Meclis Başkanvekili'nden STK'lara çağrı   Konuyu açan: Dostane   İlk Mesaj: 02-21-2011 (20:06)   Son Mesaj: 02-21-2011 (20:06)    Cevap: 0    Gösterim: 437  

    02-21-2011

    Meclis Başkanvekili'nden STK'lara çağrı

    Meclis Başkanvekili'nden STK'lara çağrı


    TBMM Başkanvekili Nevzat Pakdil, ''Sivil toplum kuruluşlarının, toplumun bütün katmanlarına gerektiği şekilde sirayet ederek, onları kendi şemsiyeleri altına alarak daha çok katılımcı bir hüviyet kazanmaları gerekir'' dedi.

    Pakdil, Yasama Sürecinin Güçlendirilmesi Projesi kapsamında Yıldız Şale Köşkü'nde düzenlenen ''Sivil Toplum Kuruluşlarının Yasama Sürecine Etkin Katılımı ve Görüş Alma: Bir Model Arayışı'' konulu konferansta yaptığı konuşmada, konferansın Hollanda Dışişleri Bakanlığının katkıları, TBMM Genel Sekreterliği ile Avrupa Hukuk ve Yasama Akademisi tarafından yürütülen proje kapsamında gerçekleştirildiğini söyledi.
    Yüzlerce yıldır parlamenter sistemi yürüten ülkelerin bulunduğunu, Türkiye'nin de kesintilere uğramakla birlikte bu deneyimi yaşamış ülkelerden biri olduğunu belirten Pakdil, ''Yasalar, dünyadaki şartlara göre ilgili parlamentolar tarafından çıkarılır. Fakat bu yasaların günün şartlarına uyumlu hale getirilmesi zorunluluğu vardır. Dolayısıyla, 'yasaları çıkardık ve buna uyması zorunlu olan vatandaşlar vardır' mantığıyla hareket etmek mümkün değildir. Yasalar, gerekli aşamalardan geçtikten sonra yasalaştığı zaman toplumun onlara uyum sağlaması gerekir çünkü başka bir hal toplumda kanunsuzluğu ortaya çıkarır'' diye konuştu.

    Ekonomik, siyasi, ticari, dış dünyayla ilgili konularda bu yasaların zaman içinde değişmesi gerektiğinin herkesçe bilindiğini dile getiren Pakdil, sözlerini şöyle sürdürdü:

    ''O zaman bu yasaları değiştirmek için kimler gayret gösterecektir? Parlamentoda bulunan siyasi partiler gayret gösterecektir. Ama hayatın gerçekleri içinde bütün ülkelerde ve ülkemizde de görüldüğü gibi, günün şartlarına uygun yasaları çıkartmak isteyen siyasi hareketler olduğu gibi mevcut durumun devamından yana olan, statükodan yana olan siyasi partiler veya siyasi davranış gösteren kuruluşlar da vardır. O zaman ortak yolu bulmak gerekir. Siyasi partiler kendileri de bizzat bir sivil toplum kuruluşudur. Çünkü hiç kimseye siyasi parti kurma zorunluluğu getirilemez.''

    -''SİYASİ PARTİLERİ STK SÜRECİNİN DIŞINDA TUTMAK MÜMKÜN DEĞİLDİR''-

    Siyasi partilerin millete hesap verdiklerinden dolayı büyük önemi bulunduğuna dikkati çeken Pakdil, ''Milletin onları (siyasileri) değiştirme hakları vardır. Bir kısım kurumların yöneticilerinin sadece belirli süreçten geçtikten sonra değiştirilme hakları vardır. O bakımdan siyasi partilerin kendilerini bu sivil toplum kuruluşları sürecinin dışında tutmak mümkün değildir'' dedi.

    Pakdil, sivil toplum kuruluşlarının da kendilerini sürekli geliştiren kuruluş olduğunu belirterek, ''Bu yasama süreci içinde örneğin sendikalarla ilgili çalışma hayatıyla ilgili bir düzenleme yapılacaksa, en büyük sivil toplum kuruluşları olarak sendikaların da bu sürecin içinde yer alması gerekir. Çünkü onların temsil ettiği işçileri direkt ilgilendiren hususlardır. Bunun yanında işveren sendikalarının da görüşlerinin alınması gerekir'' şeklinde konuştu.

    Nevzat Pakdil, şöyle devam etti:

    ''Şunu bilmek gerekir ki bazen sivil toplum kuruluşları da durağan hale gelebilirler veya temsil ettikleri bir kısım kurumlar içerisine yeni katılımcıların gelmesi engellenebilir. O zaman sadece çok dar bir kapsamdaki bir kısım düşünceleri temsil ediyor olurlarsa, bütün o alandaki sivil toplumun hepsini temsil etme durumları ortadan kalkar. Dolayısıyla, burada sivil toplum kuruluşlarının da gerçek anlamda sivil toplumu temsil etmesi gerekir. Eğer onlar gerçek anlamda sivil toplumu temsil ediyorlarsa, o zaman tabi ki bu süreç içindeki düşünce ve görüşleri son derece mühimdir.''

