Erdoğan'ın 2011 değil 2023 hedefi VİDEO   Konuyu açan: alptraum   İlk Mesaj: 12-26-2010 (20:38)   Son Mesaj: 12-26-2010 (20:38)    Cevap: 0    Gösterim: 609  

    12-26-2010

    Erdoğan'ın 2011 değil 2023 hedefi VİDEO

    Erdoğan'ın 2011 değil 2023 hedefi VİDEO


    2011 yılı Merkezi Bütçe yönetim bütçe kanunu tasarısına ilişkin Başbakan Erdoğan Meclis Genel Kurulu'nda kürsüye geldi. Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin 2023 yılı hedefleriyle ilgili açıklamalarda bulundu.



    Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Ortak dil Türkçe'dir, bu gerçeği değiştirmeye yönelik hiçbir girişim kabul edilemez. Zira bu mesele sosyal barış ve sosyal bütünlük meselesidir'' dedi.
    Erdoğan, 2011 yılı bütçesinin üzerindeki son görüşmelerde hükümet adına söz alarak, değişik konulara ilişkin görüşlerini açıkladı.

    Başbakan Erdoğan'ın konuşmasından öne çıkan bazı konu başlıkları şöyle:

    - ''Ortak dil Türkçe'dir, bu gerçeği değiştirmeye yönelik hiçbir girişim kabul edilemez. Zira bu mesele sosyal barış ve sosyal bütünlük meselesidir. Bu meseleyi tartışmaya dahi açmak, bu meseleyi getirip Türkiye'nin gündemine taşımak ne demokrasiye, ne özgürlüklere, ne toplumsal barışa ne de kardeşliğe asla hizmet etmez.''

    -''Terör örgütünün ve onun uzantılarının, her seçim öncesinde olduğu gibi yeniden taşeronluk üstlenerek, iç politikayı dizayn etme girişimlerini karşılıksız bırakmayız.''

    -''Demokratik sistemlerde siyasi partiler aykırı projeler, teklifler getirme hakkına sahip olabilir, ama bu hakkın kötüye kullanılması, demokratik siyaseti zayıflatır, ülkenin gündemini gerer. Sonuçta millet destek vermez, bu partiler de marjinal kalmaya mahkum olurlar. Ama zarar gören siyaset kurumu olur, ülke olur.''

    -''Özerklik tartışması, demokratikleşmeyi, Türkiye'nin ileri demokratik standartlara kavuşmasını hazmedemeyenlerin çirkin bir tezgahı. Bu millet, bu tür tezgahlara evet der mi, bu tür taslakları alır bağrına basar mı, bu tür projelere onay verir mi? Millete rağmen, milletin kurumlarına rağmen, anayasal düzene rağmen, kim hangi projeyi hayata geçirebilir?''

    -''Hiçbir ciddiyeti ve derinliği olmayan bu projeleri, benim Kürt kökenli kardeşlerimin talebiymiş gibi takdim etmek, çok büyük bir haksızlıktır. Bu bildirileri yayınlayanlar, bunun siyasetini yapanlar benim Kürt kökenli vatandaşımın ne kadarını temsil ediyorlar? Bunlar, Doğu ve Güneydoğu'nun ne kadarını temsil ediyorlar?''

    -''Ben her fırsatta defalarca söyledim, bugün de söylüyorum: Ne terör örgütü, ne de onun uzantıları, hiç bir zaman benim Kürt kökenli vatandaşımın temsilcisi, sözcüsü olmamıştır. Bundan sonra da asla olmayacaktır.''

    -''Demokratik hak ve özgürlüklerden bahsedenler, benim bölgedeki vatandaşımın haklarını kullanmasını engelliyor, tehditle, baskıyla engelliyor.''

    -''Milletim müsterih olsun, biz kimseye bu ülke üzerinde ameliyat yaptırmayız, kimseyi bu milletin hissiyatıyla oynatmayız.'

    Başbakan Erdoğan 2023 yılına ilişkin hedefleri şöyle sıraladı



    Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde kaos, huzursuzluk varmış, sokağa çıkılamıyormuş gibi bir görüntü oluşturulmak istendiğini belirterek, ''Oysa tam tersi. Edirne, Kırklareli, Muğla, Antalya nasıl gelişiyorsa, oralar da aynı şekilde gelişiyor'' dedi.

    Erdoğan, 2011 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı üzerindeki son görüşmelerde, hükümet adına yaptığı konuşmada, AK Parti iktidarının en büyük başarılarından birisinin, milletin kendisine ve ülkesine olan güvenini yeniden tesis etmesi, devletle millet arasına örülen duvarları yıkması, büyük bir sosyal restorasyon sürecini başlatması olduğunu söyledi.

