Peygamber Efendimiz (SAV) uygulamalarında Diyalog

İnsanlığın İftihar Tablosu ‘nun (SAV) hayat-ı seniyyeleri, baştan sona hep af ve müsamaha yörüngelidir! Kendisine hayatı boyunca eziyet etmiş, İslam adına hep karşısında durmuş, kendisini hep yarıyolda bırkamış nicelerini, belki imana gelir, belki İslam’a ileride sahip çıkar mülahazası içinde olmuş ve öyle olunmasını da tavsiye etmiştir.

Efendimiz (SAV) ‘in Ehl-i Kitab ve kafirlere karşı uygulamalarında Diyalog :


1-) Allah Resûlü (sas) , bir gün yoldan bir Yahudi cenazesi geçerken ayağa kalkar. O esnada yanında bulunan bir sahabi, “Ya Resûlallah, o Yahudi’dir.” der. Nebiler Serveri (sas) hiç tavrını bozmadan ve yüz çizgilerini değiştirmeden, zamana “dur ve beni dinle” dedirtecek şu cevabı verir: “Ama bir insan! ” (15)

2-) Efendimiz (SAV) , Mekke Fethedildiğinde kendisini kendi vatanından çıkaran, kendisine Hayat Hakkı tanımayan ve o dönem müşrik olan Ebu Süfyan ve Mekke’nin ileri gelenlerine, hiçbir şekilde cezalandırmamış, onlara bir itab mahiyetinde bu yaptıkları zulmü yüzlerine karşın hatırlatmamış, hatta “Kabe’ye sığınan emn,iyette olduğu gibi, Ebu Süfya’nın evine sığınanda emniyettedir” buyurarak, müşrik Ebu Süfyan’ın evini emniyet ve sığınma bakımından Kabe ile beraber zikretmiştir. (16)

3-) Ebu Sa'lebe el-Huşeni naklediyor: Ben Hz. Peygamber (sav) 'e 'Ey Allah'ın Resulü, biz Ehli Kitab'ın yaşadığı bir yerdeyiz. Onların kap kacaklarından yiyip içebilir miyiz? diye sordum. Dedi ki: 'Onlarınkinden başka kap-kacak bulabilirseniz onlarınkinden yemeyin. Başka birşey bulamazsanız onları yıkadıktan sonra kullanın.' diyerek, Ehl-i Kitaba bu noktadan bir ayrıcalık yapmış ve komşuluk hakkından doğan bir Diyaloğun kapısını kapatmamıştır.(17)

4-) Ehl-i Kitabtan alınan cizye (baş vergisi) , müşriklerden alınmazken, Ehl-i Kitab’ın kendi dini yaşantılarında serbest kalıp, canları ve malları da emniyette olmaları açısından,bir ayrıcalık tanınmıştır. Ayrıca, cizye ödeyen Ehl-i Kitabtan birisi müslüman olunca bu vergiden muaf tutulmuştur (18)

5-) Efendimiz (SAV) , üç grub insanın ecrinin 2 kat verileceğini, bunlardan bir grubunda , Kitab ehlinden olan birisinin, kendi peygamberi ile birlikte kendisinide inanırsa, onun sevabının iki kat verileceğini müjdelemiştir (19)

6-) İbnu Ömer (R.A.) naklediyor: 'Abdullah İbnu Übey İbni Selül öldüğü zaman oğlu (ra) Resulullah (sav) 'ın huzur-i alilerine çıkıp, mübarek gömleklerini babasına kefen olarak vermesini taleb etti. Resulullah (sav) talebi kabul edip verdi. Bunun üzerine, babasının cenaze namazını kıldırıvermesini taleb etti. Resulullah (sav) bu talebi de kabul etti ve namaz kıldırmak üzere kalktı. Ancak, Hz. Ömer (ra) kalkarak Resulullah (sav) 'ı elbisesinden tuttu ve: 'Ey Allah'ın Resulü, Rabbin seni, ona namaz kılmaktan men etmişken, sen nasıl ona namaz kılarsın? ' diye müdahale etti. Resulullah (sav) : 'Allah beni muhayyer bırakmıştır, zira: 'Onların ister bağışlanmasını dile, ister dileme, birdir. Onlara yetmiş defa bağışlanma dilesen de Allah onları bağışlamayacaktır' (Tevbe, 80) buyurmaktadır. Ben yetmişden de fazla bağışlama talebinde bulunacağım' dedi. Hz. Ömer (ra) : 'Ama, o münafıktır! ' dedi. Resulullah (sav) buna rağmen onun ardından namaz kıldı. Bunun üzerine Cenab-ı Hakk şu ayeti inzal buyurdu: 'Onlardan ölen hiç kimse için ebediyyen namaz kılmayacaksın, mezarı başında da durmayacaksın. Çünkü onlar Allah ve Resulüne inanmadılar, fasık olarak öldüler' (Tevbe, 84) . Hz. Ömer (ra) der ki: 'Sonra o gün Resulullah (sav) 'a karşı izhar ettiğim cür'ete hayret ettim. Allah ve Resulü daha iyi bilirler. (20)

