Muhteşem Kâinat ve Allah'ın(c.c) Azameti http://www.muhakeme.net/forum/forumr...9/10/bir-1.jpg http://www.muhakeme.net/forum/forumr...ol_error-1.gifThis image has been resized. Click this bar to view the full image. The original image is sized 729x400 and weights 43KB.http://www.muhakeme.net/forum/forumr...9/10/iki-1.jpg http://www.muhakeme.net/forum/forumr...ol_error-1.gifThis image has been resized. Click this bar to view the full image. The original image is sized 729x400 and weights 38KB.http://www.muhakeme.net/forum/forumr...09/10/uc-1.jpg ?Hiç mümkün müdür ki, bütün mevcudatı (yaratılmışları) güneşlerden, ağaçlardan zerrelere kadar emirber nefer hükmünde teshir (hizmet ettirip) ve idare eden bir haşmet-i Rububiyet, şu misafirhane-i dünyada muvakkat (geçici) bir hayat geçiren perişan fâniler üstünde dursun; sermedî, bâki (devamlı) bir daire-i haşmet ve ebedî, âli bir medâr-ı Rububiyeti icad etmesin? Evet, şu kâinatta görünen mevsimlerin değişmesi gibi haşmetli icraat ve seyyârâtın tayyare-misal hareketleri gibi azametli harekât ve arzı insana beşik, güneşi halka lâmba yapmak gibi dehşetli teshirat ve ölmüş, kurumuş küre-i arzı diriltmek, süslendirmek gibi geniş tahvilât gösteriyor ki, perde arkasında böyle muazzam bir Rububiyet var, muhteşem bir saltanatla hükmediyor. Böyle bir saltanat-ı Rububiyet, kendine lâyık bir raiyet ister ve şayeste bir mazhar ister. Halbuki, görüyorsun, mahiyetçe en cami ve mühim raiyeti ve bendeleri, şu misafirhane-i dünyada, perişan bir surette, muvakkaten toplanmışlar. Misafirhane ise, hergün dolar, boşanır. Hem bütün raiyet, tecrübe-i hizmet için şu meydan-ı imtihanda muvakkaten bulunuyorlar. Meydan ise her saat tebeddül eder. Hem bütün o raiyet, Sâni-i Zülcelâlin kıymettar ihsânâtının nümunelerini ve harika san'at antikalarını çarşı-yı âlem sergilerinde, ticaret nazarında temâşâ etmek için, şu teşhirgâhta birkaç dakika durup seyrediyorlar, sonra kayboluyorlar. Şu meşher (sergi) ise her dakika tahavvül ediyor (değişiyor). Giden gelmez, gelen gider. İşte bu hal ve şu vaziyet kat'î gösteriyor ki, şu misafirhane ve şu meydan ve şu meşherlerin arkasında, o sermedî saltanata medar ve mazhar olacak daimî saraylar, müstemir meskenler, şu dünyada gördüğümüz nümunelerin ve suretlerin en halis ve yüksek asıllarıyla dolu bağ ve hazineleri vardır. Demek, burada çabalamak onlar içindir. Şurada çalıştırır, orada ücret verir. Herkesin istidadına (kabiliyetine) göre-eğer kaybetmezse-orada bir saadeti vardır. Evet, öyle sermedî bir saltanat, muhaldir ki, şu fâniler ve zâil zeliller üstünde dursun. Şu hakikate şu temsil dürbünüyle bak ki: Meselâ sen yolda gidiyorsun. Görüyorsun ki, yol içinde bir han var. Bir büyük zat, o hanı, kendine gelen misafirlerine yapmış. O misafirlerin bir gece tenezzüh ve ibretleri için, o hanın tezyinatına milyonlar altınlar sarf ediyor. Hem o misafirler, o tezyinattan pek azı ve az bir zamanda bakıp, o nimetlerden pek az bir vakitte, az birşey tadıp, doymadan gidiyorlar. Fakat her misafir, kendine mahsus fotoğrafıyla, o handaki şeylerin suretlerini alıyorlar. Hem o büyük zatın hizmetkârları da misafirlerin suret-i muamelelerini gayet dikkatle alıyorlar ve kaydediyorlar. Hem görüyorsun ki, o zat, her günde, o kıymettar tezyinatın çoğunu tahrip eder; yeni gelecek misafirlere yeni tezyinatı icad eder. Bunu gördükten sonra hiç şüphen kalır mı ki, bu yolda bu hanı yapan zatın daimî, pek âli menzilleri, hem tükenmez, pek kıymetli hazineleri, hem müstemir (devamlı), pek büyük bir sehâveti (sonsuz cömertliği) vardır. Şu handa gösterdiği ikram ile, misafirlerini, kendi yanında bulunan şeylere iştahlarını açıyor. Ve onlara hazırladığı hediyelere rağbetlerini uyandırıyor. "Nazar-ı beşer, kusuru aramak için ne kadar çabalasa, hiçbir yerde kusuru bulamayarak, yorgun olarak, menzili olan göze gelip, onu gönderen münekkit akla diyecek: "Beyhude yoruldum, kusur yok" demesiyle gösteriyor ki, Nizam ve intizam gayet mükemmeldir. Demek, intizam-ı kâinat, vahdaniyetin kat'î şahididir." "Efelem yenzuru ilessemai fevkahüm keyfe beneynaha ve zeyyennaha" Kaf Suresi-6
Hem, semânın yüzünde, hikmet içinde bir hareketi görmeyi âyet emrediyor. Evet, gayet acip ve azîm o harekât, gayet dakik ve geniş hikmet içindedir. Nasıl ki bir fabrikanın çarklarını ve dolaplarını bir hikmet içinde çeviren bir san'atkâr, fabrikanın azamet ve intizamı derecesinde derece-i san'at ve maharetini gösterir. Öyle de, koca güneşe, seyyaratla beraber fabrika vaziyetini veren ve o müthiş azîm küreleri sapan taşları misilli ve fabrika çarkları gibi etrafında döndüren bir Kadîr-i Zülcelâlin derece-i kudret ve hikmeti, o nisbette nazara tezahür eder. |
Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 00:59 . |
2000- 2024
Tüm bağışıklıklar ve idelerden bağımsız olan sözcükleri sarfetmeye mahkumdur özgürlük