EENCÜMEN-İ DANİŞ NEDİR?   Konuyu açan: 3rd eng   İlk Mesaj: 08-05-2009 (17:35)   Son Mesaj: 08-05-2009 (17:35)    Cevap: 0    Gösterim: 28097  

    08-05-2009

    EENCÜMEN-İ DANİŞ NEDİR?

    Encümen-i Daniş hakkında herşey

    MGK eski genel sekreteri emekli Orgeneral Tuncer Kılınç`ın Encümen-i Daniş konusunda sorgulanması, bu gizemli yapıyı yeniden gündemin ilk sıralarına taşıdı. İşte Encümen-i Daniş`le ilgili en kapsamlı çalışma.

    Ergenekon soruşturmasının 10. dalgasında gözaltına alınan MGK eski genel sekreteri emekli Orgeneral Tuncer Kılınç`ın Encümen-i Daniş konusunda sorgulanması, bu gizemli yapıyı yeniden gündemin ilk sıralarına taşıdı. Üyelerinin iddialarına göre bu meclis Osmanlıdan bu yana devam edegelen bir düşünce kuruluşu. Tuncer Kılınç, yapılanmayla ilişkisini reddederken, emekli Genelkurmay Başkanları Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı ve Hüseyin Kıvrıkoğlu yapıyı sahiplendi. Ergenekon Terör Örgütü Tutuklusu Doğu Perinçek`in Hüseyin Kıvrıkoğlu`nu ETÖ`nün 1 numarası olarak ilan etmesiyle konu başka bir boyut daha kazandı. Herkes ETÖ ile Encümen-i Daniş ilişkisini sorgulamaya başladı.

    Karadayı`nın `Osmanlı`dan beri vardı` dediği yapının, bugünkü hali oldukça farklı. Özellikle Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer`in içli dışlı olduğu ve tavsiyeleri doğrultusunda politikalarına yön veren Encümen-i Daniş, bugün adeta gölge devlete dönüşmüş durumda.

    OSMANLI DEVLETİ`NİN KURDUĞU ENCÜMEN-İ DANİŞ

    Konuya öncelikle Osmanlı Devleti döneminde kurulan Encümen-i Danişi anlatarak başlayacağız.

    Encümen-i Daniş On dokuzuncu asrın ortalarında resmen kurulmuş olan ilk Türk Akademisi. Kuruluş gayesi eğitim ve kültür alanında gerekli çalışmaları yapmak, batıdaki ilmî çalışmaları ve yenilikleri takip etmek, Türk dilinde ilim ve fenlere dair lüzumlu kitapları hazırlamak veya tercüme etmek, ilmin memlekete yayılması, vatandaşların bundan istifadesiyle umumi seviyeyi yükseltmek olarak tespit edilmişti.

    21 Temmuz 1846`da toplanan Meclis-i Maarifi Umumiyede ilmi müesseseler arasında bir de Encümen-i Daniş`in kurulmasına karar verildi. Encümen-i Daniş`in resmen kurulması için Ahmed Cevdet Paşa bu kurumun gayesi ve sağlayacağı faydaları ihtiva eden bir mazbata yazarak Sultan Abdülmecid Hana arz etti. Abdülmecid Han izin verince, Cevdet Paşa bu mazbataya uygun bir beyannameyi 1 Haziran 1851 tarihli Takvim-i Vekayi`de (Resmî Gazete`de) yayınladı.

    Maarif tarihimiz açısından bir vesika mahiyetinde olan bu beyannamede, Encümen-i Daniş`in kuruluşundaki ilmi maksat çok daha açık bir şekilde izah edildi. Ayrıca reis ve azaları ilan olundu. Encümen-i Daniş`e, Bezm-i Alem Valide Sultan`ın, Sultan Mahmud türbesi yakınlarında yaptırdığı Darülmaarif adlı okulun içinde bir yer ayrıldı.

