İNGİLTERE



Yüzölçümü : 344.792 km²



Nüfus : 57.121.000



Başkent : Londra



Önemli Şehirler : Londra, Aberdeen, Dundee, Edinburg, Newcastle, Sunderland, Leeds, York, Hul, Manchester, Derby, Nottingham, Brmingham, İpswich, Oxford, Bristal, Southampton, Portmouth, Plymouth, Bournemounth, Belfast



Yeri : Avrupa'nın kuzeybatı kıyısında yer alan coğrafi olarak Britanya Adaları diye anılan adalar topluluğudur.



Dil : İngilizce



Din : Anglikanlık



Para birimi : Sterlin



Önemli coğrafi yerler : Dover boğazı, Thames ve Severn ırmakları.



WINDSOR KALESİ (1524-1525 İngiltere)



Windsor, Londra'nın 34 km batısındadır.



Windsor Kalesi, İngiltere hükümdarlarının yaklaşık 9 yüzyıl boyunca yaşadığı ana mekanlardan biri oldu. Kuleleri ve mazgallarıyla Thames Nehri üzerinde görkemli bir şekilde yükseliyor. Görünümünü, kaleyi 1820'lerde Kral IV. George için inşa eden mimar Sir Jeffrey Wyatville'e borçlu. Amaç, ortaçağ kraliyet görkemini yakalamaktı, bunu da başardılar. O zamandan beri kalede pek bir değişiklik yapılmadı.

IV. George'un diğer bir amacı, kendine bir mahremiyet alanı yaratmaktı. Babası III. George'un zamanında, insanlar genelde istedikleri gibi etrafta dolaşıyor, ağızları açık kraliyet ailesini izliyor, parkta uçurtma uçuruyordu.



Kalenin geçmişi 11. yüzyıla kadar gidiyor. Fatih William, batıdan Londra'ya gelen yolu kontrolü altında tutmak için Thames sırtlarındaki bu bölgeye ahşap bir kale yapmıştı. Bir sonraki yüzyılda, kale taştan tekrar yapıldı. 13. yüzyılda ve tekrar 14. yüzyılda burada doğan Kral III. Edward tarafından değiştirildi. 17. yüzyılda II. Charles burayı elden geçirdi. Kalenin basit planı hep aynı kaldı. Ortada, Wyatville'in yükselttiği Round Tower (Yuvarlak Kule) yer alıyor. İki yanında ise, duvarlarla çevrili bir avlu. Doğudaki avlunun adı Upper Ward, batıdakinin ise Lower Ward. Bugünkü hükümdar Kraliçe II. Elizabeth'in özel daireleri, Upper Ward'un doğu yakasında ve ziyarete açık değil.



Kuzey yakada, kraliçe yokken açık olan eyalet daireleri var. Konukların ağırlandığı bu odalar, ilgi çeken tablo, mobilya ve hazinelerle dolu. VIII. Henry'nin zırhı ve Nelson'un ölümüne neden olan kurşun da bunlar arasında. IV. George'un, Sir Francis Chantrey'nin elinden çıkma heykelinin yer aldığı etkileyici merdivenler, 1866'da Kraliçe Victoria için yapılmıştı. Odaların çoğu, Wyatville tarafından IV. George için tasarlanmış olsa da, II. Charles içir tasarlanan üç oda da bulunuyor. Eyalet dairelerinin girişi yakınında, Sir Edwin Lutyens'in 1923'te tasarlayıp Kraliçe Mary'e takdim ettiği bebek evi yer alıyor. 40 odalı evde işleyen asansörler, elektrikli lambalar var ve evdeki beş banyonun çeşmelerinden sıcak ve su akıyor. Evin mobilyaları zamanın öncü zanaatkarlarının elinden çıkma. Lower Ward'daki ana bina, Garter Şövalyeleri'nin sancaklarının asılı olduğu St. George Kilisesi. VIII. Henry, I. Charles ve IV. George da aralarında olmak üzere çok sayıda kral burada yakıldı. V. George ile Kraliçe Mary'nin tabutunu Lutyens tasarladı.

The Albert Memorial Kilisesi, Kraliçe Victoria'nın isteğiyle 1861'de Windsor'da ölen kocası Prens Consort için bir anıta dönüştürüldü. Anıtın içinde, 1892'de ölen Clarence Dükü Sir Alfred Gilbert'ın mezarı bulunuyor. Kraliçe Victoria ve Prens Albert de bu topraklardaki Kraliyet Türbesi'nde yakıldı.



