Akp'nin gerçek ikinci dönemi   Konuyu açan: alptraum   İlk Mesaj: 05-03-2009 (15:10)   Son Mesaj: 05-04-2009 (01:43)    Cevap: 1    Gösterim: 581  

    05-03-2009

    Akp'nin gerçek ikinci dönemi

    "Hiç lafı dolaştırmadan söylemekte fayda var"

    Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, genel seçimlerdeki yüzde 47’lik ezici zaferden 21 ay sonra, yerel seçimlerdeki yüzde 38’lik ciddi gerilemeden ise bir ay sonra, hükümeti baştan sona sayılabilecek kapsamda değiştirerek ikinci iktidar dönemine başlıyor.
    Adalet ve Kalkınma Partisi’nin birinci iktidar dönemi ile ikinci dönemi arasında belirgin farklar olacağı daha şimdiden anlaşılıyor. Ve Ak Parti’nin bu bir hayli gecikmeli gelen ikinci dönemini neyin belirleyeceği de anlaşılıyor: Ekonomik kriz.

    Hiç lafı dolaştırmadan söylemekte fayda var: Küresel düzeydeki ekonomik krizin Türkiye boyutu, krizin çıktığı ABD ve İngiltere gibi ana ülkelerdekinden hem çok farklı hem de çok daha derin.
    Başbakan Erdoğan ve eski hükümet üyeleri, bu farklılığı ve daha derinliği bugüne kadar inkâr edegeldiler.

    Hükümet değişikliğinin bu boyutunu, Ali Babacan’ın ‘kurtarıcı’ olarak ve bu kez çok daha geniş yetkilerle ekonominin dümenine yeniden geçmesini en azından bu inkâr politikalarının terk edilmesi olarak yorumlamak gerekir.

    Ancak, Babacan’ın gerçekten ‘kurtarıcı’ olup olmayacağında da, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a acıtıcı gerçekleri yani kötü haberleri söylemeye cesaret edip etmeyeceği konusu belirleyici olacak.
    Bu bakımdan geçmişte Abdullah Gül’ün hükümette bulunması ve Başbakan Erdoğan’a her şeyi söyleyebilecek siyasi özgüvene sahip olması, AKP’nin ilk beş yılında çok önemli bir rol oynadı. Nitekim, AKP’yi yakından izleyen çok sayıda siyasi gözlemcinin ortak kanısı, Gül’ün (ve belki Erdoğan’ın yakın çevresinden bazı başka isimlerin) yokluğunun hükümetin son iki yılındaki görece başarısız ve çatışmacı algısına negatif anlamda ciddi katkı yaptığı yönünde.

    Daha doğrudan söylemek gerekirse, hükümette Başbakan Erdoğan’ı gerektiğinde frenleyebilecek, onu siyasi aklıyla ikna edip sağduyu yoluna geri sokacak kimsenin bulunmaması hükümetin son iki yılına damgasını vurdu.

    Tabii tek sebep bu da değil. Hükümetin yorgunluğunu, yedi yıl önce ortaya konan vizyonun içinde zamanla hapsolmasını da, hükümetin son iki yılda 2002-2007 arasındaki kadar başarılı algılanmamasında önemli etkenler olarak saymak gerek.

    Oysa Ak Parti 2007’de seçimi kazandı. Seçim kazanan bir parti olarak da eski vizyonunu yenilemeliydi. Öyle anlaşılıyor ki, Ak Parti, önceliği demokratikleşmeye vermek istiyordu başlangıçta ama özellikle sivil anayasa konusunun toplumdaki onca desteğe rağmen çatışmacı bir anlayışla ortaya konması, Anayasa’yı toptan değiştirmekten kısa zamanda vazgeçilip türbana özgürlükle yetinilmek istenmesi, hemen arkadan gelen kapatma davası ve genişleyip hükümeti de taraf haline getiren Ergenekon soruşturması, bir anlamda hem Başbakan Erdoğan’ı hem de onun hükümetini rehin aldı. Ülkede ortaya çıkan ve büyük ölçüde Başbakan’ın tavrından kaynaklanan çatışmacı ortam, ekonomik krizde güven bunalımına yol açtı.

    Şimdi, yapılan kapsamlı değişiklikle belki de Başbakan Erdoğan yeni ve temiz bir sayfa açmak istiyor, belki de eski gerginlikleri ve çatışmaları barışla sona erdirmek değilse bile bir çeşit ‘ateşkes’ haline sokmak istiyor.

    Böyle yaparak ekonomiye yoğunlaşabilir, yeniden güven ortamı yaratabilir ve gerçekte iktidarının olası bir üçüncü dönemi önünde en büyük engel gibi gözüken ekonomik durgunlukla mücadelede başarı sağlayabilir.

    Evet ama bütün bu söylediklerim iyimser temenniler mi, kuvvetle muhtemel gerçekler mi?

    İşte bu yakıcı sorunun cevabını henüz kimse bilmiyor.
    Bildiğimiz tek şey şu: Başbakan Erdoğan, kendi özgür iradesiyle, Bülent Arınç gibi, kendisine hayır diyebilen, hatta gerekirse ahlaki temelde çatışmayı göze alan bir ‘sivri’ ismi kabinesine aldı.
    Salt Arınç’ın hükümete Başbakan Yardımcısı gibi önemli bir sıfatla girmiş olması bile, Başbakan Erdoğan’ın bir kısım hatalarından ders aldığının ve yönetme tarzını değiştirmek istediğinin, yani yeniden ‘kontrollü bir güç’ olmak istediğinin delili olarak yorumlanabilir.
    İşin sırrı, Ali Babacan’ın zorlu gerçekler dahil kötü haberleri Başbakan’a olanca açıklığıyla söyleyip söylememesinde ve Bülent Arınç’ın Başbakan’ı zaman zaman uyararak sağduyu yolundan ayrılmamasına yardımcı olmasında yatıyor.

    Evet, AKP’nin en az birincisi kadar zorlu ikinci dönemi yarın başlıyor. Hep birlikte izleyeceğiz.




    Akp'nin gerçek ikinci dönemi Yorumları



      Permalink - Mesaj no 1  05-04-2009, 01:43

    --->: Akp'nin gerçek ikinci dönemi



    Yazı ilk dönemi övmüş. Hani KİT'lerin özelleştirilerek sıcak para ile geçindiğimiz dönemi. Şimdi elde satacak pek bişi kalmadı , o ayrı.
    Birde ABD'ye üs verip, bununla övündüğümüz dönemi.

    Sonra ikinci dönem dediği kısım ile ilk dönem arasındaki 21 aylık dönemi pek başarılı görmüyorum, havasını vermiş.

    Sonra demişki: "ilk dönemdeki "üstün" başarının tekrarı, yeni yapılan kabine değişikliği ile olacaktır. Aman oylar AKP'ye "
    ...
    Yoksa bende mi var bi sorun ?

    selametle..
    mhmt - ait Kullanıcı Resmi (Avatar) mhmt