    ''Biz, 8 yıl önce bu toprağa tohumlar attık. Zaman içinde bu tohumlar filizlendi ve fidana dönüştü'' diyen Erdoğan, istikrar ve güven zemininde ilerledikleri, o fidanları korudukları, gözettikleri ve üzerlerine titremeye devam ettikleri müddetçe, o fidanların boy atacağını, köklerinin toprağı çok daha güçlü kavrayacağını, toprağa çok daha güçlü biçimde tutunacağını kaydetti.

    Başbakan Erdoğan, destansı bir kahramanlık örneği sergileyerek 1923 yılında bu topraklara Cumhuriyet tohumunu ektiklerini ifade ederek, şöyle konuştu:

    ''Cumhuriyeti kuran aziz milletimizin iradesi büyük badireler atlattı. Hep birlikte o tohumun bir filize, bir fidana dönüşmesini sağladık. O fidan, ne zaman boy atmak istediyse boynu vurulmak istendi. O fidan ne zaman kök salmak istediyse kökü kurutulmak istendi. O fidan ne zaman dal budak salmak istediyse dalları, kolları, kanatları kırıldı. Ne zaman ekonomi atılıma geçtiyse, krizler ülkenin önünü kesti. Ne zaman demokrasi güçlenme iradesine kavuştuysa, müdahalelerle engellendi.

    İstikrar ve güven, sağlam bir zemin, sağlam bir mecra bulduğunda her seferinde bozuldu, bozguna uğratıldı. Şuraya da dikkatlerinizi çekiyorum: Cumhuriyet çınarı, sadece dışarıdan değil, içindeki kurtçuklar tarafından da kemirilmek, çürütülmek, zayıflatılmak istendi. İşte 8 yıl boyunca, hükümet olarak, o çınarı büyütmek, güçlendirmek, her türlü saldırıya, tehdide, tehlikeye karşı o çınarı korumak, kollamak için var gücümüzle çalıştık. Dışarıda Türkiye'nin itibarını yükseltirken, içerde de kurtçuklara karşı, çetelere, mafyaya karşı amansız bir mücadele verdik. Türkiye'yi karanlığa çekecek her türlü senaryoyu, her türlü tuzağı cesaretle boşa çıkardık. Türkiye'nin büyümesini, güçlenmesini, kalkınmasını engelleyecek her provokasyonu, her hukuksuzluğu etkisiz kıldık.

    AK Parti hükümeti, 8 yıl boyunca bu toprağa sevgi tohumları ekti, kardeşlik tohumları ekti. Demokrasiyi güçlendirerek, hukuku yücelterek, hak ve özgürlükleri geliştirerek, ekonomiyi büyüterek, aziz milletimizin selameti için, Türkiye'nin bekası için ter döktü, gecesini gündüzüne kattı, büyük bir mücadele verdi.''

    -''ANKARA'NIN BİR İLÇESİNE GİDER GİBİ KONYA'YA GİDECEĞİZ''-

    Başbakan Erdoğan, 11 Aralıkta Mardin'de 78 eserin, ertesi gün de Siirt'te 32 eser ve hizmetin toplu açılışını yaptıklarını hatırlattı.

    Önceki hafta da Konya'da bazı açılışlar yaptıklarını ifade eden Erdoğan, ''Aynı gün, Ankara-Konya Hızlı Tren Hattı'nda başlayan test sürüşlerini inceledik. Şu anda, 10 saat 30 dakikada ulaşılan Ankara-Konya etabı, 1 saat 15 dakika olacak. 2011'de bu proje devreye girince Ankara'nın bir ilçesine gider gibi Konya'ya gideceğiz'' dedi.

    Erdoğan, Konya'dan Muş'a geçtiklerini ve orada 106 eserin resmi açılışını gerçekleştirdiklerini de hatırlattı. Bitlis'te 71 eserin, hizmetin toplu açılışını yaptıklarını anlatan Erdoğan, Bitlis-Muş arasına inşa ettikleri bölünmüş yol üzerindeki bin 900 metre uzunluğundaki tünelin de açılışını yaptıklarını bildirdi.

    Başbakan Erdoğan, ''Bu işleri yapmak için dertli, aşık, milletine sevdalı olmak gerekiyor. Bizim için fark etmiyor, ha batı ha doğu, ha kuzey ha güney. AK Parti iktidarı batıda nasıl varsa doğuda, kuzeyde nasıl varsa güneyde de o şekilde var'' diye konuştu.

