Atalay'a göre Erdoğan-Koşaner zirvesi   Konuyu açan: Dostane   İlk Mesaj: 02-13-2011 (15:37)   Son Mesaj: 02-13-2011 (15:37)    Cevap: 0    Gösterim: 574  

    02-13-2011

    Atalay'a göre Erdoğan-Koşaner zirvesi

    Atalay'a göre Erdoğan-Koşaner zirvesi


    Kanal 7'de gündemi değerlendiren İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Erdoğan ile Koşaner arasındaki görüşmenin yürüyen yargı sürecine müdahale olmadığını belirtti. Atalay, seçim öncesi terör azar mı endişelerine cevap verdi.

    İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Genelkurmay Başkanı Orgeneral Işık Koşaner arasındaki görüşmenin normal karşılanması gerektiğini belirterek, ''163 subayın tutuklanması söz konusu, bunların 106'sı muvazzaf subay. Böyle durumlarda Genelkurmay Başkanı ile Milli Savunma Bakanı'nın Başbakan ile konuyu görüşmesinden daha tabii ne olabilir'' dedi.
    Kanal 7'de Mehmet Acet'in sunduğu Başkent Kulisi programına konuk olan Atalay, canlı yayınında gündemdeki konulara ilişkin soruları yanıtladı.

    ''Balyoz Planı'' davasında verilen tutuklama kararlarına ve Başbakan Erdoğan ile Orgeneral Koşaner arasındaki görüşmeye Hükümet olarak nasıl baktıklarının sorulması üzerine Atalay, yargı süreci devam eden bir konu üzerinde yorum yapmasının doğru olmadığını söyledi.

    Yargı süreci içinde, İçişleri Bakanlığının görev alanına giren bir talepte bulunulması halinde bakanlığının işlem yapacağını hatırlatan Atalay, bu kapsamda usul hukukunun içinde gerekenin yapılacağını belirtti.

    Erdoğan ile Koşaner arasındaki görüşmeye kendisinin katılamadığını, ancak Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül'ün görüşmede bulunduğunu anlatan Atalay, kendisinin Başbakan Erdoğan ve Gönül'le telefonla görüştüğünü anlattı. Bu tür görüşmelerin normal karşılanması gerektiğini belirten Atalay, ''163 subayın tutuklanması söz konusu, bunların 106'sı muvazzaf subay. Böyle durumlarda Genelkurmay Başkanı ile Milli Savunma Bakanı'nın Başbakan ile konuyu görüşmesinden daha tabii ne olabilir?'' diye konuştu.

    Görüşmenin normal karşılanması gerektiğini vurgulayan Atalay, ''Ortada bir durum var, aileler var, onlarla Genelkurmay Başkanı'nın görüşmesi var. Bazı duyguları düşünceleri paylaşmaları var. Bunların böyle bir toplantıda paylaşılması da normal. Devlet yönetiyoruz, ciddi bir iş yapıyoruz. Başbakan'ın konumu bütün bunların üzerinde. Bütün bu gelişmelerden bilgisi olması, yapılacakları öğrenmesi, gerekirse talimat vermesi zaten onun görevinin içinde'' dedi.

    ''Rutin bir görüşme mi?'' sorusu üzerine Atalay, ''Böyle durumlarda görüşmenin konusu başka konular da olabilir ama bu konunun orada ağırlıklı olabileceğini herkes tahmin eder'' karşılığını verdi.

    Görüşmenin ''yargıya müdahale sonucu doğurup doğurmayacağına'' ilişkin soru üzerine de Beşir Atalay, görüşmenin bu manada değerlendirilmemesi gerektiğini, devam eden bir yargı süreci olduğunu, ancak idareye de düşen görevler bulunduğunu belirtti. Atalay, idareye düşen görevlerin usulüne uygun, makul ve insani hassasiyetleri gözeterek yerine getirmenin önemine dikkati çekti.

