MUHAKEME.NET FORUMU
Ana Sayfa
Portal
Kisayol Linkler
Yeni Mesajlar:
Bugünkü Mesajlar
Konulari okundu isaretle
Bugünün son aktiviteleri
Kendi aktivite akisina bak
Forum
Forum
Quick Links
Yeni Mesajlar
Bugünkü Mesajlar
Konulari Okundu Isaretle
Bugünün Son Aktiviteleri
Galeri
Bilgi Yarismasi
Bilgi Yarismasi
Hizli Linkler
Bilgi Yarismasi
Çözdügüm Sorular
Liderler
Rekor Salonu
Oyun Oyna
Ruh Haliniz
Günlükler
Üyeler
Üyeler
Hizli Linkler
Kayitli Üyeler
Çevrimiçi Üyeler
Yöneticiler
Son Aktiviteler
Fotograf Galerisi
Gözat
Üye Albümleri
Forum Videolari
Forum Resimleri
Düsünce Meclisi
Albümlerim
Soru - Cevap
Sözlügümüz
Eglence Forumu
Giriş
Şifremi unuttum?
Şifremi unuttum?
Üye ol
Üye ol
Muhakeme
Portal
Forum
Islamiyet
>
Genel Islami Bölüm
>
İmam-ı Ali'den İbretli Kıssalar...
>
Konu Cevaplama Paneli
Değerlendirme
İsterseniz bu Konuyu buradan değerlendirebilirsiniz.
Puanla degerlendir
10- Puan ver
9 - Puan ver
8 - Puan ver
7 - Puan ver
6 - Puan ver
5 - Puan ver
4 - Puan ver
3 - Puan ver
2 - Puan ver
1 - Puan ver
Konuyu Yanıtla
İmam-ı Ali'den İbretli Kıssalar...
konusuna gelişmiş panelde (zengin editör) yanıt.
Kullanıcı isminiz:
Giriş yapmak için Buraya tıklayın
JavaScript is required for human verification.
[QUOTE=alptraum;5581][B]1- Hz. Ali (a.s)’ın, Kendi Katiline Karşı Şefkat Ve Merhameti Emir’ul-Muminin Hz. Ali (a.s), İbn-i Mülcem’in eliyle bir kılıç darbesi aldıktan sonra, darbenin şiddetinden dolayı bir müddet bayıldı. Ayıldıktan sonra İmam Hasan (a.s) bir kapta babasına süt getirdi. İmam Ali (a.s) sütten biraz içtikten sonra geri kalanı İmam Hasan’a vererek şöyle buyurdu: “Bu sütü esirinize (yani İbn-i Mülcem’e) verin.” Daha sonra buyurdular ki: “Oğlum! Sana olan hakkım hürmetine yenilecek ve içeceklerin en iyisinden ona verin. Ben ölünceye kadar ona karşı iyi davranın. Yediğiniz şeylerden ona yedirin, içtiğiniz şeylerden de ona içirin.” Daha sonra Hz. Ali (a.s)’ın verdiği sütü İbn-i Mülcem’e götürdüler ve o (lanetli) de onu alıp içti. [/B][B]2- İslamî Adabı Riayet Etmek Bir gün Emir’ul-Muminin Hz. Ali (a.s), hilafeti döneminde Kufe’nin dışında İslam’ın sığınağında yaşayan zimmi (Yahudi veya Hıristiyan) birisiyle yol arkadaşı oldu. Zimmi adam: “Ey Allah’ın kulu! Nereye gidiyorsun” dedi. Hz. Ali (a.s): “Kufe’ye” buyurdular. Her ikisi kavşağa kadar birlikte yola devam ettiler. Zimmi şahıs kavşağa yetiştiğinde ayrılıp kendi yoluna gitmek istediğinde, Müslüman arkadaşının da Kufe yoluna gitmeyip onunla beraber geldiğini gördü. Zimmi adam: “Sizin kendiniz, Kufe’ye gideceğinizi söylemediniz mi?” diye sordu. Hz. Ali (a.s): “Evet, söyledim” buyurdu. Zimmi adam: “Siz Kufe yolundan gitmediniz, Kufe yolu öteki yoldur” dedi. Hz. Ali (a.s): “Farkındayım, ama en iyi arkadaşlık, arkadaşı ayrıldığında onu birkaç adım uğurlamaktır. Peygamberimiz bize böyle emretmiştir. İşte bundan dolayı birkaç adım seni uğurlamak istiyorum. Daha sonra kendi yoluma döneceğim” diye buyurdu. Zimmi adam: “Sizin peygamberiniz böyle mi emretmiştir?” diye sordu. Hz. Ali (a.s): “Evet” buyurdu. Zimmi adam: “Peygamberinizin dininin dünyaya böyle bir hızla yayılması ve böyle çok takipçiler bulması, kesinlikle onun bu güzel ahlakından dolayıdır” dedi. Zimmi adam Emir’ul-Muminin Hz. Ali (a.s)’la birlikte Kufe’ye döndü. O’nun, müslümanların halifesi olduğunu öğrenince Müslüman olduğunu açıklayarak şöyle dedi: “Sen şahit ol ki, ben sizin dininiz üzereyim.” [/B][B]3- Yamalı Ayakkabıdan Daha Değersiz Bir Hükümet Hz. Ali (a.s), İslam ordusuyla birlikte ahdi bozan muhalifleri ezmek için Basra’ya doğru hareket ettiler. Basra’nın yakınlarında “Zîkar” denen bir yere ulaştıklarında, yorgunluklarını gidermek ve orduyu savaşa hazırlamak için onlara oturup dinlenme emri verdi. Abdullah bin Abbas şöyle diyor: “Ben orada Emir’ul-Muminin