Yılmaz ihracatçıların derdini dinledi çözüm aradı   Konuyu açan: alptraum   İlk Mesaj: 09-17-2010 (16:22)   Son Mesaj: 09-17-2010 (16:22)    Cevap: 0    Gösterim: 432  

    09-17-2010

    Yılmaz ihracatçıların derdini dinledi çözüm aradı

    Yılmaz ihracatçıların derdini dinledi çözüm aradı


    Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, ihracatçılarla bir araya geldi. İhracatçıların kur sorununa değinen Yılmaz kurun önemli bir değişken olduğunu söyledi.

    Yılmaz, Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Yönetim Kurulu ile İstanbul'da biraraya geldiği toplantıdaki konuşmasında, toplantının önemli bir fırsat olduğunu ifade etti.
    Bugüne kadar ihracatçıların, içindeki bulundukları sorunları çeşitli vesilelerle açıkladıklarını, kendilerinin de bunu takip ettiğini belirten Yılmaz, değişik vesilelerle biraraya geldiklerini anımsattı.

    Hazırladığı sunama başlamadan önce birkaç konunun altını çizmek istediğini, bunlardan birinin de kur olduğunu belirtti.

    ''Kur önemlidir. Kur önemli bir değişkendir'' diyen Yılmaz, zaman zaman Merkez Bankası'nın ''Kur önemli değildir'' dediği yönünde söylemler olduğunu ifade ederek, şunları kaydetti:

    ''Tekrar ediyorum bizim böyle bir söylemimiz yok. Olamaz, mümkün değildir, kur önemli bir değişkendir. İkinci belirtmek istediğim husus, şu anda sizin karşı karşıya olduğunuz sorunları teknik olarak tartışabiliriz.

    Ben bunu söylemiyorum ve burada yapılan söylemleri de şikayetlerinizi de bir veri olarak kabul ediyorum.

    Üçüncü husus ülkemizde istikrar olduğu, işler yolunda gittiği, geleceğe olan güvenimizin arttığı dönemlerde kabul ettiğimiz ekonomik yönetim çerçevesinde ülkemize döviz girişlerinde artış oluyor, bu da kurlar üzerinde baskı yapıyor ve dolayısıyla da bir sıkıntı ortaya çıkıyor.

    Bu sıkıntı da bir bakıma başarımızın çelişkisi gibi ortaya çıkıyor.

    Yani kurların değerlenmemesi için işlerin illa kötüye gitmesi mi gerekiyor diye bir durum ortaya çıkıyor. İşler kötüye gitmesin, kurlar da mümkün olduğu kadar rekabetçi bir seviyede olsun, dolayısıyla bugün yakaladığımız olumlu havayı kaybetmeden devam ettirmenin yollarını arıyoruz diyoruz.

    Dolayısıyla biz buraya bu açık fikirliklikle geldik. Şu ana kadar bizimle ilgili olarak siz ihracatçılarımızın yaptığı eleştirileri saygıyla karşılıyoruz.''

    Durmuş Yılmaz, ekonomik kararların boşluktan ortaya çıkmadığını, belli bir çerçevenin, paradigmanın içerisinde oluştuğunu anlattı.

    TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi'nin şu ana kadar kabul edilen paradigmanın, sorunlara çözüm bulmadığını söylediğini hatırlatan Yılmaz, şöyle devam etti:

    ''Ben buradan şu sonucu çıkarıyorum; paradigmanın değişmesi gerektiği konusunda bir talep var.

    Ama ben buraya gelirken hazırladığım sunumu, şu anda var olan 2001 krizinden sonra ortaya çıkan ekonomi yönetimi çerçevesinde ortaya koyulan paradigmanın değişmeyeceği, değişmesinin istenilmediği çerçevesinde sizlerle paylaşmak istiyorum.

    Gerek sayın Başkanın, gerekse ilgili bakanımızın ve diğer siyasilerimizin söylemlerinden şunu çıkartıyoruz; 'kur rejimi ile ilgili olarak biz değişiklik istemiyoruz, mevcut kur rejimi içerisinde yapılabilecek olanlar varsa, bu yapılsın ve biz düşünüyoruz ki yapılabilecek olanlar vardır' deniliyor.

