Atatürkçülük Takıntısı

Mehmet Şevket Eygi 19 NİSAN 2009...



  1. Alt 04-19-2009, 12:44 #1
    mhmt Mesajlar: 904
    Blog Başlıkları: 3
    Mehmet Şevket Eygi
    19 NİSAN 2009


    BUNDAN 30-40 sene önce, yeni bir darbe sonrasında İstanbul'un çok büyük bir camisinin hocasını bir mahkemede sorguluyorlar. Ergenekoncu olduğu anlaşılan hakim hışımla ve öfkeyle sormuş: "Laik misin?" Hoca bir sağına, bir soluna bakmış, birkaç kere yutkunmuş, laikim dese bir türlü, demese bir türlü, nihayet taqiyye yapıp "Laikim" demek zorunda kalmış.

    Yine eskiden, bu şekilde "Atatürkçü müsün?" diye de soruyorlardı. Değilim demek kimin haddine.

    Ülkemizdeki çağdaş medyacılarda, akademisyenlerde, ünlü ve nüfuzlu kimselerde din, laiklik, Atatürk konusunda maalesef "derin" takıntılar vardır.

    Medyada böyle çağdaş takıntılılar bir tür terör estiriyor.

    Onlara göre Türkiye 1923'te -hâşâ- yoktan yaratılmış bir ülkedir. Öncesini bırak. Öncesi yok...

    Onlar, laikliğin bizde 1923'te yürürlüğe girdiğini sanırlar.

    Bilmezler ki, 1923'te Cumhuriyet ilan edildiği zaman Anayasa'nın ikinci maddesinde "Devletin dini, Din-i İslâm'dır" yazılıydı.

    İstanbul'da Dolmabahçe Sarayı'nda, Ankara'daki Büyük Millet Meclisi tarafından seçilmiş ve tayin edilmiş bir Halife-i Müslimîn bulunuyordu.

    Bu resmî Halife-i Müslimîn, her hafta büyük bir merasim ve alay ile Cuma namazı kılardı, buna Selamlık resm-i âlîsi denirdi.

    O tarihte kabinede (Bakanlar Kurulu) içinde sarıklı bir Şer'iye ve Evkaf (Şeriat ve vakıf işleri) bakanı bulunurdu.

    O tarihte hafta tatili Cuma idi.

    O tarihte, mahkemelerde Mecelle-i Ahkâm-ı Adliye adlı İslâmî kanun kitabı ile hüküm verilirdi.

    Vs.. vs..

    Anayasa'nın ikinci maddesindeki "devletin dini İslâm'dır" hükmü Cumhuriyet'in ilanından beş sene sonra kaldırıldı.

    Anayasaya laiklik, 1937'de, Atatürk'ün çok hasta olduğu ve devlet işlerine bakamadığı 1937 yılında İsmet Paşa tarafından konuldu.

    Çağdaşlar, laikler, Atatürkçüler bunları ya bilmezler, ya bilmez görünürler. Niçin? Çünkü işlerine gelmez.

    Bu tür çağdaşların alnı secdeye varmaz, oruç tutmazlar, dinî ibadet ve faaliyetleri yoktur. Lakin günde yirmi dört saat din din din diye konuşurlar. (Geceleri din diye sayıklarlar)

    Be adamlar, be kadınlar madem ki, dindar değilsiniz niçin dini dilinize doluyorsunuz?

    Din Atatürkçülük... Din Atatürkçülük... Din Atatürkçülük... Bu iki kelimenin, kavramın birbiriyle uyuşur, bağdaşır tarafı var mıdır?

    Dindar değilsiniz, hep dinden bahs etmeyin. Atatürkçü değilsiniz, onu alet ve istismar etmeyin.

    Ben bir Müslüman olarak bu memlekette din sömürüsü olduğunu biliyorum, kabul ediyorum ve var gücümle bunu tenkit ediyorum. Siz de çağdaş ve Atatürkçü olarak çağdaşlığın, Atatürkçülüğün sömürü aleti ve vasıtası yapılmasına karşı olsanıza.

    Bu ülkede kaç çeşit Atatürkçülük, Kemalizm vardır? Siz deyin yüz türlü, ben diyeyim bin türlü.

    Sağcı Atatürkçü solcu Atatürkçü, Atatürk rejimini devirmek isteyen Nazımcılar en Atatürkçü, Atatürk'ün localarını kapattırdığı Masonlar su katılmadık kopkoyu Atatürkçü...

    Anıtkabire gidip ağlaya ağlaya resmî ziyaret yapanların kaçta kaçı samimî Atatürkçüdür?

    Dinin alet edilmesini, sömürü vasıtası yapılmasını istemeyenler, sizler niçin Atatürkçülük baskısı, sömürüsü yapıyorsunuz?