    Sadece 2 hafta içinde, 5 ilde 300'e yakın eser ve hizmetin toplu açılışını gerçekleştirdiklerini kaydeden Erdoğan, ''Aydın'da, İstanbul'da, Elazığ'da, Ankara'da, Sivas'ta, Balıkesir'de, Şanlıurfa'da açılışlar yaptık. 81 vilayetle de kalmadık. Ortak bir kültürü, ortak bir tarihi paylaştığımız Priştine'de, Prizren'de, Mamuşa'da, Lübnan'ın Aydamun köyünde, Sayda şehrinde açılışlar yaptık'' dedi.

    Erdoğan, en son İstanbul'da iki uluslararası zirveye ev sahipliği yaptıklarını, EKO Zirvesinde, 7'si Devlet ve Hükümet Başkanı olmak üzere 12 ülke temsilcisini ağırladıklarını belirtti.

    -''TİKA'NIN YARDIMLARI 128 MİLYON DOLAR''-

    8 yılda Suriye, Irak, Yunanistan ve Rusya Federasyonu ile ikili; Suriye, Lübnan ve Ürdün'le dörtlü stratejik işbirliği mekanizmaları kurduklarını anlatan Erdoğan, şunları kaydetti:

    ''Kazakistan'la stratejik ortaklık; İtalya, İspanya, İsveç'le Hükümetler Arası Zirve; Pakistan, ABD, Hollanda ile benzeri mekanizmaları tesis ettik. Uzak-yakın demeden, dünyanın tüm ülkeleriyle, bölge ülkeleriyle, komşularımızla, Türk dünyasıyla ilişkilerimizi geliştirdik ve geliştiriyoruz. Geniş Türk coğrafyası ile her alanda ticaretimiz büyüdü, ihracatımız kat kat arttı. 1992-2002 yılları arasındaki 10 yılda, Kafkasya ve Türk Cumhuriyetlerine TİKA'nın yapmış olduğu yardımların miktarı 52 milyon dolar. İktidarda olduğumuz 2003 ile 2009 yılları arasındaki 6 yılda ise TİKA'nın yapmış olduğu yardımlar 128 milyon dolar, fark bu.

    TİKA'yı 37 ülkede faaliyet gösterebilecek bir konuma yükselttik. Türk Cumhuriyetlerinde, akraba ve soydaş toplulukların yaşadığı ülkelerde TİKA aracılığı ile yaptığımız proje sayısı 6 bin 714'e ulaştı.''

    Başbakan Erdoğan, Türk Dili Konuşan Ülkeler Konseyi toplantısının onuncusunun Türkiye'de yapıldığını belirterek, Türkiye'nin, kısa adı CICA olan Asya'da İşbirliği ve Güven Artırıcı Önlemler Konferansı Teşkilatının dönem başkanlığını da yaptığını bildirdi.

    Yaylalara, mezralara kadar okul, yol, su götürürken, 5 kıtada işbirliği arayışını, 5 kıtada barış ve adalet mücadelesini sürdürdüklerini ifade eden Erdoğan, ''Arkadaşımız çıkıyor 'önce izan olacak' diyor. Ben de o arkadaşıma diyorum ki 'ama biraz da insaf olacak.' Bizde insaf dinin yarısıdır. Bir şeyi eleştirirken, yargılarken insaf edin. 8 yıl içerisinde bu kadar şeyler yapıldığı içindir ki milletimiz gerek yerel gerekse genel seçimlerde AK Parti'yi sürekli olarak iktidarda tutmuştur. O zaman siz milletimizin ferasetine güvenmiyor musunuz? Kendinizi milletimizden çok daha akıllı mı zannediyorsunuz? Gerçeği göreceksiniz'' diye konuştu.

    Başbakan Erdoğan, BDP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan'ın, ''Yüzde 10 barajını kaldırmadınız'' sözleri üzerine, ''Yüzde 10 barajını biz koymadık. Bu barajla biz 16 ayda iktidara geldik. Gücünüz varsa siz de gelin'' dedi.

    -''ORALARDAN GEÇERKEN 'YAV NELER BAŞARMIŞLAR' DİYOR''-

    Dönemin padişahının, 5 Eylül 1792'de, Bağdat Valisi Kadir Süleyman Paşa'ya Mardin Kalesinin tamir edilmesini emrettiği belgeyi gösteren Erdoğan, 218 yıldır onarılmayan, tamir edilmeyen o kaleyi tamir etmeye başladıklarını bildirdi.

    Başbakan Erdoğan, kendisine laf atan BDP'li milletvekillerine, ''Şimdi burada laf atıyor ya oralardan geçerken de 'yav neler başarmışlar be' diyorlar. Geçerken öyle diyorsunuz onu biliyorum, orada takdir ediyorsunuz ama burada farklısınız'' yanıtını verdi.