    Dolayısıyla yasal çerçeveyi veri olarak kabul ediyoruz. Bunun değiştirilmesini siz de istemiyorsunuz, biz de. Bu çerçeve içerisinde ne yapılabilir sorusunu cevabını arayacağız.''

    Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, ''Geldiğimiz nokta itibariyle Türkiye fiyat istikrarından henüz uzak bir noktadadır'' dedi.

    Yılmaz, Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) tarafından düzenlenen İhracatçı Birlikleri Genişletilmiş Başkanlar Kurulu toplantısında, ''Türkiye Ekonomisi ve Para Politikaları'' konulu sunumunu yaparken söyleyeceklerinin şu andaki mevcut yasal çerçeve içerisinde olduğunu belirtti.

    O yasal çerçevede Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'na verilen bir görev olduğunu, o görevin nasıl yapılacağı konusunda yasal düzenleme ve o hedefe ulaşmak için ortaya konulmuş bir takım uygulamalar varolduğunu belirten Yılmaz, onlardan birinin de dalgalı kur rejimi olduğunu anlattı. Yılmaz, şunları kaydetti:

    ''(Bu rejimin değiştirilmesini istemiyoruz) varsayımı altında ne yapılabilir? Rezervler nasıl artırılabilir? Kurdaki değerleme nasıl önlenebilir? sorularının yanıtını aramaya çalışacağız.

    Yapabileceklerimiz belli. Baştan açık ve net olarak söyleyeyim, eğer yapamayacağımız bir şey var ise olmayacak bir şey var ise ben şahsen Merkez Bankası Başkanı olarak söylüyorum.

    Gereksiz yere beklenti yaratarak hayal kırıklığı yaratmak istemiyoruz. Sizinle gayet açık ve net olmak istiyoruz, yapabileceklerimizi yapacağımızı söylüyoruz, yapamayacaklarımızı da açık ve net bir şekilde yapamayacağımızı söyleyeceğiz.''

    Sunumunda Merkez Bankası'nın temel amaçlarını anlatan Yılmaz, enflasyon hedeflemesinin sadece fiyat istikrarı değil, finansal istikrarı, istihdam ve büyüme gibi iktisadi değişenleri de kapsadığını, Merkez Bankası'nın fiyat istikrarını sağlamak amacıyla çelişmemek kaydıyla hükümetin büyüme ve istihdam politikalarını da desteklediğini belirtti.

    Yılmaz, ''Merkez Bankası sadece enflasyonu değil kur gelişmelerini, cari açığı, bankacılık sistemini, ihracatı, istihdamı ve genel olarak iktisadi faaliyetteki gelişmelerin tümünü gözetir ve takip eder'' dedi.

    2008 yılının son çeyreğinde ekonomide yaşanan çalkantılar nedeniyle Türk Lirası'nda değer kaybı yaşandığını anımsatan Yılmaz, Merkez Bankası'nın Türk Lirası'nın ciddi oranda değer kaybına rağmen, politika faiz oranlarını hızlı bir şekilde düşürdüğünü anlattı.

    Yılmaz, ''Kamuoyunda yüksek faiz düşük kur olarak ifade edilen bir politika uygulanıyor olsaydı bu dönemde politika faizlerinin yükseltilmesi gerekirdi.

    Merkez Bankasının fiyat istikrarı hedefinden sapmadan reel kesime ilişkin kaygıları da göz önüne aldığını ortaya koymaktadır'' dedi.

    AVRUPA EKONOMİLERİNİN İÇİNDE BULUNDUĞU SORUNLAR

    İhracatın gerek iktisadi faaliyet ve toplam talep üzerindeki etkisi, gerekse cari açığın finansmanına katkısı nedeniyle Merkez Bankası tarafından takip edilen bir sektör olduğunu ifade eden Yılmaz, şunları kaydetti:

    ''Küresel ekonomide 2009 yılının son çeyreğinde belirginleşen toparlanma eğilimi, 2010 yılının ilk yarısında da devam etmiştir.

    Bununla birlikte son aylarda dünya ekonomilerinin tekrar bir yavaşlama süreceğine gireceğine ilişkin sinyaller alınmaktadır.

