'Gazeteci suçlu da olsa cezası paraya çevrilmeli'   Konuyu açan: Dostane   İlk Mesaj: 09-30-2010 (22:18)   Son Mesaj: 09-30-2010 (22:18)    Cevap: 0    Gösterim: 446  

    09-30-2010

    'Gazeteci suçlu da olsa cezası paraya çevrilmeli'

    'Gazeteci suçlu da olsa cezası paraya çevrilmeli'


    Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, gazetecilerin cezaevlerine girmemesi gerektiğini belirterek, ''Yanlış da yapsalar bu yanlışlarının karşılığını, suç unsuru tamam olduğu zaman, gerekli para cezasına dönüştürecek bir cezayla karşılamalıdır'' dedi.

    Türkiye Gazeteciler Cemiyetince (TGC) düzenlenen, İstanbul Valiliği, İstanbul Büyükşehir ve Fatih belediyeleri, Kültür AŞ ve İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansının desteklediği 3. TGC Babıali Şenlikleri'nin açılış töreni, Sultanahmet Parkı'nda (Mehmet Akif Ersoy Parkı) yapıldı.
    Arınç, şenliğin açılışında yaptığı konuşmada, Babıali'nin, Türk matbuat hayatında gazetelerin bugüne kadarki serüveninde, yazarların geçmişten bugüne kültür ve düşün hayatına verdiği önemli katkıları hatırlamak için çok önemli bir yer olduğunu söyledi.

    Babıali Şenlikleri'nin afişindeki çocuğu görünce geçmişe daldığını, fotoğrafın çok güzel ve sahici bir fotoğraf olduğunu belirten Arınç, ''Fotoğraf, 'gazete' diye bağıran bir çocuğun heyecanını gösteriyor'' diye konuştu.

    Kendisinin de küçük yaşlardan itibaren iyi bir gazete okuyucusu olduğunu ifade eden Arınç, her gün evlerine bir gazete alındığını, gazete okuma merakının ailesinde herkese sirayet eden bir hastalık olduğunu belirtti.

    İkinci ve üçüncü gazeteler için ayıracak paraları olmayınca bazen öğleden sonra bazen de ertesi gün gelen gazeteleri bir köşe başında, bir gazete satıcısının önünde biraz gizlenerek veya rica ederek okumaya çalıştıklarını belirten Arınç, ''Bu bizi çok mutlu ediyordu, o gazeteler çok sahiciydi. Bir tarafta muharrirler, yazarlar, bir tarafta haberciler vardı'' dedi.

    Üniversite çağlarında da gazete aldığını, bunları sadece okumakla kalmadığını, gazetenin gitmediği köylere göndermeye başladığını ifade eden Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:

    ''Bugün kalite bakımından elbette gazetelerimiz çok daha zengin içerikli. Bugün çok yapay bir şekilde, ama geçmişte çok daha sahici bir şekilde bu gazetelerle dostluğumuz vardı. İnşallah kaliteden ödün vermeden gazetecilik hayatımızda yerini bulmaya devam eder. Bundan mutlu olacağız, çünkü bu bir ihtiyaçtır. Sınırsız ve sorumsuz bir dünya olan internet, ne kadar gazetecilik yaparsa yapsın yine de bizim kağıda, matbaa mürekkebine, bu gazeteleri okumaya, değerlendirmeye ihtiyacımız var. Babıali bir simgeydi, bu simge 100 yıldan fazla yaşadı ama günümüzde bir semt ya da yokuş adı olarak biliniyor. Buraların yeniden değerlendirilmesi, güçlendirilmesi, eskiyle bugün arasında köprüler kurulmasına gerçekten ihtiyacımız var. Medya sektörünün, başta yazılı basın olmak üzere elbette haysiyet nur mücadelesinin de gelişmesi lazım. İtibarların kaybedildiğini görüyorum, bu itibarları yeniden kazanmamız ve halkla yeniden dürüst ilişkiler kurmamız gerekiyor.''

    CEZAEVİNDEKİ GAZETECİLER

    Geçen cumartesi günü Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, Dolmabahçe'deki Başbakanlık Çalışma Ofisi'nde önemli basın kuruluşlarının temsilcileriyle toplantı yaptığını, bu toplantıya kendisinin de katıldığını hatırlatan Arınç, şunları kaydetti:

