Saray Günlüğü; 19,yüzyılın başlarında saltanat sürmüş üç osmanlı hükümdarının günlük hayatlarından bize kesitler sunuyor,pek çok tarihi olaya tanıklık ediyor.Kitap,üç padişahın en yakınında bulunan üç sırkatibinin kaleminden,devlet düzeninde ıslahat çabalarının buhranlarla iç içe olduğu bir dönemi aydınlatıyor;iki padişahın,biri sadrazam üç vezirin elim sonlarını hazırlayan olaylara ışık tutuyor.Saray Günlüğün'nde;helva sohbetlerinden musıki fasıllarına,tedbil gezilerinden,av...
Salahi Sonyel'in Osmanlı'nın dağılması ve parçalanmasında 1850'lerden sonrası için dış etkene ağırlık tanıyan vurgusu, günümüz için çok daha fazla geçerlidir. Kitabın özellikle bu tarihsel dönem için sunduğu malzeme, bugüne de ışık tutmaktadır. Bu yönleriyle kitap, sadece tarihçilerin değil, en başta siyasi öncüler olmak üzere, Türkiye'nin yeniden ve bir devrimle silkinip dünya ülkeleri arasında saygın yerini almasını isteyen herkes için ilgi çekici bir kitaptır. Ayrıca, Kaynak...
"Bu kitap, Allah inancınızı sağlam ve sağlıklı bir temel üzerine inşa edici bilgiler içeren, din anlayışınıza rehber edinmeniz gereken bir öğretidir. Ancak baskıların ve korkuların bilinçaltımızda yaptığı tahribata bakarak, hurafelerden arınıp aklımızı kullanmanın veya ne kadar mantıklı olursa olsun başka görüşlere inanmanın bizim kuşağımız için artık olanaksız olduğunu biliyorum. Gene de, bugüne dek hiç sorulmamış, sorgulanmamış ya da cevaplanmamış soruların yanıtlarını okurken...
Siyasi düşünce, en geniş anlamda, gücün kullanımı konusunda, betimleyici olmaktan ziyade sıkı kurallar koyan bir düşünme biçimi olarak tanımlanabilir. Siyasi düşünce, gücün nasıl ve hangi amaçlara yönelik olarak kullanılacağını araştırır. Siyasi gücün sayısız türleri vardır, ancak siyasi düşünce bunlardan yalnızca biriyle ilgilenir: Hükümetlerin aile, köy ve kabileler üzerinde uygulamakta olduğu ve hepimizin devlet diye bildiği kurum tarafından uygulanan güç türüyle. Ancak içinde...
İnsanların, canlıların, en küçük âlem atomların, en büyük âlem, gezegenlerin, yıldızların, galaksilerin, bütün evrenin maddi ve manevi Allah (c.c.)'ın emirlerine, yasaklarına ve kanunlarına uyarak yaşamasına, çalışmasına DİN denir. Allah (c.c.) tektir, ruh tektir, din tektir, akıl tektir, can tektir, evren sistemi tektir, ibadetler tektir, emir ve yasaklar tektir, ilimin kaynağı tektir.
İslam dini ve Kur'an evrenseldir. Türk Dil Kurumu sözlüğünde, "evrensel" sözcüğü, "bütün insanlığı ilgilendiren; dünya çapında" olarak açıklanır. Evrensel olan İslam dini ve Kur'an'dır; Arap dili değildir. Bir dilin evrensel olması için, dünyanın her yerinde çok sayıda insan tarafından bilinmesi, konuşulması ve anlaşılması gerekir. Arapça bir Kur'an'ın, dünyadaki tüm ülkelerin kitap satıcılarında satışa hazır olarak bulunması, Kur'an'ın evrensel olması demek değildir....
Kalabalık mahkeme salonunun tam ortasında çökmüş haldeydi. O; büyük düşleri olan, zeki, yakışıklı, korkusuz ve ülkenin en seçkin dava avukatıydı. Onu 17 yıldır tanıyordum. Julian’ın şok edici mahkeme gösterileri sürekli gazetelerin ön sayfalarında yer alıyordu. Çoğu kimsenin sadece düşleyebileceği her şeyi elde etmişti: Yıldızlara varan mesleki şöhret, milyonlarca dolarlık banka hesapları, en pahalı semtte olağanüstü bir malikane, özel bir jet,tropikal bir ada ve orada yazlık bir ev ve de...