    Tunceli'ye de üniversiteyi kendilerinin yaptığını belirten Erdoğan, ''Tunceli'de üniversite var. Ama haberi yok görmez, bilmez, anlamaz. Mesele göz, kulak, dil meselesi'' dedi.

    Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, şunları kaydetti:

    ''Türkiye'nin yıllarca hizmet almamış, yatırım almamış, bir çivi dahi çakılmamış illeri, ilçeleri bugün yeniden hayat buluyor, kalkınma yarışında yeniden yerini alıyor. Algı ile gerçek arasında çok büyük fark var değerli arkadaşlarım. Doğu ve Güneydoğu'nun, diğer bölgelerdeki imajıyla, gerçek durumları arasında çok ciddi bir uçurum var. Oralarda kaos varmış gibi, oralarda huzursuzluk varmış gibi, oralarda sokağa çıkılamıyormuş gibi bir görüntü oluşturulmak isteniyor. Oysa tam tersi... Edirne, Kırklareli, Muğla, Çankırı, Giresun, Antalya nasıl gelişiyorsa, oralar da aynı şekilde gelişiyor. Batı'da umut ne kadar çoğalıyorsa, Doğu'da da o kadar çoğalıyor. Kuzey ve Güney nasıl kalkınıyorsa, Doğu ve Güneydoğu da aynı şekilde kalkınıyor. Türkiye topyekun kalkınıyor, geleceğe koşuyor.''

    Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''özerklik'' tartışmasının demokratikleşmeyi, Türkiye'nin ileri demokratik standartlara kavuşmasını hazmedemeyenlerin çirkin bir tezgahı olduğunu belirterek, ''Hiçbir ciddiyeti ve derinliği olmayan bu projeleri, benim Kürt kökenli kardeşlerimin talebiymiş gibi takdim etmek, çok büyük bir haksızlıktır'' dedi.

    2011 yılı bütçesinin son gün görüşmelerinde eleştirileri yanıtlayan Erdoğan, lügatlarında ayrımcılık, imtiyaz dağıtma, bölgeleri ayırma, toplumu sınıflara, etnik gruplara, mezheplere, kimliklere bölmenin olmadığını söyledi.

    ''İnsanı yaşat ki devlet yaşasın'' anlayışıyla hareket ettiklerini belirten Erdoğan, insanları dinine, mezhebine göre ayırt etmediklerini vurguladı.

    Erdoğan, ''Partimizi kurduğumuzda 'Üç tane kırmızı çizgimiz var' dedik. 'Etnik milliyetçilik, bölgesel milliyetçilik, dinsel milliyetçilik yapmayacağız' dedik. Şu ana kadar bunu yapmadığımız içindir ki 8 yıldır milletimiz, halkımız bizi iktidarda tutuyor. Oylarımızı sürekli olarak artırarak iktidarda tutuyor. Bir şey daha söyledik. Diyarbakır'da değil Afyonkarahisar'da. Tek bayrak, tek millet, tek vatan, tek devlet, dedik'' diye konuştu.

    Etnik kökeni, inancı, dili, kültürü ne olursa olsun, 73 milyon insanın Türkiye Cumhuriyeti üst kimliği altında bir ve tek millet olduğunu kaydeden Erdoğan, şöyle devam etti:

    ''Yine aynı şeyi söylüyorum: Alt, kimlik, üst kimlik... Üst kimlik Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığıdır. Bunun altında birçok etnik unsur vardır. Hepsi bizim kardeşimizdir. Ve hepsini Yaradan'dan ötürü severiz.

    Bu ülkede Başbakan olarak Kürt sorununu savunuyorum ve savunmaya da devam edeceğim. Ama Kürtçülüğün karşısındayım. Aynen Türkçülüğün de karşısındayım. Çünkü, bizim medeniyetimizde, bizim değerlerimizde ırkçılık yok, ama kavimlere saygı var. Biz buradan geldik böyle de devam ediyoruz.

    Şunu da söylüyorum: Milletimin dili tektir. O resmi dili Türkçedir. Fakat bu ülkede devletin kademeleri ile belediyeleri birbirinden ayırt eden anlayış devlet kurumlarını anlayamamış anlayıştır. Belediyeler de devletin resmi kurumlarıdır, diğerleri de resmi kurumlarıdır. Orada da Türkçe kullanılır. Birisinde farklı, birisinde farklı olmaz.