    ''Konu gündeme gelecek diye ciddi bir hazırlık yaptım çünkü Adalet Bakanlığıyla müşterek yürüttüğümüz çalışma var. İfade özgürlüğünün önündeki engelleri kaldırmak istiyoruz. Bunların uygulamalardan doğan sıkıntılarını tespit ettik, bunları gidermek üzere de çalışmalarımızı son noktaya getirdik. Bazen 5 bin, bazen 10 bin kişiden fazla olduğu söylenen, açılan dava sayısı nedeniyle de tam bir rakam üzerinde ittifak edemediğimizi söylemeliyim ama bir gerçek var ki cezaevinde gazeteci kimliği taşıyanlar var, bu kimlikle haklarında dava açılanlar var, yargılaması devam edenler var. Bu konuda Adalet Bakanlığından, Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğünden, Hukuk İşleri Genel Müdürlüğünden aldığımız neticeye göre, sıfatı gazeteci olmakla birlikte ifade ve düşünceyle hiç ilgisi olmayan suçlardan da cezaevinde yatanlar var. Halk arasında konuşulduğunda 'Şu kadar gazeteci var' deniliyor. Teröre yataklık etmek, terör örgütü mensubu olmak, silahlı eyleme kalkışmak, gasp suçundan hüküm almak gibi. Ama sıfat olarak gazeteci sıfatını taşıyanların birkaç 100 kişi olduğunu söylemeliyim. Bunda kızacak, gücenecek bir şey yok.''

    Dokümanlara baktığı zaman ilginç gazete isimleriyle de karşılaştığını belirten Arınç, ''Böyle bir gazete Türkiye'de çıkıyor mu diye hayret ettim. Sonra sordum soruşturdum, bunlar piyasada satılmıyor. Bunlar belirli amaçlarla çıkarılıyor ve sadece dağıtılıyor. Amaç da propagandadır. Yani şu veya bu örgütün propagandasını yapmak için devletin her kurumuna küfretmeye, Türkiye'de zalimlerin, düşmanların yönetimde olduğunu söylemeye, bunun eylemini yapmaya kadar işi vardıranların da olduğunu bilmemiz lazım'' dedi.

    ''GAZETECİLERİN MAHKEMELERE ABONE EDİLMESİNDEN FEVKALADE ÜZGÜNÜZ''

    Herkes hakkında herhangi bir nedenle soruşturma yapılabileceğini ancak o kişinin de kişilik hakkına sahip olduğunu belirten Arınç, ''Ona insan olarak saygı göstermek zorundayız, onunla ilgili yerli yersiz her şeyi gazete, televizyon, radyo ve internete döktüğünüz zaman o insanın kamuoyunda ne gibi tepkiler alacağını tahmin etmek zor değil'' diye konuştu.

    Soruşturmanın gizliliğini ihlal edenlere ceza verilmesi gerektiğini söyleyen Arınç, şunları kaydetti:

    ''Gazeteciler cezaevlerine girmemeli, yanlış da yapsalar bu yanlışlarının karşılığını, suç unsuru tamam olduğu zaman, gerekli para cezasına dönüştürecek bir cezayla karşılamalıdır. Gazeteci arkadaşlarımızın, yazarların cezaevinde bulunmasından, onların mahkemelere abone edilmesinden fevkalade üzgünüz.

    2008 yılının ağustos ayında 301. maddeyi değiştirdik. 301. maddeyle ilgili neler yazılmadı ki. Herkes şikayette bulundu. Herkes 'Türklüğü derken neyi', 'devlet derken neyi', bunları bize tarif etmeye kalktı. Eskiden savcılar bu konuda doğrudan dava açabiliyorlardı. 2008 yılının ağustos ayından bu aya kadarki dönemde Adalet Bakanlığının iznine bağlandığı için 301. madde, 361 dava için Adalet Bakanlığından izin istendi, sadece 31'ine izin verildi.''

    TBMM başkanı olduğu dönemde Manisa'da bir şehidin cenaze töreninde kurgulanmış bir senaryonun içine düştüğünü belirten Bülent Arınç, ''Hem şahsıma hem de meclis başkanlığına hakaret edildi. Şüphesiz üzüldüm ve şikayetçi oldum. Videolardan tespit edilen 9 kişi hakkında dava açıldı. O sırada metnini de kendi yazdığım 301. madde değişikliğini gerçekleştirdik. Sonra mahkeme, bu kanunun değişikliği sonrasında Adalet Bakanlığına sordu, 'Bu davaya devam edecek miyiz?' dedi. Adalet Bakanı da bana sordu, kanunu değiştiren biziz. 'İzin vermeyin' dedik ve izin verilmedi. Gözümün içine baka baka bana hakaret eden adamların davası bitti. Dolayısıyla samimi olmalıyız. Bugün 301. maddeyle ilgili gelişigüzel dava açılmıyor, hatta soruşturma bile yapılmıyor'' dedi.

    AA




    'Gazeteci suçlu da olsa cezası paraya çevrilmeli' Yorumları