Bakan Dinçer'in 'kıdem tazminatı' hayali!   Konuyu açan: alptraum   İlk Mesaj: 01-24-2011 (16:22)   Son Mesaj: 01-24-2011 (16:22)    Cevap: 0    Gösterim: 543  

    01-24-2011

    Bakan Dinçer'in 'kıdem tazminatı' hayali!

    Bakan Dinçer'in 'kıdem tazminatı' hayali!


    Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer, Türkiye'de 2009 yılında işten çıkarılan, işini değiştiren ya da işinden ayrılan 2,5 milyon kişiden sadece yüzde 8'inin kıdem tazminatı alabildiğini belirterek hayalini açıkladı.

    Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer, Türkiye'de 2009 yılında işten çıkarılan, işini değiştiren ya da işinden ayrılan 2,5 milyon kişiden sadece yüzde 8'inin kıdem tazminatı alabildiğini belirterek ''Biz bu ülkede öyle bir mekanizma oluşturalım ki ister işinden ayrılsın, isten çıkarılsın, ister 1 ay çalışsın ister 10 yıl, 30 yıl çalışsın işçinin her halükarda hak edeceği bir tazminatı ön gören sistemi kuralım. Bu hepimizin hoşuna gitmez mi?'' dedi.
    Dinçer, Hizmet-İş Sendikasının kuruluş yıl dönümü dolayısıyla Akar Otel'de düzenlenen törende, çalışma hayatıyla ilgili birçok sorun bulunduğunu, bu sorunların hepsini tek tek çözmenin ve çalışma hayatının kalitesini artırmaya çalışmanın, sadece hükümetin değil, konuyla ilgili tüm tarafların ortak sorumluluğu olduğunu belirtti.

    Türkiye'nin en önemli sorunlarından birinin istihdam olduğunu ifade eden Dinçer, işsizliğin yüksek, gençlerin büyük oranda işsiz olmasının çözülmesi gereken en temel sorunlardan biri olduğunu bildirdi.

    Türkiye'de işsizlik sorununun, Avrupa ülkelerinden farklı özellikleri olduğunu belirten Dinçer, ''Avrupa ülkelerinde, özellikle 2009-2010 yılı itibarıyla ekonomik büyüme yok.

    Avrupa'da teknolojik gelişme ve değişmenin etkisiyle istihdam kapasitesi sınırlandırılmış bir yapı ortaya çıkmaya başladı.

    Krizin de etkisiyle batılı ülkelerde çok yoğun biçimde işsizlik sorunu var. Ancak Türkiye'de durum böyle değil, biz ekonomik olarak büyüyoruz'' dedi.

    Türkiye'nin son 8 yılda, 2009 yılı çıkarılacak olursa, ortalama yüzde 6 oranında büyüdüğünü ve yaklaşık her yıl 550-600 bin kişiye istihdam sağlandığını belirten Dinçer, şöyle konuştu:

    ''2009 yılında tüm dünyada işsizlik arttı, 30 milyona yakın insan işsiz kaldı. 5,5 milyona yakın insan ABD'de 4 milyona yakın insan da AB ülkelerinde işsiz kaldı.

    Ama biz krize rağmen 83 bin net ek istihdam yarattık. 2010'da ise yüzde 8 civarında büyüyeceğiz ve yaklaşık olarak da 953 bin insana istihdam sağlamış olacağız.

    Buna rağmen işsizliğimiz artıyor. Çünkü her yıl çalışma hayatına yarattığımız istihdam kapasitesinden daha fazla insan katılıyor. Yaklaşık her yıl 850 bin gencimiz iş gücü piyasasına dahil oluyor.

    Her yıl tarım sektöründe, sanayi ve hizmetin gelişmesi sebebiyle çözülme meydana geliyor ve yaklaşık 100-150 bin kişi tarım sektöründen diğer sektörlere kayıyor.

    Toplam her yıl biz 800 bin ila 850 bin kişiye iş sağlarsak, istihdam yaratırsak, bu mevcut işsizliğimizin artmayacağı anlamına geliyor. Bunun için ise her yıl yaklaşık yüzde 7-8 büyümeye ihtiyacımız var.

    Bu teorik olarak bile mümkün değil. Biz orta vadeli programlarımızda yüzde 5-5,5 büyümeyi hedefliyoruz. Eğer bu büyümeyi sağlarsak istihdamı artırmanın tek başına yetmeyeceğini ve ek olarak başka tedbirler almamız gerekeceğini belirtmem gerekir.

    Çünkü işsizliğimiz artmaya devam edecek. Bunun yolu istihdamı artıran bir büyümeyi sağlamaktan ve çalışma hayatının giderek daha esnek hale geldiği bir yapıyı kurmaktan geçiyor.