    Bir diğer konu: Ben belediyecilikten geldim. Ademimerkeziyetçiliği savunan birisiyim. Ama ademimerkeziyetçiliğin üç tanımı vardır. Bir siyasi tanımıdır, iki idari tanımıdır, üç hizmet tanımıdır. Biz siyasi tanımına karşıyız, idari tanımına da karşıyız, hizmet içerikli olanın yanındayız.''

    -''TÜRKİYE'Yİ BU SEVİYELERE BİZ GETİRDİK''-

    Köy boşaltmaların, faili meçhullerin, işkencelerin, suikastların, darbe girişimlerinin, karanlık senaryoların sorgulandığı, karanlık noktaların aydınlığa kavuştuğu bir Türkiye var olduğunu vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:

    ''Olağanüstü Hal'in kalktığı, Çekiç Güç;ün gönderildiği, anaların hapisteki çocuklarıyla kendi ana dillerinde konuştuğu, farklı dil ve lehçelerin öğretildiği, öğrenildiği, devlet televizyonlarından farklı dil ve lehçelerde yayınların yapıldığı, kontrol noktalarının azaltıldığı bir Türkiye var.

    Türkiye'yi bu seviyelere biz getirdik. Kardeşliği yüceltmek, toplumsal barışı pekiştirmek adına bu demoktarikleşme adımlarını biz attık. Herkes ana dilini istediği gibi, dilediği gibi konuşuyor. Farklı dil ve lehçelerde yayın da yapılıyor, kurs da açılıyor. Üniversitelerde enstitü kuruluyor. Ancak tekrar ediyorum Türkiye'nin resmi dili Trükçedir. Ortak dil Türkçedir. Bu gerçeği değiştirmeye yönelik hiçbir girişim kabul edilemez. Zira bu mesele sosyal barış ve sosyal bütünlük meselesidir. Bu meseleyi tartışmaya dahi açmak, bu meseleyi getirip Türkiye'nin gündemine taşımak ne demokrasiye, ne özgürlüklere, ne toplumsal barışa, ne de kardeşliğe asla hizmet ekmez. Bu tartışmaları gündeme taşımak da, bu tartışmaları gündemde tutmak, sabah akşam bununla ilgili yayınlar yapmak da milli birliğimize ve kardeşliğimize destek olmaz, tam tersine köstek olur.''

    -''TEMCİT PİLAVI...''-

    Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi'nin bir birlik ve kardeşlik projesi olduğunu kaydeden Erdoğan, ''Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi, bu ülkeyi dayanışma, paylaşma zemininde büyütme, yüceltme projesidir. Bu proje, istismarcıların elinden oyuncaklarını alıp, istismarcıları hayal kırıklığına uğratma projesidir. Bu proje, milletin her bir ferdinin kendisini birinci sınıf vatandaş hissetmesini sağlayacak, millet-devlet kaynaşmasını sağlayacak bir projedir'' diye konuştu.

    Demokratik bir ülkenin onurlu bir vatandaşının sahip olması gereken hak ve özgürlükleri geliştirmenin mücadelesini verirken, birilerinin de gerilim üreterek, afaki taleplerle toplumu gererek, milletin sinir uçlarına dokunarak gelişme sürecini baltalamaya çalıştığını belirten Erdoğan, şöyle konuştu:

    ''Biz, iyi niyetle meselelerin üzerine giderken, sorunların çözümü için çaba gösterirken, toplumsal mutabakatı sağlamak üzere samimiyetle çalışırken, birileri de bayat senaryoları devreye alıyor, çözüm süreçlerini sabote edecek yaklaşımlar sergiliyor. Milletin defalarca izlediği, art arda izlediği, temcit pilavı gibi sürekli sofraya sürülen o tezgah yeniden kuruluyor. Türkiye seçime giderken, Türkiye istikrar ve güven zemininde kararlı şekilde ilerlerken, karanlık odaklar tarafından aynı oyun yeniden kuruluyor, yeniden kurgulanıyor. Biraz önce ifade ettim, o fidan kök salmaya, o fidan dal budak salmaya başlamışken, yeniden budanmak, yeniden kurutulmak, yeniden dalları, kolları kırılmak isteniyor. Bu senaryo çok çirkin bir senaryo. Bu tezgah çok kirli bir tezgah. Bu tuzak çok bildik bir tuzak. Benim milletim bu oyunları defalarca gördü, bu senaryonun aktörlerini çok iyi tanıdı ve kim ne yaparsa yapsın, benim milletim bu tezgaha gelmeyecek, bu tuzağa asla ve asla düşmeyecek, buna inanıyorum.

