Fıtrat, yani, Allah’a inanmanın delili, ilmî araÅŸtırmalarla ortaya konmuÅŸ. Dünyanın en saygın üniversitelerinden Yale Ãœniversitesi tarafından yapılan ve dünyanın yine en saygın bilim dergilerinden New Scientist’ta yayınlanan bir araÅŸtırmaya göre insan beyni “Allah’a inanmak için programlanmış”...
Bebekler ve çocuklar arasında yapılan araÅŸtırmaya göre, insan beyninin tabiatında Allah’a ya da bir yaratıcıya inanmak var. Beyin “sebep ve sonuçla” çalışıyor. Beyin, “beyin ile ruhun” birbirinden ayrı olduÄŸunu düşünmek için programlı... Bu da “hayalî arkadaÅŸlar” edinmeye veya “Allah’a ve dinlere inanmamıza” sebep oluyor...


Araştırmaya göre, hiçbir din eğitimi almamış 6-7 yaşında çocuklar bile dünyadaki her şeyin bir sebebi olduğuna inanıyor. Taşların, nehirlerin veya kuşların yaratılmasının bir sebebi olduğunu düşünüyor.
Darwinciler ise, bunu “doÄŸal seleksiyona” baÄŸlamış. Oysa tabiî seleksiyonun da meydana gelebilmesi için bir sebep, bir Müsebbibü’l-Esbâb lâzımdır. Yani, sonsuz bir kudret sahibi.
Fıtrat delilinin açılımını yaparsak:
Kuluçka için tavuğun altına konan ördek yumurtasından çıkan civciv, bir müddet sonra suya atlar.
Su, donarsa kabını parçalar.
Tohum, toprağı delip yeryüzüne çıkar ve sümbül verir. Bunlar fıtrattır. Ve fıtrat yalan söylemez! Yani her şey, dizayn edildiği yapıya göre hareket eder.
Ä°nsanoÄŸlunun, sapkınlıkla da olsa, kâinatın yaratıcısından baÅŸkasına tapması, onu “büyük” tanıması, “yaratıcı” olarak kabul etmesi, inanmanın fıtrî olduÄŸunu gösterir.
Temiz hava veya su bulamayan, pis ve kirlisiyle yetinir. GerçeÄŸe ulaÅŸamayan, Allah’ı tanıyamayan, O’nun vasıflarını maddeye / toteme / putlara taksim eder.
Putlara, birtakım unsurlara tapınma ve ibadet, yaratılışın, fıtratın aslında iman ve ibadet için olduğunu gösterir. Tarih boyunca en ilkel toplumlarda bile yanlış, sapık ve bâtıl şeylere inanma, tapınma, ibadet etme ve sığınma, insan ruhu için iman / ibadetin nefes almak gibi temel bir ihtiyaç olduğuna delildir. Dinler tarihi, beşerin hiçbir devirde dinsiz yaşayamadığını göstermektedir. Mutlaka bir şeye, bir güce inanmışlardır.
Vicdanlar / fıtratların, Allah’a ibadet etmesi, O’nu tanıması, O’na boyun eÄŸmesi, zikir ve şükretmesi, O’nun varlığını ve büyüklüğünü göstermektedir.
Kâinatı yaratan kim ise, insanı da O yaratmıştır. Çünkü insan, kâinatın bir minyatürüdür. Kâinatın tabiatında, fıtratında ne varsa, insanın yapısında da o vardır. Bütün bunlar gösteriyor ki, inanmak bir zarûrettir; zira o, fıtratta vardır. Ä°nsan fıtratına bu ihtiyacı yerleÅŸtiren, bize inanmayı emreden, aynı zattır. Ve O da Allah’tır (cc).
(Yeni Asya Gazetesi)