Dr. Güz: Ali Suaviler görev başında   Konuyu açan: alptraum   İlk Mesaj: 03-21-2011 (14:07)   Son Mesaj: 03-21-2011 (14:07)    Cevap: 0    Gösterim: 638  

    03-21-2011

    Dr. Güz: Ali Suaviler görev başında

    Dr. Güz: Ali Suaviler görev başında


    Türkiye'de son günlerde basın özgürlüğü ile ilgili tartışmalar gündemin önemli bir maddesi oldu. Konu ile ilgili Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi eski Dekanı, Gazetecilik Bölümü Başkanı Prof. Dr. Nurettin Güz açıklık getirdi.

    Seda Şimşek'in röportajı
    Basın özgürlüğünün sınırlarının nereye kadar uzandığı konusunda farklı görüşler ortaya atılıyor. Ancak özellikle yakın tarihimizde yaşadığımız darbe süreçlerinde basının oynadığı rol, basın mensuplarının yakasına yapışıyor. Ne derseniz deyin, neyi savunursanız savunun, hangi görüşten olursanız olun basının üzerine düşen bu gölge, demokrasi sabıkası, darbe dönemlerindeki sicili inandırıcılık sorununu beraberinde getiriyor. Yüzlerce basın mensubunu yetiştiren Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi'nin eski dekanı, şimdilerde Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü Başkanlığı'nı yürüten Prof. Dr. Nurettin Güz ile basın özgürlüğünü, basın tarihimizi ve yaşanılan tartışmaları konuştuk.

    *Tek partili CHP dönemde basın-iktidar ilişkileri nasıldı?

    Basın öyle bir noktaya getirilmiştir ki, artık hükümetin, meclisin, bakanların gündeminde bile değildir. Basın Yayın Genel Müdürlüğü basını denetler, kontrol eder. Basın Yayın Genel Müdürlüğü'nden gelecek telefon gazetecilerin korkulu rüyasıydı. Sadece "yarın çıkmıyorsunuz" denilirdi, gerekçe yoktur. Halit Rıfkı Atay, tek parti döneminin gazetecisidir, o anlatır bu "telefon darbesi"ni. Mesela, 1935 yılında 1. Basın Kongresi düzenlenir, Mustafa Kemal Çankaya'dadır. Ankara'ya gelen gazeteciler önce Ulus'taki Atatürk Anıtı'na çelenk koyar ve saygı duruşunda bulunurlar. Bunun üzerine basın özgürlüğü ile ilgili tartışma yapmaya gerek var mıdır?

    MUHALİF GAZETECİLER VATAN HAİNİ

    *Tek parti iktidarı muhalif basının yayınlarına karşı nasıl bir tavır içindeydi?

    Serbest Cumhuriyet Fırka'nın kurulduğu dönemde küçük çaplı 4-5 muhalif gazete vardır. Dönemin Cumhuriyet Gazetesi'nin sahibi ve baş yazarı Yunus Nadi, muhalif Yarın Gazetesi'nin sahibi ve baş yazarı Arif Oruç arasında başlayan tartışmaya sonra diğer gazeteciler katılır. İktidar yanlısı basın, muhalif basını vatan hainliği ile suçlar ve meclisi göreve davet eder. Sonuçta ağır hükümler içeren 1931 tarihli Basın Kanunu gündeme gelir. O kanun tartışmaları sırasında Urfa Milletvekili Ali Saip Ursavaş başta olmak bazı milletvekilleri muhalif gazetecileri vatan hainliği ile suçlayarak yurtdışına çıkarılmalarını, sürgün edilmelerini teklif eder. Bu teklif kabul edilmez, ama muhalif basının akıbeti belli olmuştur, zaten cılız olan muhalefet basını ortadan kalkar.

    HÜKÜMETİN İNSAFINA KALMIŞ

    * 1931'de CHP'nin çıkardığı Basın Kanunu ne gibi hükümler içeriyordu?

    Başbakan İnönü, Meclis'te muhalefet partisi yok zaten. Gazete çıkarmak için teminat istenir, gazete yöneticileri için eğitim şartı getirilir, en önemlisi ülke güvenliğine veya milli çıkarlara aykırı olarak yayın yapan gazetelerin kapatılması konusunda hükümete yetki verilir. Yani basın tamamıyla idarenin inisiyatifine, hükümetin insafına terk edilir. Kanunun en önemli özelliği budur.

    VESAYETTEN KURTULAMADIK

    *Bu kanunun Türk basının yapılanmasına ne gibi etkileri oldu?

