MUHAKEME.NET FORUMU

MUHAKEME.NET FORUMU (https://www.muhakeme.net/forum/)
-   Türkiye Tarihi (https://www.muhakeme.net/forum/turkiye-tarihi/)
-   -   19 mayıs gençlik ve spor bayramı denen bayram (https://www.muhakeme.net/forum/turkiye-tarihi/7159-19-mayis-genclik-ve-spor-bayrami-denen-bayram.html)

el_feta 06-03-2008 16:19

19 mayıs gençlik ve spor bayramı denen bayram
 

1981 yılında, ingilizlerin ünlü BBC yayınında, bir ‘ilkel ülke’den bir sahne aktarılıyordu..

Bir sahil şehrinde, mülkî ve askerî erkan ile şehrin öteki önde gelenleri ve halk kitleleri, bir gemiden inecek olan bir önemli misafiri karşılamaya hazırlanıyorlardı..

Resmî ve sun’î / yapmacık bir heyecan sonunda, beklenen misafir gözüküyordu: Bir ‘büst’! Subaylar onu kutsal bir nesne gibi, tâzim ile taşıyor ve herkes huşû’ içinde selâmlıyordu.

Ve, bu ‘ilkel ülke’nin neresi olduğu açıklanınca da, insanlar daha bir hayret ediyorlardı.

**

Bu ilkel ülke, ne yazık ki, benim ülkemdi.. Dahası, o şehir de benim şehrim..

Dönem, Ken’an Evren isimli bir generalin, halkı bir daha ‘kurtardığı’ 12 Eylûl’ün başlangıydı.. (Zamanın 2. Ordu Kom. Org. Bedreddin Demirel, ‘Biz, yönetime el koyma işini, Temmuz 1979’da yapmayı kararlaştırmıştık, ama, bir müdahalenin toplum tarafından kabullenilmesi için, tablonun biraz daha karmaşık olması gerekiyordu. Onun için, 15 ay kadar beklemek gerekti..’ diye yazacaktı -özetle-, hatıralarında.. Yani, binlerce genç insan daha birbirini o kurulu anarşi çarkının dişlileri arasında öldürecekti ki; sonunda halk, ‘Ordu nerde yahu?. Niye müdahale etmiyor?’ diye bir susamışlıkla karşılasındı, ‘kurtarıcı’ları.) Ve, General Evren, rejimin ‘kurucu’sunun muhtemelen 100. doğum yıldünümünü en görkemli törenlerle ve bütün ülkeyi, -neredeyse köylere varıncaya kadar- baştan başa heykellerle donatacak bir çılgınlıkla karşılamaya çalışıyordu..

O ilkel törenler yine sürüyor mu, diye, dünkü haberlere baktım.. Hele de, Samsun’dakilere.. Değişen fazla bir şey yoktu.. Bu kez, sadece bir bayrak indirilmiş gemiden, merasimle..

Ve Ankara’daki törenleri de izledim, ekranlardan.. Özellikle de, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e, Samsun’dan getirilen bir bayrak ve Selanik’ten, M. Kemal’in doğduğu söylenen evden, getirildiği söylenen toprağın verilişini.. (Ki, o evin de, onun doğduğu değil, babası öldükten sonra annesinin evlendiği, üvey babası Ragıb Bey’in evi olduğu gözardı edilir.) Gençler, o nesneleri öperek takdim ediyorlardı, Gül’e.. Ve ilginç olan, Cumhurbaşkanı Gül de aynı şeyi tekrarlıyordu.. (Gül’ün kendisine aid tavırlar geliştirmesi umulur.. Anıt-Kabir defterine, yıllardır, hattâ bazısı çok komik bir şeyler yazılır. Ama, bu komikliğe, Sezer, yazdığını yüksek sesle okumak ‘bid’at’ını da eklemişti. Gül de onu tekrarlıyor! Kezâ, ‘Ölüden bir şey beklenmesinin ilkelliği’ ileri sürülerek, ‘Tekke ve Zaviyelerin kapatılması’na dair devrim kanununun değiştirilemezliği ortadayken, laik rejim tarafından bir ‘laik -kutsal tekke’ haline getirilen bir mekânın nasıl bir sosyal- pozitivist çarpıklık sergilediği de bir ayrı faciadır.)

E. Ardıç’ın, ‘Bugün, sanırım Küba ve Kuzey Kore dışında, hiçbir ülkede böyle birtakım gösteriler de yok! (...) Bu tür gösteriler, faşist ve komünist ülkelerde vardı.. Yani Mussolini İtalyası, Hitler Almanyası ve Stalin Rusyası... Biz onlardan aldık. (...) Fakat şu gösterileri de aldık ve bir türlü bırakamadık. Tıpkı, Mussolini'nin ‘figlio della lupa’, yani ‘dişi kurdun oğlu’ örgütünü birebir kopya edip bir de ’yavrukurt’ örgütü kurduğumuz gibi..(…) Bunlar, ‘totaliter’ rejimlerin gençlik gösterileridir..’ tesbiti ve ‘stadyum âyini’ benzetmesi yersiz mi?

**

Dün, değişik kanallara baktım.. Bir çoğunda, saatlerce, aynı masallar, aynı mavallar.. Ve bu arada, Cumhurbaşkanı’nın huzurunda yapılan gösterilerden sahneler.. Ki, çoğumuzun, sorumsuzlukla ancak başkasının kızları olduğunda tahammül edebileceği ve de halkımızın ahlâk anlayışıyla taban tabana zıd, bir takım oğlan ve kızların bu günle ilgisi de sorgulanması gereken ve ancak, çılgınlıkların yaşandığı gece kulüplerindeki dans figurleri..

30 yıl önce, bir MSP’li m. vekilinin anlattığı, yaşanmış bir vak’ayı hatırladım.

