Hadisler itikadi konularda delil olabilir mi?

1. Hadis nedir: • Hadis peygamberimizin söylediği söylenen sözleridir. Ona aitliği konusunda kesinlik yoktur, yani Zannidir. İçinde peygamberin sözünün bulunma ihtimali vardır. Hadislere ‘içinde Peygambere (a.s.) ait sözlerin bulunması ihtimali ...


Ağaç Şeklinde Aç1Beğeni
  • 1 gönderen halukgta

  1. Alt 03-19-2012, 20:26 #1
    halukgta Mesajlar: 389
    1. Hadis nedir:

    • Hadis peygamberimizin söylediği söylenen sözleridir. Ona aitliği konusunda kesinlik yoktur, yani Zannidir. İçinde peygamberin sözünün bulunma ihtimali vardır. Hadislere ‘içinde Peygambere (a.s.) ait sözlerin bulunması ihtimali olan metinler’ gözü ile bakılmalıdır.


    2. Hadisler Zannidir:
    Sebepleri:

    1. Hadisler Kuran gibi Allah’ın koruması altında değildirler. Bu da hadisleri, şeytanın, nefsin, İslam düşmanlarının, dikkatsizliklerin, yanılmaların, iyi niyetli uydurmaların ve benzeri şeylerin etkisine açık bırakıyor.


    2. Hadisleri ve onları rivayet eden kişileri değerlendiren hadis âlimleri masum değildirler, hatadan uzak değildirler. Bu âlimlerin hiçbirine vahiy gelmiyor, yaptıkları yanlışlar vahiyle düzeltilmiyordu. Dolayısıyla gösterdikleri çabalardan tam inanç elde edilemez. İnsanlar, daha Peygamber hayattayken, onun bir sözü söyleyip söylemediği, söylemişse şöylece bir anlama gelip gelmediği hususunda ihtilafa düşmüşlerdir.


    Alimlerin yanılgılarının değişik şekilleri olabilir: örn.: hadisleri nakleden ravileri yanlış değerlendirmiş olabilirler. Güvenilir olmayan kişiler, -kusurları bilinmediğinden, tespit edilemediğinden, saklı kaldığından- güvenilir kabul edilmiş olabilir, âlimler ravilere aldanmış olabilirler. (Peygamberimiz de ‘siz beni aldatabilirsiniz’ diyordu), çünkü insanların iç hallerini bilmek çok zor, ravi münafık olabilir (her şeyi bilen Allah’tır, peygamberimiz de kendi çevresindeki münafıkları bilmiyordu)


    Bir hadis âliminin zayıf saymadığı bir raviyi veya hadisi, diğer bir hadis âliminin zayıf sayması daima ihtimal dâhilindedir. Muhaddisler Buharinin 80 ravisini zayıf görmüşlerdir. Gerçekte bu sorun çok çetin bir sorundur. İnsanların iç hallerini bilmek mümkün değildir. Açık hatalar görülür ama gizlide yapılanlar bilinmez.
    Cerh ve tadil âlimlerinin önde gelenlerinden olan Abdurrahman ibn Mehdiye göre güvenilir olan nice raviler vardır ki, Yahya b. Said el Kattan’a göre güvenilir değildirler. Oysa ravi tenkidinin temel danışma odakları bu iki şahıstır.


    Örnek: Hakkında çelişkili hüküm verilenlerin en bariz örneklerinden biri de İkrimedir. Sahabe İbn Abbas’ın kölesi olan İkrime bazı hadis âlimleri tarafından yalancılık ve Harici görüşler benimsemekle, yöneticilerin ödüllerini kabul etmekle suçlanmış ve yalanından birçok örnek anlatılmıştır.
    Mesela Tabiinden(sahabe sonrası nesil) Said b. Müseyyeb kölesi Bürde: ‘İkrime’nin İbn Abbas’ın üstüne yalan atması gibi sen de benim üstüme yalanlar atma’ dediği anlatılır. Bu zat İkrime’nin birçok hadisini yalanlamıştır.
    Kasım da:’İkrime yalancıdır. Sabahleyin bir hadis söyler, akşamleyin onun tersini söyler.’ demiştir.


