Büyük Islam Tarihi

Sira geldi Mehmedcik'e Milletvekillerinin bu sekilde Anadolu'yu adim adim dolasmalari semeresini verecekti. Henüz yaralari iyilesmemis gaziler, henüz biyigi terlememis yigitler silah basi etmek için askerlik subelerine akin etmeye baslamisti. 23 ...


Ağaç Şeklinde Aç5Beğeni

  1. Alt 09-23-2008, 15:32 #541
    Sarax Mesajlar: 678
    Sira geldi Mehmedcik'e

    Milletvekillerinin bu sekilde Anadolu'yu adim adim dolasmalari semeresini verecekti.

    Henüz yaralari iyilesmemis gaziler, henüz biyigi terlememis yigitler silah basi etmek için askerlik subelerine akin etmeye baslamisti.

    23 Nisan'da Meclis'in açilmasindan ve mücadelenin alt yapisinin hazirlanmasindan sonra sira Mehmedçige gelmisti. Ona ise vazifelerini, ne yapmasi gerektigini uzun uzadiya anlatmak yersizdi. Zira o ne yapacagini çokiyi bilmekteydi. Nitekim pes pese zaferler kazanilacakti.

    TBMM'nin dualarla, tekbirlerle açilmis olmasi nasil tarihî bir gerçekse, Mehmedçigin o savaslarda tipki Meclis'in açildigi gün milletçe sergilenen halet-i ruhiyeye uygun davranmis oldugu da bir baska tarihî gerçektir.

    Milletvekilleri ve milletin kendisi 23 Nisan günü "Allahü Ekber" diyerek yürümüstü. Mehmedçik de cephede "Allah! Allah!" diyerek hücuma kalkmis, dilinde Kelime-i Sehadet ile son nefesini vermisti. Sehid düsen her Mehmedcigin cebinden ya küçük bir Kur'ân-i Kerim, ya da Kur'ân'dan bir sayfa çikmaktaydi.

    Her çarpisma öncesi, tipki Malazgirt'teki sanli ecdadlari gibi abdest aliyor, namaz kiliyor, birbirleriyle helallesiyorlardi.

  2. Alt 09-23-2008, 15:32 #542
    Sarax Mesajlar: 678
    Masallarla gerçekler

    23 Nisan günü küçükler için masallar anlatilabilir. Ama o gün büyüklere de gerçeklerin anlatilmasi ihmal edilmemelidir. 23 Nisan günü, o güne damgasini vuran hâdisenin en mühim unsurlarini anlatmamak siradan bir ihmal degildir.

    Masallar çocuklara anlatilir. Onlari uyutmak için. Büyüklere de masal anlatmaya kalkismak, en basitinden onlari "çocuklar yerine" koymak degil midir?...

  3. Alt 09-23-2008, 15:33 #543
    Sarax Mesajlar: 678
    Levhalar disariya çikartilamadi


    --------------------------------------------------------------------------------




    --------------------------------------------------------------------------------




    Fatih'in Aksemseddin hazretlerinin 1 Haziran 1453 tarihindeki hutbesiyle ilk defa cuma namazi kildigi Ayasofya Câmii, fethin sembolü, Fatih'in ise öz ve öz fetih ganimetiydi. Fatih, Bizans hazinelerinden kendi payina düsen milyonlarca altin lira'yi reddetmis ve sadece Ayasofya'ya talip olmustu. Ayasofya'nin tapusu, Fatih'in üzerine idi ve 481 yil boyunca da öyle kaldi.

    Ve tarih 27 Agustos 1934...

    Ayasofya Câmii Mustafa Kemal'in "Ayasofya'yi müze yapip ilim âlemine [daha dogrusu Hristiyan bati âlemine] hediye ediyoruz" beyaniyla ibadete kapatildi. Ve içindeki Islâm nisanlarinin kaldirilmasi emredildi. Yukaridaki resimde görülen ve ünlü hat üstadi Kazasker Mustafa Izzet Efendiye ait olan 7,5 m çapindaki levhalar da, Ayasofya'dan çikartilmak için yerlerinden söküldü. Ancak hiçbir kapidan sigamyinca, ister istemez tekrar yerlerine konuldu.