    Herkes için söylemem ama bazıları Atatürkçülük, laikçilik yaparak ayda on binlerce dolar beleş para kazanıyor. Bu da bir tezgah, bu da bir değirmen...

    Bir Atatürk Partisi (Ata-Par) kurulsun, genel seçimlere girsin, acaba yüzde kaç oy alır?

    Laiklik Partisi (La-Par) kurulsa o kaç oy alır?

    Çağdaşık Partisi (Ça-Pa kurulsun ve başına koyu Ergenekoncu bir kişi geçirilsin o kaç oy alır acaba?

    Yahu 2009 yılına girdik, bırakalım artık bu cı'ları, çi'leri, çü'leri... Dindar kesimde İslâmcılık sömürüsü yapılmasın; çağdaş kesimde Atatürkçülük, laiklik sömürüsüne, tabuculuğuna son verilsin.


    TÜRKİYE İLE İRAN SALDIRMAZLIK PAKTI İMZALAMALIDIR

    SİYONİSTLERİN ana stratejilerinin maddelerinden biri, ne yapıp yaparak Türkiye ile İran'ı çatıştırmaktır. İsrail'in kurtulması, yaşaması, Ortadoğu'yu ele geçirmesi için bu şarttır.

    "Durup dururken bunu nereden çıkarttın?" diyenler olabilir. Gerekçe göstermeyeceğim, iddiamda ısrar edeceğim.

    Büyük Ortadoğu projesinin ana gayesi nedir? Bu bölgedeki yüzölçümü, nüfusu, imkânları büyük devletleri küçük devletçiklere parçalamak, bunların her birinin kendi ordularını kurmasını, birbirlerine düşman olarak bakmasını sağlamak, tek kelimeyle bölgeyi balkanlaştırmaktır.

    İkinci madde de, gerçek İslâm'ın yerine ılımlı, evcil, light bir İslâm türetmektir.

    Ankara'daki, içinde Avusturyalı bir Cizvit papazının da bulunduğu hadîsleri ayıklama işi bu planın bir parçasıdır.

    Türkiye ve İran iki kardeş ülkedir. Çatışmaları, savaşmaları büyük bir felaket doğurur.

    Emperyalistler, vaktiyle İran ile Irak'ı da birbirine düşürerek çok uzun, çok kanlı, çok tahripkâr, çok bitirici bir savaş çıkartmışlardı. İran Irak savaşını ABD'nin, İsrail'in, Haçlıların ve Siyonistlerin kışkırtıp teşvik ettiğinden kimsenin en ufak bir şüphesi olmamalıdır.

    Türkiye ve İran'ın alabildiğine ticarî, iktisadî, turistik, kültürel ilişkiler içinde olması gerekir. Böyle bir şey her iki tarafın da menfaatinedir.

    Türkiye'de Sünnîlik, İran'da Şiîlik kültürleri dominattır. O halde kesinlikle, iki taraf da bu konuda fitne ve fesada yol açacak çalışmalar, propagandalar yapmamalıdır.

    Bizdeki rejim laiktir, Sünnîliği tutar gibi görünür ama gerçek Sünnîliğe karşıdır, baskı yapmaktadır. Laik Türkiye Cumhuriyeti'nin İran'da Sünnîlik propagandası yaptırması düşünülemez.

    İran böyle değildir. Komşumuz bir "Şiî İslâm Cumhuriyeti"dir. Şiî dedim, çünkü anayasasında Şiî mezhebinden olmayan bir zatın cumhurbaşkanı olamayacağı yazılıdır.

    Tahran'da, Sünnîler için Cuma kılacak bir mescit açılmasına bile izin verilmemektedir.

    Bazı İranlı çevrelerin, Türkiye'deki Alevîleri Şiî yapmak için çalıştıkları biliniyor. Bu iş için büyük paralar harcanıyor, birilerine büyük yardımlar yapılıyor.

    Bunlar, maalesef fitnedir ve derhal durdurulmalıdır.

    Türkiye ile İran neler yapabilir?

    1. Vize kaldırılmalı, iki devletin vatandaşları pasaportla gidip gelebilmelidir.

    2. İki devlet arasında saldırmazlık paktı imzalanmalıdır.

    3. Sünnîlik Şiîlik konusunda olumsuz, yıkıcı propaganda yapılmamalıdır.

    4. İki devlet birbirini rakip görmemelidir.

    5. Kürt nüfus konusunda iki devlet olumlu, yapıcı, barışçı siyaset takip etmelidir.

    6. İran'ın yarısı Türk'tür. İran'ın yarısı Türkçe bilmekte ve konuşmaktadır. Buna mukabil Türkiye'de Farsça bilen çok azdır. Üniversitelerimizde Farsça bölümleri açılmalı ve iyi Farsça konuşan ve yazan gençler yetiştirilmelidir. Bunlar ileride iki devletin ticarî, iktisadî, turistik, kültürel münasebetlerinin gelişmesinde büyük rol oynayacaklardır.

