Davutoğlu'nun ABD'de ayağa kalktığı an   Konuyu açan: Dostane   İlk Mesaj: 12-03-2010 (11:37)   Son Mesaj: 12-03-2010 (11:37)    Cevap: 0    Gösterim: 469  

    12-03-2010

    Davutoğlu'nun ABD'de ayağa kalktığı an

    Davutoğlu'nun ABD'de ayağa kalktığı an


    Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile Hillary Clinton'ın görüşmesine 'WikiLeaks' damgasını vurdu. Davutoğlu neler önerdi? Clinton, belgeleri nasıl yorumladı? Davutoğlu'nun msadan kalkma noktasına getiren diyaloglar:

    İsmail Küçükkaya'nın aktardıkları
    WikiLeaks krizinin başladığının ertesi günü Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun Washington'da olması şanstı, herkes için...

    Dünya kamuoyu çalkalanırken, skandalın patlak vermesinden sadece saatler sonra Davutoğlu'nun önce Hillary Clinton'la, ardından Beyaz Saray Güvenlik Danışmanı'yla ve Kongre üyeleriyle görüşmesi krizin derinleşmesini önledi.

    Bu süreci 'tam da olay yerinde', Washington'da izledim, biliyorsunuz.

    Bakan'ın kaldığı Willard Otel'de, Dışişleri Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu, Büyükelçi Namık Tan ve Hariciye ekibiyle birlikte...

    Bir de bakanın diğer danışman kadrosuyla...

    Gelişmeleri an be an AKŞAM'dan duyurduk.

    Günün sonunda ortaya çıkan tabloya bakalım. Bir anlamda bu da bizim WikiLeaks sızdırmamız olsun!

    DAVUTOĞLU'NDAN CLINTON'A 'BELGE ANALİZİ'

    İki dışişleri bakanı arasındaki görüşmenin süre olarak yarısını WikiLeaks skandalı oluşturdu. Davutoğlu krizden çıkış stratejisini meslektaşına şöyle göstermiş:

    'Şu ana kadarkilerin hepsini dikkatlice inceledik. Üç kategori belge var. Önce, ikili görüşmelerle ilgili kriptolar. Bunlar ikili ilişkileri ilgilendiriyor, sorundur ama aşılır. Önemli olan sizin yönetim olarak o kriptolardaki bilgiler karşısında ne yaptığınız. Bizim için Obama ve sizin sözleriniz önemli. Sonuçta o tarihlerden sonra gayet olumlu ilişkiler içinde olduk. Şimdi de belgelerle aranıza mesafe koyun. Bunu da açıklıkla kamuoyuna açıklayın. İkinci kategoride üçüncü taraflarla ilgili belgeler var. Mesela İran'ın Arap ülkeleriyle ilişkisi. Sıkıntı burada. Son olarak ülkelerin içişlerine müdahale eden belgeler... O da ciddi sorun. Kabul edilemez. İşte bunu telafi etmeniz gerekir. Çıkış yolu burada.'

    ÖZÜR DİLEDİ Mİ DİLEMEDİ Mİ?

    Gelelim zirvenin en heyecanlı ve biraz da tartışmalı kısmına...

    Clinton, özür diledi mi dilemedi mi?

    Ya da şöyle aktaralım, 'Özür ifadesi Davutoğlu'nun yansıttığı kadar net miydi?'

    Bu soruyu aynen bu şekilde sordum, yanımızda Ömer Çelik de vardı. Bakan, çarpıcı bir değerlendirmede bulundu:

    'Açıkça özür dilendi bizden. Birileri karşımıza çıkar, aksini söylerse alnını karışlarım. Böyle yorumlar yapıldığını duyuyorum, yazanlar da var. O halde açıklayayım. Clinton, özür diledi, ben de kendisine 'Bu bizim için önemli, sizin ağzınızdan bunu duyurmam lazım. Dışarıda gazetecilere söylemek istiyorum', dediğimde Clinton, 'Elbette, zaten bunun için söylüyorum' dedi. Yani üzerinde mutabakata vardığımız bir açıklamadır.'

    Sözün burasında Ömer Çelik devreye girdi ve 'Clinton heyetler arası görüşmede de özür diledi, 'Sayın Bakan'a içeride de söylediğim gibi çok üzgünüz, özür diliyoruz' dedi' sözleriyle Davutoğlu'na destek verdi.

    KRİZ İŞTE BÖYLE PATLADI

    Clinton, WikiLeaks sızıntısının nasıl yaşandığınıysa Davutoğlu'na şu şekilde açıkladı:

    'Washington'daki her birim kendi arşivine sahiptir. Yazışmalar, gizli belgeler ayrı ayrı tasnif edilir. Fakat önceki yönetim zamanında bir karar alınmıştı. Dışişleri, Pentagon ve diğer güvenlik kuruluşlarının arşivlerinin tek bir havuzda toplanmasına karar verilmişti. Böylece sinerji ve bilgi-belge paylaşımı amaçlanıyordu. Havuz sistemi, bilgilere giriş yapabilen insan sayısını öncekine göre inanılmaz oranda artırdı.'

