NEREDE BİRLEŞELİM?

Birleşelim, birleşelim, birleşelim diye diye dilimiz kurudu, kalemimiz, tükendi, beynimiz sekteye maruz oldu, hep sekerek yürümeye mahkûm olduk, ama birleşemedik, gittikçe parçalandık, adileştik, adulaştık ve de kendimiz cüceleştiğimiz gibi vatanı da cüceleştirdik, daracık bir bölge haline getirip evlatlarımıza noksan teslim ettik.

NEREDE BİRLEŞELİM?


İsterseniz bizi birleştiren yeri beyan edeyim ki, orada birleşebilelim. O yer bizim için camidir. Başkası için de kilise veya havradır.

Biz camide birleşince havra ve kilisedekilere dokunamayız. Zira cami, onlara dokunmamayı emir eder, dokunmayı yasaklar ve tüm Müslümanları da birleştirir.

Neden cami dışı başka mekânlar bizi (Müslümanları) birleştiremiyor?

Çünkü cami dışı mekânlar ideolojiktir, belli bir yazarın veya diktatörün veya ırkçının, faşistin, idealistin dar çemberidir, bütünleyici değildir. Bütünleyici olan hepimizi tek kıbleye tek kitaba, tek yöne davet edendir, bizi bize bağlayan, hizaya getirendir.

O ise bizim için sadece camidir.

Evet, camide birleşenlerin hedefi bir, Allah’ı bir, kıblesi bir kitabı birdir. Orada zaten birlik fiilen hâkimdir. Zira camide tek imamın komutası var, bir hatibin yararlı ve birleştirici hitabesi var, saflaşma birliği var, ağızlardan çıkan lafızlar bir, beyindeki itikadî duygular birdir. Bu birlerin tümünden güçlü bir birlik tevellüt eder. O birlik de, sade dünya birliği de değildir, dünyayı, ahireti birlikte kazandıran geniş kapsamlı bir birliktir.

Cami cemaatinden kastımız, İslam’a tam bağlı, kültürlü, takvalı, adap ve kurallara kalbî temayül içindeki cemaattir, sahte ve taklit cemaat değildir. Sahta cemaat, camiye de kendine zarar veren cehlî, taklidî ve sathî bir örgütlenmeden ibarettir.

Cami birliğini fiziki ve kalbî olarak temin eden halis insanlardan zarar gelmez, onun tevlit edeceği şey birlik ve menfaattir, eşitlik ve beraberliktir, şefkat ve diyalogdur. Zira onun kalbinde temerküz eden iman, her yere aydınlık getirmektedir. Dikkat edelim, acaba cami cemaatinin (hakiki cemaat) hangi ferdi, faili meçhul cinayetini işlemiştir, ne zaman fikir hürriyetinin önünü tıkamış, fikrini söyleyen kaç kişiyi hapishanede çürütmüştür? Ve ne zaman temiz kalplı vatanseverleri sürmüş veya asmıştır, kaç köyü yakmış ehlini hicrete icbar etmiştir? Kaç kişinin malını, mülkünü yağmalamış, kaç bin çocuğun beynini yıkamış, mantar haline getirmiş ve kötü emelinde kullanmıştır? Kaç kızı örtüsünden ötürü okul kapısından uzaklaştırmış, dinini yaşayanlar çağdışı diye tazip etmiş, Irkından olmayan ve ideolojisini paylaşmayan kaç kişinin katlini mubah kılmış, ona yaşama hakkını yasaklamış, dinine bağlı kaç vatan evladına mürtecilik damgasını yapıştırmış?

Elbette ki, bunları yapanlar cami cemaatinin orijinali değildir, camiye gelmişse de gelmeyi hak etmemiştir. Peygamberimiz buyurur لیسلط اللڒ علیكم ذلا لا یرفعڒ عنكم حتی تراجعوا دینكم

“siz İslam’dan inhiraf edince Allah (cc), üstünüze zillet gönderecek, dininize dönmedikçe zilleti üstünüzden kaldırmayacak.”

Evet, Resulüllah’ın söz ettiği ZİLLET, geniş kapsamlı bir kavram olup bugün Müslümanların içinde bulundukları tüm sıkıntı, kavga, ihtilaf, başka milletlere boyun eğme gibi sıkıntıları kapsar. Biz şimdi (2009) bu sıkıntıların içinde kıvranıyoruz.

Hakka namzet ol.




Tarih : 04.07.2009