Ahmet Hakan'a Açık Mektup

Ahmet Bey merhabalar, öncelikle yazdıklarınızı takip eden bir okuyucunuzum. Ve size İslami camiadan gelen tepkilere karşı hasseten babamın lehinize olan bir tutumu var. Onun için o camia henüz sizi unutmuş ...


  1. Alt 03-03-2009, 17:28 #1
    fehim Mesajlar: 89
    Ahmet Bey merhabalar, öncelikle yazdıklarınızı takip eden bir okuyucunuzum. Ve size İslami camiadan gelen tepkilere karşı hasseten babamın lehinize olan bir tutumu var. Onun için o camia henüz sizi unutmuş değil, bu bilinçle yazılarınızı kaleme alırsanız bu ülkenin demokratik ve hukuk devleti olması için halkı ile devletin uzlaştırılması adına önemli bir misyon ifa etmiş olursunuz kanısındayım.Sevgili Ahmet Bey, objektif olmanız gerçekten çok isabetli yorumlar yapmanıza sebep oluyor ancak içinde bulunduğunuz grubun yeri geldiği zaman konjektüre göre yalan-yanlış haberlerle toplumu yönlendirmeye çalıştığı gerçeğini sizde zeki birisi olarak en az benim kadar biliyorsunuz. O grubun içinde olmanız o grubun hatalarını görmenize mani olmamalı. Yanlış yapanın yanına kâr olarak kalmamalı.Bunu siz yakinen bilirsiniz ben halen hatırlarım 28 Şubat'tan sonra hükümet Postmodern darbeyle yıkılıp inançlı mütedeyyin insanlar derin fişlemelerle (uzun kulak first) kayıt altına alınırken en az 2-3 hafta siz Haber Saatinde bir anda kaybolan irticayı aramıştınız.Şimdi geçmişten ibret almak gerekli ve herkesin öncelikli olarak kendi sorumluluk ve selahiyet alanlarında kalarak hukukun egemen olduğu, insanca yaşamanın esas olduğu,kötü muamele ve işkencenin olmadığı bir ülkede yaşayabilmek için hergün Uğur Dündar'ın Yılmaz Özdille kafa kafaya vererek yaptığı Star Haber'de yaptığı gibi öldük bittik mahvolduk tadındaki haber sunuş tarzı ve felaket tellallığı ile üstü kapalı tehditleri bu ülkeye birşey kazandırmaz tam aksine çok büyük zararlar verme potansiyeline sahip bir yayıncılık bu.Akıllı okumuş ve objektif birisi olarak siz içinde bulunduğunuz grup aksi istikamette bulunsa dahi bu gerçekleri görmezlikten gelemezsiniz.İnsanların, şahısların hatalrını kurumlara maletmek her zaman bu ülkeyi geri götürmüş ve kurumları da yolsuzluk ve yanlışlık yapanları koruma-kollama psikolojisi içine sokmuştur.Bu düzeltilmeden de hukuk devleti kurumsallaşamaz ve laftan öteye geçemez.Hukukun olmadığı yerde de sizin dediğiniz gibi krallar ortaya çıkar, bu kral dün sizden bugün bizden olur, bu sistem sorgusu yapılmadan, günlük kısır siyasi çekişmelerin içinde oyalanıp durulursa biz çalışıp kazanıp milyon dolarları yaptıklarını hiç de tasvip etmediğimiz İsrail'e yine vermek zorunda kalırız.Yani sizin anlayacağınız her horoz kendi çöplüğünde öter.Onun özgürlük alanı kendi kümesinin sınırları kadardır, siz bakmayın her gün güneşin doğuşunu öterek şenlikle karşıladığına onun.Artık bizimde kümesten çıkma zamanımız gelmedi mi sizce de? Hep su akar 'kahraman Türk' bakar atasözü ile mi yaşayacağız.Dünya başka bir yöne dönüyor artık birileri ister kabul etsin ister etmesin.Darwin'i hiç sevmem ama adamın bir sözü doğru hakkını verelim hayata yani çağa ayak uyduran hayatta kalır uyduramayan ise yok olur.İlahi nizam böyle çünkü.Herkes aslında adaleti arıyor ama hiç kimse başkalarına karşı olan hareketlerinde ne kadar adil olduğunu sorgulamıyor çünkü kendini haklı görüyor.Ne güzel söylemiş Mevlana hiç kimse görmek istemeyennden daha kör olamaz.aşağıda sizin gibi objektif olan ancak birilerine göre besleme basının kalemşörü olan Ahmet Altan Bey'in bir yazısını sizinle de alakalı olabilir düşüncesiyle dikkatlerinize sunuyorum umarım haklı eleştirileri kabul etme hususunda insaflı ve ahdevefalı davranabilirsiniz.Saygılarımla...

