Sizce ölüm nedir

Bilinmezliğin ekmeğine katık yaptığımız hayat ve hiç bitmeyecekmiş gibi yediğimiz sonu bilinir son ölüm... Ölüm nedir? Ben şöyle açıklıyorum yada anlıyorum; Dalındaki yaprağın hiç düşmeyecekmiş gibi baktığı toprağın bağrına düşüp ...



  1. Alt 08-03-2009, 20:02 #1
    emirahmedyasin Mesajlar: 1.121
    Bilinmezliğin ekmeğine katık yaptığımız hayat ve hiç bitmeyecekmiş gibi yediğimiz sonu bilinir son ölüm...
    Ölüm nedir? Ben şöyle açıklıyorum yada anlıyorum;
    Dalındaki yaprağın hiç düşmeyecekmiş gibi baktığı toprağın bağrına düşüp sarılmasıdır.
    Siz ne dersiniz ölüm nedir...?

  2. Alt 08-03-2009, 20:43 #2
    Unnecessary Mesajlar: 726
    Bir başlangıçtır

    emirahmedyasin bunu beğendi.
  3. Alt 08-03-2009, 20:48 #3
    {{şura}} Mesajlar: 697
    bir kapıdan girip çıkıp diğer kapıdan girmektir...

    bir tren yolculuğu....biletini alıp trene binersin...sadece gidiş kesilmiştir dönüş yok....gideceğin yere gelince inersin...



    hakiki mü,minler için bayram günahkarlar içinde ölmeyen bir ölüm...
    ebedi bir yaşam amma iyi amma kötü...
    buda sana kalmış birşey...

    ne hazırlarsan onu götüreceksin...

    yani uzun bir yolculuk ve azığında iyi hazırlanması lazım...

    yoksa seni yarı yolda bırakır....

    Konu {{şura}} tarafından (08-03-2009 Saat 20:50 ) değiştirilmiştir.
    emirahmedyasin bunu beğendi.
  4. Alt 08-03-2009, 20:50 #4
    emirahmedyasin Mesajlar: 1.121
    Yüreklerinize sağlık farklı bir şeyler gelirse haylinize onlarıda yazın.

    {{?ura}} bunu beğendi.
  5. Alt 08-03-2009, 20:54 #5
    {{şura}} Mesajlar: 697
    ölüm için okadar söz varki ölüm kelimesi bile anlatmaya kafidir...

    buz gibi...


    kanları donduracak kadar soğuk...

    nasıl anlatılırki...
    rabbim ölümlerin en güzelini nasip etsin...

    benim istediğim ölüm ise şehitlik mertebesi...

    inş rabbim kendi yolunda ban cihadı ve şeh
    itliği nasip eder...

    tabi önce kandisine layıkıyla kul olabilmemizi nasip etsin...

    razı olup razı ettiği kullar arasına dahil eylesin...

    emirahmedyasin bunu beğendi.
  6. Alt 08-03-2009, 20:58 #6
    emirahmedyasin Mesajlar: 1.121
    Ne büyük şerefli sözler bunlar Rabbim tamamına erdirsin....

    {{?ura}} bunu beğendi.
  7. Alt 08-03-2009, 21:01 #7
    {{şura}} Mesajlar: 697
    çok tşkler kardeşim inş rabbim yolunda cihad etmek isteyen herkese cihad etmeyi nasip etsin..tabi şehit olmayıda....

    ne büyük şereftir en sevgili uğruna şehit olmak...

    emirahmedyasin bunu beğendi.
  8. Alt 08-03-2009, 21:03 #8
    Unnecessary Mesajlar: 726
    ÖLÜM



    “Ölüm”, rûhun bedene olan bağlılığının,

    Sona ermesi olup, vukû bulur ansızın.



    “Ölüm”, kulun bir hâlden bir hâle dönmesidir.

    Bir evden, başka eve “Göç etmesi” demektir.



    Zîrâ buyuruyor ki Rabbimiz bir âyette:

    “Her bir canlı, ölümü tadacaktır elbette.”



    Bir şeyi tatmak ise, “Hayat”la mümkün olur.

    Öyleyse kul ölmekle, yok olmaz, hayat bulur.



    “Ölüm” ile, bu hayat sona eriyorsa da,

    Başka “Hayat” başlıyor bu sefer de mezarda.



    “Âhiret”e nazaran, bu dünyâ bir “Hayâl”dir.

    Âhiret asıl olup, dünyâ, gölge gibidir.



    “Kabir”, âhiret ile dünyâ arasındadır.

    Âhirete, dünyâdan hem daha da yakındır.



    İşte bu yüzdendir ki “Kabir”deki o hayat,

    Daha âşikâr olup, asıldır ve hakîkat.



    Herkesin bir “Ecel”i, ölüm zamânı vardır.

    O vakit, ne ileri, ne de geri alınır.



    Bir insanın, dünyâda rızkı biterse eğer,

    Eceli gelmiştir ki, rûhunu teslim eder.



    Ve ansızın terk edip evlâdını, malını,

    “Hazret-i Azrâil”e teslim eder canını.



    Nerede, ne vakitte ve hangi memlekette,

    Öleceği bellidir her insanın elbette.



    “Doğu”da öleceği takdîr olduysa eğer,

    O, muhakkak o yere gider ve vefât eder.