    Bunların yanında İkrime’yi güvenilir, sağlam görenler de vardır. Taberi ona tam güvenmiş, tefsirini ve tarih kitabını onun aktardığı hadislerle doldurmuştur. Ahmed b. Hanbel, Yahya b. Main gibi hadisçiler de İkrime’yi sağlam görmüşlerdir.
    Bundan dolayı Buhari onun sağlamlık tarafını yeğliyerek ondan bir çok hadis rivayet etmiştir. Müslim ise onun yalancılık tarafını daha kuvvetli bulmuş ve bir tek hadis dışında ondan hadis almamıştır. Hac konusunda ondan aldığı hadisi de Said b. Cübeyr’den yaptığı rivayetle desteklemiştir.
    Bu örneklerden olayın sübjektifliği, zanniliği ortaya çıkıyor.


    3. Hadisleri rivayet eden kişiler(raviler) güvenilir de olsalar masum değildirler ve dolayısıyla yanılabilirler, hata yapabilirler, hadisi yanlış anlayabilirler, maksadının dışında anlayabilirler, unutabilirler, eksik, yanlış veya fazlalıkla rivayet edebilirler.


    4. Raviler iyi niyetle hadis uydurmuş olabilirler, ki tarihte böyle hadislerin de uydurulduğu tespit edilmiştir. İmam Müslim Cerh alimi Yahya b. Said el Kattan’ın şu ifadesini rivayet eder:’Salih kişileri hadiste olduğu kadar hiçbir şeyde yalancı görmedik.’(Müslim, Sahih, (Mukaddime), C. I, S. 13) Bu noktadan bakıldığında da hadisin gerçekten iyi niyetle uydurulmadığının garantisinin verilemeyeceği ortaya çıkıyor, velev ki ravi bunu itiraf etsin.


    5. Hadislerin söylendiği ortam, zaman ve zemin, muhatabın kimliği gibi şartlar da (sebebi vürud) önemlidir. Hadis kaynaklarında genelde bu bilgiler bulunmuyor. Hâlbuki bağlamından(Zusammenhang) kopartılan hiçbir söz yanlış anlaşılma riskinden muaf değildir. Resul ‘karnınıza taş bağlayın’ demiştir. İçinde bulunduğu şartları düşünmeden bunu yaparsanız anlamsız bir hareket olur.


    6. Hadisler Peygamberimizin vefatından çok sonraları yazıya geçirilmiştir. Bu zaman zarfında (150-200 sene boyunca) kulaktan kulağa ağızdan ağıza dolaşmışlardır. Bu kadar süre geçince bir sözü tam eksiksiz nakletmek, değişikliğe uğramadan nakletmek her zaman mümkün olmayabilir.


    7. Yine hadis âlimlerinin ittifakla bildirdiklerine göre, hadislerin kelimeleri /lafızları Peygambere ait olmayıp, sadece Peygambere ait manaları hadis ravileri tarafından lafızlandırılmış şeklidir, yani kendi kelimeleriyle, ifadeleriyle aktarmışlar. Raviler o sözü, kendi anladıkları biçimde ve kendi sözleriyle anlatmışlardır. İkinci duyan da aynı ölçü ile hareket ederse, Peygamberin sözünün 200 yıl sonrasına kadar ne derece tam onun söylediği biçimde gitmiş olur? Bundan dolayı peygamberden nakledilen sözler arasına bilerek veya bilmeyerek pek çok başka sözler ve düşünceler karışmış olabilir. Bu hiç bir hadisin tam olarak ve aslına uygun olarak gelmediği anlamına gelmez. Söylenmek istenen nesilden nesile yapılan manaca sözlü aktarımlar hadislerin anlamlarını değişik şekillere dönüştürebiliyor. Bu da hadislerin zanni oluşuna delalet ediyor.