Güneydoğu vilayetlerinden birinde, esnaf, bu resmî törenlerden rahatsızlıklarını şehrin valisine de duyurmak istemişler.. Vali de onları kendi konağında kabul etmiş..

Vali beyin mazbut kıyafetli kızı, ‘hoşgeldiniz’ demiş, sonra da kahve ikramı filan..

Biraz sohbetten sonra, ‘esnaf’ın önde gelenlerinden birisi söze girmiş:

-‘Vali bey, biz bu törenlerden rahatsızız.. Kızlarımızın teşhir edildiğini, nice genç oğlanların da yarı üryan haldeki onları seyretmek için stadlara koştuğunu siz de biliyorsunuz herhalde..’

*Ama, şey.. Bu konulara öyle bakmamak gerekiyor. vs.. (kem-küm..)

Vali hem onlara hak verir havasında, hem de o törenlerin mecburîliğini anlatıyor..

Bunun üzerine, hey’et içinden, sözünü dudaktan esirmegez bir zat söze katılıyor:

-‘Vali Bey, kerimeniz gelse de, şurada karşımızda bir eğilip-bükülse, amuda kalksa..’

*..........(Vali kızarır-bozarır..) O zaman o yaşlı zat, taşı gediğine koyar..

-‘Beyefendi.. Siz kızınızın burada sadece 8-10 kişi huzurunda ve bir-iki hareket yapmasını kabullenemiyorsunuz da, bizi ve kızlarımızı ne sanıyorsunuz? Ve, herkesin huzurunda..’

Vali, söz bulmakta zorlanır; ve o yıl, kızların mahallî kıyafetlerle katılımı sağlanır.

**

İşin bir başka yönü, daha da ilginç..

Siz bakmayınız şimdi, 19 Mayıs üzerine nutuklar atılmasına.. 1936’dan önce, 19 Mayıs diye bir şey yok.. Ama, hristiyanlığa korkunç bir nefret duyup, (türkçeye Deccâl adıyla tercüme edilmiş olan) ‘Anti-Christ’ diye bir kitab yazan F. Nietsche’nin miladî takvimi reddedip, tarihi yeniden ve ‘sıfır’dan başlatmasına öykünerek, tarih yeniden yazılmak istenip, geçmiş bütünüyle reddedilip, yeni bir tarih başlatılmaya çalışıldığı o dönemde; hergün bir yeni şeyin uydurulduğu meşhur sofrada, bir akşam da, -Padişah Vahiduddin tarafından- Samsun’a gönderiliş hatırlanır; 16 sene sonra!. Ve, o günün kutlanmasının yerinde olacağı söylenir goygoycularca ve de kabul görür.. Despot bir Dahiliye Vekili (İşişleri Bakanı) olan Şükrü Kaya, hemen Valilik’lere bir genelge gönderir ve o gün kutlanmaya başlanır. Ve, o zamanın ‘faşist, nazist ve stalinist’ rejimlerinden ve de, antik Yunan’da, ‘Bağbozumu tanrısı Dionisos’ şerefine tertiblenen törenlerden ilham alınarak sportif gösteriler düzenlenir.

Halbuki, Osmanlı’nın son döneminde, İttihadçı’larda da vardır, benzer kutlamalar.. Genç kabiliyetlerin sportif kabiliyetlerinin geliştirilmesi için, İdman Bayramı, 1916’da kutlanmaya başlanır.. Bu günü ihdas eden de, ‘idman muallimi’ (spor öğretmeni) Selîm Sırrî (Tarcan) Bey’dir. O, hâtırâtında, o ilk ‘idman bayramı’nı etraflıca anlatır.

Bir ilginç noktayı da ekliyeyim.. Alman İmp. II. Wilhelm, (Sultan Abdulhamîd’in culûsunun, / tahta çıkışının 25. yıl törenlerine katılmak üzere ilk kez geldiği 1898-89’dan sonra) 1914 başında ikinci kez gelir, İstanbul’a.. Yapılan karşılama merasiminde mektebli kızlar da yer alır.. Etekler diz altındadır, ama, dize doğru çekilmiştir.. II. Wilhelm, gelecekte savaşa birlikte gireceği müttefikini uyarmak gereğini duyar ve Tal’at Paşa’ya der ki: ‘Bundan daha fazla ileri gitmeyiniz.. Aksi halde, savaş gücünüzü yitirirsiniz..’ Yersiz bir uyarı mıydı, o?

alıntıdır...

ajanserr 06-14-2008 20:45

...................................

dionysoz 10-25-2008 13:26

Alıntı:

el_feta´isimli üyeden Alıntı (Mesaj 15192)
Ama, hristiyanlığa korkunç bir nefret duyup, (türkçeye Deccâl adıyla tercüme edilmiş olan) ‘Anti-Christ’ diye bir kitab yazan F. Nietzsche miladî takvimi reddedip, tarihi yeniden ve ‘sıfır’dan başlatmasına öykünerek, tarih yeniden yazılmak istenip, geçmiş bütünüyle reddedilip, yeni bir tarih başlatılmaya çalışıldığı o dönemde

:)))))))))
işin içine Fritz de girdiya artık ölsemde gam yemem yahu.

akitmi vakit mi artık hangi gazetenin yazarı idiyse nası böle bir yargıya gitmiş anlamadım.dübedüz fikir sahibi olunmadan bilgi sahibi olma durumu.en azından Nietzsche konusunda.
Nietzsche tarih bilmenin çokta önemli olmadığını söyler ve tarihi değil tarihi yazan ahlaki değerleri reddeder.ahlaki değerleri belirleyen kaynaklarda dinlerdir.Nietzsche hristiyanlığın Hz isa nın ölümünden sonra öğretisinin tamamen yanlış yola saptığını söyemektedir.deccal de bundan bahseder.hatta bu noktada ilahi dinler arasında İslamiyete övgü bile yapmıştır.
neyse.
yani benim burda karşı çıktığım şey yukarıdaki yazının geri kalan kısmı hiç umrumda değil lakin bunu görünce dayanamadım.zira her nekadar tam anlamıyla özümseyebilmiş değilsemde -ki nietzsche anlaşılması en güç filozoftur- fritz benim başucu filozofumdur...
sanırım birazda copy-paste yaparken dikkatli olmak gerek.
saygılar.

