Akra FM'de Saat:15'deki 'Hadisler Deryası' Programından Alıntıdır!

H.Ş:Yalan söylemek münafıklığın kapılarından bir kapıdır vaad etse vaadin döner, emanete hıyanet eder, yani itiimatı suistimal eder. Peygamberimiz yalan söyleyene çok kızarmış ve mümin asla yalan söylemez buyurmuşlardır fakat mümin ...


  1. Alt 04-09-2009, 05:09 #1
    fehim Mesajlar: 89
    H.Ş:Yalan söylemek münafıklığın kapılarından bir kapıdır vaad etse vaadin döner, emanete hıyanet eder, yani itiimatı suistimal eder.
    Peygamberimiz yalan söyleyene çok kızarmış ve mümin asla yalan söylemez buyurmuşlardır fakat mümin savaşta düşmandan korkup kaçmış olabilir veya mümin büyük günaha girerek zinada etmiş olabilir fakat asla yalan söyleyemez buyurmuşlardır. Fakat şu üç durumu istisna tutarak:
    1-Harpte yalan söylemek caizdir. Çünkü harp hiledir, aldatmacadır.
    2-İki dargını barıştırmak arasını bulmak için söylenebilir.
    3-Karı ve kocanın arasında aile muhabbeti devam etsin ve artsın diye söylenebilir.
    H.Ş:Yalanın şakası yoktur defterine küçücük bir şey olsa bile defterine yazılır söyleyenin.
    Kale gibi dosdoğru olacak Müslüman.
    Peygamber Efendimiz(sav) bir gün yaşlı bir kadınla karşılaştı. Kadıncağız cennete ben de girebilecek miyim diye sordu. Peygamberimiz(sav) İhtiyarlar cennete giremeyecek diyerek latife edince kadın bundan çok müteessir olarak arkasını dönüp gitmek istedi. Ona yetişilirek cennete genç olarak girileceğini orada ihtiyarlığın bulunmadığını anlatılmasını istedi. Ve kadıncağız bu seferde sevinerek yoluna devam etti.
    Yine bir gün Efendimiz bir kadıncağıza latife ederek: Ne o senin gözünde bir aklık var dedi. O kadıncağız da hemen gözüne ne olduğunu anlamak için ayna aramaya koyulunca ona herkesin gözünde peki bir aklık yok mudur diyerek onu bu zahmetten kurtardı.
    H.Ş: Hiç şüphe yok ki Kerim oğlu kerim oğlu kerim oğlu kerim İbrahim oğlu İshak oğlu Yakub oğlu Yusuf (as )kerimdir, hepsine de selam olsun.
    Mısır Azizin karısı Yusuf’a aşık olunca onunla birlikte olabilmek için çeşitli hileler kuruyordu. Baş başa kaldıkları bir vakit Züleyha onu yanına davet etti, Yusuf(as): Ben bu fiili işlemekten Rabbime sığınırım dedi ve kadının kendisini iftirayla tehdit etmesine rağmen bu kadının teklif ettiği şeyi yapmaktansa zindana girmek daha iyidir, diyerek yıllarca zindanda kalmayı göze aldı.
    Halk arasında azizin karısı Yusuf’u seviyor diye dedikodu çıktı. Bunun üzerine Züleyha bütün önde gelen devlet kadınlarını toplayarak bir ziyafet verdi ve ardından tabaklar içinde elma ve bıçaklarlar koydurdu her bir kadının önüne, onlar bıçağı ellerine alıp soymaya başladığında Hz.Yusuf’u gizlediği perdeyi kaldırdı. Onu ilk defa gören kadınlar ellerindeki bıçakları elmaya değil de ellerine sürünce, elleri kan içinde kalmıştı. Züleyha Yusuf’u nasıl bulduklarını sorunca da: Haşa bu insan değil yeryüzüne inmiş bir melek dediler. Züleyha işte beni kınadığınız şey bu mu, buna aşık oldum diye mi ayıplıyorsunuz dedi.
    Sevgi tatmin olmazsa şiddetli nefrete dönüşür. Yapmayınca da istedikleri şeyi kızıp onu zindana attılar.
    H.Ş’ in devamı: Lut ‘a(as) da selam olsun yüksek bir sığınak olsaydı da ona sığınsaydım dedi ya da elimde güç kuvvet olsa da size haddinizi bildirseydim dedi. İşte bunsan sonra Alah-ü Teala peygamberlerini kavminin reisi olarak gönderdi.
    Allah’ın tüm peygamberlerine ve evliyaların Allah dostlarının yakınlığına inanmayan; cahilliğine ağlasın ve kendi derdine yansın.
    Hz.Yusuf(as) Peygamberimiz Efendimiz (sas) kadar güzeldi.
    Hz.İbrahim(as) tek başına kavminin karşısına çıktı ve taptıkları putları parçaladı onların azabından korkmadı. Allah onu ateşten kurtardı.