    Şunu da buradan açık açık söylüyorum. Bu tezgahın içinde terör örgütü var. Bu tezgahın içinde, terör örgütünün vesayeti altında hareket edenler var. Bu tezgahın içinde, can çekişen çeteler var, mafya var. Senaryo çok ama çok açık. Seçim öncesinde su bulandırılacak. Seçim öncesinde milletin zihni karıştırılacak. Seçim öncesinde kaos oluşturulacak. Seçim öncesinde farklı gündemler oluşturulacak ve milletin tercihleri böylece etki altına alınacak. Soruyorum size: Toplumu gerecek, milletin hissiyatını galeyana getirecek, siyaset kurumunu etkisizleştirecek, güven ortamını sarsacak bu yaklaşım tarzı hangi amaca hizmet ediyor? Yapılan işlerin çözüme bir faydası var mı? Sorumsuz ve afaki taleplerle hassasiyetlerin kaşınması, sorunları çözüm yoluna mı koyuyor, yoksa daha mı derinleştiriyor? Ateşe benzin döken bu siyaset tarzının kime ne faydası var?''

    Sorunların konuşulmasından, tartışılmasından, özgürce ifade edilmesinden yana olduklarını kaydeden Başbakan Erdoğan, hayata geçirdikleri reformlarla, yıktıkları tabularla, bozdukları ezberlerle Türkiye'yi ileri demokrasiye taşıdıklarını söyledi. Erdoğan, ''Hiç kimseden demokrasi dersi almaya ihtiyacımız yok. Bize demokrasi dersi vermek isteyenler, 12 Eylül'de benim vatandaşımın oy verme hakkını nasıl tehditle gasbettiler, önce bununla yüzleşsinler. Demokrasiden bahsedenler, Doğu ve Güneydoğu'da sivil toplum örgütlerine, yazarlara yapılan baskılarla, tehditlerle yüzleşsinler. Gelişen özgürlükleri çözüm için kullanmak yerine, ajitasyon için, provokasyon için kullanmak bu millete reva mıdır? Milletin zihnini bulandırmanın, korkularını kaşımanın, huzurunu kaçırmanın hangi sorunun çözümüne faydası var? Bu ülke sahipsiz değildir. Bu millet çaresiz değildir'' diye konuştu.

    -''AMELİYAT YAPTIRMAYIZ''-

    Milletin müsterih olmasını, kimseye ülke üzerinde ameliyat yaptırmayacaklarını, kimseyi milletin hissiyatıyla oynatmayacaklarını kaydeden Erdoğan, şöyle devam etti:

    ''Çözüm için nasıl bir mücadele verdiysek, çözüm süreçlerini sabote edenlerle de aynı şekilde mücadele ederiz. Terör örgütünün ve onun uzantılarının, her seçim öncesinde olduğu gibi yeniden taşeronluk üstlenerek, iç politikayı dizayn etme girişimlerini karşılıksız bırakmayız. Ne milletin duygularını sömürerek rant hesabı yapanlara eyvallah ederiz, ne milletin korkularını kaşıyarak oy hesabı yapanlara eyvallah ederiz. Bakın buradan hem Doğu'daki, hem Batı'daki, hem Kuzey'deki, hem Güney'deki bütün vatandaşlarıma, bütün kardeşlerime sesleniyorum. Dağdaki teröristle, geçmişte, devletin koridorlarına kadar sirayet etmiş çetelerin nasıl bir işbirliği içinde olduklarına lütfen dikkat edin. Her seçim öncesinde, terör örgütünün nasıl devreye girdiğini, milletin hissiyatını etki altına almak için ne tür tezgahlar yapıldığını çok iyi anlayın. Artık bu oyunu yutmazlar. Ne biz yutarız, ne de milletim bu hileyi yutar.''

    -''TEHLİKELİ BİR OYUN BU...''-

    Başbakan Erdoğan, Diyarbakır'da bir toplantı yapıldığını, ardından bir bildiri taslağının tartışıldığını belirterek, şöyle devam etti:

    ''Dikkate dahi alınmayacak, ciddiye dahi alınmayacak bu bildiri taslağı, günlerdir çarşaf çarşaf sayfalara, boy boy ekranlara taşınıyor. Bu bildiri taslağı son derece yapay bir şekilde, son derece kasıtlı bir şekilde gündeme taşınıyor ve geliyor gündemin tam ortasına yerleşiyor. Her akşam saatlerce bu konuşuluyor, köşe yazarları her gün bunu yorumluyor. Sağ olsunlar işleri güçleri yok. Sanırsınız ki, Mecliste bir Anayasa değişikliği oldu, yarın Türkiye farklı bir idari yapıya kavuşacak, farklı bir yönetim şekline geçecek. Açık söylüyorum: Tehlikeli bir oyun bu. Burada ortaya konan veya örtülü olarak ifade edilen hususları çok yanlış, son derece kabul edilemez buluyorum. Özerklik tartışması, demokratikleşmeyi, Türkiye;nin ileri demokratik standartlara kavuşmasını hazmedemeyenlerin çirkin bir tezgahıdır. Bu millet, bu tür tezgahlara evet der mi, bu tür taslakları alır bağrına basar mı, bu tür projelere onay verir mi? Millete rağmen, milletin kurumlarına rağmen, anayasal düzene rağmen, kim hangi projeyi hayata geçirebilir? Demokratik sistemlerde siyasi partiler aykırı projeler, teklifler getirme hakkına sahip olabilir, ama bu hakkın kötüye kullanılması, demokratik siyaseti zayıflatır, ülkenin gündemini gerer. Sonuçta millet destek vermez, bu partiler de marjinal kalmaya mahkum olurlar. Ama zarar gören siyaset kurumu olur, ülke olur.''

    Erdoğan, BDP sıralarından laf atılması üzerine, ''Partimizi kurduk, 16 ay sonra yüzde 10 barajıyla geldik, yüzde 34 oy aldık. Aynısını sen de yap. Ama gelip de etnik bir unsurun partisi olma, oradan çık'' dedi.

    -''ÇOK BÜYÜK HAKSIZLIKTIR''-

    ''Terör örgütünün gündeme taşıdığı konuları, siyasete taşımak, bunları medya sayfalarında abartmak hangi amaca hizmet eder? Soruyorum arkadaşlar: Bu, terör örgütünün propagandasını yapmak değil midir? Bu terörün ekmeğine yağ sürmek değil midir?'' diye soran Erdoğan, ''Hiçbir ciddiyeti ve derinliği olmayan bu projeleri, Kürt kökenli kardeşlerinin talebiymiş gibi takdim etmenin, çok büyük bir haksızlık olduğunu'' ifade etti.

    Erdoğan, ''Bu bildirileri yayınlayanlar, bunun siyasetini yapanlar benim Kürt kökenli vatandaşımın ne kadarını temsil ediyorlar? Bunlar, Doğu ve Güneydoğu;nun ne kadarını temsil ediyorlar? Ben her fırsatta defalarca söyledim, bugün de söylüyorum: Ne terör örgütü, ne de onun uzantıları, hiçbir zaman benim Kürt kökenli vatandaşımın temsilcisi, sözcüsü olmamıştır, bundan sonra da asla olmayacaktır. Demokratik hak ve özgürlüklerden bahsedenler, benim bölgedeki vatandaşımın haklarını kullanmasını engelliyor, tehditle, baskıyla engelliyor'' diye konuştu.

    12 Eylül referandumunda, bütün tehditlere, baskılara, sindirmelere rağmen Doğu Anadolu Bölgesi'nde katılım oranının yüzde 66, ''evet'' oyu oranının yüzde 81, Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde ise katılım oranının yüzde 57, ''evet'' oyu oranının yüzde 84 olduğunu belirten Erdoğan, ''Benim Kürt kökenli vatandaşlarımı terörle, terör örgütüyle özdeşleştirmeye hiç kimsenin hakkı yoktur ve olamaz. Türkiye'nin birlik ve bütünlüğünü zaafa uğratmaya çalışmak, milletimizin kardeşliğini zedelemeye çalışmak, kimsenin haddi değildir, olamaz'' dedi.

    Erdoğan, herkesin sağduyuyla, ferasetle ve iyi niyetle hareket etmesi gerektiğini belirterek, özellikle siyasetçilerin daha büyük bir sorumluluğun sahibi olduklarını kaydetti.

    Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

    ''Gererek, kırarak, dökerek, kaşıyarak, tahrik ederek, hiçbir şey yapılamaz, hiçbir hedefe ulaşılamaz. Siyasi partiler, medya, sivil toplum örgütleri, kanaat önderleri, herkes ama herkes bu süreçte sağduyuyla hareket etmeli, ideolojiler üstü, çıkarlar üstü bir tutum sergilenmelidir. Biri çıkıp provokasyon yapacak, bir başkası çıkıp bundan rant toplayacak. Biri 'dağdan cenazeler gelsin' diye elini ovuşturacak, bir diğeri çıkıp şehit cenazelerini istismar için fırsat kollayacak. Bu gaddarlık değil mi, bu istismar değil mi? Bu vicdana sığar mı? Bırakın vatan sevgisini, millet sevgisini, kendisine saygısı olan, şu kadarcık vicdanı olan biri buna göz yumabilir mi? Türkiye kaybetmiş, milletimiz kaybetmiş, kardeşlik zedelenmiş, huzur, istikrar yara almış, bunların hiç ama hiç derdi değil. Biz bu oyunu bozacağız. Biz bu kirli senaryoyu bertaraf edeceğiz. Bu kirli ittifakın, bu çirkin işbirliğinin gerçek yüzünü gösterecek, bütün o maskeleri tek tek indireceğiz.