    Dünyanın vatandaş odaklı bir yönetime doğru gittiğini belirten Pakdil, ''(Biz kanunları çıkarırız, kanunlar mutlaka uygulanır ve vatandaş bunlara uymak zorundadır). Hayır bu iş bu kadar basit değildir. Vatandaş kanunlara uyacaktır doğrudur ama dünyadaki gelişmelerle vatandaşların arzuları, istekleri ve hukuki olan bir süreç. Çünkü her yasal çalışma, hukuku içermeyebilir. Yasa çıkmıştır ama o yasa çalışmaları dünyanın geldiği aşamadaki evrensel hukuku kapsamayabilir. O zaman vatandaşların evrensel hukukun kendileri için de geçerli olduğu, kendilerine de tatbik edilmesini isteme hakları vardır. O zaman ne olacak? Ülkeler dünyadaki gelişmeleri en iyi şekilde izlemek durumundadırlar.''

    Proje kapsamında yapılan çalışmaların ileride Türkiye'yi bir yere taşıyacağına inandığını dile getiren Pakdil, ''Bu çalışmalar sonucunda güzel neticeler ortaya çıkacaktır'' dedi.

    Çıkan yasaların halkı ilgilendirdiğini, dolayısıyla halkın yönetime birinci dereceden katkısının olması gerektiğini anlatan Pakdil, ''Gelişmiş demokrasilerin anlamı da budur. Türkiye'nin bu anlamda atacağı adımlar vardır ama ülkemizde yapılan çalışmaları da gözardı etmek mümkün değildir'' görüşünü paylaştı.

    Dünyanın hızla değiştiğini, her ülkenin diğer ülkelerin kazanımlarından istifade edeceği hususların bulunduğunu dile getiren Pakdil, ''Sivil toplum kuruluşlarının, toplumun bütün katmanlarına gerektiği şekilde sirayet ederek, onları kendi şemsiyeleri altına alarak daha çok katılımcı bir hüviyet kazanmaları gerekir. Çünkü ne kadar çok büyük bir kitleyi temsil ediyorlarsa sesleri o kadar kuvvetli çıkacaktır, bu yasaların yasalaşma sürecinde o kadar etkin katkılarda bulunacaklardır'' şeklinde konuştu.

    -TBMM GENEL SEKRETERİ KALKAN-

    TBMM Genel Sekreteri Saadettin Kalkan da sivil toplum kuruluşlarının yasama sürecine etkin katılımını sağlamayı hedefleyen bir çalışmanın, sivil toplum kuruluşlarını TBMM dışındaki sürece de katmayı hedeflemesi gerektiğini belirtti.

    Sivil toplum kuruluşu kavramı doğru tanımlanmadığı taktirde, sivil toplum katılımından beklenen yararın sağlanamaması riskinin bulunduğunu ifade eden Kalkan, ''Konuyla ilgili olmayan sivil toplum kuruluşlarının katılımı, beklenen toplumsal yararı gerçekleştirmeyebilir. Bu yüzden de önce hangi kuruluşların, sivil toplum kuruluşu olduğunun saptanması ve sonra da konuyla ilgili sivil toplum kuruluşlarının belirlenmesi yoğun bir çalışmayı gerektirecektir'' diye konuştu.

    ''Görünürde sivil toplum katılımı sağlanmış olabilir ancak bu katılım yasa yapım sürecini etkilemiyorsa, burada etkin sivil toplum katılımından söz etmek mümkün değildir'' diyen Kalkan, şunları kaydetti:

    ''Oysa bazen sivil toplum kuruluşlarının katılımının yasal bir dayanağı olmasa bile, sivil toplum katılımının sağlandığı ve bu katılımın sonuç doğurduğu da gözlenebilmektedir. TBMM İçtüzüğünde, sivil toplum katılımına ilişkin herhangi bir kural olmamakla birlikte, sivil toplum kuruluşlarının bir çok komisyon toplantısına çağrıldıklarını, dinlendiklerini ve kararları da etkilediklerini biliyoruz. Ancak bunun beklenen düzeyde, etkili bir katılım olduğunu söylemek şimdilik güçtür.

    Bu nedenle yakın zaman önce kurulan İçtüzük Uzlaşma Komisyonu tarafından hazırlanan İçtüzük taslağında bu konunun da düzenlendiğini görmekteyiz. Taslakta ilgili sivil toplum kuruluşlarının, ilgili komisyon toplantılarına çağrılması ve temsilcilerine söz verilmesi bir zorunluluk haline getirilmiştir.''

    Kalkan, sivil toplum kuruluşlarının yasama sürecine etkin katılımı bir süreçtir ve bu sürecin bir çok farklı aşaması, yönü bulunmaktadır. Bu yönlerden sadece birini geliştirerek etkin bir sivil toplum katılımı sağlamak mümkün değildir. Sivil toplum katılımını yasal hale getirmekle birlikte, ilgili sivil toplum kuruluşlarının seçiminde doğru bir ölçüt geliştirilmediği taktirde ya da sivil toplum kuruluşlarının katılımının önündeki kimi engeller kaldırılmadığı takdirde, etkili bir sivil toplum katılımından söz edemeyiz. Bu nedenle hem yasama sürecinin hem de sivil toplum kuruluşlarının bu sürece etkin katılımının çok yönlü düşünülmesi ve bir süreç olarak planlanması gerekir'' diye konuştu.




    Meclis Başkanvekili'nden STK'lara çağrı Yorumları