Network Marketing, ( çok katlı pazarlama ) doğrudan satışın geliştirilmiş bir türüdür. Doğrudan satış, en bilinen tanımıyla, bir mal ya da hizmetin, tüketicilere yüz yüze bir ilişkiyle ve genellikle de evlerde, işyerlerinde ve perakende satış noktası sayılamayacak yerlerde, bir distribütör tarafından anlatılarak ulaştırıldığı bir satış yöntemidir.

''Network Marketing'' büyük kazançların yanı sıra, devamlı kişisel başarılar üreten ve binlerce insanın yaşama bakışlarını ve yaşam kalitelerini olumlu yönde etkileyen bir pazarlama sistemidir.

Bir ürünün belirli bir pazar payına ulaşabilmesi için sadece imaj (reklâm) tanıtımına milyon doları bulan meblağlar harcanmaktadır. Çok katlı pazarlamada ise reklâm yapma zorunluluğu ortadan kalktığı ve diğer işletme masrafları da alışageldiğinden çok daha az olduğu için araştırma ve geliştirme ( AR-GE ) çalışmalarına daha fazla kaynak ayrılabilmekte ve bunun sonucu olarak da çok katlı pazarlama sistemindeki ürünler mükemmel bir kaliteye sahip olabilmektedir.

Çok katlı pazarlamada başarıya ulaşabilmek için çalışmanız ve hedeflerinize doğru disiplinle ve sabırla ilerlemeniz gereklidir. Fakat aynı zamanda da daha az zamana ve daha az sermayeye ihtiyaç duyarak...

Doğrudan satış sisteminin geliştirilmiş bir şekli olan çok katlı pazarlama, ''kartopu'' veya ''piramit'' ya da ''zincir'' olarak adlandırılan organizasyonlarla karıştırılmamalıdır. Bu gibi sistemler yasal değildirler.

Klasik sistemde aracı kurumlara ürün gönderildikten sonra üretilen ürünlerin reklâmı yapılır. Örneğin 10 ytl değerinde bir ürün üretmişsinizdir. Basın medya tv.lerde reklamı yapılır ve 10 ytl değerindeki ürün 60 ytl oluverir. Aracılarda %10-%20 ürüne kar marjı koyar ve siz satış noktasından bu ürünü 75–80 ytl ye alırsınız.

Network marketing sistemde, aracılar yoktur. Ürünlerin reklâmı için sermaye ayrılmaz. Bu %70-%80 lik kazanç dilimi iş ortaklığını imzalayacak distribütörlere ödenir. Yani şirketin bir iş ortağı olarak yapacağınız cirodan pay alıyorsunuz.

Bu durumda ürün satışları gerçekleştikçe şirket kara geçer. Siz şirketinize para kazandırırsınız, tabi aynı zamanda para kazandırırken sizde yüksek % lik dilimler elde edersiniz.

Bugün “zaman” artık herkes için önemli hale geldi. Onun için zamanın değerini bilen bilinçli bir tüketici alışverişini gerçekleştirmek için doğrudan satışın kendisine sunduğu kolaylık ve özel servis imkanını kullanmayı tercih ediyor. Doğrudan satış yoluyla tüketici, evinin ve kendisinin birçok ihtiyacını istediği yer ve zamanda olmayı garantiliyor. Kolaylık, güvence ve kişiye özel hizmet, doğrudan satış yöntemiyle alış verişin tercih edilme sebepleri arasında yer alıyor.

Halkımız, ne yazık ki, Türkiye’nin içinde bulunduğu şartlar ve mevzuatlar gereği, diğer ülkelerde çok ilgi gören bu yöntemle yeni yeni tanışıyor.

Şirket her türlü satış sonrası hizmeti ve pazarlama desteğini sizin için hazırlıyor. İşin riski ve zorunlu mesaisi yok. İstediğiniz kadar çalışabiliyorsunuz. Bu işe girdiğinizde ya da çıkmak istediğinizde birtakım maddi kayıplarınız yok. Tek ürünü de toptan fiyatına alıyorsunuz. Aracılara para ödemiyorsunuz. Sadece kendi ihtiyaçlarınızı bile alsanız gene de kazançlısınız.






Bu işin avantajları

Kendi işinize sahip olabilirsiniz.
Dostlarınızla beraber çalışma fırsatı yakalayabilirsiniz.
Sevdiklerinize daha fazla zaman ayırabilirsiniz.
Çocuklarınızın daha iyi eğitim almasını sağlayabilirsiniz.
Ömür boyu sürecek yeni dostluklar kurabilirsiniz.
Kişisel gelişiminizi arttırabilir, kariyer yapabilirsiniz.
Maddi bağımsızlığınızı kazanabilirsiniz.
Ek kazanç elde edebilirsiniz.
Başkalarının hayatına pozitif etkilerde bulunabilirsiniz.
Kazanımlarınızı miras bırakabilirsiniz.
Finansal Okuryazarlık
Zengin olmayı istemeyen yok gibidir ama finansal okuryazarlığa sahip kaç kişinin olduğu da tartışılır, çünkü bir serveti açıklayan şey kelimeler değil, rakamlardır. Finansal okuryazarlığın ilk şartı servet satın almaktır, yükümlülük değil. Servet, cebinize para koyan şeydir, borç ise cebinizden para alan şeydir. Finansal okuryazarlıkta dört önemli kavram gelir, harcama, servet ve borçtur. Gelirlere örnek olarak maaşlarımızı; harcamalara örnek olarak yaptığımız alışverişleri, vergileri; borçlara örnek olarak kredi kartlarını, tüketici kredilerini; servete örnek olarak da emlakleri, zihinsel mülklerimizi, faizleri ve hisse senetlerini gösterebiliriz. Zenginler, servet kolonu dolu olan insanlardır.
Japonların üç şeyin gücünü çok iyi anladıkları söylenir. Kılıcın, mücevherin ve aynanın. Kılıç silahların gücünü simgeler. Mücevher paranın gücünü simgeler. Şu deyiş bazı açılardan doğrudur: “Altın kuralı unutma... Altını olan kuralı koyar.” Ayna ise kendini bilmenin gücünü simgeler. Bu güç Japon efsanelerine göre bu üçlünün en değerlisidir. Sebebi ise çoğu kimsenin kendi içsel bilgeliklerine, içlerinde yatan dehaya güvenmek yerine kalabalığa karışmasıdır. Farklı olma korkusu insanları sorunların çözümü için yeni yollar aramaktan alıkoymaktadır.
Nerede Kaybediyoruz?
Kaybettiğimiz en değerli şey kaçırdığımız fırsatlardır. Küçük fırsatlar büyük girişimlerin başlangıcıdır. Bugün değerli olan diğer şey bilgidir. Bill Gates neden dünyanın en zengini düşündünüz mü? Ya da biz niye onun kadar kazanamıyoruz? O bizim bilmediklerimizi biliyor. En güncel bilgiye sahip ve pazara istediğini vererek bu bilgiyi yatırımlarında kullanmasını iyi biliyor. Bilgi en büyük zenginliğimizdir, en büyük riski yaratan ise bilmemektir. Finansal zekâ konusunda bir uzman olan ve danışmanlık yapan Robert Kiyosaki gençlere kazanacakları şeyler için değil, öğrenecekleri şeyler için çalışmalarını tavsiye ediyor.
Sözün Özü: Fakirlere yapabileceğimiz en büyük iyilik, onlardan biri olmamaktır.
Eğer bu iş fırsatını değerlendirmek isterseniz bana mail atabilirsiniz.

Mail: moonshrose@hotmail.com