Yılmaz: Yeni konjonktür için önlem şart   Konuyu açan: Dostane   İlk Mesaj: 11-12-2010 (12:23)   Son Mesaj: 11-12-2010 (12:23)    Cevap: 0    Gösterim: 482  

    11-12-2010

    Yılmaz: Yeni konjonktür için önlem şart

    Yılmaz: Yeni konjonktür için önlem şart


    Merkez Bankası Başkanı Yılmaz, önümüzdeki dönemde dünyayı etkisi altına alacağını düşündükleri yeni konjonktürün bazı önlemlerin alınmasını gerektirdiğine işaret ederken, büyüme, enflasyon ve riskeler konusunda uyardı:

    Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, önümüzdeki dönemde dünyayı etkisi altına alacağını düşündükleri yeni konjonktürün bazı önlemlerin alınmasını gerektirdiğine işaret ederek, yeni konjonktürün temel özelliğinin güvenilir ve dinamik yükselen piyasa ekonomilerine yoğun sermaye akışı sonucunda bu ekonomilerde aşırı ısınma, aşırı borçlanma ve varlık balonları oluşması riskinin belirmesi olduğunu bildirdi.
    Yılmaz, iç talepteki canlanmanın enflasyon üzerinde olumsuz etkisi olmadığını belirterek, ''Dolayısıyla iç talebin bugün geldiği nokta itibarıyla enflasyonun tehdit oluşturduğunu düşünmüyoruz'' dedi.

    Yılmaz, bankacılık sisteminin büyütülmesinin yavaşlatılması diye birşeyin söz konusu olmadığını kaydederek, ''Ölçülü bir büyümenin, kontrol edilebilir bir büyümenin ülkemiz için uygun olduğunu düşünüyoruz. Dolayısıyla bankacılık sisteminin büyümesinin engellenmesi gibi birşey söz konusu değil. Aklımızın ucundan da geçmiyor'' şeklinde konuştu.

    Yılmaz, ''Biz şu anda ekonomimizin ısındığını düşünmüyoruz. Ama ileriye yönelik özellikle cari açık tarafından baktığımızda birtakım finansal istikrarla ilgili risklerin ortaya çıkabileceğini düşünüyoruz. O nedenle bugünden tedbir alıyoruz'' diye uyardı.

    Yılmaz, gecelik faiz oranlarının borçlanmada yüzde 5,75'den yüzde 1,75'e düşürülmesine ilişkin, ''Şu anda aldığımız bu kararla yabancıların satarak elde ettikleri TL'yi kısa vadeli para piyasasında park etmek yerine daha uzun vadeye gitmelerini, daha uzun vadeli swap yapmalarını ve biraz daha kalıcı olmalarını amaçlıyoruz'' dedi.

    Durmuş Yılmaz, TÜSİAD-Koç Üniversitesi Ekonomik Araştırma Forumu'nun (EAF) düzenlediği, ''Kriz Sonrası Yeni Finansal Düzen'' başlıklı konferansta yaptığı konuşmada, finansal istikrar hedefleri ile ilgili olarak önem verdikleri bir konunun gerek yurtiçi gerekse yurtdışı borçlanma vadelerinin uzatılması ve mevduat yapısının daha uzun vadeye yayılması olduğunu söyledi.

    Yılmaz, ''Bu kapsamda özel sektörün yurtdışından sağladığı uzun vadeli kredi borcunun yarısından fazlasının vadesinin 2013 yılından sonra gelecek olması Türkiye firmalarının kısa dönemli şoklara karşı direncini artırmaktadır'' dedi.

    Öte yandan Türkiye'de mevduatın vade yapısının ise oldukça kısa olmakla birlikte giderek daha da kısaldığının görüldüğünü ifade eden Yılmaz, ''Bu doğrultuda finansal istikrarı güçlendirici bir tedbir olarak yıl sonuna kadar bir yıl ve daha uzun vadeli mevduata uygulanan zorunlu karşılık oranlarının bir miktar düşürülmesi gündeme gelebilecektir'' şeklinde konuştu.

    -GEREK KAMU GEREK ÖZEL SEKTÖRÜN DÖVİZ POZİSYONUNUN GÜÇLENDİRİLMESİ-

    Vurgulamak istediği konunun; gerek kamu gerek özel sektörün döviz pozisyonunun güçlendirilmesi olduğuna işaret eden Yılmaz, konuşmasını şöyle sürdürdü:

    ''Dalgalı kur rejimi uyguluyor olsalar da ülkemiz gibi gelişmekte olan ekonomilerde güçlü döviz rezervi pozisyonuna sahip olmak, ortaya çıkabilecek şokların olumsuz etkilerinin giderilmesine ve ülkeye olan güvenin artırılmasına büyük katkı sağlamaktadır. Bu çerçevede uluslararası piyasalardaki gelişmelere bağlı olarak likidite koşullarının iyileşmesi ve yurtiçine sermaye akışının güçlü seyretmesiyle bankamız rezerv birikimini hızlandırmaya yönelik adımlar atmıştır. Benzer bir şekilde özel sektörün döviz pozisyonunun dengeli bir seyir izlemesi ve döviz geliri olmayan kişi ve kurumların döviz cinsi borçlanmaması finansal istikrara katkıda bulunacaktır.''

