DSP Genel Başkanı Masum Türker, ''Türkiye, füze kalkanı projesiyle tekrar bir merkez ülke olmaktan çıkıyor, cephe ülke haline geliyor'' dedi.

İstanbul Aydın Üniversitesi Türkiye Araştırmaları Merkezi tarafından düzenlenen ''Küreselleşmenin Türkiye Siyasetine Yansımaları'' konulu konferansta konuşan Türker, savunma amaçlı konulacak füzelerin aynı zamanda hedef olduğunu ifade ederek, gelişen teknolojiyle birlikte olası bir saldırı durumunda başka bir noktadan düğmeye basılarak füze kalkanlarının etkisiz hale getirilebileceğini kaydetti.
Bu konunun hükümet tarafından bir an önce açıklığa kavuşturulması gerektiğini anlatan Türker, ''Türkiye, füze kalkanı projesiyle tekrar bir merkez ülke olmaktan çıkıyor, cephe ülke haline geliyor'' dedi.

Türkiye'nin 2001 yılında ''merkez devlet'' olarak nitelendiğini ifade eden Türker, 29 Ekim tarihli Ekonomist dergisinde Türkiye'nin yeni bir ''merkez devlet'' olmuş gibi tanıtıldığını belirterek, ''Bunu yutturmaya çalışıyorlar ki hiç kimse, 'Cephe devlet oldunuz' demesin'' diye konuştu.

ABD'nin Irak'ı işgalinin Türkiye siyasetine yansımalarına da vurgu yapan Türker, şunları kaydetti:

''Ecevit, 'ABD Irak'ta Müslümanları öldürecek' diye bu operasyona onay vermemişti. Bu sebeple, 'Bu hükümetten bir şey olmaz' dediler ve Türkiye'de ilk sivil darbe girişimi o tarihte başladı. Bugün Ergenekon'un ardından gelen 'Balyoz' planının esas özü o sivil darbedir. O sivil darbenin ürünü bugünkü hükümettir, ama bugünkü hükümet 'Balyoz' darbesini kendisine yapılmış gibi yansıtıp, meseleyi farklı boyutlara götürmeye çalışmaktadır.''

DSP'nin yeni yapılanma sürecini anlatan Türker, partisinin 2001 ve 2002 yılları arasında mevcut ilişkilerini ve kurumları cesaretle gözden geçiremediği için 2007 seçimlerine katılamadığını ifade etti.

Türker, konuşmasını şöyle sürdürdü:

''Bugün, yeni yapılanmadan sonra nasıl bir düzen olması gerektiğini ele alıyoruz. Önce yapılan program gereği yeniden mevcut ilişkilerin, reformların gözden geçirilmesi gerekir. Mesela 2000'li yıllarda silahlı kuvvetleri cesaretle gözden geçirmeliydik. Çünkü o dönem silahlı kuvvetlerin başında bulunan insanların küresel siyasetle paralel hareket ettiklerini yıllar sonra söylemeye başladık. Şimdi burada söylüyorum; 'Tükiye'de Büyükanıt'tan hesap sorulmalıdır.' Mesela Büyükanıt, DSP'nin bölünmesinde Kemal Derviş'le birlikte aktör olmuştur. Partinin en önemli unsuru, bağlayıcısı Ecevit sonrası için herkesin mutabık kaldığı İsmail Cem'i DSP'den ayrılıp parti kurmasında teşvik etmiştir. O tarihte onlar, dönemin Genelkurmay Başkanını Ecevit'le konuşmaksızın, 'Nasıl yeni bir yapı oluştururuz' derken bugünkü karmaşık, birbiriyle çatışan, birbirine sahip çıkamayan bir silahlı kuvvetlerin üst yapısının oluşmasına neden olmuşlardır. İkinci yapı da ortadaki iki sol parti DSP ve SHP'nin 2007 seçimlerine girememesidir. Yine dönemin Genelkurmay Başkanı rolünü oynamıştır. ''