el_feta 10-25-2008 14:32

Alıntı:

dionysoz´isimli üyeden Alıntı (Mesaj 26399)
:)))))))))
işin içine Fritz de girdiya artık ölsemde gam yemem yahu.

akitmi vakit mi artık hangi gazetenin yazarı idiyse nası böle bir yargıya gitmiş anlamadım.dübedüz fikir sahibi olunmadan bilgi sahibi olma durumu.en azından Nietzsche konusunda.
Nietzsche tarih bilmenin çokta önemli olmadığını söyler ve tarihi değil tarihi yazan ahlaki değerleri reddeder.ahlaki değerleri belirleyen kaynaklarda dinlerdir.Nietzsche hristiyanlığın Hz isa nın ölümünden sonra öğretisinin tamamen yanlış yola saptığını söyemektedir.deccal de bundan bahseder.hatta bu noktada ilahi dinler arasında İslamiyete övgü bile yapmıştır.
neyse.
yani benim burda karşı çıktığım şey yukarıdaki yazının geri kalan kısmı hiç umrumda değil lakin bunu görünce dayanamadım.zira her nekadar tam anlamıyla özümseyebilmiş değilsemde -ki nietzsche anlaşılması en güç filozoftur- fritz benim başucu filozofumdur...
sanırım birazda copy-paste yaparken dikkatli olmak gerek.
saygılar.

yazı selahaddin çakırgil'in hatırladığım kadarıyla...
neticzhe başucu filozofum değil benim,ben müslümanım..evet ,nietzche,haçlı seferleri ve hristyanları bu yönde şikayet eder ve islamın güzelliklerinden mahrum kaldığımızdan yakınır...
lakin...yazınızdan ya ben bişey anlamadım ya da siz bu yazıyı anlamadınız...
kopyala yapıştır ı da z kullanırım zaten...

.akırgil i de gayet iyi tanırım...en azından 2 senedir eksiksiz yazılarını takip ettiğimden,nietzche yi ondan daha iyi bildiğinizi de pek sanmıyorum açıkçası...
neyse..
selametle efendim...

dionysoz 10-25-2008 16:17

Alıntı:

el_feta´isimli üyeden Alıntı (Mesaj 26401)
lakin...yazınızdan ya ben bişey anlamadım ya da siz bu yazıyı anlamadınız...

zaten belirtmişim yazının geri kalan kısmı umrumda bile değil diye.yani anlamışım anlamamışım oda umrumda değil.
sadece nietzsche ile ilgili yere takıldım onu belirtmek istediğim.zira adamla ilgili yanlış bi tespitte bulunulmuş.
tabi sen ''müslüman olduğum için nietzscheyi bilmiyorum diyosun :) o yüzden sen anlamamış olabilirsin anlatmak istediğimi.heralde bu selahattin çakırda yahudi...baksana yahu nietzsche yi çok iyi biliyomuş :hoho:
eh bu durumda nietzsche ye olan hayranlığım doğrultusunda benimde müslüman olmadığım anlamı çıkıyor sanırım ortaya :hoho: harun yahya edebiyatı işte :)

el_feta 10-25-2008 16:23

yahu ne alakası var...
sırıtıp durmuşsunuz bir de...allah affetsin,bu ne ukalalık...
bir insanın filozofu tanımasıyla onu başucuna koyması aynı mıdır???
bir insan,bir müslüman, sartre yi de nietzche yi de ya da ne bielyim freud ü de adler i de bilebilir bunda bir beis olamaz...ama başucuma koyarım bu adamı bu kitabı derse orada bir sakatlık vardır...
ukala tavrınıza devam edecekseniz,hiç lutfedip cevap yazmayın efendim..
önce edepli olun...edepli..
selametle...

dionysoz 10-28-2008 14:35

vala ne diim bilmemki.

müslüman bi adamın bi filozofun bütün eserlerini tekrar tekrar okuması,aforizmalarını ve şiirlerini ezberlemesi ve hayata dair anlamlar bulmasını kısacası başucu yazarı yapmasını SAKAT bi durum die nitelendirmek ne kadar ciddi bi konu olabilirki kendimi gülmekten alıkoyayım :)
gayet komik bence.hatta trajikomik desem daha doğru.lakin işin trajedi kısmına yıllardır alışmış olduğumuz için o kadar etkilenmedim diyebilirim.çünkü bölesine sığ düşünceler yıllardır orda burda çıkıyo karşımıza.işin sadece komik kısmına tepki verebildim ancak.
ayrıca ben edep kriterlerimi sen veyahutta başka insanların veyahutta toplumun biçtiği edep değerlerine göre belirlemiyorum.o yüzden istediğin kadar bana edepsiz demekte özgürsün :)

bide bilmediğimiz birisi,bi konu,bi yargı hakkında bişiler söylemiş olan birisinin avukatlığını yapmak biraz saçma olmuyomu? bilmiyorum.bence öle oluyo.nietzsche hakkında konuşacaksak bütün eserlerini okuyup (tabi müslüman adamız Allah çarpar demiyosak) ondan sonra konuşmak daha faydalı olur.


nerden nereye ya.ben dedimki nietzsche hakkında yanlış bi tespitte bulunulmuş.adam kaltı ben bilmem ama sadullah çakır dediyse doğru demiştir diyo.:clap: gülmeyimde nabiim şimdi ben.