    Evladı yoktu dua etti ve sonra duası kabul olununca Allahü Teala ona rüyasında en çok sevdiği oğlu İsmail’i kurban etmesi emretti. Üç gün üst üste bu rüyası tekrar edince ilahi bir mesaj olduğunu anladı. Oğlu ona yardım edecek yaşa gelince dediki oğulcağızım ben üç gündür ibadetimi hitame erdiremeden üzerime bir uyku hali hasıl oluyor ve ben de uyuyunca rüyamda seni kurban etmekle emrolunuyorum. Ne dersin bu işe? Ey babacığım sen bilmez misin ki İbadeti eksiklik göstermek ilahı azabı celbeder, uyumasaydın böyle bir şey başına gelmezdi. Ama madem böyle olmuş, sen emrolunduğun şeyi yap inşallah beni sabredenlerden bulacaksın, dedi.
    Hz.İbrahim tek başına bir öğün yemek yememiştir. Mutlaka, devamlı olarak sofrasında bir misafir bulunurdu. Hatta bazen öyle günler olurdu sofrasına misafir edeceği bir kulu bulabilmek için üç gün yürüdüğü olurdu.
    Şanı mübarek ve yüce Allah azze ve celle bir gün meleklerine bir şey göstermek istedi ve onları Hz.İbrahim’in yanına gönderdi. Onlar gelince dediler ki biz fakir yolcularız bize bir şeyler ver o da dedi ki siz de bana bir şeyler söyleyin ki vereyim. Melekler Allah’ı o kadar güzel bir şekilde tesbih ve hamd ile andılar ki Hz.İbrahim malının yarısını verdi ve bir kere daha tekrar etmelerini istedi ikinci tekrar da ise malının tamamını onlara vermeyi vaat etti. Fakat melekler alacakları cevabı almış olarak gerisin geriye döndüler ve Halilullah’ın Allah’a ne için ve nasıl bir dost olduğunu yakinen tasdik etmiş olarak gökyüzüne döndüler.
    Peygamber Efendimiz(sav) Miraç’ta Hz.İbrahim(as) ile karşılaşınca ona şu tavsiyede bulunacaktır. Cennetin fidanlarını dünyadayken çok ekin.
    - Cennetin fidanları nedir?
    - La havle vela guvvete illa billah demek.
    Hz.İbrahim(as)’a bir gün bu makamı nasıl elde ettiğini sordular:
    O (as) da:
    1- İki şey arasında tercih etmek zorunda kaldığım zaman Allahü Teala’nın yanında olanı tercih ettim.
    2- Allah’ın bana verdiği nimeti başkasından esirgemedim.
    3- Hacetimi Allah’tan başkasına arzetmedim. (Ateşe atılmak üzere mancınığa konduğunda Hz.İbrahim’in elbiselerini de çıkarmışlardı. Bunun üzerine o da ağlamaya başladı.-Cebrail(as) Bedir de Peygamberimize (sav)’e yetiştiği gibi – yetişti ve neden ağladığını sordu. O da edep yeri açıldığı için ağladığını söyledi. Bunun üzerine daha sonraları Mısır’dan Yakub(as)’ın görmeyen gözlerine sürerek şifa bulması için göndereceği boy gömleğini getirdi ve giydirdi ve Rabbinden istediğin herhangi bir arzun var mı diye sordu. Tıpkı Peygamber Efendimiz’e(sav) Bedir Savaşından önce Kureyş’in ileri gelenlerinin müslümanları yok etmek için büyük bir ordu hazırladığı haber verilip, kendisine onlardan korkun dendiğinde, Kainatın Efendisi’nin(sav) verdiği cevabını övmek için Al-i İmran Süresinin 173.Ayet’in indirildiği gibi, ve yine Hz.İbrahim(as) da Efendimiz’in(sav) cevabıyla benzer bir nitelikte: ‘Rabbim bu halimi görmüyor mu?’ deyip, kendisini Rabbinden başkasına emanet etmek istemeyişi ve şunları eklemesi ‘Ey Allah’ım! Sen göklerde Tek’sin ben de yerde bir tek’im Allah bana yeter!)
    H.Ş:Kıyamet günü Allahü Teala mücrimleri yüzüstü düşürecek ve onlar yüzleri üzere sürülerek cehenneme gönderecektir.
    Akıllı insan Allah’ın sevdiği işleri yapmaya çalışır ve Allah’ın sevdiği kullarıyla birlikte olmak için onları arar.
    H.Ş: Kıyamet Günü Arş’ın altında gölgelenecek olan üç grup insan şunlardır:
    Üzüntülü birinin hüznünü gideren kişi.
    Sünnetime hayat veren kişi.
    Ve bana salavat getiren kişi.(Yeryüzündeki gelmiş geçmiş insanların adedince Salat ve selam O’nun-sav- aline ve ashabının üzerine olsun!)

