Avusturya İslam Enstitüsü Öğretim Görevlilerinden Mag.Salih kitabının yeni baskısı Ravza Yayınlarından çıktı.
Avusturya İslam Enstitüsünde verdiği Akaid ve İslam Düşüncesi derslerinden de yararlandığını söyleyen Aydın, kitabın oluşmasında emeği geçen herkese de ayrıca teşekkür etti. Kitap bir önceki baskısına göre daha zengin bir içerikle 'İslam Düşüncesine Giriş' adı ile basıldı.
Kitap İslam düşüncesinin dört ana disiplini ile ilgili detaylı bilgiler ve karşılaştırmalar sunuyor: Selefi, Kelam, Tasavvuf, Felsefe. Kitabı Ravza Yayınları'ndan ve Viyana daki Kitapevlerinden Temin edebilirsiniz.
Salih Aydın kimdir
1969 yılında Yozgat Akdağmadeni Yeniyapan Köyünde doğdu. İ.H.Lisesini bitirdi. Bir sene Milas’ta imamlık ve iki sene İstanbul’da medrese hayatından sonra 1990 da Mısır’a gitti. el-Ezher Üniversitesi Şerîa ve Kanun fakültesini bitirdi. Sonra İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesini lisans tamamlama adı altında bitirdi.
Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Felsefe ve Din Bilimleri anabilim dalında İslâm Felsefesi’nde yüksek lisansa başladı. Prof. Dr. İbrahim Hakkı Aydın’ın yanında, Molla Sadra’da Feyz Teorisi, adlı seminer çalışması yaptı. Ders dönemini Erzurum’da tamamladıktan sonra tez için Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsüne geçti. Prof. Dr. Mehmet Bayrakdar’ın yanında, Katibî Kazvîni’nin Hikmetu’l-Ayn Adlı Eserinin Tahkik ve Tercümesi, adıyla yüksek lisans tezini yazdı. Daha sonra akademik çalışmalarına Avrupa’da devam etmek için Viyana’ya geldi. Viyana İslâm Enstitüsünde Kelâm, İslâm Düşüncesi, İslâm Felsefesi, Usul-ü Fıkıh ve Ulum-u Hadis üzerine dersler verdi. Bu arada okuttuğu derslerle alakalı olarak hadis Usulüne Giriş ve İslâm Düşüncesine Giriş adlı çalışmaları yaptı. Yazarın kendi alanıyla alakalı çalışmalarının yanı sıra, telif, tercüme, ulusal ve uluslar arası yayına hazır ve yayınlanmış eserleri bulunmaktadır.
İyi düzeyde Arapça ve Almanca ve orta seviyede İngilizce bilen yazar, evli olup Abdülhamit, Bilal ve Fatıma Hanne adlı üç çocuk babasıdır.
İslam düşüncesine giriş
Hakikati anlamada, şeriatın ifade ve nasları alınmak zorunda olsa bile anılması zorunlu mudur? İslâm işrakileri ve meşşailerine göre bu tür bir söylem meşrudur ve bu yolla dehrilere,
materyalistlere ve nübüvvet inkârcılarına etkin cevaplar verilebilmiştir.
Dini hakikatlerin anlatımında bu yollar kullanılmıştır ve şu metodu değil ötekini kabul etmek veya şu hatalı diyerek diğerini
hatasız bulmak tamamen kişisel ve beşeri bir takım yargılardır. Oysa her yöntemin iş göreceği, fayda sağlayacağı; ortam, zaman, kişi ve okullar vardır. Örneğin Eş’ârîliği Selefilikten, Mu’tezileyi Eş’ârîlikten, İslâm filozoflarını da Mu’tezileden daha akılcı bulabiliriz.
Nakşîlik Mevlevîlikten, Bahauddin Nakşibend de Mevlana’dan daha nascıdır. Peki, akılcılığın yasal sınırını kim koyacaktır? İslâm düşüncesini bir bütün olarak değerlendirmek, hepsinden
faydalanmaya çalışmak, ekolcü tavırla yaklaşmamak, böylece en yüksek düzeyde bu düşünce okyanusundan faydalanmak, hem dinin emri hem de aklın bir gereğidir. İslâm düşüncesinin iskeletini
teşkil eden bu damarlar, insan vücudundaki damar ağlarına veya her biri binlerce küçük kollarla, cennetten süzülerek gelen nehirlere
benzerler. Selefilik toplardamara benzerken Felsefe atar damara benzer. Bu damarların gereksiz ya da bu nehirlerin zararlı görülmesi ne ise mezhepçi bakış açısıyla birine sarılıp diğerlerini yok etmeye çalışmak aynı şey olsa gerektir.( Kitap ın arka Kapağından)
Avusturya İslam Enstitüsünde verdiği Akaid ve İslam Düşüncesi derslerinden de yararlandığını söyleyen Aydın, kitabın oluşmasında emeği geçen herkese de ayrıca teşekkür etti. Kitap bir önceki baskısına göre daha zengin bir içerikle 'İslam Düşüncesine Giriş' adı ile basıldı.