el_feta 10-28-2008 16:57

eyvallah...Öncelikle lafı dilediğiniz gibi algılayıp karalamzsanız hayrınıza olur,bırakın tanımlamayı da tanıyın...kimse size nietzche okumayın demedi,ama siz Kuran'ı bağışlayın ama iyi bilmediğinizden ne demek istediğimi anlayamadınız...Allah resulü tevrat okuyan hz ömer e kızmıştır,bir müslümanın farklı insanların kutsal saydığı metinleri okumasında ne yanlış vardır ki alah resulü ona kızmıştır..Bu bir tasavvur ve algı meselesi...Bir insanın tahayyülünden alın da aklının fonksiyonlarını ne oluşturur ki,?? başucu kitabı demenize itirazım da bundandır....
Edep meselesine gelince..Muahtabının karşısına geçip ben gülmiyeyim de ne yapayım diyen bir insanla nasıl konuşayım ben??? Bu mudur yani velev ki haklı bile olsanız bir insanla diyaloğunuz???
el insaf!!!
yazarın ismi de selahhaddin çakırgil bu arada...avukatlığını yapmıyorum,sizin değil onun doğru dediğini iddia ediyorum,sizin de yazıyı anlamadığınızı iddia ediyorum...mesele bu...babamın oğlu değil derler ya hani,öyle bir durum değil ki,yanlışsa yanlıştır canım,hatamızı düzeltenden allah razı olsun...
selametle efendim...

dionysoz 10-30-2008 17:16

Alıntı:

el_feta´isimli üyeden Alıntı (Mesaj 26635)
eyvallah...Öncelikle lafı dilediğiniz gibi algılayıp karalamzsanız hayrınıza olur,bırakın tanımlamayı da tanıyın...kimse size nietzche okumayın demedi,ama siz Kuran'ı bağışlayın ama iyi bilmediğinizden ne demek istediğimi anlayamadınız...Allah resulü tevrat okuyan hz ömer e kızmıştır,bir müslümanın farklı insanların kutsal saydığı metinleri okumasında ne yanlış vardır ki alah resulü ona kızmıştır..Bu bir tasavvur ve algı meselesi...Bir insanın tahayyülünden alın da aklının fonksiyonlarını ne oluşturur ki,?? başucu kitabı demenize itirazım da bundandır....
Edep meselesine gelince..Muahtabının karşısına geçip ben gülmiyeyim de ne yapayım diyen bir insanla nasıl konuşayım ben??? Bu mudur yani velev ki haklı bile olsanız bir insanla diyaloğunuz???
el insaf!!!
yazarın ismi de selahhaddin çakırgil bu arada...avukatlığını yapmıyorum,sizin değil onun doğru dediğini iddia ediyorum,sizin de yazıyı anlamadığınızı iddia ediyorum...mesele bu...babamın oğlu değil derler ya hani,öyle bir durum değil ki,yanlışsa yanlıştır canım,hatamızı düzeltenden allah razı olsun...
selametle efendim...


Kur an nerden çıktı şimdi kardeşim.Kur an ı bilmekle bilmemekle ne alakası var şimdi bunun.yani nietzsche benim başucu filozofumdur diyince,nietzsche nin kitaplarını Kur anla mı karşılaştırdın sen şimdi.bunumu demeye getirdin.Kur an ı bilmiyorum diyemi ben nietzscheyi ve kitaplarını başucumda tutuyorum demek istiyosun.müslüman adamın kitaplığında Kur andan başka kitap olmasınmı.nedir yani anlamadım ben.

ben sana sadece şunu söliim.Kur an ı kerimi anlayabilmen için aynı zamanda ilim bilmen gerek evreni bilmen gerek.zira Kur an ı kerimin edebi üslubu üzre üstü kapalı,mecazi veya teşbihli bilgilerin açıklanabilmesi için gereklidir bu.Kur an 7 kat sema derken ne demek istiyo anlamak istiyosan tabi.ha sen kalkıp Kur andan başka şey okumayın ilgi duymayın diyosan o senin sorunun.

bide Allahın resulu tevrat okuyan hz.ömere kızdı örneğini vermişsin.
soru ilmin yarısıdır diyen bi hz.muhammedin böle bişi diyeceğine inanmıyorum ben.bunu diyen hz.muhammed olsa olsa 7.yüzyıldan bu yana geride kalan yüzyılların ardından onun bunun kişisel ahlak anlayışlarıyla,kişisel ahlaki değerlerin eklentileriyle dejenereye uğramış hz.muhammedden başkası diildir.(bu hadis mevzularıda apayrı bi tartışma mevzusu zaten)yoksa bi müslüman niye tevrat okumasınki.Kur an ı kerim inandırıcılığını yitirmişmi olur bu sayede.tevrat Kur an ı kerime galip gelmiş olur diyemi.aman tevrat okumayın mazallah aklınız çelinir falan diyemi :) yada nietzsche okumak. ya gülüyorum ama yani sen dua et başka taraflarımla gülmüyorum.:hoho:
museviliğe karşı islamiyeti yeğliyosam,islamiyeti museviliğe karşı savunacaksam tevratı da okurum,incilide okurum,avestayıda okurum,hermesi de okurum,dünyaya,evrene,insanlığa doğru soruları sormuş olan herkezi okurum.nietzsche yide,üstümde yıldızlı gök içimde ahlak yasası diyen kant ıda goetheyide okurum kardeşim baştacıda yaparım başucumada koyarım.her insan olmanın yegane ödevide budur zaten.

ayrıca her mesajımda sölemiş olmama rahmen hala beni bu yazıyı anlamamakla suçlamaktanda vazgeç.diyorumki bu selahattin çakırın yazdığı bu yazı umrumda bile değil.anlamış olmak yada anlamamış olmakta umrumda değil.ben sadece nietzsche nin adının geçtiği cümlede nietzsche ile ilgili yanlış aksedilmiş bi durum sözkonusudur.dedimki nietzsche tarihi değil tarihi belirleyen yazan ahlaki değerleri,ahlaki kaynakları reddeder.bu yüzden nietzsche üstinsan için yanlış olan ahlakı reddeder.okadar.

bi daha bana kalkıp yazıyı anlamamışında bilmemneydi falan dersen artık bişi demiyorum artık yani.

tekrar sölüyorum yazının geri kalan kısmı umrumda değil.

el_feta 10-30-2008 17:34

Allah Rasûlü (s.a.v.) Ömer b. Hattab'ın (r.a.) elinde Tevrat'tan bir sahife görünce kı*zar. (Bu kızgınlığı, o tavrı göstermektedir.) Şöyle bu*yurdu: "Allah'a yemin olsun, eğer Musa aranızda ya*şıyor olsaydı, ona, bana uymasından başka birşey caiz olmazdı."

