![]() |
Yeter ki kansam, hiç yorulmadan aşkı solusam! Bilmezdim hissiyatın nevi şahsına hasredilen o naif ve özel halini Yılların yitikliği, yüreğimin ezikliğini nefesinim firkat sessizliğini Kimseye söyleyemezdim ve çekilir bir köşeye ibretle temaşa ederdim Nerden bilirdim, kimden öğrenecektim hale zuhur etmeyince, dedim Ne ruhuma süruru bahşeden ve suhuletin didarından olan gözleri Ne içimi acıtan gönlümün sedasını usulca ummana bırakan sözleri Düşüncelerime hucum eden keyfiyeti ve edebe isyan eden o heceleri Hiç dilemedim, sabrın yumağında kanaatle serinledim, hep bekledim Bazen hüzzam, bazen rast ve bazan de saba makamıyla iktifa ettim Yaylı tanburun sesi, kanunun muvazenesini, neyin muştu ülfetini Aşkın vazgeçiren nimetini, nefsanilikte ki sefilliği idrakle demledim Güle olan hasretimi, çiçeği koklarken içtenliğimi o an kime söyledim Hattatın sabrında, her sanatın aşka ram eğleyen lahzasında ararım Ne kadar yüreğim ağlasa, içim sızlayarak namaza dursa da yanarım Neden hakikat perdeelerinden, kalbime inşirah saadetinden sorarım Gün karardımı, dağın yamaçları ruhuma sancılar bıraktımı anlarım Gecenin cezbeden melalinden, kalbime aşina olan vecdine kanarım Lal olan dilim, fersizleşen gözüm, hesabın didarında ki son sözüm Ne kadar hüzünlensem ve ruhumu hicranın esintisiyle serinletsem Her bayramın kalbimde açtığı yaraları sarıp coşkuyla ağlamak isterim Mustafa CİLASUN |
Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 13:13 . |
2000- 2025
Tüm bağışıklıklar ve idelerden bağımsız olan sözcükleri sarfetmeye mahkumdur özgürlük