Dil lal olsa, kalp aşkın süruruyla ağlasa! Ne sen sor ve ne de ben maziyi anayım Çıktığım yolculuğun, seyreden umudun kanatlarında bizarım Ne hastayım, ne yas içinde karayım, sabrın anahtarıyla vesilelere kanarım Aldatmaya yabancıyım, sadakate refakatçiyim, edebin cenahında hüzne çok razıyım Mümbit toprağın, ana gibi bir yarım Dağlardan sökün eden hicranın, dalgalardan nükseden harın Letafetine muhtaç olduğum haki katın, rahlede okunan kitabın ve o aşkın Suhuletinde bizar kaldığım efkârın, sinemi kuşatan ve ağlatan bir cenahın türabıyım Salkım saçak açılıyor esrarı halin İnşiraha tabi olan ne varsa, hasretin sulbünden mühürse arım Geleceğin hülyasında, küskün düşlerin fulyasında, zikredilen ne varsa bizarım Ne merminin barutunda ne nemrutun romanında açılmış sayfalar kalanıyla hesabım Yar nazlı, nar namıyla çok farklı İdrak halin perdesinde ihtişamlı, izan vicdan için şimdi gamlı Ruhumun hicran sayfaları bilmem ki niye halim için çok efkârlı ve ağlamaklı Dile gelen, hecelerle sökün eden, kelimeyle yüzleşen, cümle mealinde sudur niye saklı Ne ummanın seyrine amadeyim Ne melalin sükût ettiren burukluğunda yola bakan hancıyım Bilmem ki kim için davacıyım, boyun büktürenin sancısıyla savrulan salayım Kendi halimde ağlarım, şehre dilmeyen hicranımla, başıboş yalnızlığımla yolcuyum Anlatamadım bir türlü gönlüme Abat olduğum, sevdasına ram olduğum, hasretiyle uyuduğum Hülyalarıyla savrulduğum, düşleriyle ayıldığım ve ağladığım hakikat bir arsa Tefekkürün feyziyle nutkum durunca, iksirin ülfeti kalpte esince, sürurum ki fevkinde Mustafa CİLASUN |
Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 00:37 . |
2000- 2024
Tüm bağışıklıklar ve idelerden bağımsız olan sözcükleri sarfetmeye mahkumdur özgürlük