    Encümen-i Daniş`te önceleri yalnız öğretim kitapları hazırlanırken daha sonra Dârülfünun`da okutulacak kitaplar da hazırlanmaya başladı. Encümen-i Daniş`te ilk önce Kavaid-i Osmaniye ile ilgili bir lügat kitabı hazırlanması kararı alındı. Bununla ilgili çalışma neticelenmediyse de tarihle ilgili Ahmed Cevdet Paşaya verilen 1774`ten 1824`e kadar Osmanlı tarihini yazma görevi tamamlandı. 12 cilt halinde muazzam Tarih-i Cevdet diye bilinen Osmanlı tarihi kitabı meydana geldi. Encümen-i Daniş`in hangi tarihte ve neden lağvedildiği hakkında kesin bir malûmat yoktur. Ancak 1862`ye kadar devlet salnamelerinde `Diyanet Takvimi` ismi geçtiği hâlde bundan sonrakilerde görülmemektedir. Buradan Sultan Abdülmecîd Hanın vefatıyla çalışmasına son verildiği tahmin edilmektedir. Bu ilk Türk Akademisi 12 yıl kadar hizmet vermiştir.(1)

    GÜNÜMÜZDEKİ ENCÜMEN-İ DANİŞ

    Ergenekon Terör Örgütü Davası ile birlikte Encümen-i Daniş üyeleri paniğe kapıldılar ve bugüne kadar medyada boy göstermeyen emekli Genelkurmay Başkanları dahil, farklı ağızlardan açıklama yapılmaya başlandı. Herhalde sıranın kendilerine geleceğinden endişe etmeye başladılar.

    Çünkü Encümen-i Daniş oldukça esrarengiz bir kurum ve üyelerinin Ergenekon`un üst düzeyiyle çeşitli kontaklarının olduğu biliniyor.

    Özellikle Genelkurmay içindeki 1 numara olduğu iddiaları medyaya yansıyan Org. İsmail Hakkı Karadayı`nın, `üyelerinin çok titizlikle seçildiği`ni belirtmesi, `seçicinin kim olduğu` sorusunu akla getiriyor. Bir dernek, bir kulüp, bir vakıf olmadığı halde varlığını bugüne kadar sürdüren Encümen-i Daniş`in üye seçiyor olması, son derece ilginç bulunuyor. Çünkü tetikçiler, kurumlarla kontak kuranlar ve ideologlardan oluştuğu belirtilen Ergenekon yapılanmasının, düşünsel ayağının Encümen-i Daniş olduğu da iddia ediliyor.

    Yapılan düzenli toplantılar, devletin zirvesinde kilit görevler almış emekli asker, bürokrat, siyasetçi ve akademisyenleri bir araya getiriyor. Kurul üyeleri arasında İsmail Hakkı Karadayı, Hüseyin Kıvrıkoğlu ve Necip Torumtay gibi 3 emekli Genelkurmay Başkanı da var.

    Toplantılarda konuşulan hususlar, daha sonra rapor haline getirilip, devletin zirvesine sunuluyor. Cumhurbaşkanı Sezer`in bu raporları en çok itibar eden kişi olarak karşımıza çıkıyor. Ancak, 15 günde bir toplantılar yapılmaya devam ettiği halde, Cumhurbaşkanı Gül ve Başbakan Erdoğan`a hiç rapor sunulmamış.

    Bir diğer ilginçlik de, son iki Genelkurmay Başkanı Büyükanıt ve Özkök, emekli olduktan sonra üye olarak davet edilmemiş. Yani öyle herkesi aralarına almıyorlar.

    Hiçbir kurumsal varlığı olmadığı halde, 50 yıldır ayda iki kez toplanıp raporlar hazırlaması ve bunun bunca yıl kamuoyunun gözünden kaçması, adeta bir mucize ya da bir yeraltı örgütü olduğunun göstergesi. Ama oluşum deşifre olunca, üyeleri hemen konuşmaya ve açıklama yapmaya başladılar. Encümen-i Daniş bugüne kadar binden fazla toplantı yapmış ve en azından 100`den fazla rapor yazmış. (2)

    ENCÜMEN-İ DANİŞ`İN SON DÖNEM FAALİYETLERİ

    96 yaşındaki Fethi Çelikbaş, 10 yıl başkanlığını yaptığı Encümen-i Daniş`in ne gerekçeyle kurulduğunu şöyle ifade ediyor; `Encümen-i Daniş dinciler harekete geçince meydana çıktı. Atatürk`ün memleketinde dincilik sökmez...

    Benim dönemimde özellikle dincilikle ilgili kaygılar vardı. Korkmadan, cesaretle bu konudaki düşünceler cumhurbaşkanına iletildi.

