TÜSİAD Doğu'ya yatırımda öncü olacak   Konuyu açan: Dostane   İlk Mesaj: 12-17-2010 (16:23)   Son Mesaj: 12-17-2010 (16:23)    Cevap: 0    Gösterim: 430  

    12-17-2010

    TÜSİAD Doğu'ya yatırımda öncü olacak

    TÜSİAD Doğu'ya yatırımda öncü olacak


    TÜRKONFED'in Diyarbakır'da düzenlediği 14. Girişim ve İş Dünyası Zirvesi'nde konuşan TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner, Kürtçe ve Türkçe selamla başladığı konuşmasında, Doğu'ya yatırımda öncü olacaklarını söyledi.

    Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Başkanı Ümit Boyner, yatırım ortamını iyileştirerek Türkiye'de üretilen katma değerden toplumun her kesiminin ve her bölgesinin yararlanır hale getirilmesinin en önemli hedeflerden biri olması gerektiğini belirterek, ''Bu kapsamda hem yerli hem de yabancı yatırımı artırmak amacıyla bu bölgeye özel bir yatırım danışma konseyi önerimiz var. TÜSİAD olarak buna öncülük etmeye hazırız'' dedi.
    Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonunun (TÜRKONFED) Diyarbakır Organize Sanayi İşadamları Derneği (DOSİAD) ev sahipliğinde düzenlediği ''14. Girişim ve İş Dünyası Zirvesi'' Dicle Üniversitesi Konferans Merkezi'nde başladı.

    Zirvenin açılışında konuşan Boyner, Türkçe ve Kürtçe olarak ''Barış için, kardeşlik için, eşitlik için hepinize merhaba. Diyarbakır bizim de evimizdir'' diyerek başladı.

    Doğuya her geldiğinde daha iyi bir insan olduğunu ve bugün burada olmaktan dolayı çok mutlu olduğunu ifade eden Boyner, bugünkü zirvenin de konusu olan bölgesel gelişme ve iş dünyasının rolü toplantıları çerçevesinde 2010 yılı içinde TÜRKONFED ile birlikte birçok ile gittiklerini, son yıllarda oluşturulan kalkınma ajansları modelini bölgesel aktörlerin, bölgesel politikaların belirlenmesi sürecine dahil edilmesi açısından taşıdığı önem ve oynayabileceği roller temelinde destekleyebileceklerini sıklıkla dile getirdiklerini kaydetti.

    Boyner, henüz kamu ağırlıklı olan mevcut yapının daha fazla sivilleşmesine ihtiyaç bulunduğunu, bununla birlikte sivilleşme sürecinde de iş dünyasının üzerine düşen sorumlulukları yerine getirilmesi için örgütlenmesinin gereğinin çok açık olduğunu vurguladı.

    Türkiye'de bölgeler arasındaki farklar ve refah düzeyindeki eşitsizliğin çözmeleri gereken sorunların başında geldiğini dile getiren Boyner, şunları kaydetti:

    ''Bunların büyüme önünde oluşturduğu yapısal engel ile refah artışı üzerindeki olumsuz etkileri hepimizin kabul ettiği bir gerçek. TÜSİAD olarak tüm unsurlarıyla bölgesel gelişmişlik farklarıyla mücadele, yerelleşme, yerinden yönetim ilkeleri, bizim gündemimizin önünde.

    merkezi sistemin ağırlığında bazı değişimler başlamış olsa da yerel girişimleri güçlendirmek, bölgesel ekonomiyi teşvik etmek ve kamu hizmetlerini daha etkin hale getirme hedeflerini taşıyan reform henüz istenen etkinliğe erişemedi.

    Bölgelerimizin yatırın ortamlarında en sık rastladığımız sorunlar, altyapı eksikliği, işgücünde vasıf uyumsuzluğu ve finansmana erişimdeki zorluklar olarak dile getiriliyor.

    Türkiye'nin sürdürülebilir kalkınmasında ve yeni istihdam yaratan büyümeye geçişte gözümüzü dikmemiz gereken noktalardan biri KOBİ'lerimizin sağlamlığı ve büyümeye eklemlenmesi.

    KOBİ'ler olmadan bölgesel farklılıkları gideremeyiz. O nedenle de ağırlıklı KOBİ'lerimizin oluşturduğu bölgesel SİAD'larla kurumsal girişimleri ve etkinliklerinin artırılmasını çok önemsiyoruz.''

