Mahkeme Başkanı'ndan muhalefet gerekçesi   Konuyu açan: Dostane   İlk Mesaj: 03-01-2011 (21:56)   Son Mesaj: 03-01-2011 (21:56)    Cevap: 0    Gösterim: 479  

    03-01-2011

    Mahkeme Başkanı'ndan muhalefet gerekçesi

    Mahkeme Başkanı'ndan muhalefet gerekçesi


    ''Balyoz Planı'' davası kapsamında 163 sanığın tahliye taleplerini reddeden İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti kararına şerh koyduran Mahkeme Başkanı Şeref Akçay şerh gerekçesini açıkladı.

    ''Balyoz Planı'' davası kapsamında 163 sanığın tahliye edilmesine yönelik talepleri reddeden İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti kararına şerh koyduran Mahkeme Başkanı Şeref Akçay, ''Dosyalarda sanıkların 5-7 Mart 2003 tarihindeki toplantıdan sonra eylemleri devam ettirdiğine veya bu iradeyi taşıdıklarına dair herhangi bir delil yoktur'' görüşünü dile getirdi.
    Muhalefet şerhinde, ''Demokrasilerde halkın seçtiği siyasi iktidarın yine bunun dışında hangi nedenlerle olursa olsun, görevden uzaklaştırılması kabul edilir bir şey değildir ve sanıkların yargılanmaması gerektiğini kimse söyleyemez'' ifadesini kullanan Akçay, davayla ilgili hazırlanan iddianamede yer alan iddialarla ilgili ele geçen CD'lerin orijinal olduğu veya herhangi bir ekleme çıkarma yapılmadığına dair bilirkişi raporlarının yanında, bu CD'lerin daha sonradan hazırlandığına dair bilirkişi raporlarının da dosyada bulunduğunu ve bu raporlardan hangisinin kabul edileceğinin mahkeme takdirinde olduğunu aktardı.

    -''BU SORUYA CEVAP VERİLMEZSE DAVA SONUÇLANAMAZ''-

    Sanıklara isnat edilen eylemin, iddianamede belirtilen planların görüşüldüğü ve 162 kişinin katıldığı 1. Ordu Komutanlığında 5-7 Mart 2003 tarihlerinde yapılan toplantı olduğu bilgisini veren Akçay, sanıkların eyleminin TCK'nın 147. maddesinde belirtilen suça teşebbüs olduğu kabul edilerek kamu davası açıldığını hatırlattı.

    Akçay, şöyle devam etti:

    ''Burada cevaplandırılması gereken ve bize göre de bu davanın temelini oluşturan bir soru vardır ve bu soruya hukuken cevap verilmediği müddetçe bu dava sonuçlanamaz. İddianamede de bu soruya herhangi bir cevap verilmemiştir. Sorulması gereken soru; 'Sanıkların 5-7 Mart 2003 tarihlerindeki bu toplantıdan sonra bu eylemlerini devam ettirecek herhangi bir faaliyette bulunmuşlar mıdır, herhangi bir icrai faaliyette bulunmuşlar mıdır?' sorusudur.

    Gerek iddianamenin tümünde, gerek iddianame açılana kadar dosyaya konulan CD'lerde, gerek iddianameden sonra Gölcük'te çıktığı belirtilen dosyalarda bu tarihten sonra sanıkların eylemleri devam ettirdiğine dair veya bu iradeyi taşıdıklarına dair herhangi bir delil yoktur.''

    Sanıkların bu planları yaparken görevlerinin tek tek belirlenmediğini, görev alacak sanıklar ve sivillerin de belirlenmediğini, o tarihten sonra ordu komutanı ve diğer görevli sanıkların bir kısmının emekli olduğunu, sanıkların bazılarının başka yerlerde görev aldıklarını ve sivil görevlilerin de çoğunun emekli olup görev yerinin değiştiğini anlatan Akçay, ''Böyle bir planı devam ettirme iradesinde olan insanların, doğal olarak bu kadar detaylı bir planda ayrılan, emekli olan kişilerin yerine gelecek kişileri de belirlemeleri gerekir. Ama yapılmamıştır'' ifadesini kullandı.

    -''EMEKLİ OLAN KOMUTANIN HAKİMİYETİ SONA ERER''-

    O dönemde belli bir silah gücüne hükmeden komutanların emekli olduktan sonra bu silahlı güç üzerindeki hakimiyetinin sona erdiğini, İbrahim Fırtına ve Özden Örnek gibi komutanların ise planların yapıldığı tarihteki konumlarından daha güçlü olan kuvvet komutanlıklarına geldiklerini ve daha büyük bir silahlı gücü hükmetme imkanına sahip olduklarını belirten Akçay, iddianamede söz konusu komutanların bu konumdayken o tarihte yapılan planları devam ettirme konusunda herhangi bir faaliyetleri olduğuna dair bir iddia bulunmadığını aktardı.

    Gölcük'te ele geçirilen belgelerin dosyada bulunan CD'lerin birer kopyası olduğunu ve 2003'ten sonra sanıkların eylemlerini gösteren delil olarak kabul edilemeyeceğini ileri süren Akçay, ''Yani davanın açıldığı andaki delillerle bugünkü deliller arasında hiçbir şey yoktur. Mevcut CD'lere göre de böyle bir plan ve böyle bir toplantı yapılmadığını söylemek mümkün değildir. 2003'teki bu toplantıdan sonra sanıklar eylemlerini devam ettirmediğine göre, burada bu eylemler sadece plan aşamasında kalıp başkaca bir faaliyet olmadığına göre, teşebbüs müdür, yoksa ihtiyari ile vazgeçme durumu mudur?'' ifadesini kullandı.