    Çalışma hayatının esnekleştirilmesinden bahsedildiğinde genellikle bundan rahatsız oluyorlar. Ancak her zaman ulusal çıkarlarımız ve toplumun genel iyiliği, özel iyilikten daha yukardadır ve daha önemlidir.

    Eğer biz dışardaki 3 milyona yakın insanımızın işsizlik surununu düşünmezsek, sadece 1 milyona bile varmayan sendikalı işçilerimizin haklarını korumaya teşebbüs edersek, o zaman bu ulusal anlamda yeterli olmayacak.''

    Bakan Dinçer, kıdem tazminatı konusu gündeme geldiğinde de işçilerin itirazlarıyla karşılaştıklarını belirterek, ''Açıkça sormak istiyorum Türkiye'de 2009 yılında 2,5 milyon insanımız işinden çıkarıldı, işini değiştirdi ya da işinden ayrıldı.

    Bu 2,5 milyon insandan sadece yüzde 8'i kıdem tazminatı alabildi. Bu sizce çok adil bir durum mu? Geri kalan yüzde 92'sinin kıdem tazminatı alma hakkını kim korumalı, kimin koruması için üzerine gidilmeli, baskı yapılmalı?

    Bu sadece Çalışma Bakanlarının sorunu olmamalı. Biz bu ülkede gelin hep beraber öyle bir mekanizma oluşturalım ki ister işinden ayrılsın, isten çıkarılsın, ister 1 ay çalışsın ister 10 yıl, 30 yıl çalışsın işçinin her halükarda hak edeceği bir tazminatı ön gören sistemi kuralım. Bu hepimizin hoşuna gitmez mi?'' şeklinde konuştu.

    ALT İŞVERENLİK SİTEMİ

    Ömer Dinçer, Türkiye'de alt işverenlik sistemiyle ilgili ciddi sorunlar olduğunu, çünkü bu sistemin hukuki alt yapısının çok sağlam, düzenli ve rasyonel şekilde tanımlanmadığını kaydetti.

    Alt işverenlik sistemi fiilen uygulandığı halde bununla ilgili hukuki düzenlemeler yapmak istediklerinde işçi sendikalarının buna karşı çıktığını aktaran Dinçer, ''Halbuki karşı çıkmak yerine böyle bir gerçeği kabul ederek bunun alt yapısını oluşturacak ve ortaya çıkabilecek sorunları ve istismarları önleyecek bir katkıyı dile getirip ortaya koysalardı, hükümet tek başına çıkarmak zorunluluğu hissetmeseydi, o zaman bu sorunlar olacak mıydı? Alt işverendeki işçiler bugün doğru dürüst maaşlarını alamıyor.

    Kıdem tazminatını alanlara pek rastlanamıyor. Çünkü her yıl neredeyse ya ihaleyi alan şirket değişiyor veya şirketin yapısı değiştiriliyor ve işçilere kıdem tazminatı ödememek için her türlü numarayı çeviriyorlar'' diye konuştu.

    Bu işçilerin haklarını korumanın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının görevi olduğunu ifade eden Dinçer, işçi sendikalarının da kendilerine destek vermesi ve bu konuyu konuşmak için masaya oturmaları gerektiğini söyledi.

    Dinçer, ''Kıdem tazminatını tabu olarak görüp konuşamazsak, alt işverenliği konuşamazsak, sendikal hak ve özgürlükleri konuşamazsak o zaman sorunlarımızı kiminle çözeceğiz.

    Sadece sendikalı, çalışan işçilerin değil, işsizlerin de haklarını korumanın yollarını aramak için elimden gelen her türlü çabayı sarf edeceğim.

    Bunun için çalışma hayatının esnekliği ile ilgili konuları konuşmak gerekiyorsa, kıdem tazminatı meselesini konuşmak gerekiyorsa konuşacağım ve konuşmak da istiyorum'' dedi.

    SENDİKAL HAK VE ÖZGÜRLÜKLER

    Bakan Dinçer, sendikal hak ve özgürlüklerle ilgili de önemli sorunlar olduğunu belirtti. Türkiye'de özel teşebbüsün her türlü hak ve özgürlüğünü sağlayacak düzenlemeler yaptıklarını, dünyanın en modern Dernekler Kanunu'nu çıkardıklarını, Vakıflar Kanunu'nu da yenilediklerini ifade eden Dinçer, ''Bir tek hak ve özgürlükler konusunda yeterli ve uygun düzenlemeyi yapamadığımız alan hangisidir dersiniz; sendikalar.