    -''TUHAF BİR MUHALEFET ANLAYIŞI''-

    Muhalefetin ve sanık yakınlarının hükümete yönelik ithamlarda bulundukları ifade edilmesi ve değerlendirmesinin sorulması üzerine Atalay, şunları söyledi:

    ''Muhalefet maalesef hele Türkiye'deki muhalefet sürekli bir eksik arama ve eleştiri içindedir. En iyi şey olsa bile onlar 'bu da iyi oldu' demediler hiç, ben duymadım şu 8.5 yıllık sürede. Tuhaf bir muhalefet anlayışı, ülkeye de bir faydası yok. Makul katkı verecek, tamamlayacak, olgunlaştıracak eleştiriler muhalefet görevinin içindedir. O muhalefete her ülkenin ihtiyacı var. Muhalefetsiz demokrasi olamaz. Eleştirisiz, düşüncesiz bir demokratik hayat olamaz. Ama burada yürüyen süreci herkes biliyor. Bu yargının elinde. Onlar tamamen yargının kendi adalet duygusu ve vicdanı içindedir. Hangi belgeler nasıl değerlendiriliyor? Oralardan hangi hükümler?... Bunun hükümetle ilgisi yok. Neticede bağımsız mahkemeler bunu yürütüyor. Ben bu tür şeyleri daima bizdeki sorumsuz muhalefet anlayışının bir tezahürü olarak görüyorum. Yanlış görüyorum. Ortada yargı kararları varken... Bizim de hükümet olarak veya ben kendi bakanlığım içinde memnun olmadığım durumlar olabilir ama yargı karar veriyor. Ben vali atıyorum, birini görevden alıyorum yerine yenisini atıyorum. Vali gidiyor yargıya... İkinci, üçüncü defa iade ediyor. Burada hukuki bir şey de yok, keyfi bir karar. Neticede ben bu hukuku uyguluyorum. Bunlar hükümet için de geçerli. Biz de rahatsız olsak yargının yürüyen bir mekanizması var. Hepimiz bunun içinde. Yargıya öyle bakacağız.''

    -''ELE GEÇİRME DİYE BİR ŞEY YOK''-

    Bakan Atalay, yargı reformu kapsamında önemli düzenlemelerin hayata geçirildiği, bunlara yönelik de ''Yandaş yargı yaratıldığı'' eleştirileri yapıldığı ifade edilerek değerlendirmesinin sorulması üzerine AK Parti'nin kurulduğu günden bu yana belirlediği vizyon içinde hareket ettiğini söyledi.

    AK Parti'nin hukuka, demokratikleşmeye ve sosyal politikalara öncelik verdiğini ve kurulduğu günden bu yana bu anlayışı sürdürdüğünü aktaran Atalay, yargı reformuyla ilgili gelişmelerin de bu anlayışın bir parçası olduğunu kaydetti.

    12 Eylül'de halkoyuna sunulan Anayasa değişikliği paketinin özünün yargıdaki değişim olduğunu ve vatandaşın, oyuyla bu değişime destek verdiğini belirten Atalay, ''Şu an yapılanların değiştirilen Anayasa Mahkemelerinin, uyum yasalarının hayata geçirilmesi anlamı taşıdığını'' söyledi. Cumhurbaşkanını halkın seçmesi gündeme geldiğinde de muhalefetin tepki gösterdiğini hatırlatan Atalay, ''Yargıyı bir kale olarak nitelendirip, yıkılıyormuş, ele geçiriliyormuş'' gibi görmenin yanlış olduğunu söyledi. Atalay, ''Ele geçirme diye bir şey yok. Nasıl olduğu, demokratik bir süreç. Anayasa maddeleri ile belirlendi ve Anayasa değişiminden sonra gereği yapılıyor, uyum yasaları çıkıyor. Burada kim neyi ele geçiriyor? Yargıya bu şekilde bir suçlamada bulunmak da yanlış. Hukuki olmayan, usulden uzak eğer uygulamalar, karalar çıkarsa o kararlar daima eleştirilir. Yargı da o zaman kendisini eleştiriye tabi tutmak durumundadır'' diye konuştu.

    Yargı ile ilgili toptan nitelemeleri ve sıfatlandırmaları muhalefetin normal refleksi olarak gördüğünü anlatan Bakan Atalay, Türkiye'nin büyük bir değişim yaşadığını, statükonun giderek güç kaybettiğini vurguladı. Atalay, Türkiye'nin bütün alanlarda uluslararası gücünün, imajının ve perspektifinin arttığını belirterek, Türkiye'nin hukukun daha bir yerleştiği, dış yatırımcıların kendisini daha istikrarda hissettiği bir ülke durumuna geldiğini de kaydetti.

