Arınç: Polisin gençleri müdahalesi orantısız   Konuyu açan: alptraum   İlk Mesaj: 12-08-2010 (18:34)   Son Mesaj: 12-08-2010 (18:34)    Cevap: 0    Gösterim: 425  

    12-08-2010

    Arınç: Polisin gençleri müdahalesi orantısız

    Arınç: Polisin gençleri müdahalesi orantısız


    Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, İstanbul'da polisin protestocu gençlere müdahalesine ilişkin olarak polisin yaptığı müdahaleyi doğru bulmadığını belirtti.

    Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, İstanbul'da polisin protestocu gençlere müdahalesine ilişkin, ''Ben prensip olarak şuna inanıyorum; eğer protestocu grup şiddet kullanmamışsa, silaha da başvurmamışsa onlara karşı şiddet kullanmak kesinlikle doğru değildir. Buradaki manzaralar bu topluluğa karşı bir aşırı güç kullanıldığını rahatlıkla ortaya koyabiliyor'' dedi.
    Arınç, Habertürk'te katıldığı ''Ankara Gündemi'' programında soruları yanıtladı.

    İstanbul'da Başbakan Erdoğan'ın rektörlerle yaptığı toplantıyı protesto etmek isteyen bir grup öğrenciye polisin müdahalesi sırasında yaşananlar ve ''19 yaşındaki genç bir kadının müdahalenin ardından bebeğini düşürdüğü'' iddialarına ilişkin soru üzerine Arınç, yaşananları ''acı'' olarak niteleyerek bir daha yaşanmaması temennisinde bulundu.

    Başbakan Erdoğan'ın Dolmabahçe'deki çalışma ofisinde iki bölüm halinde yaptığı toplantı ile rektörleri kabul ettiğini anlatan Arınç, toplantıya 6 bakanın ve YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan'ın da katıldığını anımsattı. Toplantıda üniversitelerin genel sorunları üzerinde durulduğunu bildiren Arınç, üniversitelerin mali imkanları, öğretim üyelerinin azlığı ya da çokluğu, yeni bölümler açılması, akademik özgürlük, YÖK Kanunu'nun bundan sonra nasıl olması gerektiği gibi tamamen üniversitelerle ilgili konuların görüşüldüğünü belirtti.

    Bu tür toplantıları faydalı bulduğunu vurgulayan Arınç, bu konuların görüşüldüğü toplantıların ilk kez yapıldığını da belirtti. Arınç, şunları söyledi:

    ''Sayın Kılıçdaroğlu'nun çok yakışıksız bir benzetmesi oldu, 'Sanki asker gibi sıralanmışlardı' veya 'karşılarında el pençe durmuşlardı' diye. Bu yanlıştı. Rektörlerin YÖK'e bağlılıkları sebebiyle YÖK Başkanı ve ilgili bakanların da bulunduğu bir toplantıda üniversitelerin genel ve özel sorunları görüşülmüşse bu toplantıdan ancak güzel ve hayırlı sonuçlar çıkar diye bekliyorum. Bu toplantıyı vesile ederek 'biz de buraya katılmak istiyoruz' diyen bir grup genç var diyelim. O toplantı özel bir toplantı, katılmaları mümkün değil, doğru da değil. Bu talepte bulunan insanlar bir toplantı ve gösteri yürüyüşü yapıyorlarsa bu, kanunun teminatı altındadır. Bu gösteri ve yürüyüşü yapmak isteyenler eğer topluca bir hareket yapacaklarsa bir tertip heyeti ile en büyük mülki amire başvuruyorlar onlara belli bir alan veriliyor ve orada gösterilerini yapıyorlar. Ama bu kişiler, sanırım 100, 150, 200 civarındaki bir topluluk, 'biz şurada bu gösteriyi yapacağız, gerekiyorsa toplantıya katılacağız' diyorlar. İhtara rağmen dağılmıyorlar ve bunun üzerine polis elindeki şiddet imkanlarını, zor imkanlarını kullanmaya başlıyor. Bir defa hukuki bir tabir olduğu için kullanıyorum, aşırı güç kullanmak hem yanlıştır, hem de doğru değildir hem de kanuna göre uygun değildir. Bunu kim yapıyorsa yapsın, karşıdaki olayın vahameti nispetinde ancak bir karşılık vermesi gerekir.''