PONT CYSYLLTE SU KEMERİ (l805 Galler)



Su kemeri, Llangollen ile Chirk arasındaki yolun hemen kuzeyinde, Llangollen'ın 5.6 km doğusundaki

Froncysyllte'de bulunuyor. Yükseklik korkusu olmayanlar kemerin üzerinden yürüyebilir.



19 taş kemerden oluşan kemer 26 Kasım 1805'te törenle açıldı. Shrewsbury'deki Severn Nehri ile Dee'yi bağlayan Ellesmere Kanalı (Bugünkü adı Shropshire Union Kanalı) projesi 1790'larda ortaya atılmıştı. 1793'te, en güçlü demir ustası John Wilkinson'ın desteğiyle, 36 yaşındaki İskoçlu mühendis Thomas Telford projenin başına getirildi.

O zamana kadarki en önemli sorun, kanalı derin Dee vadisinden geçerek Llangollen'in dışına taşımaktı. Telford cesurca su yolunu alıp nehirden 38 metre yüksekte, 305 metre uzunluğunda, taş kemerlerin taşıdığı dökme demir köprü üzerinden geçirdi. Sir Walter Scott, su kemerini o güne dek gördüğü en iyi sanat eseri diye nitelendirdi. Bugüne dek burası nefes kesici manzaralardan biri olma özelliğini koruduğu gibi , buradan tekneyle geçmek (yükseklik korkusu olanlara önerilmez) insanın tüylerini diken diken eden bir deneyim. Bugün hala kullanılıyor.

Kanal yapım şirketi bu işe zekasıyla girdi.

Tekneleri sudan 36 metre yükseklikten geçirme ihtimaline inandı. Su kemerinin toplam uzunluğu 307 metre. Üzerinden tekneler geçen demirin eni 3.6 metre olsa da bu genişlik, tek bir yana yerleştirilen, sütunların taşıdığı yedek demirlerle 1.4 metreye iniyor. 21 metre yükseklikteki taş iskelelerin arası 16.2 metre. Kanalın güneyinden gelerek kemerle birleşen 30 metre eğimli ve Britanya'da bugüne kadar yapılan en büyük set, başlı başına bir mühendislik harikası. Dee kavşağına gelene dek kanal iki ayrı tünel ile Chirk'te Ceiriog Nehri üzerindeki başka bir kemerden daha geçiyor. 21 metre yüksekliğindeki Chirk su kemerinde her biri birbirinden 12 metre uzaklıkta olan 10 aralık var. Her iki kemerin de titizlikle yapılan demir işlerinden Telford'un yakın dostu Freemason sorumluydu. Yerel işlerine William Hazeldine bakıyordu.

Telford ününü Pont Cysyllte su kemerine borçlu. Sonradan daha büyük işlerde çalıştı -İskoçya'daki Caledonial Kanalı'nın yapımı ve Galler'deki Menai Strait üzerindeki dünyanın ilk asma köprüsü.



IRON BRIDGE (1779 İngiltere)



İngiltere, Coalbrookdale'de Severn Nehri üzerindeki Iron Bridge, türünün dünyadaki ilk örneği. 18. yüzyıla yaraşır klasik bir zarafetine sahip olsa da, başka bir şeylerin habercisiydi. Zamanının cesur projelerindendi ve yapan demir ustalarına olduğu kadar, cürete de bir övgü niteliğindeydi.

1773'te ilk fikri ortaya atan, projeyi civardaki ve Galler'deki demircilik çalışmalarının sahibi müşterisi John Wilkinson'a öneren, Shrewsburyli mimar ve köprü tasarımcısı Thomas Farnolls Pritchard idi. Çetin Wilkinson öyle bir demir tutkunuydu ki, takma adı "Demir - hastası" Wilkinson idi. Demir bir şapka takardı; ilk demir tekneleri o yaptı, demir bir tabutta gömüldü ve anısına demir bir dikilitaş yapıldı. İşlerin ilerlemesine yardımcı oldu ve en önemli Coalbrookdale demir patronu genç Abraharn Darby projeye dahil edildi. Diğer finansmanlar arasında Wilkinson'ın ortağı Edward Blakeway, Coalport porselen fabrikası kurucularından biri ve sonradan güney Galler Merthyr Tydfil'de ünlü Dowlais demirciliği kuran Guest hanedanından iki kişi yer aldı. Bazı hatalı başlangıçlardan sonra, 1777'de ızgaralar yapıldı. Ana ızgaraların her biri 5.1 ton ağırlığındaydı. Orijinal tasarım, o yılın sonunda ölen Pritchard'a aitti. Ancak köprü asıl Darby ve adamlarının hünerinin bir ürünüydü. Köprünün parçaları önceden hazırlanıp sonradan bir araya getirildi. 1779'da aylar sonra, nehir trafiğini engellemeden tamamlandı. Buraya çıkan yolun tamamlanmasıyla, 1781'de yılbaşı günü trafiğe açıldı. Köprü ayaklarındaki zarif kemerin kıvrımı 30.6 metre uzunluğunda ve 384 tonun biraz üzerinde. Bugün olduğu gibi zamanında da, çok ilgi çekip merak konusu oldu. insanlar onu görmeye geldi, sanatçılar tarafından boyandı ve köprü demir ustaları ile onların teknolojisinin iyi bir reklamı oldu. Onlar da şüphesiz bunu bekliyordu.