    Levhalar disariya çikartilamadi


    --------------------------------------------------------------------------------




    --------------------------------------------------------------------------------




    Fatih'in Aksemseddin hazretlerinin 1 Haziran 1453 tarihindeki hutbesiyle ilk defa cuma namazi kildigi Ayasofya Câmii, fethin sembolü, Fatih'in ise öz ve öz fetih ganimetiydi. Fatih, Bizans hazinelerinden kendi payina düsen milyonlarca altin lira'yi reddetmis ve sadece Ayasofya'ya talip olmustu. Ayasofya'nin tapusu, Fatih'in üzerine idi ve 481 yil boyunca da öyle kaldi.

    Ve tarih 27 Agustos 1934...

    Ayasofya Câmii Mustafa Kemal'in "Ayasofya'yi müze yapip ilim âlemine [daha dogrusu Hristiyan bati âlemine] hediye ediyoruz" beyaniyla ibadete kapatildi. Ve içindeki Islâm nisanlarinin kaldirilmasi emredildi. Yukaridaki resimde görülen ve ünlü hat üstadi Kazasker Mustafa Izzet Efendiye ait olan 7,5 m çapindaki levhalar da, Ayasofya'dan çikartilmak için yerlerinden söküldü. Ancak hiçbir kapidan sigamyinca, ister istemez tekrar yerlerine konuldu.

  4. Alt 09-23-2008, 15:33 #544
    Sarax Mesajlar: 678
    "Dünya durdukça, benim bu câmim câmi olarak kalacaktir. Onu câmilikten çikaranlar ALLAH'in, meleklerin ve insanlarin lânetine ugrasinlar. Onlar hiçbir zaman hafiflemeyen bir azap içinde bulunsunlar. Yüzlerine bakan ve kendilerine sefaat eden hiçbir kimse bulunmasin"

    Fatih Sultan Mehmed Han

  5. Alt 09-23-2008, 15:33 #545
    Sarax Mesajlar: 678
    Kütüphaneleri yakmaya gerek kalmadi




    Meshur Inigiliz tarihçiisi Toynbee, " A study of History" isimli kitabinda, harf inkilâbini degerlendirerek, "Türkler harf inkilâbiyla, kendi kaynaklarina el atmak hussunda yabancilardan farksiz oldular " demekte ve söyle devam etmektedir:

    " Günümüzde Hitler, kendi düsüncesine karsi olan bütün ilmi hazineleri kökten yok edip kaldirmanin yolunu turmustru. Ne var ki, matbaanin icad edilmis olmasi, bu faaliyeti bir nevi imkânsiz hâle getirmistir ?

  6. Alt 09-23-2008, 15:34 #546
    Sarax Mesajlar: 678
    HARF INKILÂBINI SADECE OKUYUP-YAZMA KOLAYLIGI IÇIN YAPILMAMISTIR. HARF INKILÂBINI BIZ KÜLTÜRÜMÜZÜ DEGISTIRMEK IÇIN YAPTIK. ARAP KÜLTÜRÜNDEN KURTULMAK IÇIN YAPTIK. ARTIK ESKI YAZIYA DÖNÜLMEYECEKTIR. BUNUN MÂNÂSI ARTIK ESKI KÜLTÜRÜMÜZLE BAGIMIZ KALMADI DEMEKTIR.