Allah Rasûlunün (s.a.v.) amacı ilk oluşum dev*resindeki bu nesli, beslendiği kaynağa bağlamaktı. Kendilerini ihlasla sadece O'na vermelerini, yolları*nın sadece O'nun yöntemi üzerine olmasını sağla*maktı. Ömer b. Hattab (r.a.)'a kızması, onun başka bir kaynaktan beslendiğini görmesindendi.


Allah Rasûlü (s.a.v.), Kuran'ı Kerim'e dayanan ilahî yöntemden başka bir kaynağın etkisinden uzak, kalbi temiz, aklı temiz, anlayışı temiz, bilinci temiz bir nesil yetiştirmek istiyordu.
Seyyid KUTUB / öRNeK BiR KuRaN NeSLi


Kuran,anlaşılır ve açık bir kitaptır...Sadece 'kamer suresi' ne dahi bakarsanız,allah cc ısrarla biz bu kitabı ANLAŞILSIN diye kolaylaştırdık,öğüt alan yok mu dediğini görürsünüz mealen...
Başucu kitabı meselesine gelince...Kelimeye takılmanın belki çok fazla alemi yok ama,bu bir deyimdir...Ve bir müslümanın başucu kitabı kurandır...hele hele de aklın bikri bu kadar bozulmuşken,saflaşmak için yapılması gereken budur..Allah resulü nün de hadislerin yazılmasını ilk etapta yasaklamasının hikmeti budur...Eğer kişi YALNIZ kuran ile aklını inşa edip,cahili pisliklerden kurtaramaz ise ki,kuranı çokça okumadan bu mümkün değildir,ne makalesini yazdığım selahaddin çakırgil hocayı ne de nietzche yi iyi anlayabilir...Bu bir tasavvur meselesidir ve siz kuranı çokça okumadıkça bu dediğimi anlayamazsınız ve anlamsız bulmaya devam edeceksinizdir ki işbu minvalde bundan öte diyeceğim çok da fazla bir şey olamaz...
Bir müslümanın farklı kaynaklar okuması yahut felsefe okuması değildir sorun...meramımı iyi anlatamamış olmam benim nakısamdır...

vesselam

alptraum 10-30-2008 19:03

Alıntı:

dionysoz´isimli üyeden Alıntı (Mesaj 26822)
Kur an nerden çıktı şimdi kardeşim.Kur an ı bilmekle bilmemekle ne alakası var şimdi bunun.yani nietzsche benim başucu filozofumdur diyince,nietzsche nin kitaplarını Kur anla mı karşılaştırdın sen şimdi.bunumu demeye getirdin.Kur an ı bilmiyorum diyemi ben nietzscheyi ve kitaplarını başucumda tutuyorum demek istiyosun.müslüman adamın kitaplığında Kur andan başka kitap olmasınmı.nedir yani anlamadım ben.

ben sana sadece şunu söliim.Kur an ı kerimi anlayabilmen için aynı zamanda ilim bilmen gerek evreni bilmen gerek.zira Kur an ı kerimin edebi üslubu üzre üstü kapalı,mecazi veya teşbihli bilgilerin açıklanabilmesi için gereklidir bu.Kur an 7 kat sema derken ne demek istiyo anlamak istiyosan tabi.ha sen kalkıp Kur andan başka şey okumayın ilgi duymayın diyosan o senin sorunun.

bide Allahın resulu tevrat okuyan hz.ömere kızdı örneğini vermişsin.
soru ilmin yarısıdır diyen bi hz.muhammedin böle bişi diyeceğine inanmıyorum ben.bunu diyen hz.muhammed olsa olsa 7.yüzyıldan bu yana geride kalan yüzyılların ardından onun bunun kişisel ahlak anlayışlarıyla,kişisel ahlaki değerlerin eklentileriyle dejenereye uğramış hz.muhammedden başkası diildir.(bu hadis mevzularıda apayrı bi tartışma mevzusu zaten)yoksa bi müslüman niye tevrat okumasınki.Kur an ı kerim inandırıcılığını yitirmişmi olur bu sayede.tevrat Kur an ı kerime galip gelmiş olur diyemi.aman tevrat okumayın mazallah aklınız çelinir falan diyemi :) yada nietzsche okumak. ya gülüyorum ama yani sen dua et başka taraflarımla gülmüyorum.:hoho:
museviliğe karşı islamiyeti yeğliyosam,islamiyeti museviliğe karşı savunacaksam tevratı da okurum,incilide okurum,avestayıda okurum,hermesi de okurum,dünyaya,evrene,insanlığa doğru soruları sormuş olan herkezi okurum.nietzsche yide,üstümde yıldızlı gök içimde ahlak yasası diyen kant ıda goetheyide okurum kardeşim baştacıda yaparım başucumada koyarım.her insan olmanın yegane ödevide budur zaten.

ayrıca her mesajımda sölemiş olmama rahmen hala beni bu yazıyı anlamamakla suçlamaktanda vazgeç.diyorumki bu selahattin çakırın yazdığı bu yazı umrumda bile değil.anlamış olmak yada anlamamış olmakta umrumda değil.ben sadece nietzsche nin adının geçtiği cümlede nietzsche ile ilgili yanlış aksedilmiş bi durum sözkonusudur.dedimki nietzsche tarihi değil tarihi belirleyen yazan ahlaki değerleri,ahlaki kaynakları reddeder.bu yüzden nietzsche üstinsan için yanlış olan ahlakı reddeder.okadar.

bi daha bana kalkıp yazıyı anlamamışında bilmemneydi falan dersen artık bişi demiyorum artık yani.

tekrar sölüyorum yazının geri kalan kısmı umrumda değil.