1795'teki selde civardaki tüm taş köprüler yıkılıp da bu köprü ayakta kalınca , Coalbrookdale, daha çok demir köprü siparişi almaya başladı. 1970'de restore edildi.



STONEHENGE (MÖ. 4.-2. Milenyum İNGİLTERE)



Stonehenge, Whitshire'da, Amesbury'nin 3 km batısındaki Salisbury Düzlüğün'de yer alır.



Stonehenge hâlâ açıklanamayan bir gizemdir. Yapılma amacına dair en makulünden en absürtüne çeşitli teori ve tartışmalar söz konusu. 17. yüzyıl İngiliz mimarlarından Indigo Jones, Stonehenge'in Roma mimarisini taklit etme amaçlı ilkel bir girişim olduğunu söylerken, diğerleri işte uzaylıların parmağı olduğu, burayı yeryüzü gezintileri için bir üs olarak kullandıklarına ikna olmuşlardır. Gerçeği bütünüyle öğrenmek pek mümkün olmasa da, bu anıt ile mekanın güzelliğinden ve atmosferinden etkilenenler için bunun pek bir önemi yok. Stonehenge'in görünümü zaman içinde farklılaştı. İlk olarak MÖ 3100'de iç kısmına küllerin konduğu deliklerle çevrili bir höyük, dışında da tek bir kayanın bulunduğu yuvarlak hendekten oluşuyordu. MS 2100'de bunlar yok oldu (Bu ilk safha buranın ilkel bir anıt sayılmasına yetti) ve Stonehenge, aşina olduğumuz görünümünü almaya başladı. Dev gri kumtaşından blok daireler yapıldı, taşlar eşiklerle birleştirildi. İki taşın yatay bir taşla bağlandığı yapılardan oluşan bu daire bir nal şekli oluşturuyordu. Mavi taşlara farklı kuşaklar tarafından yeni şekiller verilmiş olabilir. Bugün nal şeklindeki kum taşlarının içinde bağımsız nal şeklinde taşlar, kum taşı çemberinin içinde de mavi taştan daireler yer alıyor. Mavi taşlar başlı başına bir spekülasyon kaynağı olmuştur. Olağandışı görünümleri, Güney Galler'deki Prescelly Dağı'ndan buraya taşınmış oldukları düşüncesini güçlendirir. Durum böyle ise, taşlar büyük olasılıkla sallarla taşınarak buraya getirildi. Ancak yeni jeologlar, taşlar çok çeşitli olduğundan tek bir yerden gelme olasılığının olmadığını ve büyük olasılıkla Stonehenge civarına farklı noktalardan taşındığını söyleyerek bu teoriyi çürüttü. Stonehenge'deki yapılanma ne ilkeldi, ne de gelişigüzel. Taşların düzenlenişi kayda değer bir perspektif anlayışını gözler önüne seriyor. Burayı inşa edenlerin matematik hünerlerine dair ortaya atılan iddiaların yanında, yapı belki de ay tutulmasının zamanını saptama amaçlı astronomik bir gözlem ürünüdür. Yaz gündönümünde Stonehenge'in bir ibadet yerine dönüşmesi, mekanın mistik anlamını artırıyor.

Stonehenge, astronomi olaylarına ilgili olduğuna inanılan Druid'lerle de ilişkilendirilmiştir. Ancak bu teori, sırtını anıtın yapıldığı döneme yaslamaz -Druid'ler Kelt toplumundan gelir. Daha sonraki yıllarda Stonehenge ile bir ilişkileri olmuş olsa bile, burası ilk inşa edildiğinde henüz ortada değillerdi.

Arkeolojinin daha ciddi bir bilime dönüşmesiyle, Druid teorisi zayıfladı. Şimdilik, Stonehenge ve hayali yankıları bir gizem olarak kalmaya devam ediyor.



HADRİAN DUVARI (MS 2. Yüzyıl İngiltere)



İngiltere'nin kuzeyinde Cumbria'dan Northumberland'a uzanan Hadrian Duvarı, bir değil, çok sayıda gezi alanından oluşuyor. Esas görülmesi gereken yer, Housesteads Fort ve Steel Rigg arasında kalan bölümü. Burada doğuyu batıya bağlayan yollar da bulunuyor.