    'SORUN VARSA BİLELİM, TARTIŞALIM; YOKSA KONGRE'YE ANLATIN'

    Dikkatli okurlar, son dört yazımdaki havayı almışlardır. Davutoğlu, Washington'da Türkiye aleyhine bir havanın oluşmakta olduğunu görüyordu. Bunu 'Gerçekte bir sorun yok, öyle bir algı var' diye yorumluyordu. Bazı gazetecilerin son zamanlarda 'ABD yönetimi ateş püskürüyor' şeklindeki yazılarını isim de vererek eleştiriyordu. İşte bu psikoloji Davutoğlu-Clinton görüşmesine de yansıdı.

    Davutoğlu aynen şöyle sordu:

    'Siyasiler ve yönetimler arası ilişkiler çok iyi. Ancak anonim kaynaklara dayanarak olumsuz bir hava estiriliyor. Amerika'ya gelen gazeteciler kriz var yazıları yazıyor. Kongre'de de aynı hava var. Sayın Clinton, yüksek sesli olarak bu ilişkiye sahip çıkın. Sıkıntı varsa bize de söyleyin. Olabilir, kriz varsa bilelim. Tartışalım burada. Yoksa medyaya ve Kongre'ye bunu anlatın.'

    Bu son derece ilginç diyalog bence tarihi nitelikte.

    Bakan'a, 'Peki bu sözler üzerine Clinton size ne yanıt verdi?' diye sordum.

    'Hayır, elbette sorun yok. Görüş ayrılıkları olabilir ama onları konuşarak aşıyoruz. Hele bir kriz havası hiç yok' karşılığını vermiş.

    KIBRIS KONUSUNA MÜDAHALE EDİN

    Zirveden bir gün önce Dışişleri Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu ile görüşmüştüm. Zirvede Kıbrıs ve AB konularını da masaya yatıracağız demişti. Davutoğlu Clinton'a 'Kıbrıs konusuna müdahale edin, AB'yi de kilitliyor; NATO-AB ilişkilerini de. Rumlar çözümsüzlük dayatıyor. Herkes bu oyuna geliyor, biraz sahneye çıkın' diyerek ABD'den tavır beklediklerini söylemiş.

    KONGRE'DE BUZ GİBİ HAVANIN ESTİĞİ AN

    BİRAZ da Kongre'den ilginç notlar aktaralım...

    Görüşmeler Clinton-Davutoğlu zirvesi kadar rahat geçmemişti.

    Senatörlerden İran'la yakınlaşma, İsrail'den uzaklaşma ve Ermeni açılımının durması konusunda eleştiriler gelmişti. Ancak çoğu yapıcı eleştirilerdi. Diyalog şeklinde geçti. Fakat bir an var ki işte o ilginçti.

    Bir kadın senatör, hükümetin İsrail politikasıyla ilgili suçlayıcı bir dil kullanıyordu. Bir ara 'Anti semitizme kayıyorsunuz' deyince buz gibi bir hava esti. Davutoğlu, ayağa kalkıp itiraz etti ve 'Bunu kabul edemem. Protesto ediyorum. Masadan kalkarım. Tartışma biter. Türk tarihini bilmiyorsunuz. Bizi kimse anti-semitizmle suçlayamaz. Bunu söyleyen Yahudi tarihini de bilmiyordur. Türk tarihi boyunca böyle bir şey asla olmadı, kıyamete kadar da olmayacak. Hele bunları bir Yahudi'den duymak bizi çok üzer' diye konuştu.

    Senatör yarattığı tepkinin farkına vardı, tonu biraz düşürdü ancak itirazını da kayda geçirdi, 'Bana Yahudi demeyin.'

    İSRAİL BİZE KONGRE ÜZERİNDEN BASKI YAPMASIN

    Görüşmelerde İsrail konusu çok ağır basınca Davutoğlu, Kongre'de şöyle konuştu:

    'İsrail iki hata yapıyor. Türkiye'yi kaybediyoruz duygusuyla Kongre üzerinden Türkiye'ye baskı yapmaya çalışıyor. Bu ters teper. Kayıtsız şartsız ABD-İsrail bütünleşmesi görüntüsü Türkiye'de ve bütün Müslüman dünyasında tepki yaratıyor. İkinci konuya gelince... Bizim için ciddi mesele değil ama farkındayız, bizi rahatsız etmek için İsrail, Yunanistan'la Bosnalı Sırp liderlerle yakınlaşma siyaseti güdüyor. Buradan hiçbir yere varamazlar. '

    İşte böyle...

    WikiLeaks skandalının patladığı dakikalardan itibaren dört gün Washington'daydım.

    Dönüşte Davutoğlu'yla vedalaşırken ondan son olarak şu cümleyi duydum:

    'Çatışma yok ama ABD ile gerginleşen gider, gibi bir hava vardı. Eşitler arası ilişki gibi değil, üstün ABD'yle ilişki olarak kodlanmıştı. Şimdi ilişkiler doğasına uygun hale geliyor. Ziyaretimiz de işte buna hizmet etti.'

    AKŞAM




    Davutoğlu'nun ABD'de ayağa kalktığı an Yorumları