Güneybatı Anadolu’nun küçük bir kasabasında, Müslüman ve Hıristiyan toplumu yüzyıllardır barış ve huzur içinde yaşamaktadır. Kasabada süregelen gizli karasevdalar, farklı inançlardaki iki din adamının bakış açıları, birbirine karışmış ve kaynaşmış iki toplumun ilginç karakterleri Anadolu’nun bu kıyısını dünyanın birçok yerinden ayırmaktadır. Ne var ki kısa bir süre sonra o büyü bozulur. Savaş korkunç yüzünü din ve milliyetçilik uğruna işlenen katliamlarla gösterir. Artık...
Dokuz canlı Habeş kedisi Edward, Nefertari’nin yanında Bastet kültü döneminde yaşar, bir şövalyenin giysileri arasında Haçlı seferine katılır, Halley Kuyrukluyıldızı’nın geçişine tanıklık eder, 1. Dünya Sergisi’nin açıldığı dönemde Londra’da bir Fransız başaşçının kedisidir, sevgili Rachel’in yanında Alman işgalini görür, İstanbul’da balık pazarında yiyeceğini tezgâhlardan aşırır, XV. yüzyılda sahibesi cadıyla birlikte yakmaya çalışırlar onu. Bir gemide...
Kısa sürede çok ses getiren Kılıç Yarası Gibi, Ahmet Altan’ın romancılığında farklı bir aşama; tarihe değişik bir bakış açısıyla bakan, onun insan yüzünü gören bir çalışma. Klasik romanın yeniden doğuşu diyebileceğimiz Kılıç Yarası Gibi, insanı, insan ilişkilerini, duygularını ve aşkı derinlemesine işleyen, yoğun içerikli bir roman. On dokuzuncu yüzyıl sonlarında, Ermenilerin Osmanlı bankasını basmaları ve romanın başkişilerinden Şeyh Efendinin düğünüyle başlayan roman...
Yıllar önce çocukluk kâbuslarına giren ‘O’ tüm kötülükleriyle geri dönmüştü. ‘O’ nu yok etmeleri için korkularını yenmeleri ve birlikte hareket etmeleri gerekiyordu. Ama bu hiç de kolay değildi, çünkü ‘O‘ şeytanın kendisiydi. Kitabın Girişinden Bildiğim kadarıyla o dehşet, gazete parçasından yapılmış bir kayıkla başladı. Yirmi sekiz yıl sürecekti bu korku. Aslında belki de hiçbir zaman tam anlamıyla sona ermeyecekti. Sözünü ettiğim kağıt kayık...
Somut zamanda”kayıp” olan bir insanın varlığını oturtabileceği, kendini var kılabileceği bir yer var mıdır? Varlığının farkında bile olmadan kullandığımız duygularımızın küçük bir kısmını kaybettiğimizde neler olabilir? Profesör Sacks’tan romantik tavırlı, geniş ve açık uclu yaklaşımlarla örülmüş “ciddi” bir kitap. Sıradan her insan için “zihinsel” bir yolculuk, nöroloji ile ilgilenenler içinse kaçınılmaz kaynak. Kitabın içinden Pek de...
Birden fermuarını çözdü, pantolonunu aşağıya indirdi. Sonra da külodunu çıkarttı. Beni nasıl aşağılayacağını biliyordu, ama öfkesini kontrol edemiyordu da: “Hadi gel, gir içime, hadi hakkındır, beni evine aldın ya, beni o soğuk sokaklardan kurtarıp getirdin ya buraya, gir içime hadi…” diye bağırmaya başladı… Karanlık yerimin bu denli zorlanması öfkeden deliye döndürmüştü beni. Ona tam, “yeter artık, yeter, bitir bu oyunu” diye bağırırken, cinsel organının...
“Eski püskü elbiselerini çıkartsak, etli kalın dudakları, iri gözleri, eti, dişi bir sertlikte coşuyor. Bütün yoksulluğun kökünü kazıyan bir koşuşturma, masalarda fır dönmesi, gözü dönmüş gibi koşarak çalışması, nefes nefese para üstü alıp vermesi, herhalde dünyanın bütün ülkelerinde güzeldir. Ama, bu her zabıtayla karşılaşmasında ‘ağlaması’ korkunç, katil bir adam yapıyor beni. Oysa, sokağın kafatasına, yaka paça, vura vura çalışan bu kadınların ekmeğini nasıl olsa...
Kurtarmak için kayıp ruhunu şehrin gizli, viran bir kapıdan giriyor erguvan kapısından başında erguvan tacı erguvan giyinmiş yaraları erguvan münkir bir kesişin gölgesinin ardından kutsal bilgeliğe doğru yürüyor. Kitabın içinden Erguvan mevsimi olduğunu unutmuştum. Nisan sonu, Mayıs başı geldi mi, Beylerbeyi Korusu’ndaki eski ahşap köşke erguvan seyretmeye giderdik. Orası, babamın en çok sevdiği ama en az kullandığımız evdi. Koruluğun tepesine doğruydu. Yeri çok ücraydı, yolu çok...