    İşçi haklarını koruyacak, güvencelerini teminat altına alacak düzenlemeler için maalesef sendikalar kanununu yenileyemedik. Sebebi ne olabilir?

    Türkiye'de sendikal hak ve özgürlükleri istiyoruz diye yola çıkan sendikalarımız, hak ve özgürlüklerin neler olduğunu ayrıntısıyla konuşmaya başladığımız zaman itiraz ediyorlar'' dedi.

    Dinçer, sözlerini şöyle sürdürdü:

    ''Sendikalar çok rahat ve serbestçe kurulabilmeli. Çalışan herkes rahatça sendikalara üye olabilmeli. Herkes sendika kurabilmeli.

    Çalışma Bakanlığının veya hükümetin yani merkezi iradenin sendikalar üzerindeki vesayetleri kalkmalı, sendikalar kendi tüzüklerine bağlı kalmak şartıyla tüm kararlarını kendi vermeli.

    Barajlar ortadan kaldırılmalı. İş yerlerindeki sendika örgütlenmesi ve sendika temsilcilerinin yeteri kadar güvencesi olmalı. Hükümet olarak ve Çalışma Bakanlığı olarak söz veriyorum, bunların hepsini yapmaya hazırız.

    Bu toplumun çalışma hayatıyla ilgili sorunlar sadece devletin sorunu değil, hepimizin sorunlarıdır. Bu toplumun çalışma hayatının ayrıntısına indiğimizde işçisinin, işsizinin, çalışanın, emeklisinin, sendikalısının sendikasızının bütün sorunlarını görmek durumundayız.

    Herkes sadece kendi bulunduğu dünyadan bakacak olursa o zaman sorunları çözmekte zorlanıyoruz. 30-35 maddelik kanun hazırladık.

    Sendikalara özgürlükleri veren bir düzenlemeyi üzerine çalıştık. Bir taslak hazırladık ama maalesef TİSK ve Türk-İş son anda bu mutabakata katılamayacaklarını ve imza veremeyeceklerini ifade ettiler.

    Biz istiyoruz ki barış içinde, diyalogla ve uzlaşarak bu işi yapalım. Sosyal barışı sağlayarak bu işi yapmak için şartları sonuna kadar zorlayacağız.

    Ama olmazsa o zaman hükümet olarak yetkilerimizi ve inisiyatifimizi kullanacağız.''

    HÜSEYİN TANRIVERDİ'NİN KONUŞMASI

    AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Tanrıverdi ise konuşmasında, Hizmet-İş sendikasının bugüne kadar bir sivil toplum kuruluşu olarak üzerine düşen görev ve sorumlulukları en iyi şekilde yerine getirdiğini söyledi.

    Borçlarını ödemekte zorlanan yerel yönetimlerin de hizmet sunmalarını temin etmek ve mali yapılarını dengeli hale getirmek için hükümetin ''Torba Yasa'' olarak adlandırılan kanun tasarısını hazırladıklarını söyleyen Tanrıverdi, şöyle dedi:

    ''Yeni düzenlemede nüfusu ile orantılı olarak geliri az olan belediyelerde ihtiyaç fazlası işçilerin kamu kurumlarına nakli öngörülüyor.

    Bu konuda önemli olan belediyelerin yüklerini azaltmak ama daha da önemli olan aylardır hatta kimi yerlerde yıllardır maaş alamayan işçi kardeşlerimizin durumunu düzeltmek.

    Maaşını ve sosyal haklarını zamanında alamayan işçi kardeşlerimizin büyük bir mağduriyeti söz konusu. Hizmet-İş sendikasının tespitine göre işçi alacakları 100 trilyonun üzerindedir dolayısıyla işçilerimizin zamanında maaş almalarını sağlamak için böylesi bir düzenlemeyi yapma zarureti ortaya çıktı.

    Bizim bu düzenlemelerin merkezine koyduğumuz tek şey insandır, emekçidir, onun mağduriyetinin giderilmesidir. İşçi nakillerinden sonra belediyeler 5 yıl süreyle belediyeye işçi alamayacak. İstismarı önleyecek böylesi önemli bir hüküm de ortaya konmuştur.

    Hizmet alımı için de önemli engeller ve belli standartlar ortaya konulmuştur. Belediye başkanlarımızı da uyarıyoruz, kesinlikle bu hükmü, bu düzenlemeleri istismar etmemelisiniz. Bunlar sadece hizmetin niteliğini artırmak adına yapılan düzenlemelerdir.''

    Tanrıverdi, BELDES Projesini bu yıl tekrar uygulamaya aldıklarını ve nüfusu 10 bini aşan belediyelerin de bu projeden yararlanacağını söyledi.