Kitap İslam düşüncesinin dört ana disiplini ile ilgili detaylı bilgiler ve karşılaştırmalar sunuyor: Selefi, Kelam, Tasavvuf, Felsefe. Kitabı Ravza Yayınları'ndan ve Viyana daki Kitapevlerinden Temin edebilirsiniz.
Salih Aydın kimdir
1969 yılında Yozgat Akdağmadeni Yeniyapan Köyünde doğdu. İ.H.Lisesini bitirdi. Bir sene Milas’ta imamlık ve iki sene İstanbul’da medrese hayatından sonra 1990 da Mısır’a gitti. el-Ezher Üniversitesi Şerîa ve Kanun fakültesini bitirdi. Sonra İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesini lisans tamamlama adı altında bitirdi.
Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Felsefe ve Din Bilimleri anabilim dalında İslâm Felsefesi’nde yüksek lisansa başladı. Prof. Dr. İbrahim Hakkı Aydın’ın yanında, Molla Sadra’da Feyz Teorisi, adlı seminer çalışması yaptı. Ders dönemini Erzurum’da tamamladıktan sonra tez için Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsüne geçti. Prof. Dr. Mehmet Bayrakdar’ın yanında, Katibî Kazvîni’nin Hikmetu’l-Ayn Adlı Eserinin Tahkik ve Tercümesi, adıyla yüksek lisans tezini yazdı. Daha sonra akademik çalışmalarına Avrupa’da devam etmek için Viyana’ya geldi. Viyana İslâm Enstitüsünde Kelâm, İslâm Düşüncesi, İslâm Felsefesi, Usul-ü Fıkıh ve Ulum-u Hadis üzerine dersler verdi. Bu arada okuttuğu derslerle alakalı olarak hadis Usulüne Giriş ve İslâm Düşüncesine Giriş adlı çalışmaları yaptı. Yazarın kendi alanıyla alakalı çalışmalarının yanı sıra, telif, tercüme, ulusal ve uluslar arası yayına hazır ve yayınlanmış eserleri bulunmaktadır.
İyi düzeyde Arapça ve Almanca ve orta seviyede İngilizce bilen yazar, evli olup Abdülhamit, Bilal ve Fatıma Hanne adlı üç çocuk babasıdır.
İslam düşüncesine giriş
Hakikati anlamada, şeriatın ifade ve nasları alınmak zorunda olsa bile anılması zorunlu mudur? İslâm işrakileri ve meşşailerine göre bu tür bir söylem meşrudur ve bu yolla dehrilere,
materyalistlere ve nübüvvet inkârcılarına etkin cevaplar verilebilmiştir.
Dini hakikatlerin anlatımında bu yollar kullanılmıştır ve şu metodu değil ötekini kabul etmek veya şu hatalı diyerek diğerini
hatasız bulmak tamamen kişisel ve beşeri bir takım yargılardır. Oysa her yöntemin iş göreceği, fayda sağlayacağı; ortam, zaman, kişi ve okullar vardır. Örneğin Eş’ârîliği Selefilikten, Mu’tezileyi Eş’ârîlikten, İslâm filozoflarını da Mu’tezileden daha akılcı bulabiliriz.
Nakşîlik Mevlevîlikten, Bahauddin Nakşibend de Mevlana’dan daha nascıdır. Peki, akılcılığın yasal sınırını kim koyacaktır? İslâm düşüncesini bir bütün olarak değerlendirmek, hepsinden
faydalanmaya çalışmak, ekolcü tavırla yaklaşmamak, böylece en yüksek düzeyde bu düşünce okyanusundan faydalanmak, hem dinin emri hem de aklın bir gereğidir. İslâm düşüncesinin iskeletini
teşkil eden bu damarlar, insan vücudundaki damar ağlarına veya her biri binlerce küçük kollarla, cennetten süzülerek gelen nehirlere
benzerler. Selefilik toplardamara benzerken Felsefe atar damara benzer. Bu damarların gereksiz ya da bu nehirlerin zararlı görülmesi ne ise mezhepçi bakış açısıyla birine sarılıp diğerlerini yok etmeye çalışmak aynı şey olsa gerektir.( Kitap ın arka Kapağından)