Edep dairelerini asmamaniz icin uyariyorum, lakin Kendi düsünce özgürlügünüzü savunurken kimsenin hürriyetinede dem vurmaniza hakkiniz yok bu yüzden karsi tarafi alaya alir karsi tarafi kücümser argo ya yakisan tabirlerinizden hosnut olunmayacagini kanisindayim. Yaziniza gelince,

Su kisim

Alıntı:

7.yüzyıldan bu yana geride kalan yüzyılların ardından onun bunun kişisel ahlak anlayışlarıyla,kişisel ahlaki değerlerin eklentileriyle dejenereye uğramış hz.muhammedden başkası diildir.
Bu yati neyi anlatmakta lakin yazdiginiz bu yazida delilsiz bir itham var kime oldugu belli olmayan bir itham yani beyyinesiz bir itham.

Tevrat okumakta ya da nietzche okumakta bir beis yoktur olamaz bu kisiyi baglar. Nietzche yi okuyup Kuran in anlattigi mecazi ya da tesbih yönünü anlayamazsin. Bunu sana Nietzche saglamaz. Nietzche sana düsünme yollari acar, her nasil diyorsan ki Kuran ilim ögrenilmeden bilim ögrenilmeden anlasilmazsa Nietzche Kuran anlasilmadan anlasilmaz. Sebebi bagli oldugu düsünce tarafi. Anlayacagin iki taraf birbirine bagli nietzche olmadan Kuran anlasilir ama Kuran okunmadan Nietzche saglikli bir islam düsünürü olarak anlasilmaz kanisindayim. Yanlis ya da dogru olabilir bunlar düsüncelerdir. lakin dikte den fazla görüsler olursa fikir paylasimlari olur.

dionysoz 10-30-2008 22:31

şimid bakın burda konu öle dağıldı saptı ki gerçek anlamından uzaklaştı.ben nietzsche ile ilgili aksedilen bir yanlış olduğunu söylemek istemiştim okadar.ama tartışma öle bi yere geldiki öyle sanıyorumki siz nietzsche ve eserlerini Kur an a alternatif olarak görüyormuşum gibi sanıyosunuz.yani nietzsche bi peygamber eserleride kutsal kitapmış gibi.

tartışma öle bi yere geldiki burda nietzsche bilim dünyasının temsilcisi oluverdi.yani burda nietzsche yi bir simge olarak kullanmaya başladım.

benim anlatmak istediğim şey bütün ilimlere değinmiş olan Kur an ın ilimleri bugün astroloji filoloji jeoloji fen fizik matematik vs gibi bi çok dallara ayrılmış ve herbiri kendi konuları içinde derinlemesine araştırmalar ve neticede elde ettikleri verilerle ufkumuzu aydınlatmaktadırlar.


Kur anı okuyun.onun garaib ve acaiblerini araştırıp anlayın.
Hz.Muhammed

ortada daha Kur an yokken vahiyler inmemişken hz.muhammede ''oku''denmiştir.burdaki okuma eylemi zaten ümmi olan muhammedin yazıyla yazılmış bişeyi okuması eylemi değil ,dağı taşı evreni yasaları görmesi farkına varması incelemesi,ve neticesinde anlamasıdır.


ama her müslüman islam alimi değildir efendim.olamazda.olsaydı zaten şeyhlere üstadlara peygamberlere ihtiyaç duyulmazdı.fakat her müslümanın aklı ile sorarak araştırarak tefekkür ederek iman etmesi gerekmektedir.bütün görünürde ve görünmeyende işleyen yasaların kaynağı Allah adı ile işaret edilenden gelmektedir.Kur an ı Kerim ise Allahın kitabıdır.onun sonsuz ilminin kitabıdır.büyük alimlerden biri Kur an yetmişyedibin ikiyüz ilmi ihata etmektedir der.çünkü her kelime bir ilimdir. Sonra dört ile çarpılır. Zira her kelimenin zahiri, batını, haddi ve matlaı vardır demiştir.ama Kur anı layıkıyla çok iyi anlamanın en büyük şartı 1. olarak arapça bilmektir.Kur an ın ana dili arapçadır kardeşim hangi dile çevirirsen çevir kayba uğrar.

günümüzdeki bilim dallarına bakarak ise bu kur andaki ilimleri çok dah iyi çok daha detaylı derinlemesine layıkiyle anlayabiliyoruz.bu bilim dalları her biri kendi alanlarında derinlemesine araştırmalar ve veriler ortaya sunmaktadır.benim anlatmak istediğimde buydu zaten.burdada nietzsche bunu yani araştırmacı bilimin simgesi oldu.o yüsden burda nietzsche nin felsefisini ve düşüncelerini tartışmıyoruz.nietzsche yi mutlak olanı tek gerçeği arayan evreni soykütüksel olarak araştıran bilimin sembolü olarak kullanıyoruz.bilim ve bilim adamları çeşitli deneyler testler incelemeler araştırmalar vs yaparak açıklayıcı eserler sunarak doğayı ve yasalarını anlayabilmemiz için bize ışık olmaktadırlar.işte en basiti gelmiş geçmiş en büyük fizikçilerden hawking ve eserleri.buyrun okuyun.sonra Kant ı okuyun felsefi dille ''kendinde şey'' e yani Allaha nasıl ulaştığını görün.

ha güya ben nietzsche yi islam düşünürü olarak görüyorum .nietzsche yi Kur anı açıklayan adam olarak görüyorum.bide bu çıktı şimdi.
ya siz nasıl bir İslam anlayışındasınız ben anlayamıyorum.islam ve bilim birbirinden ayrılmayan şeylerdir.bilim zaten Allahı araştırır.Olup biten herşey her ilim görünürde görünmeyende olan herşey Allahın suretleri Allahın yasaları bizzat kendisidir.dolayısıyla biç bir bilim yokturki Allahın olmadığı bir şeyden bahsetsin.hepimiz İslâm'da yaşayıp ölmekteyiz demiş Goethe.bu ne demektir sorarım size.