Güçlü Markalar Yaratabilmek İçin Duyguları Ateşlemenin Yolları Sponsorluk rüştünü ispatladı.Dünyada sponsorluk çalışmalarına heryıl 25 milyar dolar harcanıyor.Bu kadar büyük bir paranın harcanmasının sebebi, doğru kullanıldığında ve yönetildiğinde sponsorluğun şirketlere, diğer pazarlama iletişimi çalışmalarının hiç birinin sunamayacağı kadar etkili sonuçlar sağlanması… Bu kitabı okuduktan sonra marka yaratma ve güçlendirme konusunda sponsorluğa, sosyal sorumluluk...
Sizin hiç idam edilmiş akrabanız var mı? Onların var! Hem de üç kişi! Sizin akıl hastası akrabınız var mı? Peki intihar eden akrabanız? Onların var! Hem de sayıları şaşırtacak kadar çok! Sizin başbakanlık yapmış akrabanız var mı? Onların var, hem de on yıl! Milletvekilliği, belediye başkanlığı yapmış siyaset adamı akrabalarınız var mı?
“Mustafa Kemal’in gözünde, eylemin ‘meşruluğu’ demek, halkça onaylanmış olması demektir. Yoksa Kongreleri, Büyük Millet Meclisi’ni anlamak ve açıklamak mümkün olamazdı. Şu sözlerini bir de: ‘…Bir devreye yetiştik ki, onda her iş meşru olmalıdır. Millet işleri de ancak milli kararlara dayanmakla, milletin genel duygularına tercüman olmakla gerçekleşir.’ Siz Osmanlı ülkesinde, ‘milli kararlara dayanmak’, ‘meşruluğu’ bunda aramak ne demektir...
Fotoğraf, 19. yüzyılın en şık ve en önemli buluşlarından birisidir. Bünyesinde hem teknojiyi, hem de sanatı barındırır. Bugün dahi, birçok iletişim diline rağmen fotoğraf, popülerliğini korumaktadır. Doğaldır ki çok büyük kitlelerin fotoğrafa karşı olan ilgisinin temelinde bu popülerlik yatar. Ancak aynı kitlelerin bu teknolojinin kolay uygulanabilir bir yöntem olduğu konusundaki yanılgısı, bazen uygulama esnasında hüsran yaratabilir. Çünkü, az da olsa bu teknolojiyi uygulayabilmek için bazı temel...
Size ‘öğretilen ve anlatılan dünyanın’, anlatıldığı gibi olduğunu söyleyenler sadece anlatanlardır. Korkmanız, çekinmeniz, endişe etmeniz gerektiği söylenen her şey, bu betimlemenin pençesindeki insanların fikirleridir. Oysa bunlar olumsuz duygulardır ve hiçbiri dünyaya geldiği haliyle insanın mayasında olan hisler değillerdir. İnsan korkusuz doğar. Korku, zorla ‘öğretilir’. Hayatınızda önünüze çıkan herkesin özel bir görev ile karşınıza geldiğine emin olun. Ve ona...
“Her şey eskir, yıpranır, unutulur ama bir toplumun dili ‘tam bağımsızlı’ğını korursa, sonsuza dek yaşantısını sürdürür. Sayın Rüştü Erata’nın bu dev çalışması işte bize bunu anımsatıyor, bu gerçeği, bu dil savaşını…O savaşı yitirmemizin kaçınılmazlığını… Sayın Erata’nın ortaya koyduğu bu dev yapıt, bizi gerçek bir yolculuğa, bir büyük savaşıma çağrıdır” Oktay Akbal / Gazetecei - Yazar “Türkçenin “üvey...
Bir süredir televizyonda “Küçük Şeyler” adlı bir program yapıyorum. Elinizdeki kitap, bu programdaki bazı konuların genişletilmesi ve yeni konuların eklenmesiyle oluştu. Kitabın çerçevesi, insan ilişkileri, iletişim hataları, yaşama sevinci, çocuklarla iletişim, eşlerle iletişim, rollerimiz, kadın-erkek eşitliği… Bugüne kadar akademik kitapların yanı sıra, kısmen akademik, kısmen popüler sayılabilecek iki psikoloji kitabı yazdım (İletişim Çatışmaları ve Empati ile Varolmak,...