    Anayasa ve yasalar çerçevesinde, başkasının özgürlük alanına müdahale etmeden isteyen istediğini söyler ve konuşur. Her mesele hukuk çerçevesinde, demokrasi kuralları altında, bu parlamentoda çözüme bağlanır. Hiç kimsenin kendisini yasaların, Anayasa'nın, parlamentonun üzerinde görme hakkı yok. Yetkilerini aşarak demokratik sürece müdahale hakkı yok. Biz ne tahriklere geleceğiz, ne de bu kirli tezgahlara göz yumacağız. Bir kaşık suda fırtına koparmanın, durumdan vazife çıkarmanın, hükümeti topa tutmanın hiçbir siyasetçiye faydası yoktur, olmayacaktır.''

    **

    Bizim kimseden demokrasi dersi almaya ihtiyacımız yok. Bize demokrasi dersi verenler 12 Eylül referandumunda vatandaşa neleri empoze ettiklerine baksınlar. Bu ülke sahipsiz değil, bu millet çaresiz değil. Biz bu topraklar üzerinde hiçkimseye ameliyat yaptırmayız.

    Dağdaki terörist ile bu ülkenin dairelerinin koridorlarına kadar nasıl girildiğini milletim çok iyi anlıyor. Diyarbakırda bir toplantı yapılıyor. Bir bildiri taslağı sürekli tartışılıyor, televizyonlarda tek gündem bu gibi sunuluyor. Bu tehlikeli bir oyundur. Burada ortaya konan hususları son derece tehlikeli buluyorum. Bu Türkiye'nin demokratikleşmesini hazmedemeyenlerin çirkin bir tezgahıdır.

    Bu bildirileri yayınlayanlar bunun siyasetini yapanlar Kürt kökenlilerin ne kadarını temsil ediyorlar, bunlar güneydoğunun ne kadarını temsil ediyor. Tehdit ve baskı ile vatandaşları sandığa göndermiyor, bütün baskı tehdit ve engellemelere rağmen katılım oranı yüzde 57, evet oyu ise yüzde 87'dir. Benim kürt kökenli vatandaşlarımı terörle bağdaştırmaya kimsenin hakkı yoktur.

    Biri dağdakiler geliyor diye elini ovuşturuyor, bir başkası ise şehit cenazelerinden faydalanma peşinde. Bu hangi hesaba sığar. Biz bu oyunu bozacağız, bu insanların gerçek yüzünü göstereceğiz. Her mesele hukuk çerçevesinde bu çatı altında ele alınır.

    Erdoğan, 8 yıldır ekonomi politikalarından taviz vermediklerini, ekonomide büyümeyi hedef aldıklarını, eğitime sosyal politikalara ayırılan bütçeyi daha da artırdık. Anamuhalefet partisi liderinin vaatleri kaf dağını aşıyor. On katrilyonlarca liralık bir bütçe çıralıyor. Umut simsarlığı yapanlar sadece kendileri kaybetmez milletede de kaybettirirler. Bol keseden dağıtanlar kaşıkla verenler kısa süre sonra kepçeyle geri alırlar. 1994'de 2001'de olduğu gibi bunun acısını çok yaşadı. Türkiye bunun bedelini çok ödedi.

    40 yaş altı vatandaşlar CHP iktidarının ne olduğunu bilmiyor. Türkiye ne zaman hazinesini doldurmuşsa daha sonra gelen CHP iktidarları döneminde hazineler boşaltılmıştır.

    Başbakan Erdoğan daha sonra 1960sonrasında CHP iktidarı dönümlerinde Türkiye'de yaşananlarla ilgili medyada yer alan haberlerin başlıklarını okudu.

    TÜRKİYE'NİN 2023 HEDEFLERİ

    Başbakan Erdoğan daha sonra Türkiye'nin 2023 yılı hedeflerine değinerek, var olan demiryolları ağları kadar yeni demiryolu ağları, 10 bin kilometrelik duble yollar. Trabzon' İzmir Antalya Mersin'e kadar hızlı tren hatlarının açılacağını, tamamen Türk mühendislerinin yapacağı hızlı tren, helikopter uçak ve uzay aracının devreye alınacağını söyledi.




    Erdoğan'ın 2011 değil 2023 hedefi VİDEO Yorumları