Hz. Ali (a.s)’ın huzuruna vardığımda, Hazretin, (ordu komutanı ve müslümanların reisi olmasına rağmen) kendi ayakkabısını yamadığını gördüm. Hz. Ali (a.s) bana dönerek şöyle buyurdular: “İbn- i Abbas! Bu ayakkabının değeri ne kadar olabilir? Ben dedim ki: “Bunun hiçbir değeri yoktur.” Buyurdular ki: “Allah’a and olsun ki, bu değersiz ayakkabı size hükümet ve önderlik etmekten bana daha sevimlidir. Bu hükümet ve önderlikle hakkı diriltip batılı yok edersem o başka.” (Evet bir hükümetin değeri, hakkı diriltmeğe batılı ise yok etmeğe bağlıdır. Aksi takdirde ne değeri olabilir ki!) [/B][B]4- Benden Sorun! Emir’ul-Muminin Hz. Ali (a.s) halka konuşma yaptıklarında şöyle buyurdular: “Ey insanlar! Sizin aranızdan ayrılmadan önce, bana ne sormak isterseniz sorun. Allah’a and olsun ki, sorduğunuz her soruya cevap vereceğim.” Bu sırada Sa’d bin Vakkas ayağa kalkarak şöyle dedi: “Ey Emir’ul-Muminin! Benim baş ve sakalımda ne kadar kıl var?” Hz. Ali (a.s) cevaben şöyle buyurdular: “Allah’a and olsun ki, habibim Resulullah (s.a.a) senin bu soruyu benden soracağını bana haber vermiştir! Senin başındaki her kılın altında sana lanet eden bir melek ve sakalının her kılı altında da seni tahrik eden bir şeytan vardır. Senin evinde de Resulullah (s.a.a)’in torunu Hüseyin’i öldürecek bir çocuk (Ömer bin Sa’d) vardır! Bunun nişanesi ise, söylediğim şeyin mısdakıdır.” Ömer bin Sa’d o zaman elleri ve karnı üzerinde emekliyordu. Hz. Hüseyin (a.s) kıyam ettiğinde Ömer bin Sa’d Hz. Hüseyin (a.s)’ı öldürmeyi üstlendi ve sonuç Hz. Ali (a.s)’ın buyurduğu gibi oldu. [/B][B]5- Yaşayışta Orta Halli Olmak Ala bin Zeyd, Hz. Ali (a.s)’ın Basra’daki zengin ashabından biri idi. Hasta olduğundan dolayı Hz. Ali (a.s) onun ziyaretine gitti. Evinin genişliği ve güzelliği İmam (a.s)’ın dikkatini çekti. O bu işinde israf yapmıştı. İmam (a.s) şöyle buyurdular: “Ey Ala! Bu büyüklükteki evi dünyada ne yapacaksın? Oysa sen ahirette böyle bir eve daha muhtaçsın. (Çünkü bu evde birkaç günden fazla kalmayacaksın. Ahirette de böyle geniş evinin olmasını istiyorsan, bu evde misafir ağırla, akrabalara ihsanda bulun, ilahi ve dini kardeşlerinin hakkını öde. Bu işleri yapmış olursan, Allah-u Teala diğer dünyada bu ev gibi sana geniş ev verir.” Ala: “Senin emirlerine uyacağım” dedi. Sonra şöyle arz etti: “Ey Emir’ul-Muminin! Ben kardeşim Asim’den şikayetçiyim.” İmam (a.s): “Neden, ne yapmıştır?” diye sordu. Ala cevaben şöyle dedi: “Rahat olmayan giymiş, dünyadan koparak inzivaya çekilmiş, yaşantıyı kendisiyle ailesine zorlaştırmıştır. İmam (a.s): “Onu benim yanıma getirin” diye emretti. Asim’i getirdiklerinde Emir’ul-Muminin Ali (a.s) yüzünü ekşiterek şöyle buyurdular: “Ey kendi nefsinin düşmanı! Şeytan aklını çalarak seni bu yola sürüklemiştir. Kendi çoluk çocuğundan utanmıyor musun? Neden çocuklarına merhamet etmiyorsun? Tertemiz rızkları sana helal eden Allah’ın onlardan yararlanmanı istemediğini mi zannediyorsun? Sen Allah katında böyle bir düşünceden daha düşüksün.” Asim: “Ey Emir’ul-Muminin! Sen neden kuru ve katıksız ekmek yiyor ve rahat olmayan elbise giyiyorsun? Ben sana uymuşum” dediğinde İmam (a.s) şöyle buyurdular: “Yazıklar olsun sana! Ben senin gibi değilim, benim başka bir vazifem vardır. Çünkü ben müslümanların önderiyim. Ben yiyecek ve giyeceğimi, fakirlerin fakirliğin zorluk ve meşakkatine tahammül etmeleri için onların yiyecek ve giyeceklerinin haddine indirmeliyim. Bu benim önderlik vazifemdir. Ama senin böyle bir vazifen yoktur.” Asim, İmam (a.s)’ın sözlerinden sonra normal elbisesini giyip kendi işiyle meşgul oldu.[/B][/QUOTE]
Trackback:
Send Trackbacks to (Separate multiple URLs with spaces) :
Diğer Seçenekler
Diğer Ayarlar
Linkleri otomatikmen URL´e cevir
Automatically retrieve titles from external links