    7. Türkiye'de Şiî camileri vardır. İran'da da, başta Tahran olmak üzere Sünnîlerin camiler yapmasına izin verilmelidir.

    İslâm düşmanları, Irak'ta, Pakistan'da, Afganistan'da Sünnîlerle Şiîleri çatıştırmaya gayret ediyor. Camilere atılan bombalarda onların parmakları olduğundan kimsenin en ufak bir şüphesi olmamalıdır.

    Irak'ta şu anda Sünnîler ezilmektedir. İran bunları durdurmak için bütün gücüyle çalışmalıdır.

    Mezheplerimiz, fıkıhlarımız ayrı da olsa pekâla barış içinde yaşayabiliriz.

    (Kaç sene önce duymuştum, İran'ın İstanbul'da bir kültür ateşesi varmış, kültür ve sanat konusunda çok istekli, gayretli ve faalmiş. İran'dan hüsn-i hatlar, tezhipler vs. getirtiyormuş. İşte bu zatı, korkudan ziyarete gidemiyorum. Çünkü konsoloshanede çalışıyor, ziyaretine gidersem kapıda hemen gizli fotoğrafım çekilecek ve İran casusu damgasını yiyeceğim. Maalesef Türkiye'deki Ergenekon zihniyeti İran'a potansiyel düşman gözüyle bakmaktadır.

    Bundan senelerce önce Milliyet gazetesinden bir tanıdığım telefon etmiş, Solharides isimli birYunanlı'nın ilmî araştırma yaptığını, kendilerine müracaat ettiğini, fazla yardımcı olamadıklarını söylemiş, ona yardım edip etmeyeceğimi sormuştu. Buyursun dedim, birkaç kere görüştük. Onu Bağlarbaşı'ndaki İslâm Ansiklopedisi'ne, İstanbul Müftülüğü arşivine götürmüştüm. Yardımcı olduğum, ilgilendiğim için de sonunda Yunan casusu damgasını yemiştim. Evime birtakım meçhul şahıslar "Bay Yorgo orada mı?" diye telefon edip duruyorlardı... Yunanistan'a gezmeye gittiğimde Gümülcine köylerinden birinde imam olan muhterem bir zat bize rehberlik yapmıştı. Onu da çağırmışlar ve "Yahu sen ne yaptığını biliyor musun, bu Şevket Eygi, Yunan casusudur..." demişler. ALLAH belalarını versin!..)
    ...

    selametle...

    el_feta, Henna, mus'ab ve 1 diğerleri bunu beğendiler..
  2. Alt 04-22-2009, 23:26 #2
    emirahmedyasin Mesajlar: 1.121
    M.Kemal sonradan İ.inönü ün koyduğu bir kaç kanunla temize çıkmaz o nun yaptıklarını kimse unutamaz Onun paşasıda baktı küfür sisteminin eksikleri var tamamlamak için ek yasalar koydu...Yazı genel hatları ile faideli gibi

  3. Alt 04-22-2009, 23:49 #3
    Ziyaretci
    Henna Mesajlar: n/a
    benim dedem..rahmetli..rüştiyede okumuş..fransızca bilen .Atatürk e yetişmiş derler eskiler ya hani....son günlerinde dertleşirdik onunla..ben orta okuldayım o yıllarda..uyur uyanırdı anlatırdı o yılları ve O İsmi anar ve hemen celallenirdi.Onun içini yakan gerçek alimlerin katliydi..başkada bişey düşünemez ne kadar yanar dı için için...

    Konu Henna tarafından (04-22-2009 Saat 23:53 ) değiştirilmiştir.
    Ensar bunu beğendi.
  4. Alt 04-22-2009, 23:51 #4
    alptraum Mesajlar: 38.107
    Blog Başlıkları: 28
    Kimin ismini duyunca celallenirdi tam anlayamadim. Alimlerin yakilmasi zamaninda ki muhalefeti biliyorsunuzdur.

  5. Alt 04-22-2009, 23:55 #5
    Ziyaretci
    Henna Mesajlar: n/a
    Atatürk e sitem ederdi...yoo bilmiyorum..o kendi bildiğini anlatırdı bana..ben kaldıramıyorum acı veya kötü bir mevzu bile ne okumaya ne duymaya...yok sayıyorum..bizim öğretim üyeleri ve tarihçilerimiz osmanlı kaynak gösetrmişlerdi bir seferinde...esad erbili hocamızın kendisinin emri ile hapisanede zehirlendiğini...neyse bu konularda hiç bir şeye inanamıyorum...Havaledir...

