Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) ''Türk Bankacılık Sektörü Genel Görünümü-Eylül 2010'' raporunu yayımladı. Bankalar karlılığını Eylül'de de yüzde 7 artırdı.

Türk bankacılık sektörünün Eylül 2010 itibariyle sermaye yeterliliği rasyosu (SYR) yüzde 19,3 seviyesinde gerçekleşti.
Sektörün dönem net karı, geçen yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 7,4 artışla 16 milyar 876 milyon lira oldu. Sektör toplamında kar artışı olmakla birlikte, 49 bankanın 31'inin karında son bir yıllık dönemde azalış gözlendi.

Bir yıllık dönemde kalkınma ve yatırım bankaları ile yabancı bankaların net dönem karları azaldı. Özel bankalar, kamu bankaları ve katılım bankalarının net dönem karları arttı.

Bankacılık sektörü karının yüzde 54,5'i özel bankalar, yüzde 29,9'u kamu bankaları, yüzde 8,6'sı yabancı bankalar, yüzde 3,7'si kalkınma ve yatırım bankaları ve yüzde 3,3'ü katılım bankaları tarafından elde edildi.

SEKTÖRÜN AKTİF BÜYÜKLÜĞÜ ARTTI

Bankacılık sektörünün aktif toplamı 2009 yılsonuna göre yüzde 11,2 artarak,Eylül 2010 itibarıyla 927,4 milyar liraya ulaştı.

2010 yılının ilk çeyreğinde yüzde 3,2 oranında büyüyen bankacılık sektörü toplam aktifleri, ikinci çeyrekte yüzde 5,6, üçüncü çeyrekte ise yüzde 2,1 büyüme gösterdi.

2010 yılının dokuz aylık döneminde sektörün Türk parası aktifleri yüzde 13,1, yabancı para aktifleri ise yüzde 5,9 oranında arttı.

KREDİLERDE HIZLI BÜYÜME TRENDİ

Bankacılık sektörünün toplam aktifleri içindeki payını 2009 yılsonuna göre 4,2 puan arttırarak yüzde 51,3 paya ulaşan krediler, 2010 yılında hızlı bir büyüme trendi sergiledi.

Krediler, 2009 yılsonuna göre 82,8 milyar lira (yüzde 21,1) artarak, Eylül 2010 itibarıyla 475,4 milyar lira seviyesine ulaştı. Sektörün kredi hacminde 2009 yılının tamamında 25,2 milyar liralık artış gözlendi, 2010 yılının dokuz ayında kredi hacminde gözlenen büyüme ise önceki yılın tamamında yaşanan artışın üç katından fazla oldu.

Kredilerde gerçekleşen artışın 29 milyar lirası kurumsal/ticari kredilerden, 28,4 milyar lirası konut ve ihtiyaç kredileri başta olmak üzere bireysel kredilerden, 25,4 milyar lirası da KOBİ'lere kullandırılan kredilerden kaynaklandı.

Ekonomik krizden en fazla etkilenen KOBİ kredileri, 2009 yılının tamamında azalış gösteren tek kredi türü konumunda iken, 2010 yılında yüzde 30,5 ile en hızlı artan kredi türü oldu.

Kredilerin bankacılık sektörünün toplam büyüklüğü açısından en önemli aktif kalemi olduğu belirtilen raporda, ''Kredilerin bankacılık sektörü ve ekonomik faaliyetlerdeki rolü dikkate alındığında, bankaların kredi kullandırımlarında emniyet, seyyaliyet ilkelerine uyum ile risk-getiri dengesini gözetme noktasında azami özen göstermesi gerekmektedir.

Bu çerçevede, bankaların iç sistemlerinin etkinliğinin sağlanması ile kredilendirme süreçlerinin her aşamasının rasyonel bir biçimde yapılması büyük önem taşımaktadır'' değerlendirmesine yer verildi.

TAKİPTEKİ ALACAKLAR, 21,1 MİLYAR LİRAYA GERİLEDİ

Kriz dönemini takip eden dönemde ekonomide canlanmanın kendisini sektörün kredi hacminde yüksek oranlı artışlar şeklinde gösterdiği kaydedilen raporda, takipteki alacaklar tutarlarındaki ve takibe dönüşüm oranlarındaki artışların da 2010 yılı başından itibaren yerini düşüş eğilimine bıraktığı belirtildi.