Peygamber Efendimiz (SAV) , kendisini Uhud Savaşında yarı yolda bırakıp Uhud savaşı öncesinde psikolojik olarak zarar veren, Hz.Aişe annemize İfk hadisesinde İftira atıp babası Hz.Ebu Bekir'in evine gitmesine sebeb olan, Medineye hicret sonrası yahudilerle Medine vesikası imzalandıktan sonra, Mekkedeki müşrikleri tahrik edip:'Muhammed (SAV) kendine taraftar topluyor, uyuyorsunuz' diyen bir MÜNAFIK için,

1-) Kendi gömleğini Kefen olarak veriyor
2-) Cenaze namazını kılma konusunda ve bağışlanmasını dileme konusunda (Tevbe:80) Ayeti Kerimesi gereği, Efendimiz (SAV) muhayyer (serbest) bırakılıyor ve Efendimiz (SAV) , Hz.Ömer (R.A) 'in engellemelerine rağmen, 70 den fazla istiğfar ederim, diyerek yine Hoşgörü gösteriyor ve cenaze namazını kılıyor! Taki bir sonraki Ayeti Kerime ile men edilinceye kadar!

7-) İbnu Abbas(R.A.) naklediyor: Ehl-i Kitap, saçlarını alınlarına döküyorlardı, müşrikler de ayırıyorlardı. Resulullah (sav) (vahiyle) emir gelmeyen hususlarda Ehl-i Kitab'a muvafakatı severdi. Saçını alnı üzerinde o da serbest bıraktı. Sonra (ortadan) ayırarak (sağ ve sola) taradı. (21)

8-) Allah Resulu, Mekke müşriklerinin amansız işkenceleri ve tazyikleri karşısında Mekkeli Müslümanların Hristiyan melik necaşi’nin memleketi olan Habeşistana hicretlerini arzu etmiş ve bu düşüncesini şu ifadelerle belirtmiştir: “İsterseniz ve elinizden gelirse, Habeşistan’a iltica ediniz. Zira orada hüküm süren Kralın topraklarında kimseye zulüm edilmez.Orası doğru ve emin bir yerdir, Allah asan edinceye kadar orada kalın “ (22) demiş, ve bir Hristiyan Melikin idaresindeki Habeşistana kendi Ashabının Hicret etmesini istemiştir. Bu vesile ile, Necaşinin imanına vesile olmuş, Necaşinin zaman zaman bazı meseleleri sormak için Medineye gönderdiği heyetlerin bir tanesinde ,Yedi rahip ve beş keşişten oluşan bu elçilik heyetinin aldıkları cevaplar karşısında gözleri yaşarmış ve İslâm’ı kabul etmiştir (23) ve vefatında, Medine’de gıyabında cenaze namazını kılmış (24) , Habeşistan’dan Cafer bin Ebu talib ile birlikte Medineye gelen Ehl-i Kitaba mensub bir Grub Hristiyan’a Efendimiz (SAV) İslama davet etmiş, onlarda iman etmişlerdir. Daha sonra Kur’an-ı Kerim dinleyen bu insanların gözlerinden yaşlar akınca şu Ayet-i Kerime nazil olmuştur (25) : Peygamber'e indirilen (Kur'ân) i dinledikleri zaman, onun hak olduğunu öğrendiklerinden dolayı gözlerinin yaşla dolup taştığını görürsün. Onlar: ' Ey Rabb'imiz iman ettik, bizi de şahitlerden yaz' derler.(Maide:83)

