MUHAKEME.NET FORUMU
Ana Sayfa
Portal
Kisayol Linkler
Yeni Mesajlar:
Bugünkü Mesajlar
Konulari okundu isaretle
Bugünün son aktiviteleri
Kendi aktivite akisina bak
Forum
Forum
Quick Links
Yeni Mesajlar
Bugünkü Mesajlar
Konulari Okundu Isaretle
Bugünün Son Aktiviteleri
Galeri
Bilgi Yarismasi
Bilgi Yarismasi
Hizli Linkler
Bilgi Yarismasi
Çözdügüm Sorular
Liderler
Rekor Salonu
Oyun Oyna
Ruh Haliniz
Günlükler
Üyeler
Üyeler
Hizli Linkler
Kayitli Üyeler
Çevrimiçi Üyeler
Yöneticiler
Son Aktiviteler
Fotograf Galerisi
Gözat
Üye Albümleri
Forum Videolari
Forum Resimleri
Düsünce Meclisi
Albümlerim
Soru - Cevap
Sözlügümüz
Eglence Forumu
Giriş
Şifremi unuttum?
Şifremi unuttum?
Üye ol
Üye ol
Muhakeme
Portal
Forum
Yabancı Dil Egitimi
>
Wörterbuch-Sözlük
>
Nomengruppen
>
Konu Cevaplama Paneli
Değerlendirme
İsterseniz bu Konuyu buradan değerlendirebilirsiniz.
Puanla degerlendir
10- Puan ver
9 - Puan ver
8 - Puan ver
7 - Puan ver
6 - Puan ver
5 - Puan ver
4 - Puan ver
3 - Puan ver
2 - Puan ver
1 - Puan ver
Konuyu Yanıtla
Nomengruppen
konusuna gelişmiş panelde (zengin editör) yanıt.
Kullanıcı isminiz:
Giriş yapmak için Buraya tıklayın
JavaScript is required for human verification.
[QUOTE=yabanGülü;136644][B]NOMENGRUPPEN - AD GRUPLARI[/B] [B][U][CENTER] a) Meinung - Ansicht - Anschauung[/CENTER][/U][/B] [B]die Meinung,-en:[/B] Kişi konu hakkındaki geçici görüşünü daha fazla bilgiyle değiştirebilir: Der Reporter fragte die Passanten über ihre Meinung zur Politik der neuen Regierung. [B]die Ansicht, -en:[/B] Bir kişinin bir konu hakkındaki bakış açısı. Kişi kendi görüşünden emin. Başkalarının bu görüşe yeterince kanıtlanmadığı için katılmasına gerek yok: Meine Ansicht über den Nutzen der Weltraumforschung deckt sich nicht mit der Ihren. [B]die Anschauung, -en:[/B] Kapsamlı temel bir görüş, genellikle felsefi alanda, dünya görüşü: Durch die neuen Erkenntnisse der Weltraumforschung werden die Anschauungen mancher Naturwissenschaftler widerlegt. [B][U][CENTER] b) Bedeutung - Sinn[/CENTER][/U][/B] [B]die Bedeutung:[/B] Bir kelimenin, düşüncenin davranışın anlamı. Erklären Sie mir die Bedeutung dieses Wortes! Der Redner erklärte die Bedeutung der Entwicklungshilfe für den Frieden in der Welt. [B]der Sinn:[/B] Bir davranışın veya olayın ruhi içeriği: Büyük bir anlam içeriğinin içinde hedef belirtir: Der Sinn der Konferenz internationaler Verkehrsexperten ist es, den Tourismus in Europa zu fördern. [B][U][CENTER]c) Absicht - Bestreben - Plan - Programm [/CENTER][/U][/B] [B]die Absicht, -en:[/B] bir hareketin daha sonra anlaşılan Motif ve hareket sebebi: Er ist mit der Absicht hierhergekommen, Deutsch zu lernen. [B]das Bestreben:[/B] Bir hedefe ulaşmaya yönelik içsel tutum: Wir haben das Bestreben, mit allen Menschen in Frieden zu leben. [B]der Plan, -"e:[/B] Bir niyetin gerçekleştirilmesi için tesbit edilen düşünce: Wir haben den Plan, unser Haus zu verkaufen. [B]das Programm, -e:[/B] En ince detaylarına kadar düşünülmüş tespit, plan. Die Regierung hat ihr neues Programm veröffentlicht. Der Besuch von Paris steht auf unserem Reiseprogramm. [CENTER][U][B]d) Bildung - Ausbildung -Fortbildung[/B][/U][/CENTER] [B]die Bildung:[/B] Eğitimin aile ocağında ve okuldaki pozitif sonucu, kültürel alanda edinilen bilgi: Der Junge Mann hat eine gute Bildung. [B]die Ausbildung:[/B] Pratik yeteneklerin ve bilgilerin öğrenilmesi ve öğretilmesi: Ihr seid noch in der Ausbildung. [B]die Fortbildung:[/B] Tamamlanan bir eğitimden sonra eğitilen kişinin bilgi ve becerilerinin bilimin en son noktasının seviyesine getirilmesi: Die Fortbildung der Studenten dauert viele Jahre lang. [B][U][CENTER] e) Recht (hak)- Befugnis (yetki) [/CENTER][/U][/B] [B]das Recht:[/B] Her