    STATÜKODAN YANA TAVIR KOYDULAR

    Hak-İş Genel Başsanı Salim Uslu da sendikal mevzuattan kaynaklanan sorunlar nedeniyle daha fazla işçiye ulaşmak, daha verimli işler gerçekleştirmek konusunda sıkıntı çektiklerini ifade etti.

    Yasaklarla, faili meçhullerle anılan bir ülkede sendikaların demokrasiden, hukuktan yana taraf olması kadar doğal ve zorunlu bir durumun olamayacağını söyleyen Uslu, ''Biz darbelere karşı, demokrasiden yana, insandan, emekten yana tarafız.

    Bu duruma bazıları yandaş diyebilirler. Bu halkın seçtiği insanlara yandaş olmak bizim için utandırıcı birşey değildir ama patronlarla yandaş olmak darbecilerle yoldaş olmak utanılacak bir durumdur'' dedi.

    Konuşmasında Tekel eylemine değinen Uslu, geçmişte eylem yapan Tekel işçilerinin şimdi sendikalarına karşı eylem yaptıklarını ve kendilerini Ankara'da kışta kıyamette haftalarca bekletenlerden hesap sorduklarını söyledi.

    Türk-İş Konfederasyonunun üyelerine Belediye-İş ve Tek Gıda-İş'in eylemlerine katılmaması yönünde bir genelge gönderdiğini belirten Salim Uslu, ''Şimdi bir konfederasyon kendi içinde düzeni kuramayacak sonra aleme düzen vermeye kalkacak. 'Dön de kendi içine bak' derler insana'' diye konuştu.

    Modern ve çağdaş sendikal yasalara ihtiyaç duyulduğunu açıklayan Hak İş Genel Başkanı Uslu, hiçbir hükümetin bu konuda kararlı bir duruş sergileyemediğini, bu durumun da rakip konfederasyon Türk-İş ve sermayenin bir bölümü olan TİSK'in işine geldiğini ve onların bu nedenle statükodan yana tavır koyduğunu ifade etti.

    TORBA TASARI

    Hizmet-İş Sendikası Genel Başkanı Mahmut Arslan da torba yasa olarak adlandırılan yasal düzenlemeye itiraz ettiklerini belirterek, norm kadro fazlası işçilerin ihtiyaç fazlası kabul edilebilmesi için objektif kriterler konulmasını talep ettiklerini söyledi.

    İhtiyaç fazlası olarak tespit edilecek işçilerin bir başka kamu kurum ve kuruluşuna nakledilebilmesi için gönüllüğün esas olması gerektiğini vurgulayan Arslan, ayrıca bu durumdan doğmuş ve doğacak haklarla kıdem tazminatlarının da güvence altına alınması gerektiğini ifade etti.

    2821 sayılı Sendikalar Kanunu ve 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanununun bir an önce değiştirilmesini isteyen Arslan, bu konuda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer'in kendilerine destek vermelerini beklediklerini belirtti.

    Taşeronlaştırmanın çalışma hayatının önündeki en önemli sorun olduğunu dile getiren Arslan, bugün itibariyle belediyelerde sürekli işçi kadrolarında yaklaşık 125 bin, doğrudan belediye hizmetlerinde faaliyette bulunan taşeron şirketlerde ise 250 bin civarında işçi çalıştığına dikkati çekti.

    Arslan, ''Bu tablo da gösteriyor ki, taşeronlaşma, örgütlenmenin önünde en büyük engel olarak varlığını sürdürmektedir. Sendikamız, örgütlenme mücadelesini bu zor şartlara rağmen devam ettirmeye çalışmaktadır'' dedi.

    12 Eylül'deki referandumda ''evet'' oyu kullandıklarını hatırlatan Arslan, referandumun özellikle sendikalar için ''turnusol kağıdı'' olduğunu belirtti.

    Arslan, 12 Eylül yasaları nedeniyle ağır bedeller ödemiş olmalarına rağmen bazı sendikaların referandumdaki ''hayır'' oylarını sendikal tarihte kara bir leke olarak gördüklerini söyledi.

    Konuşmaların ardından Bakan Dinçer, karikatürist Yalçın Turgut'un Hizmet-İş Sendikasının kuruluş yıl dönümü dolayısıyla düzenlediği ''Hakları, Özgürlükleri ve Emeği ile İnsan'' adlı sergisini açtı.

    Sergiyi bir süre gezen Dinçer'e, Turgut'un bir karikatürü hediye edildi.




    Bakan Dinçer'in 'kıdem tazminatı' hayali! Yorumları