    Küresel ekonomideki toparlanmaya ilişkin belirsizlikler Türkiyeyi de olumsuz etkileme riski taşımaktadır.

    İhracatımızın önemli bir kısmının krizden göreli olarak en çok etkilenen ülkelere yönelik olması kriz süresince, Türkiye'nin krizden dış ticaret kanalıyla etkilenmesine neden olmuştur.

    AB'nin en büyük ihracat pazarımız olduğu göz önüne alındığında Avrupa ekonomilerinin içinde bulunduğu sorunlar ülkemiz için de önemli bir risk teşkil etmektedir.

    Bankamız tarafından hesaplanan Türkiye'nin dış talep dengesi göstergesi, küresel ekonomiye kıyasla Türkiye'nin ihracat pazarlarındaki toparlanmanın daha yavaş olacağına işaret etmektedir.''

    Türkiye'nin son dönemlerde ihracat pazarlarını çeşitlendirmesinin Avrupa ekonomilerinde yaşanan sorunların ihracat üzerindeki etkilerini sınırladığını ifade eden Yılmaz, ''2010 yılının ilk yarısında Çin'e yapılan ihracat geçen yılın aynı döneminin 2,5 katına çıkmıştır.

    İhracatçılarımızın yeni pazarlar bulma yolunda elde ettiği başarılar ekonomimize dinamizm kazandırmış ve ülkemizin küresel krizden ilk çıkan ülkeler arasında yer almasına katkıda bulunmuştur.

    Sayın başkan bize teşekkür etti, biz de siz ihracatçılarımıza bu gayretinizden, çabanızdan dolayı teşekkür ediyoruz'' diye konuştu.

    Türkiye'nin dışa açılmasıyla birlikte ihracatın arz ve talep esnekliğinin zaman içinde değiştiğini, yapılan çalışmaların ihracatın kura duyarlılığının azaldığını gösterdiğini söyleyen Yılmaz, teknolojik gelişmelerle, uluslararası rekabetin artması, taşımacılık maliyetlerinin gerilemesi ile birlikte tüm dünyada ihracatın içinde ithalatın payının arttığını benzer bir gelişmenin Türkiye'de de yaşandığını anlattı.

    'KALICI OLARAK FİYAT İSTİKRARINI SAĞLAYABİLMİŞ DEĞİLİZ'

    Konuşmasında Türk Lirası'nın değeriyle ilgili görüşlerini de aktaran Yılmaz, 2003 yılına kıyasla Türk Lirası'nın gelişmiş ülkelerin para birimlerine karşı reel olarak değer kazandığı, gelişmekte olan ülkelerin para birimlerine karşı ise önemli bir değişiklik göstermediğinin dikkat çektiğini belirtti.

    Yılmaz, ''Bu konuda tartışma falan yapmak istemiyoruz. Biz sizin söylediklerinizi veri olarak kabul ediyoruz. Bizim çalışmalarımız da bunu teyit ediyor'' dedi.

    Türkiye'nin reel kur dengesinin gelişmekte olan ülkeler karşısında istikrarlı bir seyir göstermesinin Türkiye'nin dış ticarette rekabet gücünün korunmasına destek verdiğini ifade eden Yılmaz, ''Geldiğimiz nokta itibariyle Türkiye fiyat istikrarından henüz uzak bir noktadadır.

    Biz düşen enflasyon ortamındayız. Kalıcı olarak fiyat istikrarını sağlayabilmiş değiliz. Dolayısıyla bize yönelttiğiniz eleştirileriniz içerisinde enflasyona da bu açıdan baktığınızda ne yapılması gerektiğini söylerseniz o konuda da memnun oluruz'' dedi.

    Durmuş Yılmaz, 2010 yılı başından beri Türk Lirasının değerinde meydana gelen değişimin diğer gelişmekte olan ülke para birimlerine kıyasla yine sınırlı olduğunun görüldüğünü kaydetti.

    Yılmaz, ''Yani bu sorun sadece bizim sorunumuz değildir diyoruz. Türk Lirası'nın Brezilya, Güney Afrika, Şili, Meksika, Kore, Çek Cumhuriyeti gibi ülkelerin para birimlerine göre belirgin bir değerlenme göstermemiş, istikrarlı bir seyir izlemiştir'' şeklinde konuştu.

