Duy içime akan bulutu
Karanlığın içinde
Sade bir ışık kahrolası
Ortamımı bozan telefon zırıltısı

Neden anlamıyorum
Yalnızlık içinde doğan bir güneş gibi
Mumun dibinde
Bir an olsun kendimden sıyrılmak
Ta uzaklardaki kabuğa doğru gidip
Ona can vermek için
Yolculuğa atılan adımlardan birkaç tanesi
Bu adımlar

Sessiz ola dilber
Sakın ses çıkartmayasın
Bu sükunet içinde çıkacak ses
Beni yerimden oynatır

Delicesine sarsmaya

Manyakça delişimler var içimde
kendi topografyamdan anlamıyorum.
Topografya ne ki?

Yıllardır okuyorum narin bir çiçeği
Onu da kopardım kökünden
uzaklarda buz tutsun

salkım hanımın tanelerini dinleyerek
salkım söğüt göklere
ne zaman gider

Der demez. Aslında salındığını ve sallanan yüreğimde minik bir kuşun habercisi gibi gelen hain zıtdaş yollara dökülür. Sessizlik katar memleketine. Şenlik başlar yolda. Bir duadır okunmakta ve kopuk kopuk cümleler hiç kimse tarafından yarıdan fazla okunamaz hale dönüşür. Okumak istiyorum. Senden sana dair bir dua gibi alıcı ve imgesiz. İmge zalim bir cellatçasına saldırdığım bir yan. Saldırılarım aslında yaralı yürekte boğumlanan urganın boynumdaki izleri kadar yakın. Ne yazdığımı ne zaman anlatayım diye kendime sorsam. Önümde bir hızla akan kareler belirir. Neden yazarken bu zavallı insanları meşgul ediyorum ki. Aslında bir şey yazmadığımı insanlara anlatmak için delicesine çırpınıyorum. Necip milletimin değerli insanları her daim yazılarıma rast geldiğiniz anda, delicesine bir nefes alıp içi boş bir kavalın içini ısıtmaya çalıştığınızda emin olun ses çıkmayacaktır. Halen yoksa okuyor musunuz?

Ses çıkmayan yerde beklemek keramet beklemek gibi bir şeydir. O da bende mevcut değil. Yeter artık defo…

Size dair bir damla bile akıtamam. Pek damla da akıttığım söylenemez. Çünkü sizlere gerekli damlaların hepsi damlatıldı. Bu damlalardan nasipsiz kalanlardansanız inanın nalçaklar bende hiç yok.

Ve yalnız bırakın yazımı

Rahat olunca ne güzel dökülür kelimelerim. Karşılık bulmadıkça Azrail’in boynuma sarılışını hisseder gibiyim.

Bir ikindi çayında, atlı bir kitapta kalan anıların tazelenişini, deli ayrık düşüncelerimi parçalarcasına her şeyimi ortaya koyarcasına haykırmak istiyorum.

Sen daim düşüncelerimin sahibi!

Gece
İçinden yalnız dökülen fısıltı
Fısıltıydı
Dua ederim yalnızca kendi kemendimin
Yorgun ve ağır anlarına

Ses verilmemekte kararlı!

Bir adam, yalnız bir kabuğun cansız haline can vermek için kendini kabuk yerine koyar. Ve bu kabukla dağın zirvesine gider. Sonra bu kabukla o zirveden tek bir şey görülür. Beni ses sahibi kılan evine dönmelisin. Ve yeniden düş görmeye başlamalısın.

Sobanın etrafında
Kıvrılan kedi
Doğumunu kutlayan
Muştulayanın adına oku!
Genirmek için cola
Ay ışığı seyrederken
Aksine yakın olma saadeti
Zihnin çıldırıp susuşu

İçin delicesine haykırışı
Zifiri karanlıkta
Gelen giden fısıltı yapan
Söz dolambacı
Tıkırtıydı bir an ürküten

yasağın delicesine delinişi
bir böcek saadetinde yürünen yol

“azizim zahir olmuş
yüce pirden sessizlik kokar olmuş”

tekerlenen oyuncak misketi
usulca sokulduğum dost
basit bir yanılgı
ayrık düşüncelerin birikimi

savruk anı
azami derecede sıkıntı veren
vuran!
ruhuma bir teselli gerek
aynada yansıyan zahir olsa da
neden olmasın.


(Patikalar)