Okuyuculardan gelen mektuplar arasında umumi olarak konuyu belirten mühim bir parça: "Diyalog Kıtasının Işık Ülkesi" adlı yazınızı iki defa okudum: Kısaca günümüzde sürdürülmekte olan diyalog-dinler arası diyalog sürecinin devam etmesi gerektiğini ve bu konuda hepimizin el birlik etmemiz gerektiğini söylüyorsunuz.

"Dinler arası diyalog nedir?" Bu tam olarak ortaya konulmuş değil. Şu anda binlerce insanın kafası karışık. Benimki de aynen öyle. Bazı noktalarda içimde derin şüpheler yer etmiş durumda. Çözemediğim olaylar ve davranışlar söz konusu. Belki bu size de yansımış durumda.
Öncelikle şunu belirtmeliyim ki, dinimizde diyalog mu, yoksa tebliğ mi var? Bunu bile tam çözemedim. Rabbimiz Peygamberimiz'e (SAV) hitaben görevinin sadece tebliğden ibaret olduğunu söylerken, tebliğin içi boşaltılıp diyalog olarak mı sunulmaya çalışılıyor?
Bir başka mevzuu, Niçin diyalog olayını yabancı sermaye bu kadar destekliyor? Bunun altında büyük dünya güçlerinin olması, bunu desteklemesi ve artık neredeyse uluslar arası bir konum kazandırması, -geçmişte yaptıkları kötülükler hatta hinlikler göz önüne alınınca- acaba bu faaliyet ne kadar doğru bir hareket?


Elimizde dinler arası diyalogla ilgili, karşımızdakilere sunulabilecek bir delil bir belge yok. Acaba Müslümanlardan ne kadar Hristiyanlığa veya diğer dinlere geçiş var? Diğer dinlerden Müslümanlığa ne kadar geçiş var? Her din kendini hak, kendi taraftarının cennete gideceğini söylediğine göre biz Müslümanlar dinler arası diyalogla cennete götürebileceğimiz insan sayısında artış mı sağlıyoruz yoksa babadan duyma, kulaktan dolma da olsa (La ilahe İllallah, Muhammedün Rasülüllah diyenlerden) kayıp mı veriyoruz?
Diyalogu karşılıklı anlaşma olarak kabul edersek eğer, karşılıklı anlaşmalarda iki tarafın verdiği bir takım tavizler olmalı, iki taraf bir takım haklarından vazgeçmeli ki ortaya bir anlaşma metni konulabilsin. Biz diyalog adına dinimizden hangi tavizleri verdik?
İnsanlığın kurtulması ya da cennete girmesi için tek tanrı inancı yeterli midir?

El-Cevap :



Bu tip yazıları (yani gerek diyalog hakkında gerekse bunun doğruluğunu ortaya koyan yazıları) bence iki defa değil beş defa, yedi defa okumalısınız.
Tebliğ mi diyalog mu?




Sizce tebliğ nedir diyalog nedir? Tebliği sadece Sahabi’nin (ra) Heraklise gidip mektupla dini duyurup davet etmesi şeklinde düşünüyorsanız bu yanlış bir düşünce. Çünkü bunu savunanlar hep bu örneğe başvururlar. Tebliğ ve diyalog kardeştir. Birinde resmiyet söz konusudur. Efendimiz(sas)’in yaptığı şey hem tebliğ hem diyalogdu. Tebliğ olarak kabilelere, devletlere, emirliklere gönderdiği mektupları ele alırız. Diyalog olarak da, Ebu Cehil’e yüzlerce defa gitmesi, Hıristiyanlara ve Yahudilere özel haklar tanıyıp onların bizlere karşı ısınmalarını sağlaması, Necaşi’ye yanındaki Müslümanları emanet etmesi ve bunun gibi yüzlercesini örnek gösteririz.-ki yazılarımızda hepsi mevcut..
Bugün ortaya çıkıp da biz de tebliğ yapmalıyız diyenlere soralım : Tebliğ yapın ama nasıl yapacaksınız? Kime yapacaksınız? Bugün bir hilafet merkezi var mı? Çıkarmaya kalkışsak bağımsızlığını kazanan İslam devletler kabul etmeyecek. O halde herhangi bir resmiyetin bile sökmediği bu asırda biraz daha yakınlaşıp diyalog kurmak ihtiyacı hissediliyor. Diyalog asırlardır en büyük etkiyi bıraktı. Mesela geçen ay benim soframda Bir İsevi iki Budist vardı. Ve onlar, bizden aldıkları etkiyi kendi ülkelerinde tebliğ olarak(yani “Bu din böyle, siz buna tabi olacaksınız..”)ciddi bir şekilde sunulmasıyla bir daha yaşayamazlar hatta uzaklaşırlar.


