Ölemiyorum...
Ne kadar hıçkırsam, aşkın lahzasında avunup zemheriyi ruhumda yaşasam
Sessiz ve sakin bir hal ile hakikatin lehçesinde gönlümü arındırsam ve ağlasam
Aklımın kemaliyetini yaşasam, fikrimin suskun çığlığını irfan vecdiyle anlatsam


Bir değilim, iklik içinde nefesleniyorum...
Sinemi ihata eden ayrık otlarından bilmem ki niye hakkıyla temizlenemiyorum
Kalbimin masum sedasını dinleyemiyorum, ruhumun hicranını hiç yenemiyorum
Hüzünle yaşıyorum, umutla yeniden başlıyorum,hali fakirliğimi anlayamıyorum


Sol yanım ağrıyor ve çok acıyor...
Melalim şehredilmekten korkuyor, aklım durmadan sual ediyor, kalp zikrediyor
Kuruyan dereler, ummana gönül bağlayan çehreler yoruluyor ve bizar oluyor
Zaman durmuyor, nefes müddetini soruyor, hayat demek ki böyle vefasız diyor


Gözlerim sessizce boşalıyor...
Umudun dirilişini ve filizlenerek serpilişini merak ediyor, hasretle onu bekliyor
Dile gelen söylenmiyor, sükut etmek daha evla geliyor ve hikmetini merak ediyor
Ne söylesem ve gönlüm için kör kuyuları yad ederek sabrı nefeslensem az geliyor


Ah yolun yolcuları diye seslenesim geliyor...
Sonra vazgeçiyorum, sineme iltica ederek derdin sahibi kim ki diye nefesleniyorum
Bazen Yunusu, bazen susuz kalan yolcuyu, bazende sualer içine dalıyor, anıyorum
Aşk adına ne varsa ve kul olmak için sevda ruhum için abad olan narsa diliyorum


Anlamadığım ve fakat gönlümde yaşadığım...
Serabında gülün lahzasında firkatine uzandığım, ülfetiyle dem aldığım aşk haksa
İradem ve aklım, sineyi umudumda ki yakarışım, dinmeyen yakarışım bir farksa
Hakikatin zerkinde, iflah olmam için gönlüme inşirahı yaşatsın, kalbim anlaşılsın



Mustafa CİLASUN