    Aydın Doğan’ın şirketlerine büyük bir vergi cezası geldi.

    Grup, bir “haksızlığa” uğradığını söyleyerek ciddi bir mücadele başlattı.

    Haberleri, açıklamaları okudum.

    Dün televizyonda grubun önde gelen yöneticilerinden birinin basın toplantısını da dinledim.

    Bu işlerde uzman olmayan birinin kolayca anlayabileceği bir durum değil.

    Somut olarak kavrayabildiğim tek şey, Doğan Grubu hisselerinin yüzde yirmi beşini bir Alman şirketine satmış ve bu satışın 2 Ocak 2007’de gerçekleştiğini bildirmiş olduğu.

    Maliye ise bu satışın 22 Aralık 2006’da olduğuna dair bir kayıt bulmuş belgelerde.

    Doğan Grubu neden “22 Aralık’ta öyle bir kayıt bulunduğunu” tam açıklayamıyor ama diyor ki “satış kaydının o tarihte ya da bu tarihte olması benim verdiğim ve vereceğim vergilerin miktarını değiştirmez. O nedenle bana vergi kaçakçısı muamelesi yapılamaz ve borcum cezalandırılarak yedi misline çıkartılamaz.”

    Durumu net bir şekilde kavradığımı söyleyemem ama anlayabildiğim kadarıyla Doğan Grubu bilerek ya da bilmeyerek bir “hata” yapmış ama bu hatanın hak ettiğinden çok daha büyük bir cezaya çarptırılmış.

    Siyasi iktidarın bu “hatadan” istifade ederek Aydın Doğan’a “bir tane çaktığı” izlenimi doğuyor.

    Tabii, Maliye durumu daha ayrıntılı açıklayan, bizim gibi konunun uzağında olanları da aydınlatacak bir bildiri yayınlarsa onu da yayınlayıp Maliye’den özür dilerim.

    Doğrusunu isterseniz beni bu olayda ilgilendiren “husus” biraz daha farklı.

    Doğan Grubu’nun sahiplerinin, yöneticilerinin, yazarlarının çoğunun ortak feryatlarından canlarının nasıl acıdığı görülüyor.

    Bu gelişmeleri “medyanın cezalandırılması” olarak değerlendiriyorlar.

    Eğer izin verirse benim Aydın Doğan’a iki sorum var.

    Birincisi, sahip olduğu gazetelere ve televizyonlara gerçekten “medya” denilebilir mi yoksa onlar iktidar oyununda rol alan “siyasi organizmalar” mı?

    Aydın Doğan yıllardan beri medyanın içinde, gazetecilik ölçülerine artık vakıftır.

    367 rezaletinde, cumhurbaşkanlığı seçiminde, türban olayında, ordunun 27 Nisan muhtırasında Hürriyet gazetesi bir gazete gibi mi yoksa “gizli bir iktidarın” aracı gibi mi davrandı?

    Ergenekon çetesini, Aktütün skandalını, Karamehmet’in Jandarmayla ilişkilerini “haber” saymayan bir medya yeryüzünde var mıdır?

    Gezdiği ülkelerde bu haberleri “haber” saymayan “medyaya” rastladı mı?

    Gerçek haberleri saklayan, hukuk dışı uygulamaları sonuna kadar destekleyen yayın organlarına “medya” diyebilir miyiz?

    Sadece yayın yapmak “medya” olmaya yetiyorsa, internet sitesinden yayın yapan Genelkurmay da “medya” tanımına girer mi?