9-) Necran Hristiyanları ile ilgili detayılı bilgiyi 2.Bölümümüzde aktardığımızdan, burda şu kadarını anlatmakla yetineceğiz: Necran Hristiyanları, Medine’ye altmış kişilik bir Heyet ile öğleden sonra geç vakitte ulaşmış ve Mescid-i nebeviyyede Efendimiz (SAV) ‘in huzuruna çıkmışlarıd. İbadet vakitleri geldiğinden Mescid’de ibadet etmişler, Ashab-ı Kiram buna itiraz etmelerine rağmen, Peygamberimiz onlara ibadet etmeleri için izin vermiştir. Onlarda şark’a dönerek ibadetlerini yaptılar. (26) Mübahale teklifini geri çevirmiş, cizye vermeyi kabul etmiş ve Peygamberimiz (SAV) aralarındaki ihtilafları çözmek için Ebu Ubeyde bin Cerrah’ı görevlendirmişdi.(27) Daha sonra Necranlılara gönderilen emannamede, mevcut kiliselerinin kendilerine ait olduğunu ve onlara zara verilmeyeceğini ifade etmiştir (28)

10-) Elli civarında Maddeden oluşan, Müslümanlar ile Medineli arap ve yahudi kabileleri arasında karşılıklı Hak ve vazifeleri tanzim eden, Medine vesikasını adı verdiğimiz, dünyada bir devletin ortaya koyduğu ilk Anayasayıda Allah Resulu yürürlüğü koymuştur. Bu metnin 25. maddelesinde, yahudi ve müttefiklerine tam bir din hürriyeti tanınmış olduğunu, ve müslümanlar ile birlikte bir ümmet olduklarını hem 25.ci maddede hemde 2.ci maddede bahsedilmiş olması, din hürriyeti açısından bir ilktir.(29)


11-) Aynı anlayış içersinde, Efendimiz (SAV) , yahudilerin medine’deki ilim ve adliye merkezi konumundaki Beyt-ul Midras’ larına bizzat gitmiş, onlara “ Ey yahudi topluluğu, islam olun, selamet bulursunuz “ tebliğde bulumuştur. (30)

12-) Hicri 630 senesinde, Müslüman olduklarını bildirmek üzere medine’ye gelen Hımyer hükümdarının elçilerine şu talimatı vermiştir: “ Bir yahudi veya bir hristiyan, Müslüman oldukları takdirde, müminler ile aynı Hukuka sahip olurlar. Kim yahudiliğinde veya hristiyanlığında kalmak istiyorsa, ona madahale edilemez “ (31)

13-) Peygamber Efendimiz (sas) , Allah Resûlü sıfatıyla tebliğe başladığı zaman, ilk defa Mekke’de bazı Hıristiyanlarla karşılaşmıştı. Hatta, kendisine vahiy gelmeye başladığı ilk günlerinde Hz. Hatice’yi ve Peygamber Efendimiz’i teselli eden Varaka b. Nevfel de İncil’in el yazmalarına sahip olan bir Hıristiyan’dı. (32)

14-) Allah ve Resûlü adına, bütün değerleriyle dokunulmazlıklarına saygı gösterilmek üzere kendileriyle sözleşme yapılanlar (muâhitler) ile veya himaye edileceklerine dair Allah ve Peygamber’i adına kendilerine taahhütte bulunulan zimmîlere karşı yapılacak en küçük bir haksızlık, en kutsal değerlere karşı işlenmiş bir günah ve suç kabul edilmiştir: “Her kim, bir muâhide/zimmiye zulmederse veya onu gücünden fazlası ile yükümlü tutarsa, yahut hakkını kısarsa, ya da rızası olmadan kendisinden bir şey alırsa, onun hasmı benim. Kıyâmet günü onunla hasımlaşacağım.”(33)

15-) Peymaberimiz (SAV) , cihada gönderdiği ordu komutanlarına şu konuyu talim etmiştir, özetle: “..Müşrik düşmanlarla karşılaşınca onları önce üç şeyden birine çağır: Bunlardan birine cevap verirlerse onlardan bunu kabul et ve artık dokunma! Önce İslam'a davet et. İcabet ederlerse hemen kabul et ve elini onlardan çek......Bu şartlarda Müslüman olma teklifini kabul etmezlerse, onlardan cizye iste, müsbet cevap verirlerse hemen kabul et ve onları serbest bırak. Buda olmaz ise o zaman Savaş! (34) . Bu direktiften anlaşılan, şayet karşı taraf herhangi bir sözleşme teklif ederse bu sözleşme çerçevesinde barışın yapılmasını ve “Eğer onlar barıştan yana olurlarsa, sen de barıştan yana ol” (Enfal:61) Ayetinin emrinin yerine getirilmesidir.