    ISMET INÖNÜ (Ulus Gazetesi, 15 Nisan 1969

  7. Alt 09-23-2008, 15:34 #547
    Sarax Mesajlar: 678
    " Hitler'in çagdasi olan Mustafa Kemal ise, hedefini gerçeklestirmek için en basarili ve en akilli yolu tutmustur. Türkiye'nin Baskani, vatandaslarinin eskiden miras aldiklari kültür ve medeniyetin havasindan kafalarini kurtarip çopk kuvvetli bir sekilde Bati medenyietinin potasi içinde sekil almalarini istemistir. Böylece alfabenin degisimi, kütüphanelerin yakilmasi yerine geçmisti.

    " Bundan sonra Türk kütüphaneleri yakmaya hiç gerek kalmamaktadir. Çünkü harf inkilâbiyla bu hazineler, örümceklerin yuva yaptigi raflarda kapanip kalmaktan baska bir seye yaramyacaktir. Ancak çok yasli hocalar ve ihtiyarlar, onlari okumak lüzumunu hissedecektir.

  8. Alt 09-23-2008, 15:35 #548
    Sarax Mesajlar: 678
    Vur Osmanli'ya




    Bursa'nin Tophane semtinde, Osman Gâzi Türbesinin hemen yani basina dikilen "Istiklâl Sehitleri Aniti", halkimiz tarafindan "Utanç aniti" olarak isimlendirilmekte ve kasitli olarak yapilan tarihî hata, yillardan beri düzeltilmemektedir. Anit üzerindeki eski yazilarla kabartilmis bir metin bulunmaktadir. Kitabe Türkçe'ye çevrildigi zaman, orada yer alan Yunan ismi kaldirilmis, düsman olarak Osmanli devleti konulmustur. Bu güzel sehri korumak için canlarini veren Osman Gazi'nin nuranî agusuna terkedilen sehidlere, Osman Gazi'yi düsman gibi gösteren bir ifadenin kullanilmasi, o mübarek sehidlerimizin kemiklerini sizlatmaktadir.







    Bu konuda çesitli yazilar yazilip ilgililerin dikkatlerine sunulmasina ve Vakiflar Bölge Müdürlügü yetkililerin dikkatleri çekilmesine ragmen degisen birsey olmamistir. Sehidler anitinin hemen ötesinde Osman Gazi'nin giris kapisindan tarihi tugra sökülüp atilirken, Bursa'yi isgale dene Yunanlilardan tek bir kelime bile bahsedilmemistir. Iste kitabede yazanlar:

    "Kitabede yeralan sehitler öyle bir harpte sehid olmuslardir ki, bu harp neticesinde düsman kovularak Bursa tekrar alinmis ve kadim (eksi) Osmanli Devleti yikilarak yerine Cumhuriyet hükümeti kurulmustur."

    Ifadeye bakin... Bursa'yi isgale eden düsman, yâni Yunandan tek kelime bile yok, ama bir harp var ve bu harbin sonunda da çok sayida sehid verip Osmanli Devleti'nin yikilmasi basarilmis ve yerine Yumhuriyet hükümeti kurulmus.

    Iste kitabelere yansiyan bir ihanet...

  9. Alt 09-23-2008, 15:35 #549
    Sarax Mesajlar: 678
    CHP'nin alti oku anayasaya nasil girdi ?

    Zamanin Basbakani Ismet (inönü) pasa'nin 120 arkadasiyla birlikte Meclis'e getirdigi teklif B.B.M'nin 9 Nisan 1928 günkü toplantisinda görüsülmüs ve kabul edilen 1222 sayili kanunla Teskitlât-i Esasiye Kanunu'nun (Anayasa'nin) bazi maddeleri degistirilirken, ikinci maddedeki "Türkiye devletinin dini, din-i Islamdir" [Anayasa'daki "Türkiye devletinin dini, din-i Islamdir" maddesi Anayasa'dan byöle çikarilmistir ama, 27 Mayis 1960 hareketine (Ihtilale, M.K.) karisan Cemal Madanoglu'nun isbu degisiklikten haberi yoktur!...Madanoglu, 1961 Anayasasini hazirlaya ve "yüksek ilim ve hukuk heyeti" ! diye anilan heyetin önüne günün birinde dikilmis ve su teklifde bulunmustur: «Anayasadaki "Türkiye devletinin dini, din-i Islamdir" maddesinin hemen altina "Ezan Türkçe okunur" maddesini ilave ediniz.» Dikkat buyurunuz ki, "yüksek ilim ve hukuk heyeti"'ne bu teklifde bulunan, Anayasa'daki 1923 degisikliginden haberi olmayan Madanoglu, "Anayasa'yi ihlal ettiler" diye 27 Mayis'da Demokrat parti iktidarinin bir darbe ile devireneler arasindadir!...] hükmü ile bazi dini tâbirler Anayasa'dan çikarilmis ve bu tarihten dokuz yil sonra, ayni madde bir degisiklige daha ugramistir.

