Bırak seni öldüreyim bir süre için


Kalplerini serbest piyasa ekonomisinin dalgalı kurlarına emanet ettiler.



Bedenlerini küresel dünyanın reklam panolarına çevirdiler.



İnançlarına patent almak için kuyrukları doldurup, standartlara uygun umutlar imal ettiler.



Makro ekonomik dalgalanmalar ve mikro ekonomik kaygılara kurban ettiler infak'ı, fakr'ı.



Çok uluslu şirketlerin gölgesi altında can verdi erdemli yaşam.



Kurumlarına köleliğe başladı, ardımız sıra yola koyulanlar.



Konjonktüre, rekabete, sahip olma hırsına yenik düştü ahlak.



Kapitalizme boyun eğmiş bir dünyada ‘hikmet' kimin yitiğiydi sahi !



Cv'lerine neden yazmadılar yaptıkları eylemleri, çıkardıkları dergileri, katıldıkları dernekleri, vakıfları, dinledikleri müzikleri, bildikleri marşları. Korkudan mı yoksa utançtan mı dersiniz!



Büyük Doğu'nun küçük veletleri, Akıncı'ların kale arkası bekçileri , ‘diriliş'in ölü ve yılmış kaçak savaşçıları, bertaraf olmuş çelimsiz ruhları, ‘nur' dan nasibini alamayanlar, ‘el ele' lerde elleri bırakanlar, ‘beyaz yürüyüş' lere siyah çelenk gönderenler, post-modernizmin çoğulcul ve çağcıl teorileri de dindirmeyecek sızılarınızı.



Liberal dindarlar ve muhafazakar demokrasi havarileri. Entegristler, eklektikler, partizanlar ve siborgların yazdığı manifestonun peşinden yürüyenler. Oryantalizmin kurguladığı anlatısal dünyada ‘öteki'leri oynamaya soyunanlar, hem kurulan hem yok edilen farklılıklara; Gramsci'nin ‘soğurma' teorisiyle batı ile doğunun ontolojk ve epistemolojik farklılıklarının ayırdına varamayanlar.



Sabaha ‘Bach' dinleyerek uyananlar. Küresel vizyon küresel güçtür türkülerine içlerinden eşlik edenler. Siz! günde beş vakit ‘change officelerin' önünde otağ kuranlar, ne anlarsınız ‘namaz insanı kılar' tümcesinden.



Kredi kartlarınızın limitleri kadar saygı duyulacağınız kirli ve esnek bir dünyanız var sizin.



Modern dünyanın teknokrat/kapital hegemonyasının şeytansılığından dem vurup, onlardan nemalanmak için islamic manifestolarını refüze edenler siz!. ‘Hikmet ve hakikati' enformatik cehaletin meta-anlatıları seviyesine indirgeyenler, post-yapısalcılar, dilbilimselciler, sivil toplumcular. Daha insancıl kentler ve makineler dizayn edenler, biz ‘fakr' ı anlarsak sizin medeniyetiniz bitmiş demektir. Güçsüz ve sadakatsiz bir dilin düşü bu.



Siz savaşla ilgilenmeyebilirsiniz ama savaş sizinle ilgilenir diyor Haraway. Düşünme lüksüne sahip olan entellektüeller/alimler/aydınlar düşüncenin düşüşüne seyirci kalırlarken, üzerlerinden hiç çıkmayacak bir kir tabakası kaplıyor bedenlerini. Sahi! seküler bir dünyada Camus'un ‘Yabancı'sını oynamak bizden başka kimin haddine.



Zincirler sizlere gerçekten çok yakışıyor. Siz özgür olamazsınız, siz özgür kalamazsınız, siz özgürlüğü kutsayamazsınız. Özgürlük sizler için çok büyük bir lüks. Advantage kartlarınızla kaç taksit yaptırabilir ve ne tür bonus puanları toplarsınız onu bilemeyiz biz. Bizim ‘absürd'lerimiz kendi benliğimizi anlamlı kılmanın varoluşu üzerine inşa edilirken, dünyaya ilişmeme pervasızlığını nereye kadar taşıyabiliriz bilinmez. Ama bu bir bayrak, bu bir şiir, bu bir çiçek, bu bir duygu, limitsiz bir aşk, soyut bir teorem, Saussure'nin dediği gibi bu bir söylem. Ve biz buraya kimseyi davet etmiyoruz sakın düşmeyin buraya. Buraya sakın gelmeyin. Sizin yeriniz süper marketlerdeki indirim kuyrukları .



‘Biz seni sevdik ya rab! Al bizi nereye çarparsan çarp'