Oturduğumuz lojmanın bahçesi olmadığı için, balkonlara kondurduğumuz kasalar da doğal yeşillik üretiyorduk.
Kış geldiğinde ise kasaları kolrifer dairesine indirmek zorunda kalırdık.
Kolorifer dairesinin oldukça sıcak olduğu hepimizce malum.
Bu sıcaklığı kâra çevirmek fikriyle, kışın da yeşillik üretmek fikri hasıl oldu.
Herşey iyi de, güneşi buraya nasıl taşıyacaktık..
Bir abimizin önerisiyle, eski bir ayna bulup kolorifer dairesinin küçücük penceresini görecek şekilde dizayn ettik.
Bu vesile ile günlük daireye 2/3 saat güneş ışığı yansımış oluyordu.
Hemen kasalara bol bol soğan diktik, gübresini verdik ve muntazaman suladık.
Bir hafta içerisinde soğanlar öyle büyüdü ki, mübalağa olmasın, her biri yarım metreye ulaştı.
Ama, bildiğimiz yeşil soğan gibi değil de, bir söğüt dalıgibi incecik ve soğanların rengi ise resmen çingene pembesi..
Tadını doğal soğanlarla kıyaslamaya hiç gerek yok sanırım.
Demek ki, güneşin yansıması, ışığı, ısısı değilmiş işin sırrı.
Canlıların doğal yaşantısı için çıplık güneşin direkt etkisi büyük..
*************************
Ali İmran Suresi 85 Kim İslam’dan gayri bir din ararsa artık o, ondan asla kabul edilmeyecektir.Ve o, ahirette hüsrana düşenlerdendir.
Bu misali bir de biricik Dinimiz için uyarlamaya kalkarsak, elde edeceğimiz sonuç aynı olacaktır.
Şimdi,
Allah'ın mükemmel dinini direkt kaynağından değil de..
Beşer üretimi ayna, cam ve yansıtıcı cisimlerle anlamaya çalışırsak ortaya yukarıda anlatılan hoyrat soğanlardan daha hoyrat bir din elde etmiş oluruz.
Biricik dini Kur'an yerine, rivayetlerden, kıssalardan, israiliyyattan, tasavvuftan, felsefelerden, mezheplerden öğrenmeye çalıştıkça..
D kadar hoyrat şeyler elde ettik ki..
Zamanla neyin ne olduğunu kendimiz bile karıştırır duruma geldik..
Adam rivayetlerle bezenmiş dini gerçekten DİN sanıp yerden yere vuruyor..
Kimse de çıkıp,
-Yahu, senin karşı çıktığın bu dinin, Kur'an dini ile alakası yok.. Sen tamamen mezheplerin icat ettiği dinlere çatıyorsun.. Çattığın din ile gerçeğinin arasında zerre alaka yok.. diyemiyor, çünki kendi de sahtesini din sanıyor.
Cami kürsülerinde vaiz hocaları!! bangır bangır, Kur'anın eksikliğine kanaat getirip, bu eksikliği hadislerin, icmaların, kıyasların tamlayacağını tekrarlayıp durur da..
Yine bir Allah'ın Kulu çıkıp..
-Ya hu hoca sen ne yapıyorsun, Allah vahyinde dini İslamı kemale erdirdiğini ve bundan razı olduğunu söylüyor, senhaşa Allah'ı yalancı konumuna düşürüyorsun.. Nedir bu çelişkinin sebebi... diyemiyor..
Demek ki neymiş,
Hiçbir taklit, benzer, yansıma orjinalin yerini tutamaz.
Allah'ın dini bir güneş gibi düşünülürse, güneşin ışığını direkt kendinden almalıyız, araya aracılar, sayaçlar, yansıtıcılar konulursa..
Elde edilecek şey GÜNEŞ'E ait olmayıp, bir yansımadan ibaret olacaktır.
Güneş yarasalara rahatsızlık verir çünki onların yaşam kaderini karanlıklar oluşturur..
Peki, insanlığa ne oluyor ki elindeki aydınlığın kıymetini bilmeyerek..
Yarasalara ve zindanlara kendini mahkum etmeye çalışmaktadır..
Gece karanlığını güneş, cehalet karanlığını ise VAHY sonlandırır..
Kim kendini CENNET aydınlığına hazırlamak istiyorsa, VAHY'in sunduğu nimetleri eksiksiz elde edecektir..
Edemeyenlere Son Nebi'nin diliyle şunu söyleyebiliriz..
Furkan Suresi 30 Resul de şöyle der: "Ey Rabbim, benim toplumum, bu Kur'an'ı terk edilmiş/dışlanmış halde tuttular."