    Memleketin ahvalini takip ediyorsunuz. Bu hayırlı gidiş değildir. Tedbir alınmalı. Biz, bize vatandaş olarak düşen vazifeyi ifa ediyoruz. Karar zatı devletlerine aittir` dedik. Erbakan`ı hiç sevmeyiz. Atatürk`ün Türkiyesi dinci bir Türkiye olamaz. Erbakan maalesef dincidir.`

    Üye olmayanların Encümen-i Daniş toplantılarına katılamadığını söyleyen Fethi Çelikbaş, `Cumhurbaşkanlarından en çok Sezer`i sevdik` diyor.(3)

    Bu konuda bir diğer önemli isim TBMM eski başkanlarından Necmettin Karaduman. Karaduman, mülakatlarda heyeti `emeklilik sıkıntısı atmak üzere bir araya gelen tekaüt takımı` olarak anlatıyor. Ancak söz geldiğinde yazdıkları raporların dikkate alındığını ve icraata dönüştüğünü de iftiharla anlatıyor. İcraata dönüşmüş raporlardan birinin 28 Şubat`ın fikri altyapısını oluşturduğu ileri sürülüyor. 1995 yılında dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ve Başbakan Tansu Çiller`e gönderilen metin, rapordan çok bir talimat gibi. `Uzun zamandan beri açıkça ve pervasızca, Anayasa`ya dayalı demokratik ve laik düzenimizi kökten tahrip etmeyi ve yerine şeriata dayalı devlet düzenini zorla uygulamayı amaçlayan beyan, eylem ve davranışlara girildiği görülmektedir. Türkiye`yi temelinden yıkmak, ülkeyi ve milleti bölmek isteyen sorumsuz kurum ve kişilere karşı şu yasal, idari ve yargıya yönelik ciddi tedbirlerin alınmasını öneririz.` Teklifler ise şöyle sıralanıyordu:

    `Cumhuriyetin temel nitelikleri ve laikliğin korunması, Tevhid-i Tedrisat Kanunu`nun tavizsiz uygulanması, Kur`an kursları ve imam hatip liselerinin sayılarının azaltılarak sıkı denetime alınması, bu amaçlarla çağdaş ve laik her türlü önlemin alınması.`

    MGK`nın `tavsiye` kararlarını hatırlatan öneriler harfiyen uygulandı. Karaduman`ın gururlanması haksız değil. (4)

    28 ŞUBAT SÜRECİ VE ENCÜMEN-İ DANİŞ İLİŞKİSİ

    Encümen-i Daniş`in 1994`te Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel`e gönderdiği 28 Şubat mektubunu Bugün Gazetesi yayınladı. Mektup, 28 Şubat post-modern darbesinin Encümen-i Daniş tarafından kaleme alındığını ve başarıyla uygulandığını kanıtlıyor.

    Bugün Gazetesi`nin haberine göre Encümen-i Daniş`in 1994`te Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel`e gönderdiği 6 maddelik mektup, büyük oranda hayata geçmiş olması ile dikkat çekiyor.

    18 Nisan 1994 tarihli mektup, Refah Partisi`nin yüzde 19 oyla patlama yaptığı ve Ankara İstanbul gibi önemli büyükşehirlerin belediye başkanlığını kazandığı 27 Mart 1994 Yerel Seçimlerinin hemen ardından kaleme alınmış.

    `Siyasi Partiler Kanunu`nun ciddiyetle uygulanması` çağrıları hayat bulduğu için, önce Refah, ardından yerine kurulan Fazilet partileri kapatıldı.

    Yine, `Tevhid-i Tedrisat, Kuran kursları ve yurtların denetlenmesi, İmam Hatipler`in meslek okulu yapılması` tavsiyeleri de tam olarak hayata geçirildi. Mektubun diline bakıldığında, Demirel`e daha önce de raporlar verdikleri anlaşılıyor. Demirel de, hiçbir hükmü şahsiyeti olmayan bu `düşünce üreten grup`un tavsiyelerini dönemin Başbakanı Tansu Çiller`e iletiyor.

    Tarihi mektup, Musin Batur, İsmail Hakkı Karadayı, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Şener Eruygur gibi `darbe` dönemlerinin etkin paşalarının, neden Encümen-i Daniş üyesi olduklarını da açıklıyor.