insanın insanca yaşayabilmesi için yasalar tarafından güvence altına alınan en doğal hakları: Die Eltern haben das Recht, ihre Kinder nach ihrem Willen zu erziehen. [B] die Befugnis, -se:[/B] Bir kişinin belirli bir davranışı yapmak için görevi itibariyle aldığı güç: Ein Polizeibeamter hat ohne richterlichen Auftrag keine Befugnis, eine Wohnung zu betreten. [CENTER][U][B] f) Angewohnheit - Gewohnheit[/B][/U][/CENTER] [B]die Angewohnheit, -en:[/B] zamanla kazanılan, benimsenen bilinçsiz bir davranış ve diğer insanlara genellikle rahatsızlık verici görünür: Ali hat die Angewohnheit, während des Essens zu rauchen. [B]die Gewohnheit:[/B] Birisi için tabii hale gelmiş davranış (insanın iliğine kadar işlemiş olan). Alışkanlığın türü genellikle mastar tamlama ile bildirilir: Es ist unsere Gewohnheit, mittags ein Stündchen zu schlafen. [CENTER][U][B] g) Sympathie -Vorliebe - Lust - Neigung - Bereitwilligkeit [/B][/U][/CENTER] [B] die Sympathie, -en: [/B]Ani bir hisle belirli bir kişiye karşı beslenen belirli bir duygu: Der Schauspieler gewann sogleich grosse Sympathien beim Publikum. Wir haben eine grosse Sympathie für ihn. [B]die Vorliebe: [/B]Bir şeyi diğer şeylere tercih etme isteği: Burcu trägt mit Vorliebe blaue Kleider. Ich habe eine Vorliebe für moderne Musik. [B]die Lust:[/B] Bir şey yapmak için ani istek: Heute habe ich Lust, zum Tanzen zu gehen. Willst du mitkommen ? - Nein, heute habe ich keine Lust. [B]die Neigung, -en: [/B]İnsanın bir hareketi yapmak için yaratılışı, karakteri tarafından belirlenen eğilim. Belirli bir şeyi yapmak için insanın tabiatında olan: Der Junge zeigte starke künstlerische Neigungen. [B]die Bereitwilligkeit: [/B]Başkası tarafından önerilen birşeyi yapmak için kendi isteğinden ortaya çıkan hazır bulunurluluk: Der Mann half uns mit grosser Bereitwilligkeit bei jeder Arbeit. [CENTER][U][B] h) Zwang - Notwendigkeit - Erfordernis - Verfplichtung[/B][/U][/CENTER] [B]Zwang (zorunluluk): [/B]Bir davranışa dışarıdan gelen etki, bundan kendini kurtarmak mümkün değil: Die Politiker mussten ihre unpopuläre Entscheidung unter dem Zwang der Verhältnisse treffen. [B]die Notwendigkeit(gereklilik):[/B] Durumun gerektirdiği vazgeçilmesi mümkün olmayan belirli bir şart: Der Bürgermeister hat die Notwendigkeit erkannt, die Strasse verbreitern zu lassen. [B]das Erfordernis,-se (zaruret)[/B]: Bir şeyin gerektirdiği şart: Es ist ein Erfordernis der Menschlichkeit, für den Frieden zu arbeiten. [B]die Verpflichtung,-en (mükellefiyet):[/B] Üstlenilmiş olan sorumluluğu zorunlu olarak yerine getirmek: Wir haben die Verpflichtung, hilfsbedürftigen Menschen zu helfen; denn wir erwarten im umgekehrten Falle das gleiche von den anderen. [B][U][CENTER] i) Gesetz - Verordnung - Befehl[/CENTER][/U][/B] [B]das Gesetz, -e:[/B] Parlemento tarafından hazırlanıp devlet tarafından yazılı olarak yayınlanan ve herkesin uymak zorunda olduğu kurallar:In der letzten Woche hat das Parlament ein neues Gesetz verabschiedet. Die Verfassung garantiert, dass alle Menschen vor dem Gesetz gleich sind. [B]die Verordnung, -en:[/B] Bir kuruma daha yüksek bir kurum tarafından yazılı olarak yayınlanıp verilen, bir yasanın uygulanmasını ve kullanılmasını düzenler. Bunlar idari içeriklidir: Das Parken in dieser Strasse ist auf Grund einer Verordnung der Stadtverwaltung vom 25.3.1998 verboten. [B] der Befehl,-e:[/B] Bir amir veya daha yüksek makam tarafından yazılı veya sözlü olarak verilen görev: Ein Soldat muss die Befehle seines Offiziers befolgen.[/QUOTE]
Trackback:
Send Trackbacks to (Separate multiple URLs with spaces) :
Diğer Seçenekler
Diğer Ayarlar
Linkleri otomatikmen URL´e cevir
Automatically retrieve titles from external links