    Ikici madde, bu kere yine Ismet'in 153 arkadasiyla birlikte Meclis'e getirdigi bir takrir (önerge) ile ele alinmis ve teklif kabul edilerek Anayasa'nin maddesi su sekilde degistirilmistir: "Türkiye Devleti cumhuriyetçi, halkçi, devletçi laik ve inkilabçidir. Resmi dil, Türkçedir. Baskent Ankara'dir"

    5 Subat 1937'de kabul edilen bu degisiklik, merhum Ali Fuad Basgil'e göre: "Anayasa'nin aslindaki berrak çehresini bir hayli burusturmustur"

    «Anayasa bir parti programi degildir.O, bir milli misaktir. Yalniz muayyen bir partinin mensublarina ve yalniz, yasayan nesile hitab etmez. Milletin her ferdine ve kanun olarak kaldikça, her nesile hitab eder. Bir parti çin yerinde ve münasib olan bir fikir, devlet için ve devletin kanunu olan Anayasa için münasib degildir.» diyen Ali Fuad Hoca, baska bir yazsinda meseleyi daha genis bir sekilde ele aliyor:

    «Devletçilik nedir ? Laiklik ve milliyetçilik nedir ? Inkilabciligin zaman içindeki hududu nedir ? Bizde bunlar ne Anayasa'da ne de baska bir tatbikat kanununda tarif edilmemeis, hiçbirinin hududu ve sumulu gösterilmemistir. Meselâ, devletçilik sahsi temayüle göre degisik, hatta zit mana olan bir tabirdir. Bizde bu prensibin kanunlarimizda bir tarfine rastlanmadigi gibi, hukukçularimiz arasinda da ilmi bir izahi yapilmis degildir.»

    Laiklik de böyledir. Garb ilmine sorarsaniz, laiklik din ve vicdan hürriyetinin teminatidir ve laik olamyan bir devlette bu hürriyetin teminati yoktur.

    Bize gelince, maziyi yasayanlar bilirler ki, bizde laiklik sol ve sag temayüller arasinda bocalamis, iktidar adamlarinin ictihadina göre mana almistir. Aci olan sudur ki, bu ictihat memleket realitesinden ziyade yanlis görüslere saplanmaktan dogmustur. Su da acidir ki, Üniversitlerimiz, bu hususta efkâri aydinlatacak bir görüs vermemeis ayni fakülte hocalari bile bir anlayis birligine varamamistir.

  10. Alt 09-23-2008, 15:35 #550
    Sarax Mesajlar: 678
    NIÇIN MAAS BAGLANMIS

    Mustafa Kemal, vasiyetini 5 Eylül 1938'de yazmis. Inönü ise 21 Eylül 1937 de "Kizaga çekilmistir". Bu süre içinde baslangiçtaki gibi bir iki karsilasma istisna olarak hiç görülmemislerdir. Hatta Inönü, Mustafa Kemal'in son günlerinde "son defa" gidememistir veya gitmemistir. Inönü'nün çocuklarina maas baglanmasi hususunda ise bir türlü tezler vardir:

    Hasan Riza Soyak'a göre: "Mustafa Kemal'ün bu maddeyi vasiyetnameye koymasi olayi sadece o mert ve dost insanin resmi durumlari ne olursa olsun arkadaslarina karsi daima besledigi muhabbet ve yüksek vefakarlik duygusundan dogmustur. Maddeyi bana dikte ettirirken üzüntülü bir eda ile: (Onun serveti yoktur, kendisine bir hal olursa bakan olmaz) demistir.