    Dönemin başkanı Prof. Dr. Hikmet Altuğ tarafından gönderilen raporun girişinde uzun bir irtica tehlikesi tanımlandıktan sonra `Türkiye Cumhuriyeti`ni temelinden yıkmak, ülkeyi ve ulusu bölmek hırs ve amacında bulunan sorumsuz kurum ve kişilere karşı aşağıdaki yasal, idari ve yargıya yönelik ciddi ve acil tedbirlerin alınmasını öneririz` deniyor.

    28 ŞUBAT BİLDİRİSİ GİBİ

    Dönemin Cumhurbaşkanı Demirel`e yollanan 1994 tarihli rapor ile 28 Şubat 1997 tarihli ünlü MGK bildirisi arasındaki paralellik ise dikkat çekici. Metin arasındaki benzerlik yanında uygulanması istenen yaptırımların birbirine benzemesi `28 Şubat kararlarının hazırlığı Encümen-i Daniş`te mi alındı?` sorusunu akıllara getiriyor. Raporda dile getirilen hususlar adeta 28 Şubat darbesinin öncü metni gibi…

    ENCÜMEN-İ DANİŞ`İN EĞİTİM ÖNERİLERİ

    Encümen-i Daniş`in dönemin Cumhurbaşkanı ve Başbakanı`na yazdığı 6 maddelik raporun `Eğitimle ilgili önerilerimiz!` başlıklı son maddesi ise çarpıcı talepler içeriyor. Bu taleplerden bazıları şöyle;

    a) Tevhid-i Tedrisat Kanunu`nun ödünsüz uygulanması ve bu çerçevede eğitim, öğretim, plan ve programlar ile mevcut imam hatiplerin, din görevlisi ihtiyacına uygun olarak yeniden düzenlenmesi ve meslek okulları statüsüne dönüştürülmesi,

    b) Kur`an kurslarının, çağdaş ve yeni sistemlere göre elden geçirilmesi ve gizli Kur`an kurslarının yakın takibe alınarak kapatılması,

    c) Çeşitli mezhep ve gizli tarikatlar tarafından açılan, yurt, kurs eğitim ve öğretim yapılan kursların faaliyetlerine son verilmesi,

    d) Laik devlet düzenin temelini çağdaş eğitim ve ulusal kültür oluşturur. Bu konuda Atatürk`ün vaat ettiği tüm ilke ve düşüncelerin eğitim ve öğretimde temel kural olarak yeniden değerlendirilmesi. (5)

    ENCÜMEN-İ DANİŞİN ÇALIŞMA SİSTEMİ

    Devlette çok önemli görevlerde bulunmuş eski asker, politikacı ve diplomatların oluşturduğu bu `Büyük Devlet Jürisi`, on beş günde bir İstanbul`da, Moda Deniz Kulübü`nde bir araya geliyor ve ülke sorunlarını tartışıyor. Geçmişte çok etkili görevlerde bulunmuş bu kadar insan ayda iki defa düzenli olarak bir araya gelince, doğal olarak ne konuştukları ve oradaki konuşmaların ne tür sonuçlar doğurduğu merak ediliyor. Encümen—i Daniş, kimilerine göre devlete rota çizmeye çalışan gizli bir `güç odağı`, kimilerine göre hükümetlere yön vermek isteyen bir teşekkül, kimilerine göre ise, yalnızca emektar eski devlet görevlilerinden oluşan normal bir sohbet grubu.

    Yarım yüzyıldan fazla bir süredir varlığını sürdüren, her dönemde etkili isimlerin katılımıyla güçlenebilen, zaman zaman devlete ve hükümetlere yön verdiği söylenen Encümen—i Daniş`in sırrı konusunda, her dönemde Silahlı Kuvvetler komuta kademesine yakın olması ve askeri konulardaki yazılarıyla tanınan Radikal gazetesi yazarı Mehmet Ali Kışlalı, yıllardır muntazam bir şekilde yapılan toplantılarda ülkenin en önemli konularını ele alan konuşmaların her zaman `ilgi çekici` ve `önemli` olduğunun altını çiziyor.

