Sünnet, lugat manâsı itibariyle, “gidişat, iyi ya da kötü takip edilen yol” demektir.


Sünnet, lugat manâsı itibariyle, “gidişat, iyi ya da kötü takip edilen yol” demektir. Bu manâyı ifade eden bir hadîs-i şerifte:

“Kim, İslâm’da güzel bir yol, bir çığır açarsa, onun ecri ve daha sonra o yolda gidenlerin ecri, yapanlardan eksiltilmemek üzere onundur. Kim de İslâm’da kötü bir yol, bir çığır açarsa, onun ve o yolda gidenlerin vebâli, yapanlardan eksiltilmemek üzere onun sırtına yüklenecektir”[1] buyrulmaktadır.

Muhaddîsler, usûlcüler ve fukahâ ıstılâhı manâsı itibariyle sünneti, aşağıdaki ifadelerle tarif etmeye çalışmışlardır:

Muhaddîslere göre sünnet:

“İster peygamberliğin gelişinden önce olsun ister sonra olsun Rasulullah’tan s.a.v nakledilen söz, fiil, yaşayış tarzı, takrir vb. her şey.”[2]

Usûlcülerin sünnet anlayışı biraz daha farklıdır. Onlara göre sünnet:

“Rasulullah’tan (sav) söz, fiil ve takrir olarak sâdır olan her şeydir.”[3]

Yani, Rasulullah Efendimiz’in (sav) sözleri, davranışları ve ashâbında görüp de menetmediği, veya sükûtla tasvip buyurduğu hareketlerdir.

Bazı usulcülere göre ise “ister Kur’an’da olsun, ister Rasulullah’tan s.a.v. gelsin ister sahabenin ictihadı ile olsun kendisine şer’i bir delilin delalet ettiği şey.”[4]

Fukahâ ise, sünnete bid’at mukabilinde ve teşrie, yani farza, vacibe, harama esas teşkil etmesi açısından bakarlar.

Bu mânâda sünnet, hadîsin mürâdifi ya da müterâdifi sayılır. Bazı fukahaya göre ise “farz ve vacip olmaksızın Rasulullah’tan s.a.v. gelen şey.”[5]

Hadis, lugatta kadîmin/eskinin zıddı anlamına geldiği gibi, haber manasına da gelir ve bu kelimeden türeyen bazı fiiller, haber vermek ve nakletmek gibi manalarda kullanılır.[6]

Daha sonra bu kelime dinle ilgili özel manalar kazanmaya başlamıştır. İbni Mes'ud'dan nakledilen söz bunu göstermektedir. İbni Mes'ud şöyle demiştir:

"Sözlerin en güzeli / ahsenu'l-hadis Allah'ın kitabı, yolların en güzeli ise Muhammed (s.a.v.)'in yoludur.[7]"

Allah Teala da kitabını hadîs diye isimlendirmiştir:[8]

"Doğrulardan iseniz bu sözün/ hadisin bir mislini getirin.[9]" Nihayet hadis lafzı, Hz. Peygamber (s.a.v.)'in sözlerine de kullanılır olmuş ve onunla ilgili bütün haberlere de hadis denilmiştir.

Bu kelime, bu anlamıyla bizzat peygamberimiz tarafından da kullanıla gelen bir kelimedir[10].

Bundan sonra da kelime bu anlamıyla yaygınlaşmış, alim-cahil herkes hadis denildiğinde peygamberimizin sözlerini algılar olmuştur.


Sünnet ve hadis kelimeleri, usulcüler arasında farklı tanımlar yapılmasına rağmen çoğunlukla birbirleri yerine kullanılırlar.

Bir farkla ki hadis peygamberimizin peygamberlik dönemini kapsadığı gibi peygamberlikten önceki hayatıyla ilgili haberleri de kapsar .

Bir başka deyişle sünnet, hadislerin, yani peygamber asrından nakledile gelen bilgilerin kanunlaşmış şeklidir.

Sünnet, Kur'an'ın açıklayıcısı olduğu için Kur'an-ı Kerîm'den hemen sonraki ikinci delildir.

Kur'an, okunan vahiy; sünnet, rivayet olunan vahiy ; hadis ise, "rivayet edilen sünnet" demektir.

--------------------------------------------------------------------------------

[1] Müslim, Zekat, 69; İbn-i Mace, Mukaddime, 203

[2] Aydınlı, Abdullah Prof. Dr., Hadis Istılahları Sözlüğü, s. 140, Timaş Yay.,1987, İst.

[3] Es-Salih, Subhi, Hadis İlimleri ve Hadis Istılahları, s.1, DİB Yayınları,1986, Ank. ; Aydınlı, a.g.e,140

[4] Aydınlı ,a.g.e., s.141

[5] Koçyiğit, Talat Prof. Dr , Hadis Tarihi, s.10, İlim Yayınları,1981, Ank ; Aydınlı, a.g.e.

[6] Koçyiğit, Talat Prof. Dr , Hadis Usûlü, s.10, T.D.V. Yay., 1997, Ank.

[7] Buhari, K. Edeb H. no:5633

[8] el-İsfehanî,Ragıp,el-Müfredat Fî Garîbi'l-Kur'an, Beyrut,

[9] Tûr: 34

[10] Koçyiğit, Hadis Usûlü, s.11