Kuzey İngiltere'yi kıyı boyunca kat eden 120 km uzunluğunda, 4.5 metre yüksekliğinde ve 2.5-3 metre enindeki; 3/4 metreküp büyüklüğünde taşlarla örülü Hadrian Duvarı, Roma İmparatorluğunun bilinen yüksek standartlarına göre bile, şaşırtıcı derecede iddialı bir inşaat projesiydi. Hadrian'ın biyografi yazarına göre, İmparator, Romalıları barbarlardan ayırmak için bu duvarı yaptı.

MS 43 yılında, Roma ordusu Britanya'yı istila etmişti. Kuzeye ilerleyen ordu MS 84'te İskoçya'nın kuzeydoğusundaki Mons Graupius savaşında en sonunda, sorun çıkaran yerli Kaledonya kabilelerini boyunduruğu altına aldı. Ancak Roma'nın zaferi kısa sürdü ve MS 122'de Hadrian gelince, güçler batıda Corbridge'den Carlisle'a uzanan 128 km uzunluğundaki sınırı oluşturan Stanegate yolu ile birkaç kale inşa ettikleri Tyne Vadisi'ne çekildi.

Anlaşıldığı kadarıyla Hadrian, karamsar bir sonuçta karar kıldı: Kuzey Britanya'nın barbarları ehlileştirilemediği için, engin imparatorluğunun kuzeybatısında, aynı zamanda Romalıların gücünü simgeleyen kalıcı bir duvar, karmaşık bir askeri bölge inşa edecekti. Duvar, Stanegate ile Tyne Vadisi'nin birkaç mil kuzeyine yapıldı. Nehirlere köprüler yapılmak ve çorak, konuk sevmeyen arazi adam edilmeliydi. Proje için, yetenekli mühendisler, mesahacılar ve taş ustaları gerekiyordu. Roma ordusu sayesinde iş, 7 - 8 yılda tamamlandıysa da, bu süre içerisinde planda bazı değişiklikler oldu. Örneğin, duvarın eni bazı yerlerde farklı. Duvarın batıdaki bölümü ilk başta çimden yapılsa da sonradan taşa çevrildi. Duvar orijinalinde, kaleler 1.481 m. aralıklarla yerleştirilmişti ve küçük kuleler (iki kalenin arasında eşit mesafedeydi) ile arasında uzanıyordu. Kalelerde sadece birkaç kişi yaşarken, askerlerin çoğunun garnizonu duvarın güneyindeydi. Kısa bir süre sonra tüm bunlar değişti. Bugün hala görülebilen Housesteads, Chesters ve Birdoswald'daki kalelerde de içinde olmak üzere, duvara 14 yeni kale eklendi ve Hadrian sınırı 10 bin tabura ev sahipliği yaptı.

Duvarda, kaleler ve kuleler dışında, yollar ve malzeme üsleri yer alıyor. İki büyük tümsek arasındaki düz tabanlı hendek The Vallum, bugün hala güney kısımda duvara paralel uzanıyor. Vallum ile duvar arasındaki askeri yol boyunca yürümek de mümkün. Hadrian Duvan'nın güneyinde, Stanegate yolunda, iki ilginç bölge yer alıyor -Corbridge ve Vindolanda. Değerli eserlerin bulunduğu bu iki şehrin müzeleri de mükemmel. Kazılarda çıkarılanlar anlaşılması güç objeler olmakla beraber, yüzyıllar içindeki kullanım değişikliklerinin de ipuçlarını veriyor. 1964 yılında Corbridge'de bulunan tahta bir sandığın içinde, MS 2. yüzyıldan kalma bir Romalı zırhı yer alıyordu. Vindolanda'da, Stanegate yolu üzerindeki kalelerden biri hala orijinal haliyle duruyor. Buradaki modern yapıları gören ziyaretçiler, ilk inşa edildiğinde duvarın ne kadar ürkütücü ve etkili bir engel görevi gördüğünü daha iyi anlıyor. Bu bölgede yapılan en ünlü keşif, ordu malzemeleri ve kişisel işler için kullanılan ahşap yazı masaları. Yüzyıllar içinde, Hadrian Duvarı'nın taşları döküldü (Bölgedeki birçok bina bunu kanıtlıyor). 18. yüzyılda, duvarın bir bölümü yol açmak için yıkılmıştı. Tüm bunlara rağmen, Britanya'nın en dramatik manzarasının ortasındaki yalçın kayalıklarda yükselen bu devasa bariyer harika bir manzara sergiliyor.