Rapora göre, 2009 yılsonuna göre brüt olarak yüzde 3,3 azalan takipteki alacaklar, Eylül 2010 itibarıyla 21,1 milyar lira seviyesine geriledi. Kredilerin takibe dönüşüm oranı, Aralık 2009'da yüzde 5,3 seviyesinde iken Eylül 2010 itibarıyla yüzde 4,3 seviyesine indi.

Takibe dönüşüm oranında 2009 yılsonuna göre yaşanan 1 puanlık iyileşmede ''kredilerdeki artış, takipteki alacaklarda kaydedilen tahsilatlar ile aktiften silme ya da satış yoluyla portföyden çıkarılan sorunlu alacaklar neticesinde aktif kalitesinde gözlenen iyileşme'' etkili oldu.

2010 yılında tüm kredi türlerinin takibe dönüşüm oranında düşüş eğilimi gözlenmekle birlikte KOBİ kredileri takibe dönüşüm oranı en hızlı düşüş gösteren kredi türü oldu.

MENKUL DEĞERLERİN PAYI AZALIYOR

Sektörün menkul değerler portföyü 2009 yılsonuna göre yüzde 4,5 artarak, Eylül 2010'da 274,7 milyar lira seviyesine yükseldi.

Yılın ilk yarısında yüzde 5,9 artış gösteren menkul değerler, üçüncü çeyrekte yüzde 1,3 oranında (3,6 milyar lira) azaldığı belirtilen raporda, ''Türkiye'ye yansıma biçimlerinden biri olarak, kredilerde duraklama yaşanmasına, buna karşılık büyük kısmı kamu borçlanma senetlerinden oluşan menkul değer yatırımlarının toplam aktifler içindeki payının artmasına neden olan küresel krizin etkisinin azalmaya devam ettiği, sektörün temel göstergelerinden de izlenebilmektedir.

Bu çerçevede, kriz öncesi dönemde yüzde 26,5'e inmiş olan ve Ocak 2010'da yüzde 32,7'ye kadar yükselen menkul değerlerin, toplam aktifler içindeki payı Eylül 2010 itibarıyla yüzde 29,6'ya geriledi'' denildi.

Aralık 2009-;Eylül 2010 döneminde banka gruplarının tamamının mevduatı arttı. Kamu bankaları ile özel bankalar, sektördeki toplam mevduat artışının yüzde 87'sini sağladı.

Eylül 2010 itibarıyla toplam mevduatın yüzde 91,5'inin vadesiz ve 3 aya kadar vadede toplanması, sektördeki aktif/pasif vade uyumsuzluğunun temel sebebini oluşturdu.

ÖZKAYNAKLAR

Rapora göre, 2010 yılının ilk yarısında yüzde 7,6 oranında artarak 119,3 milyar liraya ulaşan bankacılık sektörü özkaynakları, üçüncü çeyrekte yüzde 6,4 yükselişle 126,9 milyar liraya çıktı.

Böylece yılın dokuz aylık döneminde artış oranı, aynı dönemde sektörün toplam aktiflerindeki yüzde 11,2'lik büyümeyi aşarak, yüzde 14,4 olarak gerçekti.

Üçüncü çeyrekte gözlenen ve ilk iki çeyrekteki toplam artışa yaklaşan özkaynak büyümesinde, dönem net karındaki artışın yanı sıra, yılın ilk yarısında 791 milyon lira azalmış olan menkul değerler değerleme farklarının üçüncü çeyrekte 2,8 milyar lira artması etkili oldu.

Sektörün sermaye yeterliliği rasyosu, Eylül 2010 döneminde de yüzde 19,3'lük yüksek düzeyini korudu.

Raporda, ''Türk Bankacılık Sektörünün sermaye yeterlilik rasyosu asgari yasal sınır olan yüzde 8'in ve kurumca uygulanmakta olan yüzde 12'lik hedef rasyo düzeyinin oldukça üzerinde, yüzde 19,3 seviyelerinde seyretmektedir.

Söz konusu rasyonun niceliksel yüksekliğinin yanında niteliğinin bir göstergesi olarak ana sermayenin özkaynakların yüzde 90,5'ini oluşturuyor olması, sektör açısından güven artırıcı bir unsur olarak değerlendirilmektedir'' denildi.