şu 7.yüzyıldan bu yana kendi kişisel ahlak anlayışlarıyla vs vs işte meselesine gelirsek.

gayet iyi anladınız siz onuda...neyse ben yinede açıklayım.
kardeşim bugün gidin sorun ilahiyat prof larına hadisler ne kadar güvenilir diye sorun.size derki hadisin nerden veya kimden olduğu önemlidir ve Kur an a uygunmudur değilmidir ona bakılır der.yani her hadisi şerife güven o lun maz demek istenmektedir.burda kalkıp bunları ben araştırcak olsaydım ilahiyatçı olmuş olurdum zaten.profösörler varken benim ne haddime hadislerin doğru olup olmadıklarını ıspatlamak.
o yüzden yok efendim delilsiz itham var kime olduğu belli olayan bi itham var falan filan demeyiniz ben islam profesörlerinin yalancısıyım.zira hadisler söylenirken ben orada değildim efendim veyahutta kimden rivayet edildiğinide görmedim duymadım.ben nerden bileyim doğruluğunu yalanlığını.

dionysoz 10-30-2008 22:32

bide ismail kazdal ın Kur an ı anlama ile ilgili şu yazısını aktarayımda tam olsun.

Kur'an, muradını, hangi kimliğe sahip olan insanlara açar? Önce, bu hayati sorunun cevabı bulunmalıdır. Kur'an'a dikkatle bakıldığında, "insanların çok azı müstesna, bilmezler, düşünmezler, zikretmezler, tezekkür etmezler, idrak etmezler" gibi ifadelerle insanın en yüce erdemi olan bilmenin herkese açık olmadığının belirtildiği görülür.

Öyleyse, bilmenin, Kur'an'daki ilahi muradı anlamanın alt yapısını oluşturacak ensturmanların neler olduğu sorusu, ister istemez önümüze çıkmaktadır. İnsanı geliştirerek yüce Allah'ın ayetlerdeki muradına yükselten kimliğin oluşmasına hangi evrelerden geçiş sebep olmaktadır, sorusunun doğru cevabı, bizce birçok bilinmezi bilinir hale getirecektir.

Bize bu konuda önemli işaretler veren, özellikle Allah'ın son Resulü Hz. Muhammed'e (sav) inen ilk ayetin başlangıcı "ikra" ile "İnsan bahse değer hale gelinceye kadar bir çok evreden geçmiştir." ayetidir.

Bu iki ayet, insanın gelişmesini, bahse değecek hale gelmesini ifade etmektedir. Elbette ki yüce Allah "ikra" (oku) dediğinde, Resulü şaşırmış olacaktır. Çünkü daha Kur'an ayetleri vahyedilmemiştir. Burada dikkat çeken bir diğer önemli husus da, ilk ayetin "inan" biçiminde gelmemesidir. Önce inanmaktan değil, tahkikten bahseden tek dindir Kur'an'ın dini. Onun için dogmatik bir din değildir diğer dinler gibi. Çünkü, "önce inan" demiyor, "oku", yani araştır diyor. Neyi okuyacaktır Allah'ın Resulü? Kur'an ayetleri henüz inmediğine göre neyi okuyacaktır?

Elbette çevresini oluşturan objeleri, olayları, olayların faillerinin iç dünyalarını, maziden tevarüs ettiği bilgileri okuyacak, yahut düşünecektir. Düşünecek, kendisinde varolan bilgileri tasnif edecek, hepsini tanımlayıp ait oldukları yerlere yerleştirecektir. Böyle yapacaktır ki, gelecek olan Kur'an ayetlerini anlayabilecek alt yapı oluşmuş olsun. Böylece, hazır olan alt yapıyla, ilahi vahiylerin ağırlığı altında ezilmeyecektir.

Zaten her insan için de böyle değil midir? Biraz daha yukarıdaki bilgiye ulaşmanın yolu, sürekli öğrenmeye bağlı değil midir? İnsanoğlu, bilgi hazinesini artırarak daha üst kavramları anlayacak hale gelmiyor mu?

İşte onun içindir ki, her insan, Allah'ın Resulüne inen ilk ayetin icabını yerine getirerek anılmaya değer bir noktaya ulaşacaktır. İnsanoğlu gelişmek için neyi okuyacaktır? Elbette ki çevresini meydana getiren bütün maddi, manevi bilgileri. Çünkü iki ayaklı bir yaratıkken çevresini oluşturan her şey hakkında sorular sorması ve cevabını alması oranında insanlaşacaktır.

Çevresini, kendini çevreleyen şartları sorgulamayan, tanımlamaya çalışmayan bir yaratık değildir insanoğlu. Bu tanımlama da elbette soru sormaktan geçer. Demek ki, iki ayaklı mahluku geliştirip insan yapan saik, ondaki meraktır, tecessüstür.

Tecessüs ve merak elbette insanın önündeki tabuların kalkmasıyla gelişen hasletlerdir. İki ayaklı bir yaratıkken üzerinde oluşacak her türlü baskı, insanı yakalamasına engel olacaktır. Her türlü baskı, tecessüsün düşmanıdır. Bir çocuk, hayata gözlerini açar açmaz, etrafını merakla seyretmeye başlar. Sonradan korku objeleriyle karşılaşır ve merakı yavaş yavaş törpülenir. Bu nedenle, insanlığın üst makamlarına ulaşamaz.