    -''ÇOK DAHA AKILLI YÖNTEMLERLE...''-

    Yaşanan olayda ''orantısız güç'' kullanılıp kullanılmadığının sorulması üzerine Arınç, ''Bunların elinde molotofkokteyli yok, bunların elinde silah yok, yani bir toplantıyı, gösteriyi yapacak insanlar sadece ellerindeki pankartlarla veya söyledikleri ile veya çok ilginç, ilgi çeken bir takım eylemlerle bunu yapıyorlarsa polisin güç kullanmaması lazım, şiddet kullanmaması lazım. Coplamak, arkasından kovalamak, yere düşürmek, şiddet kullanma sırasında da hoş olmayan manzaraların ve sonuçların ortaya çıkmasını tasvip etmek mümkün değil'' diye konuştu. Arınç, şöyle devam etti:

    ''Ben prensip olarak şuna inanıyorum, eğer protestocu grup şiddet kullanmamışsa, silaha da başvurmamışsa onlara karşı şiddet kullanmak kesinlikle doğru değildir. Buradaki manzaralar bu topluluğa karşı bir aşırı güç kullanıldığını rahatlıkla ortaya koyabiliyor. Sanıyorum ki İçişleri Bakanlığı da İstanbul Valiliği de bu konu ile ilgili bir soruşturma başlatacaktır.

    Bu toplantıdan önceki toplantıda sanıyorum birinci toplantıda, yine aynı grup, biraz Sakarya'dan, Kocaeli'nden de gelmek suretiyle bu tür olaylarda da kadrolu elemanlar da iş başında. Bunu emniyet de tespit ediyor. Giydirilmiş, hazırlık yapılmış, belli konularda koordine içine girmiş, otobüslerle belli istikametlerden geliyorlar. Diyelim ki bunlar Beşiktaş civarında toplanmışlarsa Sayın Başbakan'ın geçeceği bir sırada bir eylem, bir gösteri yapma hazırlığı içindelerse birinci toplantıda çok güzel, çok akıllı bir harekette bulunmuşlar, Sayın Başbakan bulunduğu yerden kıyı emniyetine ait bir tekne ile geçmiş onlar da Beşiktaş'ta karayolunda beklemekle kalmışlar. Bence de bu akıllıca bir tedbir. Oradaki insanların bir eylem yapmasına doğrudan imkan vermemek belki tedbir alınması bakımından güzel bir yol olabilir ama diyelim ki toplantıya girmek istiyorlar, fikirlerini söylemek istiyorlar, protesto yapıyorlar. Bunlara karşı söylediğim şartlar içinde, eğer şiddet kullanmıyorlarsa, silaha sarılmıyorlarsa -silah dediğimiz zaman sadece tabanca, tüfeği kastetmiyorum, insanı yaralayıcı, eziyet çektirici- yoksa, görebildiğim kadarıyla da yok. Olsaydı zaten kullanırlardı. Bu gençlerin silah veya silah benzeri bir cisim kullandığına dair ben bugüne kadar ben bir şey görmedim. O zaman sadece onlara karşı durmak ve çok akıllıca yöntemlerle bu protesto gösterisine karşı çıkmak mümkün. Artık polisimiz eğitimli bildiğim kadarıyla. Yani her konuda hizmet içi eğitimle de alacakları tahsil bakımından da artık enstitüleri bile akademi ve üniversite haline geldi. Bir toplantı ve gösteri yürüyüşünde protestocular çok akıllı yöntemler bulabilirler ama polisin onlardan çok daha akıllı yöntemlerle buna karşı çıkmasını temin etmesi lazım.''

    Olayın çok üzücü olduğunu belirten Arınç, ''Bu üzücü olayı yine bizim İçişleri Bakanlığı, polis, emniyet, vilayet noktasında ele almamız lazım. Bunu siyasi partilerin muhalefet etmek için bir gösteri alanı haline getirmesini Türkiye'nin güvenliği bakamından belki endişe ile karşılamak lazım. Çünkü polis de bizim polisimiz, güvenlik güçleri de bizim gücümüz. Bunlar yerine göre böyle, masum isteklere karşı şiddet kullanmış olabilirler ama masum olmayan hareketler, suikast tertipleri veya her hangi bir olaya meydan verecek protesto gösterisine karşı da mutlaka hazırlıklı olmaları gerekir'' dedi.

    Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Wikileaks belgelerine ilişkin, Amerikan büyükelçileri ya da büyükelçiliklerinin iki yanlış yaptığını belirterek, ''Bunlardan birincisi, topladıkları bilgi diyerek karşı tarafa gönderdikleri şey, hemen hemen pek çoğu yanlış, hemen hemen pek çoğu tek taraflı, hemen hemen pek çoğu da bu hükümetle veya bu kişilerle sorunları olan kişilerden derlenmiş toplanmış'' dedi.

    Arınç, Habertürk'te katıldığı ''Ankara Gündemi'' programında soruları yanıtladı.

    İstanbul'da öğrencilerle emniyet güçleri arasında yaşanan olaylarda 19 yaşındaki bir genç kadının bebeğini düşürdüğünün anımsatılarak, bir değerlendirme yapmasının istenmesi üzerine Arınç, daha önce yaralanma, ölüm, ya da sakat kalma ile sonuçlanan bazı olaylar karşısında da polisler hakkında davaların açıldığını, takibatların yapıldığını anımsattı.

    Bu tür olaylarda suç teşkil eden bir eylemin yapılması halinde, şikayetle ya da kamu yararı görüldüğünde savcıların dava açabildiğini ve olayın sorumlularının suçlanmasının yargı kararıyla da mahkum edilmesinin mümkün olabildiğini anlatan Arınç, şöyle devam etti:

    ''Burada bir kadıncağız, bir genç kız, bir kardeşimiz, bir arkadaşımız bu eyleme katılması sırasında böyle aşırı fiziki şiddet görmesi sonucunda evladını, çocuğunu kaybetmişse bu sonuç, suç teşkil eden bir eylemdir ve buna katılanların, sorumlularının bulunması gerekir.

    Şöyle bir düşünce de olabilir; madem bir çocuk taşıyordun, hamile olduğunu da biliyordun, ne işin vardı bu gösterinin içinde? Bu gösteriye katılan kadının masum bir gösteri yapmak amacını taşıdığını peşinen kabul etmeliyiz. Ama bunun aksine bir eylem olsaydı, yani ellerindeki delici, kesici silahlarla polise karşı veya hedef aldıkları kişilere karşı bir eylem yapsaydı, 'Sen şu hamile halinle şu karnındaki çocuğu düşünmen gerekirdi' diyenler de mutlaka çıkabilirdi.

    Bence ceza hukukunda bir müterafik kusur kavramı vardır. Yani karşı tarafın da kusuruyla bu olay meydana gelmişse bu ceza hukukunda gözetilen bir sistemdir. Ama biz bunu bir tarafa bırakalım.''

    -''GÖSTERİCİLERE AŞIRI GÜÇ KULLANILMIŞTIR''-

    Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:

    ''Bu ellerindeki silah ve şiddet unsuru taşımayan göstericilere karşı bir aşırı güç kullanımı olmuştur benim tespitime göre. Bu aşırı güç kullanımında polis neden tahrik olmuştur, neye karşı böyle aşırı şiddet kullanmıştır, bunun bir izah edilmesi gerekir ve bu gösteri sırasında aşırı şiddet kullanımı karşı tarafa zarar vermişse bunun hem tazmin edilmesi ve de ceza hukuku bakımından takip edilmesi gerekir diye düşünüyorum.''

    Olayı ''Fevkalade üzücü bir davranış'' olarak değerlendiren Bülent Arınç, şöyle konuştu:

    ''Ama buna bakarak bence herkesin bu eylemler karşısında ne olduğunu da düşünmesi lazım. Bazen bırakın polisi ve gösteri yapan insanları çevredeki esnaf bile bu işin içine karışıyor. Çünkü eylem sebebiyle dükkanlar, iş yerleri zarar görüyor, otobüsler hareket edemez hale geliyor otobüsteki insanlar mağdur olabiliyor ve çevrede taşlar camlar kırılabiliyor... Ve hatta eline sopa alan esnafın bile 'Sizin yüzünüzden bu işler başımıza geliyor' dediğini de görüyoruz.

    Yani kanuni çizgiler içindeki toplantı ve gösteri yürüyüşlerine her türlü müsamaha sağlanmalı. Fakat bunun dışına çıkanların da şiddet kullanmadan protesto eylemini belki engellemeye çalışmalı.''