    Zîrâ anlatılır ki, bir zaman melek-ül-mevt,

    “Süleymân Peygamber”i eylemişti ziyâret.



    Bir kimse var idi ki orada olanlardan,

    Melek, onun yüzüne dikkatle baktı bir an.



    “Hazreti Azrâil”in, ona böyle dikkatle,

    Bakması, çok korkuttu o kimseyi gâyetle.



    Melek-ül mevt gidince, düşünüp bunu biraz,

    Hazreti Süleymân’a bu işi eyledi arz.



    Dedi: “Ey Nebiyyallah, emredin de rüzgâra,

    Götürsün beni hemen çok uzak bir diyâra.



    Zîrâ bu gün çok korktum hazreti Azrâil’den.

    Çok uzağa gidip de, kurtulayım elinden.”



    Süleymân Peygamberin emriyle rüzgâr dahî,

    “Hindistan”a götürdü acele o kimseyi.



    Bir miktâr zaman geçti, ölüm meleği yine,

    Süleymân Peygamberin geldi ziyâretine.



    Peygamber sordu ona: “Ey Azrâil, ne için,

    Yüzüne, dikkatle ve sert baktın o kişinin?”



    Dedi: “Emir aldım ki, o kimsenin rûhunu,

    Hindistan’da alayım, burada gördüm onu.



    Sonra emir üzere, o memlekete vardım.

    Onu orada görüp, rûhunu teslim aldım.”

    emirahmedyasin ve {{?ura}} bunu beğendiler.
  9. Alt 08-03-2009, 23:15 #9
    emirahmedyasin Mesajlar: 1.121
    Unnecessary´isimli üyeden Alıntı
    ÖLÜM



    “Ölüm”, rûhun bedene olan bağlılığının,

    Sona ermesi olup, vukû bulur ansızın.



    “Ölüm”, kulun bir hâlden bir hâle dönmesidir.

    Bir evden, başka eve “Göç etmesi” demektir.



    Zîrâ buyuruyor ki Rabbimiz bir âyette:

    “Her bir canlı, ölümü tadacaktır elbette.”



    Bir şeyi tatmak ise, “Hayat”la mümkün olur.

    Öyleyse kul ölmekle, yok olmaz, hayat bulur.



    “Ölüm” ile, bu hayat sona eriyorsa da,

    Başka “Hayat” başlıyor bu sefer de mezarda.



    “Âhiret”e nazaran, bu dünyâ bir “Hayâl”dir.

    Âhiret asıl olup, dünyâ, gölge gibidir.



    “Kabir”, âhiret ile dünyâ arasındadır.

    Âhirete, dünyâdan hem daha da yakındır.



    İşte bu yüzdendir ki “Kabir”deki o hayat,

    Daha âşikâr olup, asıldır ve hakîkat.



    Herkesin bir “Ecel”i, ölüm zamânı vardır.

    O vakit, ne ileri, ne de geri alınır.



    Bir insanın, dünyâda rızkı biterse eğer,

    Eceli gelmiştir ki, rûhunu teslim eder.



    Ve ansızın terk edip evlâdını, malını,

    “Hazret-i Azrâil”e teslim eder canını.



    Nerede, ne vakitte ve hangi memlekette,

    Öleceği bellidir her insanın elbette.



    “Doğu”da öleceği takdîr olduysa eğer,

    O, muhakkak o yere gider ve vefât eder.



    Zîrâ anlatılır ki, bir zaman melek-ül-mevt,

    “Süleymân Peygamber”i eylemişti ziyâret.



    Bir kimse var idi ki orada olanlardan,

    Melek, onun yüzüne dikkatle baktı bir an.



    “Hazreti Azrâil”in, ona böyle dikkatle,

    Bakması, çok korkuttu o kimseyi gâyetle.



    Melek-ül mevt gidince, düşünüp bunu biraz,

    Hazreti Süleymân’a bu işi eyledi arz.



    Dedi: “Ey Nebiyyallah, emredin de rüzgâra,

    Götürsün beni hemen çok uzak bir diyâra.



    Zîrâ bu gün çok korktum hazreti Azrâil’den.

    Çok uzağa gidip de, kurtulayım elinden.”



    Süleymân Peygamberin emriyle rüzgâr dahî,

    “Hindistan”a götürdü acele o kimseyi.



    Bir miktâr zaman geçti, ölüm meleği yine,

    Süleymân Peygamberin geldi ziyâretine.



    Peygamber sordu ona: “Ey Azrâil, ne için,

    Yüzüne, dikkatle ve sert baktın o kişinin?”



    Dedi: “Emir aldım ki, o kimsenin rûhunu,

    Hindistan’da alayım, burada gördüm onu.



    Sonra emir üzere, o memlekete vardım.

    Onu orada görüp, rûhunu teslim aldım.”

    bunlar sizemi ait

  10. Alt 08-03-2009, 23:38 #10
    Unnecessary Mesajlar: 726
    Yok daha neler bunları yazacak kapasitede olduğumu sanmıyorum

Kullanıcı isminiz: Giriş yapmak için Buraya tıklayın

Bu soru sistemi, zararlı botlara karşı güvenlik için uygulamaya sunulmuştur. Bundan dolayı bu kısımı doldurmak zorunludur.