    2001 yılından bu yana uygulanan dalgalı kur rejimi sırasında ihracatın dünya ticaretindeki ağırlığın yüksek artışlar göstermesinin üzerinde dikkatle durulması gereken bir husus olduğuna işaret eden Yılmaz, ''Biz her türlü kur rejimini denemiş bir ülke olarak en son geldiğimiz noktada dalgalı kur rejimini uyguluyoruz.

    Bu dalgalı kur rejiminin doğru bir kur rejimi olduğunu ve bugün itibariyle ülkenin ihtiyaçlarına cevap verdiğini ve bunun değiştirilmemesi gerektiğini düşünüyoruz'' dedi.

    Zaman zaman ''Dalgalı kur rejimi var deniyor ama, Türkiye'de kur dalgalanmıyor'' dendiğini, Türkiye'de dalgalı kur rejiminin uygulanmadığı, dalgalı bir özellik taşımadığı hatta sabit bir seyir izlediği yorumları yapıldığını söyleyen Yılmaz, dalgalı kur rejimine geçildiği 2001 yılından bu yana döviz kurlarında bir çok defalar hızlı değişimler yaşandığını, döviz kurunun her iki yönde de oynamalar yaşadığını, gerçekten döviz kurunun dalgalandığını belirtti.

    Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, Merkez Bankasının döviz rezervini 100-120 milyar dolara çıkarabileceklerini belirterek, ''Ancak kur, illa dediğiniz yere gelmeyebilir'' dedi.

    Yılmaz, Tobin vergisi türü önlemlerin ne tür sonuçlar doğurduğuna değinirken, Brezilya'da uygulamaya konulan Tobin vergisinin fazla caydırıcı bir etkisi olmadığını, portföy yatırımlarının vergi konulduktan sonra da artmaya devam ettiğini anlattı.

    Döviz kurlarına müdahale konusuna işaret eden Yılmaz, uygulama ve tespitlerine ilişkin bilgi verirken, 2005-2006 yıllarında yüksek miktarda gerçekleştirilen döviz müdahalelerinin döviz kuruna etkisinin sınırlı kaldığını söyledi.

    Yılmaz, benzer durumun Güney Kore, Japonya ve İsviçre'de de yaşandığını kaydederek, ''Merkez Bankası'nda çalıştığım dönemdeki tecrübem şudur ki, özellikle 80'li yıllarda çok sık müdahale yapılırdı, müdahaleler volatiliteyi, dalgalanmayı daha fazla artırıyor'' dedi.

    ''Gerek Tobin vergisinin gerek döviz müdahalelerinin kur üzerinde hiçbir etkisinin olmayacağı'' yönünde bir iddiada bulunmadıklarını ve bulunanların da doğru olduğunu düşünmediklerini ifade eden Yılmaz, ''Ancak çoğu zaman bu tür örnekler tek başına yeterli olmamaktadır ve etkileri dış konjonktüre bağlı kalmaktadır'' diye konuştu.

    Yılmaz, Merkez Bankasının, finansal istikrarın korunması hedefine paralel olarak, döviz kurlarında aşırı oynaklık yaşandığı dönemlerde döviz satımı ihaleleri düzenlerken, döviz likiditesi yüksek olduğu dönemlerde de döviz alımı ihaleleri gerçekleştirdiğini dile getirerek, şöyle devam etti:

    ''Sayın Başkanın bizden talep ettiği miktarı, her ne kadar onun istediği seviyelerde olmasa da, Merkez Bankası da tamamen kurdaki gelişmelere sırtını dönmüş değildir, Bunu görmemezlikten gelemez. Çünkü Merkez Bankasının fiyat istikrarının yanında finansal istikrardan da sorumludur.''

    İçinde bulunulan dönemin Merkez Bankasının döviz rezervlerinin kuvvetlendirmesi için uygun bir ortam olduğu değerlendirilerek, Ekim 2008'de ara verilen döviz alım ihalelerine 2009 Ağustos ayında başladıklarını ve bugüne kadar 12,7 milyar dolar döviz aldıklarını hatırlatan Yılmaz, bunun bir kısmıyla kamunun dış borcunun bir kısmının finanse edildiğini belirtti.