    BAŞBAKANLARA MEKTUP

    Üç—dört seneden beri Encümen—i Daniş üyesi olduğunu belirten Dışişleri eski Bakanı İlter Türkmen, `Şu ana kadar Başbakan Tayyip Erdoğan`a hiç mektup gönderildi mi?` sorusuna, `Hayır` cevabını veriyor. On yıldan beri Encümen—i Daniş üyesi olan Profesör Mustafa Aysan ise cumhurbaşkanı ve başbakanlara mektup gönderilmesinin çok ender olduğunu belirtirken, `Benim on senelik üyeliğim içinde galiba iki defa oldu` diyor. Kendisine Encümen—i Daniş`e zaman zaman gizli bir güç merkezi gözüyle bakıldığı hatırlatılan Aysan, bu görüşlere katılmıyor: `Burası fikir alışverişi yapılan bir düşünce grubu. En iyi tarifle bir think tank. Eski dostların gelenek gibi devam ettirdiği gayri resmi bir topluluğuz. Burası birbirimizle memleket meselelerini görüştüğümüz bir yer. Fazla gizliliğimiz yok; ama grubu teşhir etmeyiz, fazla yaymayız. Çünkü serbestçe konuşmak, sohbet etmek istiyoruz. Hiçbir şeyimiz yazılı değil. Orada konuşulanların kendi içimizden kalması çok değerli bir vasfımız. Orada herkes kendisini rahatlıkla ifade etsin diye yazılı olmayan bir kuralımızdır.`diyor.

    ENCÜMEN-İ DANİŞ TOPLANTILARININ İÇERİĞİ

    İlter Türkmen ise, neler konuştukları sorusuna, `Genellikle o gün gündemde hangi konu öne çıkmışsa o görüşülüyor. Dış politika bol bol görüşülüyor. Kıbrıs ve Irak çok görüşülen konular arasında. Laiklik meselesi de görüşülüyor` cevabını veriyor. Üyelerinin hemen hepsi İstanbul`da oturan, yazılı bir tüzüğü veya çalışma yönergesi olmayan grubun yaz aylarındaki toplantılarında katılım biraz düşse bile her toplantı ortalama 20`nin üstünde kişiyle yapılıyor. Uzun askerlik hayatlarının verdiği disiplinle olsa gerek, en düzenli katılımcıların komutanlar olduğu söyleniyor. İlter Türkmen, `Askerler muntazamdır. Bir konuyu konuşacakları zaman çalışarak geliyorlar` diyor. Peki, `Gündem önceden belli oluyor mu?` Türkmen, `Bunlar çok organize toplantılar değil, ama genellikle gelecek toplantıda ne konuşulacağı görüşülüyor. Biz daha çok dış politikayı, askerler güvenliğe, ekonomi konusundaki arkadaşlar ekonomiyi konuşuruz` diyor. (6)

    AİLE BOYU ENCÜMEN-İ DANİŞ ÜYELİĞİ

    Encümen-i Danişin son üyelerden birisi ise dikkat çeken bir isim; CHP milletvekili ve üniversitelerdeki başörtülü öğrencileri psikolojik baskıya maruz bırakan ikna odaları projesinin mimarı Nur Serter. Nur Serter bir asker olan babasının da bu encümene üye olduğunu ve konunun yabancısı olmadığını ifade ediyor.

    Nur Serter`in babası Kurmay Albay Emin Aytekin de Encümen- i Daniş`in 1960`lı yıllardaki üyelerinden. 27 Mayıs`ta İstanbul Örf-i İdare Kurmay Başkanı olan Aytekin, Talat Aydemir cuntası ile ilişkisi olduğu gerekçesiyle 1962`de ordudan ayrıldı. Aytekin daha sonra Encümen-i Daniş üyesi olmuş. Serter, babasından dolayı grubun çalışmalarını yakından bildiğini belirterek, `Babam da emekli olduktan sonra üyesiydi. Ben emekli olmayan tek üyeydim. Toplantılara düzenli katılmadım. Babamdan dolayı da yapılan çalışmaların içeriğini, kalitesini onun döneminden beri çok iyi biliyorum. (7)

    27 NİSAN SÜRECİ VE ENCÜMEN-İ DANİŞ İLİŞKİSİ

    Ergenekon terör örgütünün silah, bomba ve mühimmatlarının dışında bir de siyasi projeleri var. Bunlardan biri de Encümen-i Daniş üzerinden Erkan Mumcu ve Mehmet Ağar`a yapılan operasyondu. DP Genel Başkanı Süleyman Soylu da ismi Ergenekon`la gündeme gelen Encümen-i Daniş`in Köşk seçimleri öncesi yaşanan 367 sürecindeki rolüne dikkat çekti.

    Soylu açıkça; `Köşk seçimleri sürecinde ortaya atılan `367 tezi`yle Meclis`in kilitlenmesinin altında da Ergenekon var.` dedi.