    Bunlar gazetecilikle ilgili sorular.

    Bir de daha insani bir sorum var.

    Aydın Doğan’ın bu son ceza nedeniyle acı çektiği açıkça anlaşılıyor.

    Sezebildiğim kadarıyla sadece öylesine büyük bir miktarı ödemek zorunda kalmaktan değil bir de “vergi kaçakçısı” ilan edilmekten acı çekiyor.

    Haksızlığa uğradığına inanıyor.

    Benim sorum şu.

    Haksızlığa uğramanın ne demek olduğunu şimdi anladınız mı?

    Bu haksızlık karşısında bütün gazetelerin sizi desteklemesini, size yardım etmesini istiyorsunuz.

    Sizin gazeteleriniz haksızlara yardım etti mi?

    Yoksa insanlara haksızlık mı etti?

    Bakın dün gelen iki mektuptan kısa iki alıntı yapacağım.

    Birincisi lise üçe giden bir Türk öğrenci.

    Mealen diyor ki, “annem bir daha Kürtleri savunursan senin annen olmayacağım diyor, Kürt meselesinden söz etmemi istemiyor.”

    İkincisi bir Kürt gencinden.

    “Annemle sohbet ettiğimde başlıyor anlatmaya... Geçmişte olup bitmişleri bir bir anlatıyor... O anlattıkça bende bir öfke, bir sinir ortaya çıkıyor... Gerçekten burada anlatmaya başlarsam belki inanması güç şeyler duyarsınız.”

    Bir Türk, biri Kürt iki anne.

    Ve, oğullarını iki düşman gibi yetiştiriyorlar.

    Çocuklarını böyle yetiştirebilmeleri için ikisinin de çok acı çekmiş olması gerekir.

    Bu annelerin, bu çocukların acı çekmesinde Doğan “medyasının” hiç rolü olmadı mı?

    Öylesine asker ve savaş yanlısı yayınlar, bu ülkenin insanlarının ruhsal dengelerinin bozulmasına hiç katkı yapmadı mı?

    Bu ülkede düşmanlıkları körükleyen, savaşı yücelten yayınların annelerle çocukları nasıl etkilediğini sanıyorsunuz?

    Ölen onca Türk ve Kürt gencin hayatını kaybetmesinde gazetelerin hiç mi vebali yok?

    Bu ülkede insanlar haksızlıklara uğruyor.

    Siz haksızlığa uğradığınıza inandığınızda diğer gazetelerin yardımını istiyorsunuz.

    Sesinizin duyulmasını istiyorsunuz.

    Üstelik sizin, sesinizin duyulmasına yardım edecek onca yayın organınız, onca yazarınız var.

    Bunlara sahip olmayan insanlar haksızlığa uğradığında sizin gazeteleriniz ne yapıyor?

    Okul kapılarından döndürülen türbanlı kızların, yollardan çevrilip ellerinde taş izi var diye tutuklanan Kürt çocuklarının, hapislere atılan solcuların, hakları verilmeyen Alevilerin, susturulmak istenen demokratların neler hissetmiş olduğunu şimdi fark edebiliyor musunuz?

    Onlar da aynı isyanı hissetti.

    Ve, onların “medyası” yoktu.

    Aydın Doğan’ın bu son olayda bir haksızlığa uğradığını sanıyorum, onun haksızlığa uğradığına yüzde yüz emin olursak bu haksızlığın ortaya çıkması için elimizden geleni yaparız.

    Umarım, Aydın Doğan’ın “medyası” da bundan sonra haksızlık yapmak yerine haksızlığa uğrayan insanları korumanın daha “saygıdeğer” bir iş olduğunu öğrenir.

    Konu fehim tarafından (03-03-2009 Saat 17:29 ) değiştirilmiştir. Sebep: Gereği üzerine
Kullanıcı isminiz: Giriş yapmak için Buraya tıklayın

Bu soru sistemi, zararlı botlara karşı güvenlik için uygulamaya sunulmuştur. Bundan dolayı bu kısımı doldurmak zorunludur.