    Durmuş Yılmaz, faiz indirim talepleri konusuna değinirken, Merkez Bankasının kendisini verilen görev çerçevesinde elindeki veriye baktığını vurgulayarak, ''Ancak 'Türkiye'de faizler yüksek mi?' sorusunu sorduğumuzda ve diğer ülkelerle kıyasladığımızda şunu görüyoruz; Türkiye'de faiz oranları enflasyon beklentileriyle uyumlu bir seviyededir.

    Gelişmekte olan ülkelerle kıyasladığımızda ülkemizde reel faizlerin düşük bir seviyede olduğu görülmektedir'' diye konuştu.

    ''VOB'DA ŞİKAYETLERİNİZ BİR KISMI GİDERİLEBİLİR''

    Paradigmayı değiştirmeden, bu çerçeve ne yapılabileceği konusunda da Yılmaz, ''Vadeli İşlemler Borsasını kullanarak, kendinizi hedge edebilirsiniz.

    Başkanın bize söylediğine göre, ihracatçılarımızın yüzde 60'tan fazlası bu tür enstrümanları kullanmıyorlar çünkü kullananların bazıları işlemin vadesi geldiğinde spot piyasadaki kurun daha yüksek olduğunu düşünerek zarar edebileceğini düşünüyor.

    Bizce bu piyasada sizin şikayetlerinizin bir kısmı giderilebilir'' diye konuştu ve bu konuda işbirliği önerisinde bulundu.

    Yılmaz, finansal istikrarla ilgili olarak yapılacakların ihracatçıların taleplerinin bir kısmını, eğer başarılı olursa, karşılayabileceğine işaret ederek, finansal istikrar açısından dikkatle takip ettikleri 4 konuya ilişkin olarak özetle şunları anlattı:

    ''Bunlardan ilki, gerek bankaların gerek reel sektörün borçluluk oranlarının ılımlı seviyelerde tutularak, özkaynak kullanımının teşvik edilmesidir.

    Bu çerçevede çıkış stratejimizin bir parçası olarak kredilerdeki genişleme hızının finansal istikrarı zayıflatıcı bir seviyeye çıkması halinde zorunlu karşılık oranlarının daha aktif bir şekilde kullanılabileceği konusunu değerlendirmekteyiz.

    İkinci konu, gerek yurt içi gerek yurt dışı borçlanma vadelerinin uzatılmasıdır. Üçüncü olarak, gerek kamu gerek özel sektörün döviz pozisyonlarının güçlendirilmesidir.

    Ülkemiz gibi gelişmekte olan ülkelerde güçlü döviz rezervi pozisyonuna sahip olmak ortaya çıkabilecek şokların olumsuz etkilerinin giderilmesinde ve ülkeye duyulan güvenin artırılmasına büyük katkı sağlamaktadır.

    Bu çerçevede uluslararası piyasalardaki gelişmelere bağlı olarak likidite koşullarının iyileşmesi ve yurtiçine sermaye akışının güçlü seyretmesi durumunda bankamızın rezerv birikimini hızlandırmayı planlıyoruz ve bu amaca en etkin şekilde ulaşmamızı sağlayacak gündemler üzerinde çalışıyoruz.

    Dolayısıyla, talebinizin bu tarafını karşılıyoruz. Ancak buradan şu sonucu çıkarmayın; Biz rezervi 100'e de çıkartabiliriz, 120'ye de çıkartabiliriz fakat kur, illa dediğiniz yere gelmeyebilir.

    Son husus, kur riskinin daha iyi yönetilmesinin gerektiğidir. Bu noktada, Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsasının etkin bir şekilde kullanılmasına özel bir önem veriyoruz.

    Özellikle ihracatçılarımız, burada işlem yaparak vadeli alacaklarına hangi döviz kurundan TL'ye çevirebilecekleri konusununda yaşadıkları belirsizlikleri en aza indirebileceklerdir.''




    Yılmaz ihracatçıların derdini dinledi çözüm aradı Yorumları