    Soyak, olayi, Mustafa Kemal'in iç dünyasina. ruhi yapisina baglarken Mahzar Leventoglu olaya daha nesnel bir yorum getirmektedir. "O zaman milletvekili ve emekli General olan Ismet Inönü'nün ailesine bakamiyacak bir duruma düsmesi öngörülmüyecek bir kestirmedir. Inönü'yekbir hal olursa" geride yalniz çocuklari kalmayacakti ki. Inönü'nün 'Annesi ve esi de vardir. "

    Yani Leventogluna göre Mustafa Kemal'in aniaci Soyak'in zannettigini aksine daha baska idi. Oysa, Soyak'in sandigi gibi olsa idi, Inönü'nün annesi ve esine de maas baglanmali idi; fakat "Mustafa Kemal, çocuklarini öne sürerek bir haber salmaktadir, vasiyetinde. . Öylesine ki bu çok ince ve anlamli mesaji yollarken, gerçek amacini, Hasan Riza'dan da kaçirmak için Inönü'nün parasizligina görünür neden olarak deginmistir. Vasiyetnamenin tümüyle yada ilgili maddesi Inönü'nün çocuklarinin bir ilgisi bulunmadigi ortadadir. "

    Mustafa Kemal'in burada Inönü'ye "salmak istedigi haber" nedir? Leventoglu, bunu açiklamamistir. Ama bu satirlari kim okursa, yapacagi objektif bir yorumla Mustafa Kemal'in sanki kendisinden sonra "halefini" belirledigi manasina çikarabilir.

    Bence de Leventoglu, bunu kaydetmistir. 10 Kasim'dan sonra 11 Kasim 1938'de Inönü'nün Cumhurbaskani seçilmesiyle sanki bu tezi kuvvetlendiriyor gibi.

    Mustafa Kemal'in Inönü'ye karsi milli bir zaafinin oldugu bir gerçektir. Inönü'nün Basbakanliktan uzaklastirilmasindan sonrasini Falih Rifki Atay söyle anlatiyor: "... Mustafa Kemal'in çevresindeki Inönü aleyhtarlari hemen kiskirtmalara baslamislardi, bunlara göre Inönü'ye bir Büyükelçilik verilip onu memleketten uzaklastirilmali idi. Mustafa Kemal'in kendisine karsi zaafini bildiklerinden birgün eski duruma dönüleceginden çekinmekte idiler. "Ancak bu zaafin, Inönü'nün Mustafa Kemal'in rizasi hilafina Cumhurbaskani oldugu noktasinda birlesirler. Yine Falih Rifki Atay'a göre Mustafa Kemal'in vasiyetnamesinde halefini belirlene amaci olmadigi gibi bilakis onu, halefini belirlemeye zorlayanlar var idi. Fakat; "Mustafa Kemal, kendisinden sonrasina kendisinin hakim olmayacigini bilirdi. "

    Sebep ne olursa olsun, ortada duran bir gercek vardi. Atatürk, Inönü'nün çocuklarina maas baglatmisti. Bu hareketiyle de belki bir vefa örnegi göstermisti, Ama ortada duran baska bir gerçek daha vardi. Inönü, Milli Sef olduktan sonra "velinimetinin" bu jestine karsilik, kagit paralarin üstüne kendi resmini bastirmisti.

Kullanıcı isminiz: Giriş yapmak için Buraya tıklayın

Bu soru sistemi, zararlı botlara karşı güvenlik için uygulamaya sunulmuştur. Bundan dolayı bu kısımı doldurmak zorunludur.