    ''BİRİLERİ TÜRKİYE'NİN BİRLİĞİNİ, BÜTÜNLÜĞÜNÜ, BU SEÇİME GİDEN HUZUR ORTAMINI BOZMAK İSTİYORSA BİZ DE O KONUDA HER TEDBİRİMİZİ ALIYORUZ''

    Atalay, ''Birileri Türkiye'nin birliğini, bütünlüğünü, bu seçime giden huzur ortamını bozmak istiyorsa biz de o konuda her tedbirimizi alıyoruz'' dedi.

    ''Yaşanan dönüşüm sonrası nasıl bir Türkiye çıkacak?'' sorusu üzerine Bakan Atalay, muhalefetin etkili halini sürdürmesinin kendi üretkenliği, toplumun onlara verdiği destek ve değerle alakalı olduğunu söyledi.

    -''İNSAFLI OLAN BÜTÜN VATANDAŞLARIMIZ ŞUNU GÖRSÜNLER; BUGÜN MUHALEFET NEYİ ÜRETTİ DE TÜRKİYE VİZYONU ADINA VATANDAŞ BUNU DEĞERLENDİRDİ, TARTIŞTI''

    Bu durumun kendileri için de geçerliği olduğuna değinen Atalay, şöyle konuştu:

    ''Belirleyen toplum, millet iradesi. Biz neticede bu değişimin özüne milleti koyduk. Milletin talepleri ve tercihleri. İktidarı da milletin iradesi belirleyecek. Herkes puanını alacak. İnsaflı olan bütün vatandaşlarımız şunu görsünler, bugün muhalefet neyi üretti de Türkiye vizyonu adına, vatandaş bunu değerlendirdi, tartıştı. Ben muhalefetin bugüne kadar ürettiği bir Türkiye vizyonu görmedim. Böyle muhalefet olmaz. Vatandaş şunu görüyor Türkiye'nin geleceği için başka bir alternatif yok diyor, AK Parti'ye destek veriyor.''

    -''TÜRKİYE ESKİSİ GİBİ KORKAN, ÇEKİNEN, KENDİ İÇİNE KAPALI HAKLARINI SAVUNAMAYAN, İZOLE OLMUŞ BİR ÜLKE, TOPLUM DEĞİL. BUGÜN TÜRKİYE GİTTİKÇE PARLAYAN VE VATANDAŞLARININ HEPSİNE ÖZGÜVENİN GELDİĞİ BİR ÜLKE''

    Bakan Atalay, Türkiye'nin giderek açık bir toplum olduğunu ifade ederek, ''Her şeyin konuşulduğu, bilindiği, tartışıldığı, tabuların yıkıldığı, kafaların artık donmadığı, her şeyi herkesin gördüğü bir sistem yaşıyoruz. Bu çok güzel bir şey. Herkes biliyor, düşünüyor, değerlendiriyor, irdeliyor ve bilerek oyunu veriyor'' diye konuştu.

    Dünyanın her yerinde kendine ''müthiş özgüven'' gelmiş Türk vatandaşlarını gördüklerini dile getiren Atalay, şunları söyledi:

    ''En ücra yerlere gidiyoruz, oralarda varız. Türkiye eskisi gibi korkan, çekinen kendi içine kapalı haklarını savunamayan, izole olmuş bir ülke, toplum değil. Bugün Türkiye gittikçe parlayan ve vatandaşlarının hepsine özgüvenin geldiği bir ülke.

    Bu özgüven kavramını çok önemli görmek lazım. Bunları bir ülkenin vatandaşı olarak söylüyorum biz de özgüven yoktu bunu AK Parti getirdi. Rahmetli Özal'ın payı oldu ama ondan sonra uzun bir koalisyonlar tahribatından sonra da AK Parti... 1991 ile 2002 yılları Türkiye'nin kayıp yıllarıdır, koalisyon, kavga, hukuk dışılık, 28 Şubatların yaşandığı yıllardır. Sonra AK Parti ile tekrar bir özgüven geldi. Türkiye böyle bir yolda gidiyor.''