    Günümüz basının temelleri bu döneminde atılmıştır. 1930'ların tek parti zihniyeti bugün basında yaşadığımız sıkıntıların anasıdır, kaynağıdır. Orada ne pahasına olursa olsun CHP'ye veya belirli odaklara bağlı bir basın yaratılmaya çalışılmıştır. Sonraki dönemlerde bunun izlerini açık bir biçimde görebiliriz. Tek partili yönetime bağlı olan basın, çok partili siyasi hayata geçilmesinden sonra da bağlı olduğu vesayet sisteminden kurtulamamıştır, sürekli olarak bir yerlere bağlı olma ihtiyacı hissetmiştir. Darbe dönemlerinde basın organlarının demokratik rejim dışında birtakım merkezlere kendilerini bağımlı hissetmelerinin sebebi budur.

    TOKER"İN AKİS DERGİSİ DARBENİN EL KİTABIDIR

    *Gazetecilerin darbe olaylarına karışmasına tarihimizde ilk ne zaman rastlanmış?

    Ali Suavi bunun ilk örneğidir. Muhbir Gazetesi'nin baş yazarlığını yapmıştır. 1877 - 1878 Osmanlı-Rus savaşından sonra Balkanlar'da yaşayan binlerce Türk istanbul'a göç etmek zorunda kalmışlardır. Bu ortamda Ali Suavi, 300 - 400 kadar göçmeni örgütleyerek bunlarla birlikte Çırağan Sarayı'nı basmıştır. Akıl sağlığı yerinde olmadığı için tahtan indirilen ve Çırağan Sarayı'nda tutulan 5. Murat'ı 2. Abdülhamit'in yerine tekrar tahta çıkarmak peşindedir, ama 5. Murat'ı tahta çıkaramadan sarayda öldürülmüştür. Bu olay darbeye karışan gazetecilere ilk örnektir. Yakın tarihte şahit olduğumuz gazetecilerin darbe yapmaya teşebbüs olayları, darbeci gazetecilerin Ali Suavi ile birlikte sona ermediğini, Ali Suavilerin daha sonraki yıllarda da yaşadıklarını bize gösteriyor.

    *DP döneminde Akis Dergisi'nin kapatılması gibi basına yönelik baskılardan söz ediliyor.

    DP döneminde basın idareye, hükümete bağlı bir kurum olmaktan çıkmış, diğer demokratik ülkelerde olduğu gibi hukuki çerçeve ile sınırlandırılmıştır.

    DP döneminde, AKİS Dergisi'nden ve Metin Toker'den bahsedilir de, 1946'dan sonra CHP'nin iktidarda olduğu dönemlerde, sık sık mahkemelere giden, kapatılan, hapse atılan Necip Fazıl ve Büyük Doğu Dergisi'nden hiç bahsedilmez.

    CHP"Yİ DESTEKLEYEN GAZETECİLER

    *27 Mayıs Darbesi'nde İsmet İnönü'nün damadı Metin Toker'in yönettiği AKİS Dergisi nasıl bir rol oynamıştı?

    Bir kere DP'ye muhalefet eden gazeteler darbeyi açık şekilde desteklemişlerdir. Darbeciler kendilerine meşruiyet sağlayabilmek için yalan haberler ürettirip, bunları basın yoluyla topluma aktararak kamuoyunu yönlendirmeye çalışmışlardır. Dönemin Cumhurbaşkanı Bayar, Başbakanı Menderes, bakanları, DP milletvekilleri hapse atılmış ve o dönemde CHP'yi destekleyen gazeteciler gelip DP aleyhine ifade vermişlerdir. AKİS Dergisi "darbenin el kitabı" denilerek adlandırılır. Darbeciler AKİS'in yazdıklarını delil diye Yassıada'ya getirmişlerdir. İhtilalden birkaç gün sonra, AKİS Dergisi, üzerine çarpı atılmış Menderes fotoğrafı, fotoğrafın altında "Adnan Menderes Sabık Başbakan" yazan bir kapakla çıkıyor.

    DARBECİLERİ İFŞA EDECEK KURUM YOK

    *9 Mart cuntasındaki gazetecilerin, 28 Şubat, 27 Nisan sürecini de desteklemelerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

    İki asrı aşan basın tarihimize rağmen, 1860'larda Şinasi'nin ortaya koyduğu çağdaş anlamda gazeteciliği ülkemize hâlâ yerleşemediğini görüyoruz. İlhan Selçuk ve ekibinin 71'deki olayda başrol oynadığı artık hemen herkes tarafından biliniyor. Bunu evrensel basın ilkeleriyle, basın mesleğiyle, demokrasiyle, basın özgürlüğünün felsefi temelleri ile bağdaştırmak mümkün değildir. Ancak darbecilik yapan, demokrasi dışı eğilimlere ilgi gösteren ve hedef kitleyi yönlendiren basın mensuplarını ortaya çıkaracak, bunlarla ilgili hüküm verecek, en azından kamuoyuna ifşa edecek bir kurum ne yazık ki yok.