    Hatırlanacağı gibi Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden önce Erkan Mumcu ve Mehmet Ağar, bir anda fikirlerini değiştirmiş ve Köşk seçimleri için Meclis`e girmekten vazgeçmişlerdi.

    ENCÜMEN-İ DANİŞ ÜYESİ KARADAYI`YLA TEMAS

    Soylu`nun iddiası, sürecin yeni bir boyutunu daha ortaya çıkartırken, dönemin Anavatan lideri Erkan Mumcu ile DP Genel Başkanı Mehmet Ağar`a telefon eden kişinin emekli Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı olduğu belirtiliyor.

    Erkan Mumcu ise telefon iddialarını yalanlamış ancak Karadayı`nın `Meclis`e girmeyin` mesajını verdiğini şu sözlerle kabul etmişti: `Telefon aldım, o yüzden girmedim demem çok isteniyor. Fakat ne yazık ki almadım.

    Cumhurbaşkanlığı seçiminde DYP ile birlikte hareket etme ve DP çatısı altında birleşme kararı almıştık. O günlerde İstanbul havalimanında eski Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı ile karşılaştık. Bana, `Tebrik ederim sayın genel başkan. Muhalefette CHP`yi yalnız bırakmamak lazım. Sizin de merkez sağ olarak birleşmeniz iyi oldu. Cumhurbaşkanlığı oylamasında da aynı tavrı göstermenizi bekliyoruz.` dedi. Ben de `Efendim bizim tavrımız belli. Oylamaya katılıp katılmamaktan ziyade anayasa değişikliği üzerinde duruyoruz. Bırakalım halk seçsin.` karşılığını verdim. O, `Ama onun da mahzurları var. Halk seçerse sürekli bunların istediği kişiler seçilir.` cevabını verdi. Ben de, `Demokrasi böyle bir şey.` dedim. O efsaneler buradan üretildi.` Dedi ama kimseyi inandıramadı. Çünkü yalan söylediği ortadaydı. Konuya mantıklı bir açıklama getirememişti. Nitekim Karadayı`nın Mumcu`ya bu yönde telkin ve tehditlerde bulunduğuna dair kendisine ait ses kaydı 29 Ocak tarihinde internet sitelerine düştü ve kel göründü. Ses kaydında Karadayı süreçteki rolünü açıkça ifade ediyor.(8)

    Bu konuda dönemin Anavatan Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyesi Hüseyin Kocabıyık, dönemin Genel Başkanı Erkan Mumcu`nun 367`ye `saçmalık` diyerek Meclis`e girilmesini istediğini ancak bir telefon görüşmesiyle fikir değiştirdiğini söylemişti. Kocabıyık, Mumcu`nun bir telefonla karar değiştirmesini anlamakta zorlandığını belirtiyor. İki liderin de `darbe olacağına inandırıldıklarını savunuyor.

    Mehmet Ağar ve Mumcu`nun darbeye karşı mücadele etmek yerine AK Parti`den boşalacak alana konmayı, parsayı toplamayı hesap ettiklerini anlatıyor. Kocabıyık, iki partinin Meclis`e girmeme sebebinin tek başına emekli Org. Karadayı`nın telefonu olmadığı iddiasında. Kocabıyık, şöyle devam ediyor: `Bu kadar basit değil. 28 Şubat, 27 Nisan ve benzeri süreçlerin hepsi Ergenekon`un ta kendisi. Bu olayları bir bütün olarak ele almak lazım. Türkiye`de Ergenekonlaşmış büyük bir sermaye var. 28 Şubat bir Ergenekon olayıydı. Arkasında büyük sermaye vardı. Suç örgütüyle içli dışlı bir sermaye.` Kocabıyık, internette yayımlanan konuşmadaki darbe tehdidine de sert tepki gösteriyor. Kocabıyık, `Darbe tehdidi korkunç. Genelkurmay Başkanlığı`nın hemen bir açıklama yapması lazım. Darbe tehdidini kınaması lazım.` ifadelerini kullanıyor.(9)

    ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜ VE ENCÜMEN-İ DANİŞ İLİŞKİSİ

    `Ergenekon`un Çöküşü 1 ve 2` ile `Kod adı Darbe` kitaplarının yazarı gazeteci Zihni Çakır Cafesiyaset`ten Arzu Erdoğral`a verdiği röportajda Encümen-i Daniş konusunda şunları söylüyor:

    `Encümen-i Daniş`e Ergenekon`un teorisyen kanadı denilebilir. Çünkü bunlar durumdan vazife çıkararak kendilerine görev tevdi ederek devletin tehdit algılamasını tanımlayıp buna karşı strateji geliştiren grup. Ben öyle zannediyorum ki Encümen-i Daniş`i önümüzdeki süreçte daha çok tartışacağız. Ergenekon Soruşturması derinleştikçe, davada yol alınmaya devam edildikçe, bu yapının kamuoyu yaratma çabaları ile daha fazla karşı karşıya kalacağız. Şu an Ergenekon soruşturmasının belli bir noktada durması, hukuka müdahale, yargı bağımsızlığına leke sürme pahasına da olsa durdurulması çabalarının altında bu zihniyet var kesinlikle. Çünkü onlara göre, bu yapı yani Ergenekon, onların temel tehdit olarak kabul ettiği irticayla mücadelede ve AK Parti`nin tasfiyesinde bir panzehir. `Derin Devlet`in AK Partiyle mücadelede simetrik bir ilişki kurması için vazgeçilmez bir araç.

    Hiçbir yasal statüye dayanmayan ve kendini devletin gerçek sahibi zanneden bu sohbet müdavimleri belli ki Ergenekon`un tavsiyesinden sonra bile devletin nizamını ve yürütme yargı ve yasama organlarını kontrol altında tutmaktan vazgeçmeyecektir. Yani Ergenekon tasfiye edilse bile yarın bu ad altında benzer eylemlerle ülkeyi demokratik açılımlardan AB sürecinden alı koyacak yasama çalışmalarını ve sosyal politikaları dikta edecektir.` (10)

    Ergenekon Terör Örgütü ile Encümen-i Daniş ilişkisi konusunda Aktif Haber yazarı Yusuf Gezgin yine çok derin bir analiz yaparak bu konudaki görüşlerini şöyle dile getiriyor; `Ergenekon örgütü ülkemizdeki `örtülü işgal`i yürüten kesimlerin, kirli, karanlık, provakatif aracıdır. ETÖ, planları gizli-gizemli mahfillerde yapılan, `sosyal mühendislik`, `toplumu gütme` çalışmalarının taşeronundan başka bir şey değildir. Bu manada Veli Küçük, İbrahim Şahin gibilerin ve onların kullandığı piyonların ve katillerin bütünü görme adına önem arz ettiğini düşünmüyorum. Ergenekon davasında ortaya çıkanlar sadece derin yapının görünen yüzüdür. Ortalığa saçılanlar bu derin ve karanlık ağacın dallarından ve dikenlerinden ibarettir. Ancak dallardan gövdeye ve köke ulaşma ihtimali belirmiştir.

    10 ve 11. dalga `derin`, `beyaz` ve `itibarlı` beyinlere ulaşma ve derin yapının gövdesine, köklerine doğru ilerleme iradesini ortaya koymuştur. Düne kadar tetikçilerle, taşeronlarla kurtaracaklarını düşünenler, bu dalgalardan sonra ciddi şekilde tedirgin olmuş ve korkmaya başlamışlardır. Savunma hattını sıkılaştırmış, daha köklü ve kalıcı çözümler aramaya yönelmişlerdir. Diğer taraftan sürecin köklere doğru ilerleme-mesi, karar vericilere uzanma-ması için `sulandırma`, `bulandırma` faaliyetlerine başlamışlardır.

    Son günlerde gündeme getirilen ve Ergenekon`un karar organı gibi sunulan Encümeni Daniş`in böyle bir sulandırma ve bulandırma faaliyeti sonucu ortaya atılmaya başlandı. Emekli devlet erkânından oluşan, gevşek bir yapılanmaya sahip, bütünlük arz etmekten uzak bu heyet, olsa olsa `derin yapının destek kuvvetlerinden` birisi olabilir. Kamuoyu oluşturma ve kamuoyunu etkileme, yönlendirme araçlarından birisi olabilir. Encümeni Daniş, Ergenekon`un ve iki asırdır ülkenin kaderine egemen olan Derin Yapının karar organı, beyni olmaktan fersah fersah uzaktır.