    -''TÜRKİYE, İDAREİMASLAHATÇI BİR TUTUM TAKINMADI''-

    ''Mısır, Tunus şimdi de Cezayir karıştı deniliyor. Buralarda bir Türkiye etkisi var mı? Türkiye'deki dönüşüm sürecinin oraları etkilediğini düşünüyor musunuz?'' sorusunu Bakan Atalay, şöyle yanıtladı:

    ''Başbakanımızın bazı tavırları olmuştur. Kişilikli bütün mazlum insanlar, o zaman bayram etmiştir. Mazlumların hakkını savunuyor. Arap dünyasına bakın, İsrail-Filistin olayında Arap dünyası konuyu uyutmuştur. Hepsi idareimaslahatçıdır. Mısır bunların en başında gelir. İlk defa bu konuda Türkiye idareimaslahatçı bir tutum takınmadı. Gayet haklı, ama gayet de açık bir politika. Aynen içeride olduğu gibi dışarıda da açık bir politika. Haklıya haklı, haksıza haksız.

    Onun için bu coğrafyada yaşayan bütün insanlar Başbakanımızın ve Türkiye'nin politikalarından, tavırlarından etkilenmişlerdir. Türkiye'nin bu bölgede etkisinin olması gayet normaldir. Biz çok şeyler duyuyoruz, gidiyoruz oralarda.''

    Türkiye'nin İslam Konferansı Teşkilatının üyesi olduğunu anımsatan Bakan Atalay, ''Müslüman ülke ama sonuna kadar da demokrasi. AB süreci içinde olmak isteyen, açık, bütün vatandaşlarının hak ve hukukunun korunduğu, özgürlüklerin sonuna kadar yaşandığı, herkesin her ifadesini, inancını rahatça yaşadığı bir ülke. Bu manada da bu coğrafyada çok etkili oluyor, olacak bu da normaldir'' dedi.

    -''TÜRKİYE BÖLGEDE SÖZÜ OLAN BİR ÜLKE''-

    ''Peki süreç nereye gidiyor? Olayları Fransız ihtilali gibi değerlendirenler var. Oralarda da bir demokratikleşme bekliyor musunuz?'' sorusuna Bakan Atalay, ''Çok hızlı gidiyor ve çok hızlı gidecek'' yanıtını verdi.

    ABD Başkanı Obama'nın son 15 gün içinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'la üç kez görüştüğünün hatırlatılması üzerine Bakan Atalay, şunları kaydetti:

    ''Bu gayet normal, bölgeyi görüşüyorlar. Obama, aradığında bu bölgede muhatap olarak, bölgeyi değerlendirebilecek, bölgeyle ilgili icabında kendisine tavsiyelerde bulunacak kimi arayacak, şöyle baktığınızda. Objektif olarak Türkiye'yi, Başbakanımızı arıyor ve onunla paylaşıyor. Bunu şöyle yorumlayanlar var, 'ABD bilmem ne projesini yürütüyormuş' gibi. Bu kendisine güvenmeyen, kendisini adeta küçülten yaklaşımlar bunlar.

    Bölgeyle ilgili değerlendirmelerde Türkiye'nin Başbakan'ını arıyor ve onun görüşlerini alıyorsa bu iyi bir şey. Türkiye'nin önemidir bu. Türkiye'nin halklar üzerindeki etkisi hem de işte bu boyutu da Türkiye'nin bölgede lider, belirleyici ve sözü olan bir ülke olması. Bu ikili etkiden bahsedebiliriz. Ben bunu çok önemli görüyorum.''

    ''Siz biliyor musunuz ne görüştüklerini?'' sorusuna ise Bakan Atalay, ''Biliyorum, değerlendirmeler'' yanıtını verdi.

    Obama'nın bir önceki gece Mübarek'in istifasından sonra yaptığı konuşmayı canlı yayında izlediğini anlatan Bakan Atalay, ''(Mısır'da hiçbir şey eskisi gibi olmayacak) dedi. Bunlar bu görüşmelerin, istişarelerin, paylaşmaların sonucu. Ülkemizin bu durumda olmasından biz daima övünmeliyiz'' diye konuştu.