    Onun için Süfyan Sevri: ‘ Eğer size anlattıklarımı kalıp olarak anlatsam, bir tek hadis bile anlatamam’ demiştir.

    Kendi naklettiği hadislerin Mervan’ın emri ile yazıya aktarıldığını duyan sahabeden Zeyd b. Sabit: ‘Ne biliyorsunuz, belki size söylediğim şey, benim anlattığım gibi değildir.’ der ve kızar.

    3. Yapılan hadis tanımının doğru olduğunu gösteren sahabeye kadar dayandırılan örnekler vardır:


    Ebu Amr eş Şeybani anlatıyor:’ İbn. Mesud’un yanında bir yıl§ kaldım. Hadis rivayet ederken ‘Peygamber buyurdu’ demezdi. Eğer bu ifadeyi kullanırsa O’nu bir titreme alırdı ve ‘Peygamber böyle veya bu mealde buyurdu’ derdi.


    Bu rivayetten İ. Mesudun hadis rivayeti konusunda ne kadar titiz ve dikkatli olduğu ortaya çıkıyor. İ. Mesud’un sahabe yani peygamberin sözlerini bizzat dinlediği unutulmamalı. O bile ‘peygamber sözü’ demiyorsa ondan sonra gelenler acaba nasıl bir titizlik göstermeleri gerekir. (Tevhid ve Değişim, C. Vatandaş, S. 86)


    İbn Ebi Leyla’nın ‘Zeyd b. Erkam’ın yanına gidip de bize§ hadis rivayet etmesini istediğimizde ‘Artık biz yaşlandık ve unuttuk. Resulden hadis rivayet etmek çok güç bir iştir.’ cevabını alırdık’ sözleri de bu anlatılan sahabenin de konuyla ilgili tavrını gösteriyor. (a.g.e., s. 87)


    Hadis yazmayı hoş karşılamayan İ. Abbas’ın sadece 20 civarında hadis§ rivayet etmesine karşılık, fetvalarının ciltlerce kitap doldurması ve bu nedenle miras olarak bir hayvan yükü kitap bırakmış olması da anlamlıdır.


    Tabiinin büyüklerinden olan İbrahim en Nehai (Ebu Hanifenin hocasıdır)§ sadece bir hadis rivayet eder ve bunun üzerine ‘Hz. Peygamberden bundan başka hadis ezberlemedin mi?’ diyenlere, ‘Evet ezberledim. Ama ‘Abdullah şöyle dedi’ ‘Alkame böyle dedi’ demek bana daha sevimli geliyor’ cevabını verir.

    Başka bir tabiin büyüğü olan Şabi: ‘Hadisi Hz. Peygamberden başkasına nispet, bana daha sevimlidir. Eğer hadiste noksanlık veya fazlalık olursa Hz. Peygamber’den başkasına ait olmuş olacaktır diyerek, konunun esasını açıklar.


    4. Hadisler Toptan Reddedilemez:
    Resulullahın, Allah’ın ortağı olmadığına inanarak, akıllıca davranıp hadisleri ne toptan reddetmek, ne de toptan doğru kabul etmeliyiz. Zaten bu işle ilgilenen imamlar da böyle yapmışlardır. Biz kolaycılığa kaçmamalıyız. Toptan kabul de toptan reddedicilik de kolaycılıktır. Bunun için bize intikal eden rivayetleri çok iyi bir süzgeçten geçirmemiz gerekir. Kur’an ışığında ne denli sağlam olduğuna bakmalıyız. Bu işte yanılabiliriz de. Bizden öncekiler de yanılmışlardır. Yanılmayan yalnız ALLAH’TIR.


    Bir çuvalda çürük bir patates var diye bütün çuval atılmaz, ayıklanır. Aynısını biz de yapmak zorundayız, çünkü aklen de bütün hadislerin uydurma olması mümkün değil.
    Güvenilir de olsa, hiç bir ravinin hataya düşmekten korunmuş (masum) olmadığı hatırdan çıkarılmamalıdır. Kişi rivayeti olan sözler inanç temeli yapılamaz. Çünkü kişinin iç dünyasını bilmek çok zor. Aslında şu ayet her şeyi çok daha iyi anlatıyor.