    Konu Henna tarafından (04-22-2009 Saat 23:57 ) değiştirilmiştir.
  6. Alt 04-23-2009, 00:04 #6
    alptraum Mesajlar: 38.107
    Blog Başlıkları: 28
    Bende tarih ile mevzulari cok irdeleyen degilimdir ama mecburi bazi meseleleri ögrenmek icin arastiririm. Atatürk o tarih icerisinde gözüktügü üzre alimlere deger vermistir. Ama kök meselesine gelirsek olusturulan kük te arizalar var diyebiliriz ve ondan sonraki olaylarda sorumlusu dersek haksizlik yapmista olabiliriz ama kisiler kendilerince haklidirlar ve bir nevi görüstür.

    Hekimoglu ismail - mazlum kitabi tavsiye ederim

  7. Alt 04-23-2009, 00:16 #7
    Ziyaretci
    Henna Mesajlar: n/a
    Haklısınız,Evet ben de bu meseleleri tamamen yok saymakla kendimi rahatlatıyorum...Yalnız isim adı altında süre gelen hertürlü hata ve gayrı islami eylemlere sonuna kadar karşıyım. konuşulunca tahammülüm olmuyor...Artık geri dönülmeyceğinden istibale nazar eylemek daha yeğdir...
    bir şekilde çok tarih okudum ve hepsini beynimden sildim..zira iki taraflı kaynaklar ve çok değer verdiğim kişi ve alimler iki ayrı tez ile karşıma çıktı yakın tarih ile alakalı mevzularda...velhasıl...bir ara atatürkü rüyamda görmüştüm...en doğrusunu Allah biliyor...
    tavsiye için teşekkür ederim.

  8. Alt 04-23-2009, 17:35 #8
    emirahmedyasin Mesajlar: 1.121
    selam mü'minlerin üzerine olsun
    Adam eli kanlı bir geçmişe sahip bir insandır.Burada hakaret filan yok adamın zaten durumu ortada sorun onu şirin göstremeye çalışanların gün geçtikçe artıyor olması.
    Bu adam neler yapmamış ki... şimdi bunları görmezden mi geleceğiz başımızı kuma mı gömelim.
    Tarihi değerlendirirken üç kısım ortaya çıkar
    1)Kutsayanlar 2)Horlayanlar 3)Gizleyenler
    Şimdi biz kutsayacak mıyız horlayacakmıyız gizleyecekmiyiz...

  9. Alt 04-23-2009, 18:01 #9
    Ziyaretci
    Henna Mesajlar: n/a
    hayır dediklerinizi katiyyen yapmıyorum...
    zaten bilmyen kaldığpınız da sanmıyorum...doğru yada yanlış..inanılsın veya inanılmasın hakikat bir dir...aslında herkesde farkındadır...fakat ebu cehilin bilmesi ve inat etmesi gibi bir durum sözkonusu..sadece bu meseleleri konuşunca benim yüreğim dayanmıyor...bu yüzden mecalsizim...
    ömrüm bu konuyu tartışan kesimleri dinleyip fikir beyanıyla geçti...
    var gücümle güzellikler ve hayırlar yapsam belki şahsım adına daha doğrudur diye artık konuşmamayı yeğliyorum kendi adıma...bu şahsi bir rejim..

  10. Alt 04-23-2009, 18:12 #10
    emirahmedyasin Mesajlar: 1.121
    Sizi zan altında bıraktım gibi görünmüşse yazım hakkınızı helal edin.
    Siz şahsi bir tavrım demiş çekilmişsiniz bu sizin duruşunuz buna bir şey demem.
    Ama ben konu açıldığında her zaman konuşurum yazarım çünkü adam zaten belli.
    Bu da benim şahsi tavrım.
    Tarihi içimiz acıyor diye hiç açamayacakmıyız ben Hülafa i Raşidin den sonra yapılanları Hz. Osman dan başlayan katliamları ezilen namusları okuyunca kendimi dağlara atasım gelmişti nasıl dindirebilirim diye içimi. Ama baktım okumasamda sağlıklı düşünemiyorum.Birileri okumak araştırmak zorunda.
    Ben Hz. Ömerin Hz.Osman a yaptığı uyarıyı ve dinlenmemesinin nasıl acı son getirdiğini yazınca birileri hemen sahabi düşmanı kefesine koymaya çalıştılar
    Vaka gün gibi ortada biz eğer tarihi anlayamaz kutsarsak gizlkersek horlarsak soruyorum peki yeni şeyleri nasıl geliştireceğiz.

    Henna bunu beğendi.
Kullanıcı isminiz: Giriş yapmak için Buraya tıklayın

Bu soru sistemi, zararlı botlara karşı güvenlik için uygulamaya sunulmuştur. Bundan dolayı bu kısımı doldurmak zorunludur.