Allah’ın sevgili kulları olmalarına rağmen Nebi ve Rasullerin hayatlarının çok büyük zorluklarla, sıkıntılarla, meşakkatlerle geçtiği bir gerçektir.
Açın bakın İslam tarıhine veya nebi menkıbelerine bu dediğimi görmeniz mümküdür.
Bir olay, bir algılayanı çok üzer ve o an belki o idrake cehennem hayatı yaşatabilir. Ancak aynı olay, başka bir algılayanı, yani kendini bulmuş yakıyne ermiş birini hiç etkilememez. Çünkü onda ki durum mudil isminden Hadi ismine dönüşmüştür.
Hatta o kadar ki olayların derununa indiği için, yeni başlangıçlara vesile dahi olabilir. Bu nedenle evliyanın çoğu rabbinden bela ister. Sebebi de yukarda belirttiğim husus oluyor.
John Milton’un deyimiyle, “Kör olmak bir şey değildir. Izdıraplara sebep olan şey, körlüğe dayanamamaktır.”
Ama hemen belirtelim ki, bu görüşleri savunurken, vurdum duymaz olmayı değil, olumlu olmayı vurgulamaya çalışıyoruz. Ve olumlu olmak, bir zihinsel bir eğitim olup, dünyayı ve hatta ötesini insan için güzelleştirir.
Çünkü zaten veri tabanı terbiyesi, dünyayı güzelleştirme işlemini, dünyanın ötesini düzenleyerek yapmakta yani efal alemini, mana aleminden açığa çıkarak düzenlemektedir.
İşte bu kadar güçlü sonuçlar yaratabilen bir sistemin, yani düşünce terbiyesinin temelde dayandığı gerçek, aslında maddi değil, bir şuur yansıttığı ve evrenimizde yaşadığımız gerçeğidir.
Bu konuda James Lane Allen şunları söylemiştir: “Bir insan eşyaya ve başka insanlara karşı duygularını değiştirecek olursa, onlar da ona karşı duydukları ilgiyi değiştirmiş olurlar. Bir kişinin eski düşüncelerini bırakıp yepyeni düşünceler edindiğini kabul edersek, hayatının maddi şartlarının kökünden değişmiş olduğunu görürüz. Kaderimize şekil veren kudret dışta değil, bizim içimizdedir. Bizim benliğimizden ibarettir. İnsanın başarabildiği her şey, onun düşüncelerinin sonucudur. İnsan düşüncelerini yükseltmek suretiyle kendini yükseltir. Bunu yapamayan, düşüncelerini yükseltmekten kaçınan kimse de, sefil, perişan ve zayıf kalır.”