Diyalogun yabancı sermaye tarafından desteklendiğini söylediniz. Her din mensubu kendi dinine mensup olanların fazla olmasını ister. Bunu Biz de isteriz bir İsevi de ister. Fakat düşünün: “Bir kaşık yoğurt bir tencere süte girmekten korkmaz, Çünkü bilir ki; orayı da kendisi gibi yoğurtlaştıracaktır.” Bugün yoğurt hükmünde olan İslam dünyası da böyle… O kadar endişeli ki diyaloga karşı, sanıyor ki kendini Hıristiyanlaştıracaklar.. Eğer ki senin kalbin zayıfsa komünist bile olursun.. Kendine güveniyorsan gir deriz diyaloga… Büyük dünya güçlerinin desteklediği tek şey bu değil ki, hukuksal üstünlük, yargı kararları, insan hakları, eğitime sağlanan fonlar…. Ve bunların yüzde sekseninden de yararlanıyoruz. Neden sadece bir noktadan şikayetçi oluyoruz? Eksik olan tam olana muhtaçtır. İslam Hak dindir. Onlar bize bağlanacaklar. Biz bağlanıyorsak zaten bizim imanımız zayıftır…
Geçmişte yapılan hareketlere gelelim.. Yani geçmişte Avrupa bize kötülük yaptı diye, bizler onların çocuklarının ellerinden tutmayacak mıyız? “Atalarımın yaptıklarından dolayı üzgünüm” demelerini mi bekleyeceğiz? Geçmişte atalarımız arasında elbette büyük-küçük oranda çatışmalar oldu. Atilla atamız Avrupa’yı kılıçtan geçirdiği için onlar da bizden özür dilenme beklediler mi acaba? Bugün gerekirse papaya da gideceğiz, hahama da gideceğiz. Çünkü biz Allah’ın Hak dini nasip ettiği kişileriz. Bunları onlara sunmamız gerekiyor.


Siz Fransa’da yaşadığınızı düşünün. Orada İslamiyeti kesinlikle terör dini olarak bilecektiniz. Ama size bir Türk dost geldi ve dedi ki: "Gel bizi Yaratan zat var. O’na dönelim." Çeşitli ispatlarla veya yaşantınızla ikna ettiniz. Bu mertebede o şahıs dinsizlik belasından kurtuldu. Yaratıcısını tanıdı. Ondan sonra bunları bizlere kimin öğrettiğini anlatacağız. Bu yol da Efendimiz’e(sas) varacak… Ve bir insan kazanmış olacaksınız…
Diyeceksiniz ki bu kadar kolay mı? Elbet kolay değil ama neden diyalogsuz bir zaman tüketiyoruz? Hemen kilitlenmek gerekmez mi odağa? O da size İsa’nın(as) öldüğünü söyleyecek. Bu sefer sıra sizde, İsa’nın (as) ölmediğini anlatacaksınız.. O size teslisi anlatacak, fakat siz Hak dini benimsemişsiniz inanır mısınız böyle şeye? Bu sefer kendi yolunuzu tutturacak ve ne edip edip o düşüncelerden vazgeçireceksiniz.. Diyalog böyle bir şey...Sizin aklınızdakiler şunlar : Diyalog;küffarla dost olmak, süper güçlerin içinde bulunduğu bir olaya yardım etmek ve geçmişte bize zarar veren adamlara yardaklık etmek…


Ve bunlar sizin aklınızı çok karıştırıyor. Geri itiyor sizi.. Asla yılmayın ! Bu düşünceler İslam dünyasında oluyor zannetmeyin. İsevilerde de diyalog karşıtları çok, aynen bizim gibi söylüyorlar. Orada da “İslam finansmanında diyalog” fikrini aşılıyorlar insanlara. Çünkü inat ve hasetlerinden Hak dine sempati duyulmasını istemiyorlar. Neden böylesi bir zihniyette olasınız? Neden hergün ülkeyi bitmiş, ölmüş vaziyette anlatıp diyalogu bir kefereleşmek düsturu olarak sunanlara kulak veriyorsunuz? Diyalogdan dolayı İsevi olan örneğimiz var mı? Bir zamanlar bunu da sundular bize. Ve işin aslı ortaya çıkınca sustular. Bugün bundan sözeden yok. Yeni iftiralar peşindeler.. Biz kendi içimizdeki adamlarla uğraşmaktan gayrimüslimlerle ilgilenemezsek neye yarar bildiklerimiz?


Size sunuyorum : Kendinize güveniniz varsa diyaloga girin. Yoksa hiç tavsiye etmem. Zira müfterilere alet olursunuz..


Sözümü rahmetli Malcolm X’in harika bir gözlemiyle bitiriyorum: Batı’daki karanlık İslam imajı Doğu’daki Müslümanları öfkelendirir durur. Mekke’ye gittiğimde bu imajdan dolayı kızgın olan Müslümanlara aslında bu gibi şeylerin suçlusunun kendileri olduğunu, bunların vebalinin kendi boyunlarına olduğunu söyledim. Çünkü onlar, Batı dünyasına gerçek İslam’ı yeteri kadar anlatmamış olduklarından bu uydurma şeyleri dinleyenler ne yazık ki gerçekmiş sanabiliyorlar. Doğulu Müslümanların gerçek İslam’ı anlatma konusundaki gevşeklikleri hatta suskunlukları öyle bir bilgi boşluğu doğurmuştu ki Batı’da bir din istismarcısı çıkıp halkımızı yanlış yola sürükleyebiliyor…”
Kaynak: M. Fatih Öztarsu