    Finansal istikrar kapsamında değinmek istediği son hususun, kur riskinin daha iyi yönetilmesi gereği olduğunu vurgulayan Yılmaz, bu kapsamda bir yıla kadar vadelerde kur riskinden piyasa temelli araçlarla korunabileceğini düşündüklerini, bu noktada VOB'un daha etkin bir şekilde kullanılmasına özel bir önem verdiklerini söyledi.

    ''MERKEZ BANKASI OLARAK FİNANSAL SİSTEMDE İSTİKRARIN KORUNMASI VE SÜRDÜRÜLMESİNİ DE HEDEF OLARAK GÖRÜYOR VE ÖNEMSİYORUZ''

    Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, Merkez Bankası olarak finansal sistemde istikrarın korunması ve sürdürülmesini de hedef olarak gördüklerini ve önemsediklerini belirterek, ''Nitekim kuruluş kanunumuz, bankamızı finansal sistemde istikrarı sağlayıcı, para ve döviz piyasalarıyla ilgili düzenleyici tedbirleri almakta da sorumlu tutmuştur. Merkez Bankası, bu görevleri yerine getirirken gözetim ve denetimden sorumlu diğer kurumlardan farklı olarak finansal istikrara makro açıdan bakmaktadır'' dedi.

    Yılmaz, bir süre önce zorunlu karşılıklarla ilgili olarak kriz döneminde aldıkları tedbirleri tersine döndürdüklerini ve zorunlu karşılıkları artırdıklarını hatırlattı.

    Bunun ardından Türkiye Bankalar Birliği'ne gelip niçin bunu yaptıklarını bankacılarla paylaştıklarını belirten Yılmaz, o dönemden bu yana özellikle finansal istikrarı ön plana çıkararak birtakım söylemler geliştirdiklerini, bu söylemi önemsediklerini, bunun yeni bir söylem olduğunu söyledi.

    Küresel finansal krize değinen Yılmaz, son dönemdeki gelişmelerin ekonomide fiyat istikrarı için gerekli olan faiz seviyesi ile finansal istikrar için gerekli olan faiz seviyesinin her zaman birbiriyle uyumlu gerçekleşemeyebileceğini gösterdiğini ifade etti.

    -''İKİ HEDEFE DE AYNI PARASAL DURUŞ İLE ULAŞILABİLİR''-

    Merkez Bankası Başkanı Yılmaz, şöyle devam etti:

    ''Ekonominin aşırı genişleme gösterdiği bir durumda enflasyonu kontrol altına alan bir faiz politikası, finansal risklerin ortaya çıkmasını engellemekte yetersiz kalmaktadır. Öte yandan şiddetli bir resesyon durumunda finansal istikrarın tesisi için çok daha düşük bir faiz seviyesine ihtiyaç duyulabilmektedir. Bununla birlikte iki hedef arasındaki bu uyumsuzluğun, faiz dışı araçların kullanılmadığı durumda belirgin bir şekilde ortaya çıkacağını özellikle vurgulamak istiyorum. Makro ekonomik istikrara yönelik diğer politika araçlarının kullanımı, fiyat istikrarını ve finansal istikrarı sağlayan faiz oranlarının birbirine yakınsamasına yardımcı olacaktır. Diğer bir deyişle, makro ekonomik istikrara yönelik politika araçlarının etkin olarak kullanıldığı bir durumda her iki hedefe de aynı parasal duruş ile ulaşılması mümkün olacaktır. Aynı zamanda fiyat istikrarı ile finansal istikrar hedeflerinden sapılması durumunda, tekrar hedefe yönelmek için uygulanması gereken para politikası tepkisi de daha ılımlı gerçekleşecektir.''

    Yılmaz, krizlerin, maliyetleri ne kadar yüksek olursa olsun aslında alınan dersler aşığında daha istikrarlı, daha sağlam ve ekonomik kalkınmayı destekleyici finansal yapılanma için yeni fırsatlar yarattığını, bunun Türkiye'deki en yakın örneğinin 2001 krizi olduğunu söyledi.

