CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, ''Güvenlik güçlerinin Hizbullah sanıklarının kaçmasına seyirci kaldığını, sorumluluğunu yerine getirmediğini'' ileri sürerek, ''Bu, AKP Hükümeti'nin Hizbullah konusunda izlediği yandaşlık politikasının eseridir'' ifadesini kullandı.
Tanrıkulu, yaptığı yazılı açıklamada, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu'nun ''AK Parti ve Hizbullah'' konusundaki iddialarına ilişkin Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın sözlerini değerlendirdi.
Erdoğan'ın üslubunun ''Suçluların telaşını yansıttığını'' öne süren Tanrıkulu, şunları kaydetti:
''Başbakan suçüstü yakalanmıştır. Telaşı ve seviyesiz saldırganlığı, suçluluğunun açığa çıkarılmış olmasındandır. Başbakan bir başka muhalefet partisi tarafından İmralı ile görüşmeler gündeme getirildiğinde de aynı saldırgan üslupla konuşmuş, ama sonradan 'Biz değil, devlet görüştü' itirafında bulunmuştur.
Özellikle belirtmek istiyoruz ki, güvenlik güçleri Hizbullah sanıklarının kaçmasına seyirci kalmış, sorumluluğunu yerine getirmemiştir. Bu, AKP Hükümeti'nin Hizbullah konusunda izlediği yandaşlık politikasının eseridir. Hizbullah'ın son yıllarda yayılan ve pekişen örgütlülüğü de giderek yayılan etkisi de bu Hükümet'in eseridir.''
-''SORULAR CEVAPSIZ KALMIŞTIR''-
Açıklamasında ''Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Lübnan'da Hizbullah'la yaptığı gizli görüşmede neleri konuşmuş, hangi planlara ortak olmuştur? Ayrıca, yakalanamayan Hizbullahçılardan yurt dışına kaçan varsa yolu Lübnan'a düşen olmuş mudur?'' diye soran Tanrıkulu, Hükümet'in, Hizbullah sanıklarının yargılama süreçlerini izlememesinin ve CMK'dan kaynaklanacak sonucu öngörememiş olmasının düşünülemeyeceğini ifade etti.
Tahliye kararlarından sonra Hizbullah sanıkları ile ilgili Yargıtay tarafından verilen yakalama kararlarının güvenlik güçlerince yerine getirilmemiş olmasının da Hükümet'in Hizbullah konusunda izlediği politikanın eseri olduğunu iddia eden Tanrıkulu, açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
''Güvenlik güçleri bu sanıkların kaçmasına seyirci kalmış, sorumluluğunu yerine getirmemiştir.
Yargıtayın yakalama kararından sonra, Hizbullah sanıklarının kaçması geçmişin diyeti ve geleceğin kararlaştırılmış bir uygulaması mıdır? Her kesimin vicdanını yaralayan bu olayda hukuksal ve siyasal sorumluluk Hükümet'ten başka bir güce ait olabilir mi?
Başbakan'ın bu konudaki şüpheleri giderecek, soruları cevaplayacak ve kamuoyuna hesap verecek açıklamalar yapmak yerine, kendisine çok yakışan üslupla konuşması, böylece dikkatleri esas konudan uzaklaştırmaya çalışması hem çok manidar, hem de ülkemiz adına düşündürücüdür.
Türkiye genelinde, konuya yönelik, bu kadar kaygı, tedirginlik ve şüphe varken, AKP hükümetine yakın çevrelerin Hizbullah'a yakın kişi, kurum ve kuruluşlarla ilişkisi çeşitli düzeylerde konuşulurken, bu ilişkilere dair yaygın bir algı varken Başbakan veya yardımcıları neden, şimdiye kadar bir açıklama yapmamışlar da, Genel Başkanımız bu konuda düşüncelerini açıkladıktan sonra ağzını bozmuştur. Bozmuştur ama sorular, cevapsız kalmıştır. Hakaret gerçeği değiştiremez.
Kamuoyunun vicdanını ağır biçimde yaralayan bu sonucun siyasi sorumluluğu hükümettedir. Başbakan hakaretlerle bu sorumluluktan kaçamaz, kaçmasına da fırsat vermeyeceğiz.''