    -''DARBE SUÇU MEYDANA GELMEMİŞTİR''-

    ''Netice gerçekleşene kadar her aşamada failin suç yolundan dönmesini vazgeçme olarak kabul etmek gerekir'' ifadesini kullanan Akçay, 'darbe yapma' suçunun meydana gelmediğini ve 'iradeyle vazgeçme' diye nitelenmemesi durumunda da 'tam fiil' denilemeyeceğini kaydederek, ''İşte hukuk burada lazımdır'' görüşünü dile getirdi.

    Mahkemenin, eylemlerin teşebbüs olup olmadığı ve iradeyle vazgeçme konusunu tartışması ve bu tartışmanın da duruşmanın başında değil, yargılama yapılıp karar verildiği aşamada yapılması gerektiğini vurgulayan Akçay, ayrıca isnat edilen suçta gizli ittifak suçunun oluşup oluşmadığı, sanıkların katılmadıkları bir toplantıdan dolayı sorumlu tutulup tutulmayacağı ve suç vasfının değişme ihtimalinin tartışılması gerektiğini de dile getirdi.

    Akçay, dosyadaki delillerin bulunduğu CD'ler ile Gölcük'te ele geçen CD'lerin benzer olduğunu ve başka toplanacak delil olup olmadığını sormak gerektiğini kaydederek, şöyle devam etti:

    ''Sanıkların bir kısmı bu planları ve toplantıyı yapan ve yapma konusunda emir veren kişilerken, bir kısmı bu toplantıda planlara göre görev alacak kişileri belirlemeye yetkili kişiler, bir kısmı da sadece listede ismi bulunan şahıslar. Bu şahısların bu listeye bilerek ve isteyerek katıldığına dair dosyada herhangi bir delil var mıdır? Yoktur. Pekala, sanıkların bu konumları ayrı ayrı belirlenmeden tümüne aynı gerekçelerle tutuklama ve yakalama kararı çıkarılması, ayrıca hangi adli kontrol hükmünün hangi sanık yönünden hangi nedenle yetersiz kalacağının belirtilmeden sırf kanunda belirtilen cümlelerin yazılması suretiyle tutuklama kararı verilmesi doğru mudur?

    Daha önce aynı sanıkların 102'si hakkında 'kaçma şüphesi var' diye yakalama kararı çıkarılması ve o günden sonra değişen herhangi bir şey olmadan Gölcük'teki delillerin daha önceki delillerin bir örneği olmasına rağmen yeni delilmiş gibi kabul edilip bu kez tutuklama kararı verilmesi adil midir? Bunların hepsinin tartışılması gerekir.''

    Sanıkların adil yargılanması ortamının sağlanması gerektiğini belirten Akçay, savunmaları alınmadan, toplantıdaki planlarını devam ettirdiklerine dair yeni bir delil ortaya konmadan ve değişme ihtimali mevcutken suç vasfının değişimine ilişkin konuların tartışılması yapılmadan sanıklar hakkında yeniden tutuklama ve yakalama kararı çıkarılmasına karar verilmesinin adil yargılama ilkeleriyle bağdaşmadığını öne sürdü.

    -İŞLEM YAPILMAYAN 6 SANIK-

    Akçay, adil yargılama ilkeleriyle bağdaşmadığı gerekçesiyle itirazların kabul edilmesi görüşünde olduğunu ve heyetin görüşüne katılmadığını ifadesine ekledi.

    Bu arada, 163 sanık arasında yer alan ve mahkemeye itiraz başvurusunda bulunmadığı belirlenen emekli Albay Ali İhsan Çuhadaroğlu'nun avukatı Kemal Yener Saraçoğlu, itiraz başvurusunda bulunduklarını, bu başvurunun mahkemenin dikkatinden kaçmış olabileceğini belirtti.

    İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesince yürütülen 196 sanıklı ''Balyoz Planı'' davasının 11 Şubat 2011 tarihli duruşmasında, aralarında emekli orgeneraller Çetin Doğan ve Halil İbrahim Fırtına ile emekli Oramiral Özden Örnek'in de olduğu 163 sanıkla ilgili ''yakalama emri'' ve ''tutuklama kararı'' verilmişti.

    Bu karar doğrultusunda çeşitli tarihlerde mahkemeye çıkarılan ve duruşma salonunda bulunarak karar yüzlerine okunan 157 sanık, cezaevine gönderilmişti.

    Dava kapsamında haklarında yakalama kararı çıkarılan sanıklardan eski Genelkurmay İkinci Başkanı emekli Orgeneral Ergin Saygun'un da aralarında olduğu 6 sanıkla ilgili henüz herhangi bir işlem yapılmadı.

    Söz konusu 6 sanıktan, Tuğgeneral Hakan Akkoç'un da aralarında bulunduğu 5 muvazzaf subayın halen yurt dışında görev yaptıkları belirtildi.




    Mahkeme Başkanı'ndan muhalefet gerekçesi Yorumları