    2001 krizinin temel nedenlerine işaret eden Yılmaz, burada ilk göze çarpan faktörün finansal sistemdeki yapısal sorunlar olduğunu, istikrarlı ekonomik büyümenin önündeki en önemli engellerden biri olan bu temel sorunlara kısa vadedeki maliyetler nedeniyle kararlı çözümler üretilemediğini anlattı.

    -''FİNANSAL İSTİKRAR DA ÖN ŞART''-

    Krizin, bir anlamda geniş yapısal reform için fırsat yarattığına değinen Yılmaz, konuşmasını şöyle sürdürdü:

    ''2001 krizi sonrası Türkiye'de gerçekleştirilen yapısal reformların hızlı büyümeye ve ekonomik istikrara katkısını hep birlikte görmekteyiz. Son dönemde ekonomide gözlenen olumlu gelişmelerde bütçe disiplinine dayalı maliye politikası ve fiyat istikrarı odaklı para politikası belirleyici olmakla birlikte, finansal sistemdeki reformların ve bu reformlar çerçevesinde etkinliği artırılan BDDK'nın çalışmalarının katkısı hiçbir şekilde yadsınamaz. Türkiye ekonomisinin küresel krizin göreceli olarak daha az etkilenmesi ve krizden en hızlı çıkan ülkelerden biri olması bize fiyat istikrarının, ekonomik kalkınma için ön şart olduğunu bir defa daha göstermiştir. Ayrıca finansal istikrarın da para politikasının etkinliği ve sürdürülebilir ekonomik büyüme için ön şart olduğu kanıtlanmıştır.

    Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın temel amacı fiyat istikrarını sağlamak ve sürdürmektir. Ancak bankamızın temel görevleri fiyat istikrarıyla sınırlı değildir. Merkez Bankası olarak finansal sistemde istikrarın korunması ve sürdürülmesini de hedef olarak görüyor ve önemsiyoruz. Nitekim kuruluş kanunumuz, bankamızı finansal sistemde istikrarı sağlayıcı, para ve döviz piyasalarıyla ilgili düzenleyici tedbirleri almakta da sorumlu tutmuştur. Merkez Bankası, bu görevleri yerine getirirken gözetim ve denetimden sorumlu diğer kurumlardan farklı olarak finansal istikrara makro açıdan bakmaktadır.''

    -''ZORUNLU KARŞILIK ORANLARI DAHA AKTİF KULLANILABİLİR''-

    Yılmaz, bu çerçevede finansal istikrar açısından takip ettikleri konulara değinerek, ''Bunlardan ilki gerek bankaların, reel sektörün borçluluk oranlarının ılımlı seviyelerde tutularak öz kaynakların kullanımının teşvik edilmesidir. Çıkış stratejimizin bir parçası olarak kredilerdeki genişleme hızının finansal istikrarı zayıflatıcı bir seviyeye çıkması halinde zorunlu karşılık oranları daha aktif bir şekilde kullanılabilecektir. Benzer bir şekilde teknik faiz ayarlaması yoluyla bankaların daha etkin bir likidite yönetimi uygulamaya başlamalarını da borçlanma oranlarının makul seviyelerde seyretmesine destek verebilecek diğer bir politika aracı olarak görüyoruz'' şeklinde konuştu.

    ''YENİ DÖNEMDE MAKRO RİSKLERİ AZALTICI DÜZENLEMELER ÇERÇEVESİNDE KISA VADELİ FAİZ ORANLARININ YANI SIRA, ZORUNLU KARŞILIK UYGULAMASI VE LİKİDİTE YÖNETİMİ STRATEJİSİNİ DAHA AKTİF OLARAK KULLANACAĞIMIZI DÜŞÜNÜYORUM''

    Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, yeni dönemde makro riskleri azaltıcı düzenlemeler çerçevesinde kısa vadeli faiz oranlarının yanı sıra, zorunlu karşılık uygulaması ve likidite yönetimi stratejisini daha aktif olarak kullanacaklarını düşündüğünü belirtti.

    Yılmaz, TÜSİAD-Koç Üniversitesi Ekonomik Araştırma Forumu tarafından düzenlenen ''Kriz Sonrası Yeni Finansal Düzen'' başlıklı konferansın açılışındaki konuşmasında, özellikle ihracatçıların vadeli opsiyon borsasında işlem yaparak, vadeli alacaklarını hangi döviz kurundan Türk Lirasına çevirecekleri konusunda yaşadıkları belirsizlikleri en aza indirmelerinin mümkün göründüğünü söyledi.

    Önümüzdeki dönemde dünyayı etkisi altına alacağını düşündükleri yeni konjonktürün bazı önlemlerin alınmasını gerektirdiğine işaret eden Yılmaz, yeni konjonktürün temel özelliğinin güvenilir ve dinamik yükselen piyasa ekonomilerine yoğun sermaye akışı sonucunda bu ekonomilerde aşırı ısınma, aşırı borçlanma ve varlık balonları oluşması riskinin belirmesi olduğunu anlattı.