    Asırlardır karanlık ve karışık usullerle bu topraklarda hükmeden derin yapının, kompleks ve kompartıman sistemine sahip bir organizasyon olduğunu düşündüğüm beyni bu kadar yüzeyde ve cascavlak olamaz. Ama birileri, son toplantısı kasten açıktan yapılan Encümeni Daniş`i `derin işlerin pek de zararlı olmayan, devlete hizmet etmiş, tecrübeli dedelerden oluşan heyeti, beyni` olarak sunmak ve bu işin sorgulanmasını bir noktada durdurmak istiyor…

    Encümeni Daniş içinde derin yapının karar organında yer alan isimler de bulunabilir, ancak Encümeni Daniş ve benzeri yapıları derin yapının lobi kuruluşları, toplumu etkileme araçları ve daha `derinlere inmeyi engellemek için oluşturulmuş sütreler` olarak görmek gerekiyor. Masonik yapılanmalar ve bazı mesleki, ticari örgütlenmeler de bu cümleden payandalardır.

    Derin Yapının `milli` ve `tarihi` bir kısım isimleri, figürleri kullanması ve vurgulaması meselenin derinliğine nüfuz edemeyen bazı kara Türklerde kafa karışıklıklarına neden olmaktadır. Bu kesimler Ergenekon gibi milli(!) bir harekete, yabancı güçlerin operasyon yaptığına inandırılmaktadır. Olayları sisli, bulanık gören pek çok vatan evladı kara Türk, memlekete asırlardır kinini boşaltan; kanlı, karışık, ecnebilere bina edilmiş derin organizasyonları, maalesef milli duygularla müdafaa etmektedir.` (11)

    SONUÇ

    Devletin üst kademelerinde görev yapmış insanların fikirlerinden mutlaka istifade edilmeli. Fakat bunun en şaibesiz ve verimli yolu düşünce kuruluşlarından geçer. Encümen-i Daniş üyeleri fikirleriyle katkı sağlayacaklarsa ASAM ya da USAK gibi düşünce kuruluşu kurup, çalışmalarını web sitelerine koysunlar. Ya da siyasi parti kursunlar. İktidar olup ülkeyi kendilerince en doğru şekilde yönetsinler. Herkes için en faydalısı bu olacaktır. (12) Ayrıca tarafsız ve ülkenin daha ileriye götürülmesine çalışan bir düşünce kuruluşu olduklarını iddia ettiklerine göre, daha önceki cumhurbaşkanları ve başbakanlar ile olduğu gibi bugünkülerle de fikir alışverişinde bulunsunlar. Yoksa AK Parti Hükümetini ve sayın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül`ü hedef alır faaliyetler içinde oldukları gerçeği yakalarını bırakmayacaktır.

    Gündemdeki Encümen-i Daniş, bir Osmanlı kurumu olan Encümen`i Daniş`in gayrı resmi bir devamı olmaktan çok, bir Cumhuriyet kurumu olan TSK ile bağlantılı gibi gözüküyor. Böyle olması, şüphesiz, çoğunlukta oldukları anlaşılan asker üyelerinin dünya görüşüne de daha uygun. Bürokraside var olan emeklilik kurumu nedeniyle vatana hizmet fiilini elinde olmayan nedenlerle bırakmak birçoklarına ağır geldiğinden, Encümen-i Daniş, üst düzey görev yapmış kişilerin emekliliklerinde de hizmete devam edecekleri bir `meclis` olma özelliği taşıyor. Bu nedenle de Osmanlı`dan çok bir Cumhuriyet kurumu. Tek benzerlik isimleri. Çünkü Encümen-i Daniş, Sultan Abdülmecid döneminde kurulan, sadece 12 yıl yaşayan bir eğitim ve çeviri faaliyeti` kurumuydu. Osmanlı Devleti dönemindeki Encümen-i Daniş, bu açıdan, ülkenin iç ve dış sorunlarını tartışan, güvenlik konularını irdeleyip padişaha mektup yollayıp alınan karaları dikte eden bir örgüt değildi. Yani `Moda Kulübü`nde` toplanan Encümen-i Daniş ile 1851`de kurulan meclis arasında hiç bir benzerlik yok. Ergenekon yapılanmasının fikir kulübüne dönüşen Encümen-i Daniş, kurulduğu Osmanlı Döneminde, ülkenin gelişmesi için çok önemli bir yapıydı. Ve en önemlisi tamamıyla resmiydi.




    EENCÜMEN-İ DANİŞ NEDİR? Yorumları