    ''YATIRIM ORTAMINI İYİLEŞTİRMEK İÇİN ÖZEL SEKTÖR-DEVLET GÖREV BÖLÜMÜ YAPMALI''

    Boyner, TÜSİAD olarak Doğu Güneydoğu Sanayici ve İşadamları Dernekleri Federasyonu (DOGÜNSİFED) üyesi olduklarını ve 1990'lardan beri yerel sivil ve bağımsız örgütlere TÜRKONFED çatısı altında destek vermeye çalıştıklarını dile getirerek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

    ''Bu örgütlenmenin Türkiye'nin demokratikleşmesi ve refaha kavuşması için şart olduğuna inanıyoruz. Tüm Türkiye'de olduğu gibi Doğu ve Güneydoğu'da tarımın çözülmesini önemli görüyoruz ve üretim içinde payının azalması, bu alanda istihdam edilen nüfusa yeni iş alanları yaratma gereğini ortaya çıkarmakta.

    Bu sebeple yatırım ortamını iyileştirerek Türkiye'de üretilen katma değerden toplumun her kesiminin ve her bölgesinin yararlanır hale getirilmesi en önemli hedeflerimizden biri olmalıdır.

    Kaldı ki yüzde 20'leri aşan işsizlik nedeniyle ve de genç nüfusu nedeniyle Doğu ve Güneydoğu istihdam yaratmak için özel bir önem istiyor.

    Bu da yatırım gerektiriyor. Yatırım ortamını iyileştirmek, ciddi şekilde hem beşeri hem maddi altyapıya yatırımı teşvik etmeyi gerektirecek. Bunun için özel sektör ve devlet olarak görev bölümü yapmamız gerektiğine inanıyoruz.

    Bu kapsamda hem yerli hem de yabancı yatırımı artırmak amacıyla bu bölgeye özel bir yatırım danışma konseyi önerimiz var. TÜSİAD olarak buna öncülük etmeye hazırız. Bu mekanizma için bölgedeki kalkınma ajanslarıyla işbirliğine de gidebiliriz.

    Gelin, bölgeye özel ilk 2011 yılında olmak üzere bir yatırım danışma kurulu oluşturalım. Öncelikle bölgenin yatırım analizini ortaya koyalım. Yıllardır bu alanda yürütülen bazı çalışmalar ve raporlar da mevcut. Bunları da dikkate alarak temel bir yatırım değerlendirmesini ortaya koyalım.

    Burada önemi olan yatırımcının sürdürülebilir ve kaliteli bir istihdam yaratabilmesidir. TÜSİAD olarak buna öncülük edelim. Yurt içi ve yurt dışındaki ortaklarımızı bu sürece dahil etmeye çalışalım.

    Onların görüş ve önerilerini değerlendirmeye alalım. Sizlerin de katkısıyla çalışmalara hemen başlayabiliriz ve bu bölgemize gerekli yatırımı çekmenin teknik altyapısını hazırlayabiliriz.''

    Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Başkanı Ümit Boyner, demokrasi standardı yükselmedikçe refah standardının yükselemeyeceğini belirterek, ''Önümüzde seçimler için 6 ayımız var. Ancak, Türkiye'nin üç böleni olarak nitelediğimiz 'din ve vicdan özgürlüğü', 'kimlik sorunu' ve 'kuvvetler ayrılığı'nı üç birleştiren haline getirmek için gerekli adımların atılması için de kaybedecek zamanımız yok.

    Bu bağlamda, seçimlere kadar olan süreyi, bu yeni dönemi karşılayacak atmosferi oluşturma amacıyla çok iyi kullanmamız gerekiyor. Siyasilerimizin de bu gerçeğin bilincinde olduklarını ummak istiyoruz'' dedi.

    Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonunun (TÜRKONFED) Diyarbakır Organize Sanayi İşadamları Derneği (DOSİAD) ev sahipliğinde düzenlediği ''14. Girişim ve İş Dünyası Zirvesi''nin açılışında konuşan Boyner, yatırım ortamı için altyapı dediklerini, insan kaynağına yatırım dediklerini ama en önemli ihtiyaç olan demokrasi açığını da unutamayacaklarını dile getirerek, ''Demokrasi açığının olduğu ortamda huzur ve barışın sürekli olmasını bekleyemeyiz'' dedi.

    Diyarbakır'da KOBİ'lerin, ekonomik gelişim ve bölgesel farklılıkların giderilmesinin yanında bu konuyu da etraflıca ele almak istediğini ifade eden Boyner, şöyle devam etti:

    ''Çünkü burada koca bir sorunun, Türkiye'nin en yakıcı sorununun merkezindeyiz. Demokrasi açığını kapatmadıkça, toplumsal barışı sağlamadıkça enerjimizi, kaynaklarımızı 21. yüzyılın ekonomik, siyasal ve sosyal anlamda gelişmiş bir toplumu olmak için harcayamayız.

    Demokrasi standardı yükselmedikçe refah standardı yükselemez. Önümüzde seçimler için 6 ayımız var. Ancak, Türkiye'nin üç böleni olarak nitelediğimiz 'din ve vicdan özgürlüğü', 'kimlik sorunu' ve 'kuvvetler ayrılığı'nı üç birleştiren haline getirmek için gerekli adımların atılması için de kaybedecek zamanımız yok.