Cem Mumcu etrafında ve dünyada olup bitenlerin kendi içinden nasıl geçip gittiğini, ne izler bıraktığını gözlüyor. Yaşama dair, dünyaya dair, o ana, düne, yarına ve olan biten bir sürü şeye dair hissettiklerine, düşündüklerine bakıyor… Sonra çırılçıplak soyunup içini açıyor bize… Ve kendisi görürken bizlere de gösteriyor. Cem Mumcu’nun on yılı aşkın süredir yazdığı yazılar bu kitapta bir araya getirildi. Futboldan teröre, aşktan ilişkilere, sinemadan cinselliğe,...
Elimde Ergün Poyraz’ın birkaç gün önce piyasaya verilen son kitabı… “Musa’nın Çocukları Tayyip ve Emine.” (Togan Yayınları.) Okumaya başladım, elimden bırakamadım. Ergün Poyraz muhteşem bir araştırmacı. Akla hayale gelmeyen arşivlere balıklama dalıyor, inanılmaz belge ve bilgileri ortaya çıkarıyor ve yorumunu yapıp okurlarına sunuyor. Bundan önce yazdığı “Patlak Ampul”, “Refah’ın Gerçek Yüzü”, “Kanla Abdest Alanlar” gibi...
Patrick Süskind’in, Almanya’da ilk yayımlanışında tam anlamıyla olay yaratan, aylarca liste başlarında kalan Koku adlı bu romanı, gerçekte alışılagelmiş çok satılanların oldukça dışında kalan, toplum eleştirisini sergileyen bir kitap. Romana konu olan olay, 18′inci yüzyılda Fransa’da geçer. Kitabın kahramanı Jean Babtiste Grenouille ise, tüm insancıl duyumlardan ve duygulardan yoksun, yalnızca kokulara karşı görülmedik ölçüde duyarlı, istediği kokuları üretebilmek için cinayet...
Tarihe bakarken genellikle hangi yanlışlar yapılır? Türkler isteyerek mi Müslüman oldular? İslama laikliği kimler getirdi? Osmanlı’da inançları yüzünden kimler yakıldı? Osmanlı İmparatorluğu Müslüman olduğu için mi çöktü?
‘Seni kendimden bile daha çok seviyorum.’ Eğer bunu söyleyebilirsem kendimle barış içinde yaşamayı sürdürebilirim, çünkü bu aşk beni rehin aldı. Ünlü, başarılı, zengin bir yazarın savaş muhabirliği yapan karısı Esther bir gün ansızın ortadan kaybolur. Esther kaçırılmış mıdır, öldürülmüş müdür, yoksa kocasını mı terk etmiştir? Çok sevdiği karısını bulmak için yanıp tutuşan yazar, Esther’in en son birlikte görüldüğü Kazak genci Mikhail’le birlikte...
80’li yıllarda bir eylemci Berlin’de sokak ortasında vurulur. Paraguay’da bir arabanın çarpıp kaçtığı kaçakçı çok geçmeden can verir. Yaşlı bir işadamı, Asuncion’daki görkemli malikanesinde kafasına kurşun sıkarak intihar eder. Bu ölümlerin birbiriyle bağlantılı olduğuna inanan Gazeteci Rudi Hernandez ise olayı çözemeden korkunç bir cinayete kurban gidecektir. Gazetecinin akrabası Erica, AB’ye bağlı Avrupa Güvenlik İdaresi’nde uzman olarak çalışan Volkmann’ı...
Güneydoğu Asya’da, Yengeç Dönencesi ile Ekvator çizgisi arasında bir yerlerde bir yol vardır. Siyah kanla çizilmiş bir yol. Korkunun ve ölümün hakim olduğu bir yol. PARİS. İlk temas. KUALA LUMPUR. Hayat Yolu. Uçuşan ve Çoğalan. Sonsuzluğun İşaretleri. KAMBOÇYA. Bal ve Fresk. TAYLAND. Arınma Odası. Dünyadan soyutlanmış bu mekanda neler olduğunu anlayacaksınız! BANGKOK. Gerçeğin Rengi aynı zamanda Yalanın da Rengi’dir! Ve PARİS. Her şey sona ermedi, yeni başlıyor. ÇABUK SAKLAN,...
Kıyıda ise üç direkli, iki güverteli ve 58 toplu bir kalyon, o karanlıkta usturmaçalarını puta edip iskeleye palamar vermişti. Yelkenlerin sarılı olduğu serenler hisa edilmiş ve tez zamanda yola çıkacağını ilân için mizana direğine mavi bayrak çekilmişti. Esrarengiz adam, kalabalığı yarıp elinden tuttuğu İsrâfil’le iskeleden gemiye doğru yürümeye başladı. Kalyonun dikmesinin palangalarına asılan ve tıraka tutan gemicilere vardiyan, “Yisa, sizi gidi sütü bozuk sünepeler! Yisa beraber!...