    -''WIKILEAKS'TE TEK YÜKLENİLEN BEN DEĞİLİM''-

    ''Wikileaks'' belgelerindeki Türkiye'ye ilişkin iddiaların anımsatılarak ''Belgelerin İsrail kaynaklı olduğunu düşünüyor musunuz? Çünkü böyle bir yaklaşım var. TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin, 'Amerika'dan habersiz olduğunu düşünmüyorum' dedi. Belgelere bakışınız nedir?'' sorusunun yöneltilmesi üzerine Arınç, belgeler ortaya çıktığında Afrika'da bir ülkede bulunduğunu ve döndüğünde konuya ilişkin birtakım açıklamalar yaptığını anımsattı.

    Arınç, Meclis Başkanlığı yaptığı dönemde ABD'nin farklı büyükelçilerini tanıdığını ve son dönemde de James Jeffrey'le de veda için geldiğinde uzun uzun görüştüğünü anlattı.

    Wikileaks'in kurucusu Julian Assange'ın bir şekilde elde ettiği ve 250 bin civarında olduğu belirtilen belgelerin daha çok ABD'nin büyükelçilerinin bulundukları ülkelerden gönderdikleri bilgi, analiz ya da raporlara dayandığını belirten Arınç, ''Bunların bir şekilde açıklanmış olması bence çok önemlidir'' dedi.

    Konuya ilişkin tarafların tepkilerini izlediğini dile getiren Arınç, ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton'ın belgelerin yalan, sahte ve düzmece olduğunu söylemediğini, hatta kabullenip özür dilediğini aktardı ve ''Sahte deseydi buna inanırdık. Ama o bunu demedi ve kabullendi, özür diledi. Dolayısıyla artık bu belgelerdeki bilgilerin veyahut da düşüncelerin, analizlerin doğru olduğunu kabul etmemiz lazım. Biz onlar adına avukatlık yapacak değiliz'' diye konuştu.

    Arınç, olayın Türkiye'de görevli büyükelçiler veya müsteşarlar veya onların ekibi, yani diplomatların büyük bir kısmının kendi ülkelerine Türkiye'den haber vermek amacıyla birtakım bilgiler toplamasıyla meydana geldiğini belirterek, ''Bu bilgileri, gazetecilerden, siyasetçilerden veya kendilerine göre bilgi kaynakları bulmuşlar onlardan toplamışlar. Bunları analiz etmişler ve bunları bir rapor halinde bildirmişler. Bu aslında bütün büyükelçilerin görevidir. Yani Türkiye'nin büyükelçileri de kendi ülkelerinin menfaati açısından orada olup bitenleri kendi Dışişleri Bakanlığına bildirmelidir. Biz bunu belki pek az yapıyoruz ama her ülkenin böyle bir istihbarat toplama, bilgi akışını sağlama gibi diplomatlarına verdiği bir görevdir ve bu görev onlar için de çok önemli bir sonuç meydana getirecektir'' diye konuştu.

    Burada Amerikan büyükelçileri ya da büyükelçiliklerinin iki yanlış yaptıklarını belirten Arınç, şöyle devam etti:

    ''Birincisi, topladıkları bilgi diyerek karşı tarafa gönderdikleri şey, hemen hemen pek çoğu yanlış, hemen hemen pek çoğu tek taraflı, hemen hemen pek çoğu da bu hükümetle veya bu kişilerle sorunları olan kişilerden derlenmiş toplanmış. Bunların hepsini bir araya getirebilirsiniz. Bu sizin işinizdir ama doğru rapor göndermek, doğru analiz göndermek bir büyükelçinin görevidir.

    İkincisi de bu işi yaparken de özel şahıslar hakkında küçültücü ifadeler kullanmışsınız. Bu da fevkalade kötüdür. İki yanlış yapmışlar. Bir; doğru olmayan raporlar ve bilgiler göndermişler. İki; bu bilgileri gönderirken özel şahıslar hakkında çok çirkin, benimle de ilgili Merkel'le de ilgili Sarkozy ile de ilgili... Yani sadece yüklenilen insan ben değilim, bir başkası da var. Bu Amerikan Dışişleri Bakanlığının bir zafiyetidir, büyükelçilerin ve büyükelçiliklerin bir zafiyetidir. Yanlış yapmışlar.''




    Arınç: Polisin gençleri müdahalesi orantısız Yorumları