    Bu bağlamda, seçimlere kadar olan süreyi, bu yeni dönemi karşılayacak atmosferi oluşturma amacıyla çok iyi kullanmamız gerekiyor. Siyasilerimizin de bu gerçeğin bilincinde olduklarını ummak istiyoruz.

    Devlet ve kimlik ilişkisi yeni anayasa çerçevesinde mutabakata varılarak çözülmesi gereken önemli bir demokratikleşme eksenidir. Devlet-kimlik meselesinde de Türkiye'nin en önemli konusunu elbette Kürt meselesi olarak görüyoruz.''

    ''SİYASİ PARTİLERİN TÜRKİYE VİZYONLARINI DUYMAK İSTİYORUZ''

    Boyner, yeni anayasa vizyonlarının Türkiye'de yaşayan tüm vatandaşları ve onların hak ve özgürlüklerini odağına alan, sivil ve demokratik ruha sahip bir anayasa olduğunu vurgulayarak, ''Tüm siyasi partilerin ve toplumu temsil niteliğine sahip kurumların bu arayışa ve düşünce alışverişine destek vermek ve katkıda bulunmak yükümlülüğü taşıdıkları kanısındayız.

    Bu bağlamda tüm siyasi partilerimizden seçim sürecinde yeni anayasa ile ilgili vaatlerinin ne olduğunu, Türkiye vizyonlarının hangi unsurlardan oluştuğunu duymak istiyoruz.

    Yani açıkçası Türkiye halkı olarak artık her seçim döneminde rastladığımız ve bizi ilerleme yolunda bir adım öteye götürmeyen atışmaları değil; halkın gerçek kaygılarına cevap verecek vizyonları duymayı ve tartışmayı hak ediyoruz.

    En azından, demin belirttiğim konularda, siyasi partilerimizin vaatleri açısından bazı ortak noktalarda buluşabileceğine inanmak istiyoruz.''

    Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Başkanı Ümit Boyner, Meclis'te temsil adaletinin sağlanabilmesi için yüzde 10 barajın indirilmesi ve ifade özgürlüğü ile ilgili düzenlemelerin Türkiye demokrasisi için ancak kazanım olacağını belirterek, ''Diyarbakır hapishanesinde olanlar için özür dilense; köy isimleri bir bir iade edilse...'' diye konuştu.

    Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonunun (TÜRKONFED) Diyarbakır Organize Sanayi İşadamları Derneği (DOSİAD) ev sahipliğinde düzenlediği ''14. Girişim ve İş Dünyası Zirvesi''nde konuşan Boyner, demokratik rejimin pekiştirilmesi için seçimleri beklemenin önemli zaman kaybettireceğini ifade ederek, ''Temel mutabakat konularında tartışma ortamı devam ederken, küçük adımlarla güven ortamı neden artırılmasın?'' diye sordu.

    ''Meclis'te temsil adaletinin sağlanabilmesi için yüzde 10 barajın indirilmesi; ifade özgürlüğü ile ilgili düzenlemeler Türkiye demokrasisi için ancak kazanımlar olur. Diyarbakır hapishanesinde olanlar için özür dilense; köy isimleri bir bir iade edilse...'' diyen Boyner, bir gerçeği kabul etmeleri gerektiğini vurgulayarak, konuşmasını şöyle sürdürdü:

    ''Bölge huzurlu olmadan Türkiye, Türkiye huzurlu olmadan bu bölge huzurlu olmayacak. Bu sağlanmadığı sürece de refah ortamı ve yatırımların olması çok zor. Demokratikleşme süreci cesaret gerektirir. Sürecin tüm aktörlerinin alışılagelmiş anlayış ve kabullerini yeniden değerlendirmesi gerekir. Gerçek demokrasi kültürü, kendimizle yüzleşmemizi gerektirir. Çünkü demokrasinin özü, kendi isteklerimizi ne kadar gerçekleştirebildiğimiz kadar, farklılıklara olan saygı ve kabulde yatar.

    Devlet-vatandaş ilişkisini hukuk temelinde demokratik bir seviyeye taşırken, toplumun her kesiminde bu kültürün temelden benimsenmesini de önemsemek zorundayız. Burada hepimize görev düşüyor. Ailemizde, okullarımızda, mahallemizde demokrasi kültürüne engel teşkil edecek hususlar var mı? Belki biraz daha cesaretle hepimizin bu değerlendirmeleri yapması gerekiyor.