    GAZETECİNİN SUÇ İŞLEME ÖZGÜRLÜĞÜ YOK

    *Gazeteciliğin dokunulmazlık sınırı nedir?

    Mesleğinden dolayı, gazeteciliğinden dolayı, hangi siyasi görüşe sahip olursa olsun, neyi savunursa savunsun hiçbir meslek mensubunun mahkemelere gitmesi, yargılanması tasvip edilemez. Ancak, hiç kimsenin dünyanın hiçbir yerinde suç işleme özgürlüğü yoktur. Basın organlarında çalışanların yayınlarından dolayı yargı mercii toplumun bizzat kendi vicdanıdır, idaeal olan da budur. Türkiye'de yazdıklarından, çizdiklerinden ötürü hapishanede gazeteci olduğunu ben duymadım. Meslekleri dışındaki diğer fiilerden dolayı gazeteciler diğer vatandaşlar gibidirler. Trafik suçu işlerseniz, insan yaralarsanız sonucuna katlanırsınız, darbecilik yaparsanız da sonucuna katlanırsınız.

    DARBEYE İŞTİRAK SUÇSA HERKES CEZASINI ÇEKSİN

    * Türkiye'de yaşanan basın özgürlüğüyle ilgili tartışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz?

    Ergenekon soruşturması çerçevesinde tutuklanan iki gazeteciyle birlikte basın özgürlüğü konusu çok daha güçlü bir sesle kamuoyu gündemine getirildi. Burada acaba böyle bir olayda hükümetin dahli var mıdır? Böyle bir şey yok. Kimse bunu söylemiyor. Soruşturmayı yürüten savcıyla ilgili spekülasyonlar yapılıyor, ama olay tek bir savcıyla da sınırlı değil. Çünkü savcı talepte bulunmuş, mahkemeye göndermiş, mahkeme bu kararı vermiştir. Tutuklamalardan dolayı elbette üzüntü duyarız. Ancak, suçlamaları bilmiyoruz ki. İşin arka planını da bilmiyoruz. Her meslek mensubu görevlerinin kendisine tanıdığı hak ve yetkiyi kullanırken onun sorumluluklarına da katlanır. Şayet darbecilik dahil, suça iştirak söz konusuysa bu konuda da herkesin işlediği suçun cezasını görmesi ve buna diğer kişi ve kurumların saygı göstermesi gerekir.

    GENELKURMAY YÖNLENDİRDİ

    *Basın ayağı olmadan darbe yapılabilir mi?

    Basın ayağı olmadan bir ülkede darbe yapma imkânı olmaz. Zaten, 60, 71 ve 80 darbesinde darbecilerin öncelikli kontrol ettikleri, ele geçirdikleri kurumların başında basın organları geldi. 28 Şubat sürecinde de basın organları Genelkurmay'a çağrılarak özellikle yönlendirildiler. Rahmetli Abdi İpekçi'nin sözünü ettiği, kalemini gerektiği zaman kıracak gazetecilerimizin sayısı çok fazla değildir. Eğer fazla olsaydı bazı gazete sahip ve yöneticilerinin 28 Şubat sürecinde birtakım karargâhlarda emir almaları ve o emirler doğrultusunda manşet atmaları, köşe yazısı yazmaları söz konusu olmazdı.

    BASINI KULLANAN TERÖR ÖRGÜTLERİ

    *Terör örgütü üyeliği ile gazetecilik arasındaki çizgi nasıl ayırt edilir?

    Terör örgütleri genellikle örgütün eylemlerine ilişkin olarak gazete ve gazetecileri araç olarak kullanırlar. Terör örgütüne bağlı olarak gazeteci kimliği ile görev yaptığınız zaman yapılan fiilleri, eylemleri bütün yönleriyle anlatmazsınız, bunun yerine örgütün lehine olabilecek biçimde olayları yönlendirirsiniz. Birçok alanda olduğu gibi terör örgütleri de kendi üyelerini daha rahat bir biçimde örgüt lehine çalışabilmesi için gazeteciliği bir kimlik, bir şemsiye olarak kullanabilmektedir. Çünkü, gazetecilik dünyanın hemen yer yerinde kişiye kolay dokunulamayacak bir zırh oluşturur. Örgütün eylem ve fiillerini kamuoyuna ulaştıracak ve gündem yaratacak kişiler de gazetecilerdir.

    Bugün




    Dr. Güz: Ali Suaviler görev başında Yorumları