    Yılmaz, bununla birlikte iç talepteki güçlü toparlanma, zayıf dış taleple birleştiğinde cari açıkta bir açık eğilimi ortaya çıktığına değinerek, toplam talepte bir hızlanma görülmemekle birlikte cari açık ve finansal istikrar üzerindeki olası olumsuz etkiler göz önüne alındığında iç ve dış talepteki ayrışmanın dikkatle izlenmesi gerektiğini düşündüklerini ifade etti.

    Bu kapsamda Türkiye'de finansal istikrara katkıda bulunmak amacıyla son dönemde aldıkları önlemlere değinen Yılmaz, dün gerçekleştirilen Para Politikası Kurulu toplantısında Merkez Bankası borçlanma faiz oranının 4 puan indirilerek 1,75'e düşürüldüğünü hatırlattı.

    -''FİNANSAL İSTİKRARA VERDİĞİMİZ ÖNEM, ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEMDE DE AYNI ÖLÇÜDE DEVAM EDECEKTİR''-

    Yılmaz, ''Türkiye, başka Merkez Bankası olmak üzere ilgili tüm kurumlarıyla kriz sonrası yeni finansal düzen konusundaki uluslararası çalışmalara aktif olarak katılmakta, planlanan düzenlemelerin ulusal yapıya uygun olmasının yanında uluslararası sistemle de uyumlu olmasına özen göstermektedir'' diyerek, bu noktada yeniden şekillenen küresel finansal mimariye ilişkin düşüncelerini paylaştı:

    ''Küresel kriz sonrasında çıkarılan dersler ışığında finansal istikrar, düzenleme ve denetleme yapısı, sistemik riskler ve uluslararası koordinasyon konularında gerekli reformların hayata geçirilebilmesi için yeni bir finansal mimariye ihtiyaç duyulmuştur. Bu yeni finansal mimarinin çatısını geniş bir temsil kabiliyetine sahip olan G7'nin yerini alan G20 oluşturmaktadır. Küresel mimariyi güçlendirici ve uluslararası koordinasyonu yönlendirici çalışmalara G20 önemli katkı sağlamaktadır. Küresel finansal mimarideki bir sonraki aşamada Finansal İstikrar Kurulu ile Merkez Bankaları ve Denetim Otoriteleri Başkanları Grubu bulunmaktadır. Son aşamada ise Uluslararası Standart Belirleyiciler, Basel Bankacılık Komitesi, diğer uluslararası kuruluşlar, Ödeme ve Takas Sistemi Kurulu, ulusal otoriteler yer almaktadır. Türkiye, Finansal İstikrar Kurulu, Basel Bankacılık Komitesi ve Takas Sistemleri Kurulunda, Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası ile Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu tarafından temsil edilmektedir. Finansal İstikrar Kurulunda, küresel kırılganlıkların değerlendirilmesi, sistemik riskin önlenmesi, makro riskleri azaltıcı politikalar ve emsal değerlendirmeleri gibi önemli önemli çalışmalar yapılmaktadır. Diğer taraftan Basel Bankacılık Komitesince önümüzdeki dönemde finansal sistemi güçlendirici sermaye ve likidite kurallarını içeren Basel III Reform Paketi uygulamaya konulmuştur.

    2001 krizi sonrasındaki yapısal reform sonucu Türkiye finansal sisteminin, küresel kriz sonrası yeniden şekillenen finansal yapıya fazla zorlanmadan entegre olabileceğini söyleyebilirim. Merkez Bankası olarak 2001 sonrası dönemde temel amacımızın fiyat istikrarı olduğunu ve finansal istikrarın fiyat istikrarı için bir ön şart olduğunu düşünüyoruz. Dolayısıyla, finansal istikrara verdiğimiz önem, önümüzdeki dönemde de aynı ölçüde devam edecektir. Yeni dönemde makro riskleri azaltıcı düzenlemeler çerçevesinde kısa vadeli faiz oranlarının yanı sıra, zorunlu karşılık uygulaması ve likidite yönetimi stratejisini daha aktif olarak kullanacağımızı düşünüyorum ve sizlerle paylaşıyorum. Ancak, finansal istikrar tek başına Merkez Bankasının görev alanına girmemektedir. Başta BDDK olmak üzere Maliye Bakanlığı, Hazine, Sermaye Piyasası Kurulu gibi kuruluşlar da bu konuda önemli araçlara sahiptir. Önümüzdeki dönemde daha istikrarlı ve sağlıklı finansal yapı için bu araçların koordineli bir şekilde kullanılması önem kazanacaktır.''




    Yılmaz: Yeni konjonktür için önlem şart Yorumları