Onun içindir ki, insan önce kendini tanımalı ki, Kur'an'a muhatap olabilsin ve ondaki murad-ı ilahiyi anlayabilsin. Peki nedir kendisini tanırken, insanın tanıması gereken kavramlar? Önce bu sorunun cevabını oluşturacak başlıca konuları başlıklayalım: 1. Akletme, 2. Bilgi, 3. Tefekkür, 4. Duygu, 5. İnanma, iman, 6. Eylem, amel, 7. Hakim, hükmetme, 8. Şirk, 9. Adalet, 10. İnsan, 11. Kur'an'ın amacı, 12. İnsan iradesi, 13. Kader, 14. Yaratılışın amacı, 15. Sorumluluğun ferdiliği, 16. Sosyal sorumluluk, 17. Mal sorumluluğu, 18. Makam sorumluluğu, 19. Tarih, 20. Ahlak, dürüstlük, 21. Hürriyet, 22. Siyaset, 23. Resul, 24. Şeytan, melek, cin.

Bütün bu mefhumların, kavramların mahiyetini açıklayamaz, belirgin ve kavranılabilir bir yapıya kavuşturamazsak, ne haber şeklinde gelen Kur'an ayetlerini, ne varlıktaki açık ayetleri anlayabilir, ne de elimizde Kur'an gibi bir yol gösterici bulunurken ve bize bu aleme sahip çıkmamızı emrederken, başkalarına köle olmaktan kurtulabiliriz.

el_feta 10-31-2008 08:11

öncelikle teşekkürler,uslubunu ve haddini bilen cevabınız için...
Zaten cevab da arapça 'cevb' kökünden gelir,cevb kesmek demektir.Buna atıfla cevab,sözün doğrusunu duyunca sesini kesecek olana verilir...
Yazınızın ciddi bir kısmına katılıyorum..Konunun farklı mecralara kaydığı da açık...
İnsan-din ilişkisinde öncelik ALLAH_İNSAN olmalı...Eğer kişi,dinini öğrenirken ilk muhatab aldığı kaynak(tabir-i caizse) Allah olmalı yani kuran...Kuranı anlamak için ilim şarttır sözüne de katılmıyorum,kuranın kendisi bir ilimdir ve kişiye yeter ,bu kuranı anlamaya sadece bu yeter anlamında değil..kuranın derin anlamlar taşıması onun okunup anlaşılmayacağı anlamında değildir...Ve İQRA ayetlerinden kastında tefekkür olduğunu düşünüyorum ki,seni yaratan rabbinin adıyla oku denmesinin sebebi budur,yoksa bugün salt akıl ile yahut bilimle insanlar ateist olabiliyorlar ki zaten Allah ispat falan edilmez,sadece Allahın delili olur...İspat ve delil de farklıdır...
Hani bütün kitaplar bir tek kitabı anlamak için vardır sözü var ya,bence ters söylenmiş ,adeta bütün kitaplar Kuranı anlamayalım,kuranı bizzat kendini okumayalım diye var...
Bununla ilgili imam humeyni nin de güzel bir kıssası var...Birgün onu ziyarete gelen meşhur suudlu bir alim,onun odasında bir rahle bir iki parça bişey ve kuran görür..konu ilimden açılır...Suudlu alim,donanımlıolmaktan falan bahsedserken şu şu kitaplar okunmalı şu şu kütüphaneye sahip olunmalı der..İmamın cevabı ise düşünmeye değer: demek ki der,sen ile kuran arasında bu kadar kitap var...
Kuran,sadece hüküm kitabı değildir...Kuran okuyun ve hüküm çıkartın demiyoruz kimseye bu evet biraz alimce bir iştir,lakin kuran da ahkam ayetleri kuranın % 5 i bile değil bildiğim kadarıyla(230 küsür ayet) onun dışında kuran bir saf akıl inşa eder ve zihni farklı yargılarla dolmuş biri kuranı da ona göre algılar,peygamberin o yaşa kadar ümmi olmasının hikmeti budur...

Hadis meselesine gelince...Genel anlamda dünyada şuan hadisle oynuyorlar,bunu kasıtlı yapıyorlar...Biliyorlar ki hadisi yerinden oynatırsak dinde sağlam bir tahrifat yapmış olacaklar...Allah cc hadisleri de dolaylı olarak koruyacağı iddiasındayım,kuran gibi değil ama koruyacak...bu iddiama dedlilim,anlaşamadığınız meseleleri allaha ve resulüne götürün ve sonra onda sizin için güzel bir örnek vardır gibi ayetlerdir...Ayet bugün beni de bağlıyorsa ki bu böyle,ben meseleyi allah resulüne nasıl götüreceğim???...Kuran boş söz söylemeyeceğine göre,demek ki hadisler bugüne kadar gelecek ki ben resulün ne yaptığını bileceğim...Kendi kaynaklarımız üzerinde şüphe oluşturmanın bir alemi yok...


vesselam...

dionysoz 11-04-2008 15:07

üff..aman salla ya.sıkıldım ben.
baydı bu muhabbet beni.baydınız.zaten ne işim varsa benim burda.bi filmi indiriim die girmiştim sanırsam.anlaşılan o ki burdaki kulaklara göre ağız diilim ben.size sorgusuz sualsiz teşekkürcülerinizle neşeli mutlu forumlar dilerim efenim :)

el_feta 11-04-2008 15:58

de hadi selametle..uğurlar ola...


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 10:11 .

2000- 2024
Tüm bağışıklıklar ve idelerden bağımsız olan sözcükleri sarfetmeye mahkumdur özgürlük