    -''GAYET İYİ BİR GİDİŞAT''-

    ''Seçim döneminde terör olayları yeniden başlayacak diye bir korku var. Bu konudaki görüşleriniz nelerdir?'' sorusu üzerine Atalay, Türkiye'nin büyük demokratikleşme süreci içinde büyük bir mesafe aldığını belirtti.

    Kronik bir sorun olan terörle ilgili toplumun yeniden değerlendirmeler yaptığını anlatan Bakan Atalay, 2002'de başlayan, bütün olağanüstü durumları kaldırmak ve sistemi normalleştirme çabalarının Türkiye'de her kesimi etkilediğini ve vatandaşların bunu çok iyi anladığını bildirdi.

    ''Terörü yürütenler veya bu yönde düşüncesi olanlar şu anda gelip tıkandılar bir yerde'' diyen Atalay, vatandaşların ve sivil toplum kuruluşlarının artık teröre karşı başkaldırdığını vurguladı. Bakan Atalay, şunları söyledi:

    ''Demokratik Açılım, Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi, vatandaşlarımızı birbirine daha yaklaştıran giderek yanlışlıkları onlara daha bir gösteren bir süreç oldu. Birileri belki akşamdan sabaha 'madde madde şunlar oldu, bunlar olmadı. Bitti işte bunlar çözülmedi' gibi aceleci, irrasyonel şeyler bekliyorlar ama büyük toplumsal olaylar, konular hiç öyle değildir. Büyük toplumsal konular çok boyutlu işlemelerle, konuşmalarla değişimlerle böyle yürür. Ben yürüyen bu sürecin kendi amacına uygun ve çok başarılı sonuçlarına doğru gittiğini görüyorum. Gayet iyi bir gidişat. Her şey konuşuluyor.''

    -SEÇİM GÜVENLİĞİ-

    Seçimin simgesinin yeni anayasa olacağını, partilerin seçim beyannamelerine yeni anayasanın damgasını vuracağını ifade eden Atalay, şunları kaydetti:

    ''Birileri Türkiye'nin birliğini, bütünlüğünü, bu seçime giden huzur ortamını bozmak istiyorsa biz de o konuda her tedbirimizi alıyoruz. Biz çok dikkatliyiz seçimin güvenliği, Türkiye'nin güvenliği konusunda. Valilerimizle, emniyet müdürlerimizle toplantılarımızı yaptık. Geçen hafta Terörle Mücadele Koordinasyon Kurulu'nu topladım. Ana konumuz genelde seçim güvenliğiydi. İçişleri Bakanlığı olarak olağanca tedbirleri alıyoruz. Bizdeki beklenti bu seçim sürecinin huzurlu, güvenli şekilde geçeceğine yönündedir.''

    Başbakan Erdoğan'ın ''Cumartesi Anneleri'' adı verilen kadınlarla görüştüğü hatırlatılarak, ''Başbakan 2004'te bir tane faili meçhul olduğunu belirtti. Cumartesi Anneleri ile görüşmek için geç kalınmadı mı? Faili meçhullerle ilgili ne yapılacak?'' sorusu üzerine Atalay, ''Cumartesi Anneleri''nin kayıp insanlarla ilgili toplandığını ve İstanbul Valiliğinin onlarla çok görüşme yaptığını belirtti. Bakan Atalay, şöyle konuştu:

    ''Başbakanımızın grup konuşmasında gündeme getirdiği İğneli ada irtibatlı o konuyu ilk defa o toplantıdan sonra, Başbakanımızın annelerle buluşmasından sonra öğrenmiş oldum. Bu 2004'te olmuş ama bizim bilgimizde olmayan, sonra ben onunla ilgili çok ileri bilgiler topladım. Başbakanımızın o talimatından sonra o konuyla ilgili jandarmadan, polisten bütün bilgileri topladım. Çok farklı bilgiler var elimizde, yurt dışına gittiği, gidebileceği yönünde. Onun üzerinde şu anda çalışıyoruz bir yandan da Meclis'te kayıplarla ilgili bir komisyon çalışıyor. Arkadaşlarımız benimle de görüştüler onlara da her desteği veriyoruz. Bir müsteşar yardımcımızı da görevlendirdim, onlara her bilgiyi, her desteği veriyoruz, vereceğiz.''




    Atalay'a göre Erdoğan-Koşaner zirvesi Yorumları