  2. Alt 04-09-2009, 12:18 #2
    emirahmedyasin Mesajlar: 1.121
    fehim´isimli üyeden Alıntı
    Fakat şu üç durumu istisna tutarak:
    1-Harpte yalan söylemek caizdir. Çünkü harp hiledir, aldatmacadır.
    2-İki dargını barıştırmak arasını bulmak için söylenebilir.
    3-Karı ve kocanın arasında aile muhabbeti devam etsin ve artsın diye söylenebilir.

    selam mü'minlerin üzerine olsun.
    Yüreğinize sağlık paylaşımınızın özellikle hadis çerçevesinde olması güzel.
    Akra fm e yabancı biri değilim çocukluğumda daha çok dinlerdim.
    Benim takıldığım nokta bu yalan söylenebilir durumların beni tatmin etmemesi biraz daha araştırılmalı kanaatimce.Ben daha bakmadım ama herhal yine aynı radyodaydı daha önce bir hoca efendi olmaz öyle caiz durumlar demişti.
    Harbi anlarımda yalanla kurulan bina eninde sonunda çökmeye mahkum değilmidir...
    selam ve dua ile

  3. Alt 04-09-2009, 13:08 #3
    fehim Mesajlar: 89
    Mekke Fethinde Efendimiz(sav) herkesin on ateş yakmasını emir buyurmuş.Neden? Çünkü ordusunu daha fazla gösterip,savaş yapmadan Mekke'ye girip Hac ibadetini yapmak istiyor fakat buna müsaade etmiyorlardı.Bu savaştaki durum, ikinci ve üçüncü durum ise toplumdaki uhuvvetin ve birliğin tesisi açısından gerekli olan, kini ve nefreti ortadan kaldırmak için başvuralabilecek yöntemlerdir.Bunlara bu zaviyeden bakmak gerekir.Kaldı Allah Resulü(sav) Medine'ye gittiğinde ilk icraatı Muhacir ve Ensarı birbiriyle kardeş yapmak olmuştu değil mi? Ahmet Bey akıl çok önemli bir nimettir fakat imani mevzuları böyle sorgulamak bir mümine yakışmaz kanımca.Bize düşen Ashabın dediği gibi Allah ve Resulü daha iyi bilir demek ve söylediklerin doğruluğuna şeksiz şüphesiz inanmak en öncelikli vazifemiz olmalıdır, kanaati acizanemce.Mahmut Esad Coşan ve Mehmet Zahid Kotku(ks) bunlar hayatlarını bu ilme vakfetmiş insanlardır.Onların söylediklerine itimat etmemiz gerekir.Böyle biz dahi hadiskere şüpheyle yaklaşırsak sıradan insanların Kur'anı sünnetten ayırma bedbahtlığına düşenlerin kucağına terketmiş oluruz ki bu da sizin hiç istemeyeceğiniz bir durum olsa gerek...Selam ve muhabbetle...

Kullanıcı isminiz: Giriş yapmak için Buraya tıklayın

Bu soru sistemi, zararlı botlara karşı güvenlik için uygulamaya sunulmuştur. Bundan dolayı bu kısımı doldurmak zorunludur.