    Bunları yaparsak sürekli barışı ümit edebiliyorum. Silahları gömdüğümüz, mayınlı topraklara tekrar bereket getirebildiğimiz günleri hayal edebiliyorum. Trakya'dan, Ege'den, Karadeniz'den gençlerimizin buraya gezmek için; kucaklaşmak için; eğitim için; yatırım için, çalışmak için gelmesini istiyorum. Hiçbir evladımızın kendi vatanlarında birbirlerine kıymalarına, bu dağlarda şehit olmalarına, hiçbir evladımızın dağ başında, duasız, namazsız gömülmesine artık tahammülümüz yok.''

    ''YENİ BİR YÖN ÇİZMELİ, YENİ BİR DİL OLUŞTURMALIYIZ''

    TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner, bugün burada bölgesel gelişme ve kalkınma teması etrafında aslen Türkiye'nin geleceğini konuşmak için toplandıklarını ve Türkiye'nin pek çok başka yerinde de buna benzer veya farklı toplantılarda Türkiye'nin geleceğinin mercek altına alınarak daha müreffeh, daha huzurlu, daha kendine güvenli bir toplum hedefine nasıl ulaşacaklarının tartışıldığını kaydetti.

    Bu arayışın sürmesi kadar, bu arayışı nasıl, hangi dili kullanarak, hangi perspektifle yaptıklarının da önemli olduğunu ifade eden Boyner, ''Geçmişin yaklaşımı, dili, bakışı ve hele hele yöntemleriyle gelecek kuramayız. Taze, sınanmamış, henüz olgunlaşmamış da olsa yeni bir yön çizmeli, yeni bir dil oluşturmalıyız. Dünyanın sunduğu örnekleri de anlamaya çalışarak çabalarımızı sürdürmeliyiz'' diye konuştu.

    ''70 YILDA NİHAYET MESELENİN ADINI KOYABİLECEĞİMİZ NOKTAYA GELEBİLDİK''

    Boyner, geçen yaklaşık 30 yıl boyunca, belki de geçen 70 yıl boyunca Kürt meselesine ''Kürt meselesi'' dememek, meselenin insani ve vatandaşlık haklarıyla ilgili boyutlarını görmemek, Türkiye'nin birliğini ancak gönüllülük ve rızaya dayalı bir dayanışmanın sağlayacağını kavramamak için büyük gayret sarf ettiklerini dile getirerek, şöyle konuştu:

    ''Şunca yıl tükettikten, şunca can kaybettikten, şunca kahır çektikten, bir hesaba göre 100 küsur milyar dolar harcadıktan sonra nihayet, nihayet meselenin adını koyabileceğimiz noktaya gelebildik.

    Akılla bulunabilecek bu noktaya bir an önce varabilmemiz için ülkesinin tüm insanlarını seven, barışı ve kardeşliği bayrak edinmiş cesur kişiler bizi uyardılar. Çabaları kulak ardı edilmekle kalmadı.

    Onları cezalandırdık da. Kimini hapisle, kimini sürgünle, kimini ölümle. Şiddeti reddetmeyi öğrenmek, şiddet yoluyla bu meselenin o şekilde ya da bu şekilde çözülemeyeceğini anlamak için toplumca çok ağır bir bedel ödememiz gerekti.

    Birbirimizi duymamak, duysak da anlamamak, anlasak da kabullenmemek sarmalına girdik. Bu arada da haram parayla servetler edinildi, güya düşman olanlar arasında çıkar çarkları kuruldu. Bunların gündem belirleme gücüyle körleştirildik.

    Olan bağrı yanık ailelere, şiddet kültüne kurban edilen masumlara, hayatı kaydırılan nesillere, doğru dürüst eğitimden, barınaktan, hizmetten, adaletten mahrum bırakılanlara oldu.

    Bu toplum, bu millet kıt kaynaklarını kalkınmasına değil, olanı reddetmeye, reddettiğini yok saymaya, yok saydığını bitirmeye, düşmanlık üretmeye ayırmak zorunda bırakıldı.''

    ''Bundan sonra, kendi gerçeğimizi görmekten kaçamayız'' diyen Boyner, dünyanın bugünkü haline bakmadan, Türkiye'nin oradaki yerini görmeden ve anlamadan, geleceğin ancak çağa uygun dil, yöntem ve hedeflerle kurulabileceğini kavramadan yeni bir gerçekliğin, birlikteliğin, dayanışmanın kalıcı şekilde kurulamayacağını vurguladı.

    Boyner, bundan 19 yıl önce dönemin Başbakanının ''Kürt realitesini tanıyoruz'' dediğini hatırlatarak, ''Kuvveden fiile geçmek için uzunca süre beklememiz gerekti.

    Şimdi Türkiye realitesini daha iyi anlamış olarak bir an önce barış diliyle, kardeşlik anlayışıyla, ortak kader mevhumuyla hareket edip kendimize layık bir geleceği el birliğiyle kuracağımızı umuyorum. Daha doğrusu buna inanıyorum'' dedi.




    TÜSİAD Doğu'ya yatırımda öncü olacak Yorumları