    (İsra sur. 84.ayet; De ki: "Herkes, kendi varlık yapısına uygun iş görür. Yolca daha doğru gidenin kim olduğunu Rabbiniz daha iyi bilir.)

    Saygılarımla



    NOT: Alıntıdır

    alptraum bunu beğendi.
  2. Alt 03-19-2012, 21:33 #2
    alptraum Mesajlar: 38.107
    Blog Başlıkları: 28
    Peki bu konuda müctehidliklerini ispatlamis alimlere danismak ya da onlarin bilgilerinden istifade edip kiyas a gitme daha mantikli olmaz mi? Lakin Kuran ile kendi basimiza kiyasladigimizda cok seyi gözden kacirabiliriz ve yanilmayan Allahu Teala olsa da AKIL ne yönde kullanilipta yanildik onuda bilmeliyiz diye düsünüyorum. Diger KISIMLARDA sahsi olarakda katildigim cok nokta var fakat Hadis ilmiyle birebir ugrasan insanlar da var. Kolay degil vesselam

  3. Alt 03-20-2012, 10:45 #3
    halukgta Mesajlar: 389
    Her bilgiden faydalanmalıyız. Kur'an doğrultusunda verilen her örnek bizlere faydalıdır. Fakat yapılan açıklamalar, Allah ın verdiği hükümlere asla ters düşemez.

    Çünkü Allah ben ayetlerimi açık, anlaşılır ve her şeyden nice örneklerle verdim ki anlayasınız diyor. Yine yaptığımız büyük bir hata ise, Allah ın vermediği bir hükmü, buda Allah katındandır diyenlere uymamızdır.

    Allah sizleri kur'andan sorumluu tutuyorum diyorda, hükmü yanlız ben veririm diye açıklama yapıyorsa, hükmüme hiç kimseyi ortak etmem diyorsa, Allah ın Kur'an da vermediği, hiç bahsetmediği bir hükmü hiç kimse veremez, bu konuda konuşmayada yetkili olmadığını önce bilmeliyiz.

    Daha sonra işimiz kolay, çünkü elimizdeki rehber ana kanunu koymuş hükmünü vermiş, anlayamadığınız varsa elbette kim olursa olsun yardım almanız çok doğaldır. Çünkü herkezin aklı, kapasitesi aynı değildir.

    Bu Dünyada imtihan olduğumuzu biliyorsak, herkez kendi imtihanına da bizzat kendisi çalışmalıdır, çaba göstermelidir. İmtihanımızı başkalarına devredemeyeceğimiz bilincinde olursak, yanlış yapmamızda okadar az olacaktır.

    Kendi imtihanımızı hiç kimsenin eline, bilgisine bırakamayız. Eğer bunu yapıyorsak, düşünmeden, çaba göstermeden, birilerine tabi oluyorsak, imtihanımızıda vermekten kaçıyoruz demektir. Bunu yapanların sonucunu Rabbin huzurunda göreceğiz.

    Saygılarımla

    Konu halukgta tarafından (03-20-2012 Saat 10:49 ) değiştirilmiştir.
  4. Alt 03-29-2012, 01:40 #4
    yarmagül Mesajlar: 35
    Bazı hadisler var ki Kuranla çelişiyor.İşin ilginç tarafıda rivayet edenlerde Buhari,Tirmizi,Müslim gibi isimler.

  5. Alt 03-30-2012, 23:11 #5
    emirahmedyasin Mesajlar: 1.121
    yarmagül´isimli üyeden Alıntı
    İşin ilginç tarafıda rivayet edenlerde Buhari,Tirmizi,Müslim gibi isimler.

    bunu biraz daha açabilirmisiniz...

Kullanıcı isminiz: Giriş yapmak için Buraya tıklayın

Bu soru sistemi, zararlı botlara karşı güvenlik için uygulamaya sunulmuştur. Bundan dolayı bu kısımı doldurmak zorunludur.