16-) İslam memleketinde cizye ödemeyi kabul ederek yaşayan Ehl-i Kitab’a verilen kendi inanç özgürtlükleri ile mal ve can emniyetini teyid eden bir başka Hadis-i Şerfite: 'Kim bir zımmiyi haksız yere öldürürse, cennetin kokusunu duyamaz. Halbuki onun kokusu kırk yıllık yoldan duyulabilir” (35) demektedir.Ayrıca, müşriklerden bir kişinin hac dönüşü bir müslüman tarafından öldürülmesi üzerine, peygamberimiz müşrikin ailesine diyet ödenmesini hükmetmiştir. (36) Hz.Ömer ve Hz.Ali, kendi hilafetleri döneminde zımmileri öldüren müslümanlara kısas cezasını uygulamışlardır (37)


17-) Peygamberimiz (SAV) , Amr bin Hazm el Ensari’yi, Beni Haris bin Ka’b hayetine İslamı öğretmek için gönderdiğinde vermiş olduğu yazılı talimatta,yahudi ve hrsitiyanları dinlerinden dönmeye zorlamamasını istemiştir. (38) . Yine, Münzir bin Sava’ya yazdığı mektubta, dinlerinde kalan Ehl-i Kitaba cizye gerektiğini ve dolaysıyla İslam’a girmek istemeynelere nasıl davranacağını bilfdirmiş olmaktadır (39) .Yemen’e gönderilen Muaz bin Cebel’e verilen talimatların bir tanesinde yine kişilerin dinlerinde zorla döndürülmemesiydi. Şayet iman etmeleri halindede namaz kılmalarını ve zekatı vermeleri gerektiğini beyan etmiştir. (40)





----------------------
Dip.Notlar:

15 Müslim, Cenâiz 78, 81)
16 Ebu Davut, Harac 25
17 Ebu Davud, Et'ime 46 (3839): Tirmizi, Siyer 11
18 El-Muvatta, Kitabu’l Cihad Bab:20 (Malik bin Enes nakilli)
19 İbn-i Mace, Kitabu’n Nikah 42
20 Buhari, Cenaiz 85, Tefsir, Berae 12; Müslim, Fedailu's-Sahabe 25, (2400) , Sıfatu'l-Münafıkin 3, (2744) : Tirmizi, Tefsir 3096; Nesai, Cenaiz 69
21 Buhari, Libas 70; Müslim, Fedail 90, (2336): Ebu Davud, Tereccül 10, (4188): Nesai, Zinet 62,
22 Hamidullah, el-Vesaiku’s – Siyasiye (trcm Vecdi Akyüz) , İstanbul 1997 s.115; Hamidullah, İslam peygamberi, I,297.
23 İ. İshak, 1991, s.280)
24 Buhari, Cenaiz 4, 55, 61, 65, Menakibu'l-Ensar 38; Müslim, Cenaiz 62, 63, (951): Muvatta, Cenaiz 14, (1, 226, 227): Ebu Davud, Cenaiz 62, (3204): Tirmizi, Cenaiz 37, (1022): Nesai, Cenaiz 76, (4, 72) |3058
25 Vahidi, Esbabu’n Nüzul, s.203-204
26 İbn-i Hişam, es-Sire, beyrut ts.I,573-574; Hamidullah, İslam Peygamberi, I,619-620
27 Hamidullah, islam Peygamberi, I,622
28 Belazuri, Futuhul Buldan, 93.
29 İbn-i Hişam, es-Sire, beyrut ts.I,501-504; Hamidullah,el-vesaik ,s.,63-73, Hamidullah, İslam peygamberi, I,206-210
30 Buhari, İ’tisam 18
31 İbn-i Hişam, es-Sire, beyrut ts.II, 586.
32 Buhârî, Bedu’l-Vahy 3
33 Ebu Davud, Haraç ve’l- İmâre, 33
34 Müslim, Cihad 3, (1731): Tirmizi, Siyer 48, (1617) , Diyat, 14, (1408): Ebu Davud, Cihad 90,
35 Buhari, Cizye,5; Ebu Davud, Cihad 165, (2760): Nesai, Kasame 14,
36 İbn Ebi Şeybe, Musannef, no: 33427
37 Cassas, Ahkam-ul Kuran, I,174-175
38 İbn-i Hişam, age, II,593-594
39 Hamidullah, el-Vesaik, s.161-162 ve 167
40 Hamidullah, el-Vesaik, s.230-231


prof.dr.Davut aydüz