtekar konturgerilla emperyalizmin kendi beceriksiz "felsefeci" olduğunu söyleyen düzenbazlara hazırlatıp kamoyuna sundular.Bana ayit olan Komünistlerin İki enternasyonal anlayışı olmalıdır.Revize ederek kıtasal komiteler oluşturmalıyıza revize ettiler.Sahtekar konturgerilla emperyalizmi ve uşakları bir care durumda didine durdukları için başkalarına ayit olan düşünceleri kendi düşünceleriymiş gibi gösteriyorlar.

    KOMÜNİSLERİN İKİ ENTERNASYONAL ANLAYIŞI OLMALIDIR!
    Kendimize sorular sorarak başlayabiliriz.Neden Komünislerin iki enternasyonal anlayışı olmalıdır.Burda hemen şu soru akla gelecektir.Marxın ortaya koyduğu anlayış komünistler için yeterli bir yaklaşımdır.Bizler var olan enerjimizi bunun için sarfetmeliyiz.Ayretten bir antifasist, antiemperyalist enternasyonal anlayışına ihtiyacımız yok.Bunun yerine enerjimizi Marxın ortaya koydugu anlayışı güçlendirmeliyiz, diyenler çıkacaktır.
    Şunu görmek gerekiyor.AB ilk kurulduğunda, Almanya, Fransa, İngiltere eksenli bir örgütlenme biçimiydi.Gün geçtikçe genişleyip, büyüdü.Bu gün ise 25 ülkeden oluşan bir yapılanmadır.ABD emperyalizmi dünya ekonomisine egemen olmak isterken, ortaya Irak, Venezuela, İran ve Sudi Arabistan arasında petrol anlaşması, OPEC gerçekleşmesiyle, ABD’nin dünya ekonomisine egemen olma isteği, böyle giderse suya düşecek duruma geldi.ABD emperyalizmi buna izin vermeyeceğini, Venezuelada ABD yanlılarının darbe girişimiylen ifade etti.Aynı zamanda Irak işkaliylen, OPEC anlaşmasına müsade etmeyeceğini somut bir biçimde ortaya koydu.Bu işkal esnasında, avrupanın her ülkesinde yarım milyon işçi ve emekçinin yürümesi avrupa emperyalizminin, yatağa girer girmez kabus görmeye başlıyor.Bu kabus, avrupa emperyalizmine, bu konuda önlem seferberliğine soktu.Bundan kaynaklı yeni bir örgütlenmeye giderek, avrupa çati örgütü kurdu.Avrupa çatı örgütünün aldığı kararları 25 avrupa ülkeside uygulamak zorunlu kıldılar.Oluşturulan avrupa çatı örgütü hemen kendisine pilan oluşturmaya girişti.Avrupa işçi ve emekçilerinin yaşam sınırlarını düşürerek, avrupa işçi ve emekçilerini kendisine döndürerek politik gelişmelerden uzak tutmayı hedefliyordu.Bundan kaynaklı Almanyada, agenda 10 ve harz yasalarını oluşturdu.Fransada sarkozi yasasını hayata geçirdi.İsviçrede, bıloşur ve emeklilik yasalarını devreye koydu.İngiltere ve Hollanda'da faşistleşmiş yasalar işleyişe koydu.Bu biçimle işçi ve emekçileri gelecek korkusuna sokarak, gelecek peşine koşturan bir yığın haline getirmeye yöneldi.Emperyalizmin bu beklentisi, montag demo (pazartei eylemi), Bochum OPEL işçilerinin işyeri işkaliylen gelişen ve 9 ülkeye yayılan eylemler, Mersedes işçilerinin otoyolu işkali, Pariste geliştirilen bir uyarı gırevine 100 binlerce işçinin katılması sağlandı. İtalyada 500 bin işçi ve emekçinin katıldığı gırevin avrupada yükselmesi, emperyalizmi uykusundan çığlık çığlığa uyanmasına neden oluyor.Emperyalizmin gördüğü kabuslar gün geçtikçe çoğalmaya ve hız kazanmaya devam ediyor.Emperyalizim yatağından uzak duruyorki kabusları ona kap kırizi yaşatmasın, yaşama uykusuz devam ediyor.
    Ama emperyalizm ne yaparsa yapsın kabusları gündüz vakti bilen emperyalizmi rahat bırakmıyor.Neoliberal saldırıların göçmen ve yerli işçi, emekçilerin bir balon gibi şişmesine neden oluyor.Şişen bu balon Pariste patladı.Emperyalizmin ırkçı saldırısıylan, neoliberal saldırısı birleşince, paris banyolleri savaş alanına döndü.Paris fabrikalarının savaşa dahil olmayışı ve derimci önderlikten yoksun oluşu, gelişen hareketin hedefsiz olarak görmek ve değerlendimek gerekiyor.Gelişen hareketin olumluluğu ise lokal olmayışıdır.Belçikaya ve Almanyanın, Berlin, Köln kentlerine sıçramasıdır.
