
İstiklâl Marşı Derneği genel merkezini Ankara'ya taşıdı ve İstanbul'da yeni şube açılışı yaptı. Açılış nedeniyle düzenlenen toplantıda konuşan İsmet Özel, T.C.'nin sona erdiğini, uzatmaları oynadığını savundu.
İstiklâl Marşı Derneği İstanbul Şubesinin açılışı münasebetiyle Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi'nde yapılan basın toplantısında, derneğin Genel Başkanı İsmet Özel ve İstanbul Şube Başkanı Sedat Akyüz kurumla ilgili görüşlerini dile getirdi.
İstanbul Şube Başkanı Sedat Akyüz, derneğin genel merkezinin Ankara"ya taşınması sebebiyle İstanbul"da açılan yedinci şubenin hayırlara vesile olmasını temenni ederek kâfirlerin, Kur'an-ı Kerim'in getirdiklerini örtmek üzere Kur'an-ı Kerim'i dinleyen ve onunla alâkadar olan bir görüntü temin etmeye gayret ettiklerini savundu.
Daha sonra söz alan Dernek Genel Başkanı İsmet Özel ise ham demir olarak başlayan İstiklâl Marşı Derneği'nin dövüle dövüle çelikleşen bir pozisyona ulaştığını söyleyerek, derneğin Türkiye'nin kanuni kuruluşları içinde Türkiye'nin haritadan silinmesine engel olmak üzere faaliyet gösteren yegâne kuruluş olduğunu iddia etti ve "diğer bütün kuruluşların en iyi durumlarının "ne kadar az kaybedilirse o kadar iyi" prensibiyle çalışmaktan ibaret olduğunu" ileri sürdü.
Basın Toplantısının ardından "İsabetli İse Geç Değildir" başlığı altında gerçekleştirilen "tartışma" kısmında ilk sözü alan isim olan İsmet Özel, kafir hakimiyeti altında bir dünyada yaşadığımızdan bihaber olmanın bir Müslüman için telafi edilemez bir kayıp olduğunu belirterek; dünyanın almış olduğu şekli tabii, olağan, kaçınılmaz sayanların Müslüman olamayacaklarını savundu.
İslâm'ın bir inanç değil hakikatin keşfi olduğunu, Müslümanların "inanç sahibi insanlar" olarak adlandırılamayacağını ifade eden İsmet Özel, İslâm'ın Müslim ve Mü'min olma imkânları taşıdığına işaret ederek Müslümanların inançla değil, bilgiyle yani "ilm"le irtibatlı oldukları hususunu izah etti. Bu bilginin, doğrunun keşfiyle, haklının keşfiyle, hakkın keşfiyle mevcudiyet kazanabileceğini, dolayısıyla Allah'a teslim olmanın, Müslümanlığın Allah'ın ilmine teslim olmak manasına geldiğini ifade etti. Kelime-i Şehadet'in, şahit oluş itibariyle bir farkındalık meselesi olduğunu, bu sebeple kâfirlerin "bilme"lerine imkân bulunmadığını sözlerine ekleyen İsmet Özel, "Benim aklım bu kadarına eriyor" diye gününü geçirerek değil, "Benim aklım en üstününe eriyor" denilerek Müslüman olunabileceğini sözlerine ekledi.
KÂFİRLERİN SULTASINDA BİR HAYAT YAŞIYORUZ
İstiklâl Marşı Derneği'nin, Müslümanlığımızın kıymetini bilme metni olarak İstiklâl Marşı'nı kabul ettiğini belirten Özel, "Korkma!" ile başlayan marşın, "Dünyada bir tek Müslüman bile varsa korkma!" mesajını da taşıdığına işaret ederek, o bir tek Müslüman'ın "biliyor" olması, "ilm sahibi" olması dolayısıyla kâfirlerin imkânlarını sıfırlayacak bir potansiyelin mevcudiyetini koruduğunu izah etti.
Mekke ve Medine'yi müdafaa edememenin acısıyla İstiklâl Marşı'na tutunanların nefes alabilecekleri bir saha olarak vatanlarına kavuştuklarını, ancak vatana kavuşulur kavuşulmaz İstiklâl Marşı'nın rafa kaldırılarak dondurulduğunu ileri süren İsmet Özel; İstiklâl Marşı Derneği'nin geçirdiği dört yıla yakın zaman diliminin de heba olup olmadığının, derneğin ne için kurulduğunun üyelerince anlaşılıp anlaşılmadığı muvacehesinde değerlendirilebileceğini ifade etti.
TÜRKİYE"NİN VARLIĞI BÜTÜN MÜSLÜMANLARIN TEMİNATIDIR
Özel, İstiklâl Marşı Derneği'nin fikriyatının isabetli olması ve isabeti konusunda bir yere varılmış olması halinde bunun elden kaçırılmayacak bir şey olduğunu; bu fikriyatın doğrudan doğruya kırkbir mısrada yer alan ideologide mündemiç olduğunu ve Türkiye'nin kendine mahsus değerleriyle dünyada özenilecek bir alan haline gelmesini sağlayacak hazırlığı teklif ettiğini vurguladı.
Özel, Türkiye'nin iki defa vatandaştırıldığını bunun üçüncü defa olamayacağını ifade ederek aslında 27 Mayıs 1960 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti"nin sona erdiğine, o tarihten bu yana "uzatmaların" oynandığını iddia etti.
Türkiye"nin varlığının dünyadaki bütün Müslümanların teminatı olduğunu beyan eden Özel, konuşmasını şu cümlelerle sona erdirdi: "Bu ülkede her şeyin bütün dünyayı değiştirecek kadar, hâlâ elverişli olduğunu bilmeniz lazım. Bu konuda birazcık kafa yorarsanız siz de görürsünüz. Bu ülke hala bütün dünyanın başka bir rotaya mecbur olmasını gerektirecek imkâna sahiptir. Bunun için itikaden isabet ettiğimiz bir mevkii terk etmememiz kâfîdir"
(Haber 7)