    Burdan bile baktığımızda, Antiemperyalist, Antifaşist enternasyonalin toplantılarında yürüteceğimiz tartışmalarlan, Pariste gelişen harekete müdahle ederek sınıfsal bir konuma taşıyabilirdik; diğer avrupa ülkelerine taşıyarak emperyalizm karşı mücadeleyi doğru temellerde yönveme şansına sahip olurduk. Böyleliklen sosyalizmin pırestijini güncelendirerek yükseltiriz.Bu gelişme Antiemperyalist, Antifaşist enternasyonalin eksikliğiylen, müdahle gücümüzü zayıflaştırmıştır.Aynı zamanda gelişmesi yönündeki yönlendiriciliğimizi boşa çıkarmıştır.Buda gelişmeyi sınırlamıştır.Hemen şu soru gelecektir akıllara, niye kominist enternasyonal değilde, Antiemperyalist, Antifaşist bir enternasyonal ön pilana çıksınki; 18 yy. Giderek bu soruya, Marxın ve Engels'in yaklaşımından yanıt verelim.18 yy. Marx ve Engels,çalışmalarını ilerici güçler içinde yürüterek kominist enternasyonali kurdular.Hemen şunu söyleyeceğiz; 18 yy. 21'ci yy. Aynımıdır'ki, oradan yanıtlıyoruz.18 yy'da komünist örgütler yoktu; bunu nasıl aynılaştırıyoruz.Şöyle bir düşünelim, bu gün çokmu komünit örgütler var; hayır diye yanıtlayacağız.Bu soruyu, ama arkasında diyeceğiz'ki, 21 yy la gelene kadar iki tane enternasyonal geçirdi.18'ci yy.da enternasyonal girişimi vardı, ve bunu başardi.Evet 21. yy.gelene kadar iki tane enternasyonal geçirdi.Onların deneyimleriylen yüklü bir durumdayız, ama şunu değiştiriyormu, yaşadığımız bu iki deneyim, dünyada komünüst örgütlerin sınırlı oluşunu değiştiriyormudur.Hayır değiştirmiyor.Marxın ve Engelsin yolunda yürümek niye geri olsun.Biz Marxist Leninist Komünistler, kendimize rehper edindiğimiz; anlayışı günümüz koşullarına uyarlayarak, politik gücümüzü güclendirmiş oluruz.Bu tarzlı düşündüğümüzde, hemen bu konuda girişimlerde bulunacağız.Bu şans hala kaçmış değildir.Bu gün dünyada tartışılan, ABD’nin gizli cezaevliri ve işkence uçakları üzerine yoğunlaşarak bir sonuç elde edebilirz.Avrupada, dünya aydınlarını ve örgütlerini toplamak için girişimlerde bulunmalıyız.Bu hem Antifaşist, Antiemperyalist entenasyonalin ilk adımı olacaktir.Hem de emperyalizmin iyi bir teşhiri olacaktır.Bununla dünya çapında emperyalizmin paçavraya çevirilmesi anlamını taşıyor.Çünkü sadece ABD, bu gelişmeden sorumlu değildir.Avrupalı emperyalistlerde hava alanlarını kulandırdığı için hedef tahtasına oturtulacaktır.Aynı zamanda emperyalist, kapitalist ülkelerde hastanelerin ve doktorların işkence merkezleri olduklarını teşhir ederek. Vahşi kapitalizmin, emperyalizmin teşhirin de dönüm noktasını oluştururuz.Bu gelişmeyi teşhir ederek Antiemperyalist, antifaşist enternasyonali buradan hareketle inşa edebiliriz

    Bu bana ayit olan düşünceyi sanki kendilerine ayitmiş gibi lanse ettikleri yetmiyormuş gibi bunu ispatlayan, daha önce postaylan elime ulaşan gazeteyi çaresizliklerinin ürünü olrak konturgerilla emperyalizmine çaldırdı.Böylelikle bu sahtekarlarını hırsızlığını ifşa edemeyeceğimi sanan bir care konturgerilla emperyalizmin uşağı MLKP çaresizlikten son nefesini veriyor.

    DOĞANAY

Kullanıcı isminiz: Giriş yapmak için Buraya tıklayın

Bu soru sistemi, zararlı botlara karşı güvenlik için uygulamaya sunulmuştur. Bundan dolayı bu kısımı doldurmak zorunludur.